Orta Çağ'da Ordu



Avrupa orduları
Batı Avrupa’da VIII. yüzyılda Franklar askerî bir düzen olan feodal sistemi geliştirmiştir. 
Buna göre kral; soylu şövalyelere at, zırh, mızrak, kılıç, kalkan gibi ihtiyaçlarını satın alabilmeleri ve askerî eğitimlerinde gerekli masrafları karşılayabilmeleri için kraliyet topraklarından belli ölçüde arazi bağışlamıştır. 
Şövalyeler de krala bağlılık yemini ederek kralın savaşçısı olmuştur. 
Feodalizmde fakir olan serfler, askere nadiren alınmıştır.
Orta Çağ’da siyasi birlikten yoksun olan Avrupa’da ordular küçük oldukları için uzun süreli seferler düzenleyememiştir. 
Disiplin yönünden genelde zayıf olan Avrupa ordularında güçlü vasallar, her fırsatta kralın otoritesine karşı çıkmıştır.
Orta Çağ’da Avrupa’da şövalyeler, okçular ve kuşatma teknikleri etrafında dönen kara savaşları sıkça görülürdü.
Türk ve Moğol Orduları



Türk ve Moğol orduları genelde atlı okçulardan oluşurdu. 
Hem Türk hem de Moğol askerleri çok disiplinli olup büyük bir cesaretle savaşmış ve hafif süvari teknikleri kullanmıştır. 
Cengiz Han, Türklerin oluşturduğu onlu sisteme göre güçlü bir idari ve askerî düzen kurmuştur.
Franklar, Haçlı Seferlerinde çok sayıda Müslüman ve Türk atlı okçuyla karşılaşmıştır.
Hareket kabiliyeti oldukça yüksek olan bu birliklerin başarısını gören Haçlılar, Türk atlı okçularından yararlanmak istemiştir.
Sasani Ordusu
Sasani ordusu da Türk ve Moğol ordusunda olduğu gibi onlu sisteme göre düzenlenmiştir. 
Değişik etnik gruplardan oluşan Sasani ordusunda;  bağlı kavimlerin ve devletlerin gönderdikleri birlikler,  ücretli askerler 
ve savaş esirleri yer almıştır.
Bizans Ordusu
Bizans ordusu, sayıları çok fazla olmayan ve İstanbul’da bulunan merkez kuvvetlerinin yanı sıra eyalet askerleri, tâbi devletlerin gönderdiği yardımcı kuvvetler ve ücretli askerlerden oluşmuştur. 
Bizans İmparatorluğu’nda XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ücretli askerler ordunun asli unsuru hâline gelmiştir.
XI. Yüzyıldaki ücretli askerlerin büyük bir kısmı Türklerden oluşmuştur. Peçenek, Kuman ve Uzlardan oluşan bu ücretli Türk birlikleri, kendi komutanlarının idaresinde Bizans ordusu içinde savaşmıştır.
Malazgirt Savaşı sırasında, Bizans ordusu içerisindeki ücretli Türk boyları, Selçuklular tarafına geçmiştir.
XIV. Ve XV. Yüzyılda Ordu
XIV. yüzyıldan sonra ise İngiltere ve Fransa gibi krallıklar ordularında maaş karşılığı asker bulundurmaya başlamıştır. 
Böylece Avrupa’da askerlik mesleği ortaya çıkmıştır.
XIV. yüzyıldan itibaren devletler sürekli piyade kıtaları bulundurmaya başlamıştır.
Savaş tarihini değiştirecek olan top tüfek gibi ateşli silahlar, 1331’den sonra kullanılmaya başlanmıştır.

Fransa XV. yüzyılda silahlı askerlerden oluşan daimî bir kıta oluşturmaya başlamış Osmanlılar ise buna XIV. yüzyılda yeniçeri birlikleri ile başarmıştır.
Yerleşik ve Konar-göçerler Arasındaki Savaşlar
Yerleşik topluluklar üretimde, konar-göçer topluluklar ise askerlik alanında birbirlerine karşı üstünlük kurmuştu. 
Başlıca geçim kaynağı hayvancılık olan konar-göçer toplulukların ekonomileri, ihtiyaçlarını karşılamada yetersizdi. 
Bu nedenle konar-göçer topluluklar ya yerleşik topluluklarla ticaret yoluyla mal değişikliği yapmak ya da savaş yoluyla yerleşik toplulukların mallarına sahip olmak istemiştir.
Konar-göçerler ile yerleşik topluluklar arasındaki savaşlarda genellikle konar-göçerler üstünlük sağlamıştır.
Konar-göçer topluluklar dışa açık ve savaşçı bir yaşam biçimine sahipken yerleşik topluluklar bunun tam tersine dışa kapalı ve barışçı bir yaşam biçimini benimsemiştir.
Konar-göçer Ordusu
Orta Asya’nın konar-göçeri dünyanın en iyi askeridir. 
Çünkü bu askerler yerleşik devletlerde görülen ağır donanımlı ve hareket kabiliyeti kısıtlı piyade ordularının aksine hafif silahlı ve hızlı hücum yapabilen süvarilerden oluşurdu.
Konar-göçer askeri, dayanıklı, disiplinli, uyumlu ve süreklidir. 
Konar-göçerler zırh, hançer ve mızrak kullanmış ve ayrıca oklarını daha uzağa fırlatmalarını sağlayan yayı geliştirmiştir.
Bu ordularda kadınlar da gerektiğinde savaşa katılırdı.
Konar-göçerlere etrafı surlarla çevrili olan güçlü şehirler zorluk çıkarmıştır. Bu kuşatma araçlarından yoksun olmalarıyla ilgiliydi.

Reform

Reform:XVI. yüzyılda Hristiyanlığın Katolik mezhebinde yapılan bazı düzenlemeler ve değişikliklerdir.
A-Nedenleri
1.Katolik kilisesinin bozulması
2.Endülüjans sorunu (papazların halktan günahlarından kurtulması için para alması)
3.Kağıt ve matbaanın etkisi
4.İncil’in değişik dillere çevrilmesi
5.Rönesans ile doğan özgür düşünce ortamının etkisi
6.Halkın yokluk çekerken katolik din adamlarının lüks içinde yaşaması
B-Gelişimi
Almanyada katolik din adamı Lutherin reform hareketini başlatmaya çalıştığı vakitte Alman Prensleri de Papanın desteği arkasında  olan Kutsal Roma Cermen İmparatorunun  bütün Alman prensliklerini kendi mutlak otoritesine bağlama çalışmalarına  karşı kendi nisbi  (belli bir ölçüde) bağımsızlıklarını korumaya  çalışma  çabaları içindeydiler. İşte bu halde  Alman prensliklerinden Saksonya Lutheri destekledi. Almanya da iki  taraf arasında kanlı çatışmalar  başladı. Bu çatışmalar Alman İmparatoru Şarlkenin 1555 Augsburg (Ogsburg) Barışıyla  protestanlığı serbest bırakmasıyla son buldu.Protestanlık resmen serbest oldu.
Fransada ise Kalvinistlerle Katolik kilisesi arasında mezhep çatışmaları oldu. 1598 Nant Fermanıyla Fransada  Kalvenizm serbest bırakıldı.
İngiltere'de  Kral VIII.Henry bizzat reforma öncülük etti. İngilteredeki  Kiliseyi Katolik kilisesinden ayırarak İngiliz Kraliyet Devletine  bağlayarak Anglikan Kilisesini kurdu.
C-Sonuçları
1.Kilise otoritesi zayıfladı
2.Papaya duyulan güven azaldı
3.Katolik kilisesi kendini yenilemek zorunda kaldı
4.Skolastik düşünce tamamen yıkıldı.
5.Din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı.
6.Almanya’da Protestanlık, Fransa’da Kalvenizm, İngiltere’de Anglikan  mezhepleri ortaya çıktı.
7.Laik eğitim kurumları açılmaya başlandı.
8.Mezhep kavgaları başlamıştır.




Osmanlıda Hukuk, Bilim,Sanat ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler




A.Hukuk









Osmanlı Hakkaniyet Çemberi

Osmanlı kanunnamelerini  ilkin biraraya getiren padişah Fatihtir.Kanunnamei Ali Osman adıyla bir araya getirmiştir. Bunlar daha önce sancakların tahrir defterleri ve benzeri yerlerde dağınık bir haldeydi.
Yavuz ve Kanuni bunu yeni eklemelerle geliştirmişlerdir.Kanuni ayrıca sistemi ayrıntılandırarak işlerliğini güçlendirmiştir.
Adaletnameler ise şikayetlerin düzeltilmesi için çıkarılan kanunlardır.

B. Bilim ve Teknoloji





































TÜRK İNKILÂBI / SİYASÎ İNKILÂPLAR

Atatürk İnkılâplarının Amaçları

1.Türkiye’yi modern medeniyet seviyesinin üzerine çıkartma
2.Modern Avrupa devletleri ile Türkiye’yi bütünleştirmek
3.Osmanlı Devleti’nden kalmış ve halkın ihtiyaçlarına cevap vermeyen müesseselerin yerine çağdaş müesseseler kurmak
4.Türkiye’de milli egemenlik ilkesini yerleştirmek

A. SALTANATIN KALDIRILMASI (1 KASIM 1922)
Nedenleri:
  1. İtilaf Devletleri'nin Lozan Barış Görüşmeleri'ne hem TBMM'nin hem de İstanbul Hükümeti'nin davet edilerek Anadolu'da ikilik ve bir iç savaş çıkarmak istemeleri.
  2. Saltanatın ulusal egemenlik anlayışına ters düşmesi.
Sonuçları:
  1. Lozan görüşmelerinde İtilaf Devletleri'nin ikilik çıkarmaya çalışması 
  2. Mecliste yapılan oylama ile 1 kasım 1922'de saltanat kaldırılmıştır.
  3. Saltanatın 16 Mart 1920'de İstanbul'un işgali ile sona erdiği kabul edilmiştir.
  4. Bununla birlikte halifeliğin devamı uygun görülmüştür.
Önemi:
  1.  623 yıllık Osmanlı Devleti sona ermiştir.
  2. TBMM, ülkenin tek temsilcisi haline gelmiştir.
  3. Abdülmecid Efendi halife seçilmiştir.
  4. Saltanatın kaldırılmasıyla laikliğe geçişin ilk aşaması gerçekleştirilmiştir.
  5. Demokratikleşme yolunda önemli bir adım atılmıştır.
  6. Cumhuriyetin ilanı için zemin hazırlanmıştır.
  7. Lozan Konferansı'nda İtilaf Devletleri'nin ikilik çıkarmasına engel olunmuştur.
  8. Milli egemenlik konusunda büyük bir adım atılmıştır.
  9. TBMM'nin açılışından sonra ikinci büyük inkılâp gerçekleştirilmiştir.

B.LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (24 Temmuz 1923)


  • Görüşmelere TBMM, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ve Japonya katılmıştır.
  • Türk Devleti'ni temsilen İsmet Paşa gitmiştir.
  • Boğazlarla ilgili görüşmelere SSCB ve Bulgaristan da dahil olmuş, ABD ise gözlemci olarak katılmıştır.
  • Görüşmeler 20 Kasım 1922'de başlamıştır.
  • TBMM, iki konuda kesinlikle taviz verilmemesini istemiştir, Kapitülasyonlar ve Ermeni yurdu.
4 Şubat 1923'te görüşmeler kesilmiştir. Buna neden olan anlaşmazlıklar şunlardır:
  1. Boğazlar Sorunu
  2. Kapitülasyonlar (en çok tartışılan konudur)
  3. Musul-Kerkük
  4. Osmanlı Devleti'nin Borçları

23 Nisan 1923'te görüşmeler tekrar başlamıştır.
24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır.
Lozan Barış Antlaşması'nın Maddeleri
  1. Suriye Sınırı, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile belirlendiği şekilde kabul edilmiştir.
  2. Irak Sınırı, Irak sınırının ileride İngiltere ve TBMM arasında yapılacak bir görüşme ile belirlenmesine karar verilmiştir.
  3. Yunanistan Sınırı, Mudanya Antlaşması'nda olduğu gibi kabul edilmiş, ancak savaş tazminatı olarak Yunanistan Karaağaç'ı Türkiye'ye bırakmıştır.
  4. Sovyet Sınırı, Gümrü, Moskova ve Kars Antlaşması ile belirlendiği gibi kalmıştır.
  5. Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devleti kurulmasından vazgeçilmiştir.
  6. Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmıştır.
C.CUMHURİYETİN İLANI
 Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

  
Cumhuriyetin İlan Edileme Nedenleri:

  • Ulusal egemenliğin gerçekleşmesini sağlamak.
  • Saltanatın kaldırılmasından sonra ortaya çıkan devlet başkanlığı sorununu çözümlemek.
  • 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılmasıyla kurulmuş olan Yeni Türk devleti’nin rejimini belirlemek ve bu konudaki tartışmalara son vermek.
  • Yeni Türk devletini çağdaşlaştırmak ve batılı devletlerde yaygın olan ulusal egemenliği (Cumhuriyeti) Türk ulusuna benimsetmek
  • 1923 sonbaharında hükümet bunalımının ortaya çıkması üzerine yeni hükümetin seçilememesi ve yürütme işlerindeki aksaklıkları gidermek.
Sonuçları:
  • Cumhuriyetin ilanıyla yeni Türk devletinin adı belli oldu ve rejim konusundaki tartışmalar da so­na erdi.
  • Meclis hükümeti yerine kabine sistemine geçildi, (bu­na göre cumhurbaşkanı, başbakanı atayacak, başba­kan da bakanları seçerek cumhurbaşkanının onayına sunacak)
  • Cumhurbaşkanlığı makamının oluşturulmasıyla devlet başkanlığı sorunu çözüldü.
  • Türkiye Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ilk başbakanı İsmet İnönü, ilk meclis başkanı da Fethi Okyar oldu.
  • Ulusal egemenlik ve cumhuriyetçilik ilkeleri uygulan­maya başladı.
  • İnkılâpların yapılmasına ortam hazırlandı.
Meclis Hükümeti: Hükümet üyelerinin(Bakanlar Kurulu’nun) Meclis içerisinden, milletvekillerinin oyları ile seçildiği hükümet şeklidir. Güçler birliğinin sonucu olan meclis hükümetinde başbakan yoktur. Meclis başkanı hükümetinde başkanıdır.
Kabine Sistemi: Bakanlar Kurulu’nun başbakan tarafından seçilerek cumhurbaşkanına sunulması ve onay alan hükümetin meclisten güvenoyu istemesine dayanan hükümet şeklidir.


D.Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
Halifeliğin Kaldırılmasının Nedenleri
  • Saltanatın kaldırıldıktan sonra eski rejim yanlılarının halifenin etrafında toplanması
  • Halife Abdülmecit Efendinin kendini devlet başkanı olarak görmesi ve fırsat buldukça Osmanlı haneda­nından söz etmesi.
  • Bazı meclis üyeleri Halifeliği TBMM’nin üzerinde gör­mesi.
  • İnkılâpların yapılması için halifelik engelinin aşılmak istenmesi.
  • Halifelik kurumunun “Cumhuriyetçilik ve Lâiklik” ilkeleri ile bağdaşmaması.
Halifeliğin Kaldırılmasının Sonuçları
  • Laikliğe geçişte ve Milli egemenliğin gerçekleştirilmesinde önemli bir adım atılmış oldu.
  • Yapılması düşünülen inkılâplar önündeki en büyük engel ortadan kaldırıldı, inkılâp süreci hızlandı.
Halifeliğin kaldırıldığı gün aşağıdaki kanunlar da ka­bul edilmiştir
  • Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edildi. (Eğitim ve öğre­timin birleştirilmesi) Buna bağlı olarak medreseler de kapatıldı.
  • Şer’iye ve Evkaf Vekâleti kaldırıldı. Yerine Diyanet İşle­ri Başkanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruldu.
  • Erkânı Harbiye Vekâleti kaldırıldı, yerine Milli Savunma Bakanlığı kuruldu.
  • Osmanlı hanedanına mensup kişilerin Türkiye Cum­huriyeti dışına sürülerek hanedana ait malların devlete ait olduğu kabul edildi.
3  Mart 1924  Değişiklikleri 

A.Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırıldı

  • TBMM, Osmanlıda yapılan işlerin dine uygun olup olmadığını denetleyen ve vakıfları ve medreselerin denetimini elinde bulunduran bu kuruma son vermiştir. Bunun yerini din adamları ve işleriyle  ilgilenilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü kurulmuştur.  Bu kurum başbakanlığa bağlı olacaktı.

B.Erkan-ı Harbiye Vekâleti kaldırıldı.

  • Bunun yerini Milli Savunma Bakanlığı   ve Genel Kurmay Başkanlığı almıştır. Böylece ordu siyasetten ayrılmaya başlamıştır. 19 Aralık 1924’te çıkan bir kanunla  kişi aynı anda hem asker hem milletvekili olmasının önüne geçildi.Böylece   demokrasimiz güçlenmiştir.

C.Tevhid-i Tedrisat kanunu çıkarılmıştır.

  • Böylece Türkiye’deki tüm eğitim kurumları MEB’e bağlanarak medreselerin kapanması  sağlanmıştır. Ayrıca  yabancı okulların devlet denetimine geçmesinin de  yolu açılmıştır.

D.Hanedan Üyelerinin Yurt Dışına Çıkarılması ile İlgili Kanun kabul edildi.


E.1924 Anayasası

1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) olağanüstü şartlarda hazırlanmıştı. Cumhuriyet idaresinin tüm kurumlarıyla oturtulmasına elverişli nitelikte değildi. Bu nedenle, yeni devlet düzenine uygun bir anayasanın hazırlanması ihtiyacı duyuldu. 1921 Anayasası “milli egemenlik, tek meclis, güçler birliği, meclisin üstünlüğü” ilkelerine dayanmaktaydı. Bu ilkeler 1924 Anayasası’nda da yer almakla birlikte, sosyal hukuk devleti ilkesi doğrultusunda yeni bazı düzenlemeler de yapıldı.

Temel Maddeler:

  1. Türkiye bir Cumhuriyettir. 
  2. Devletin dili Türkçe, başkenti Ankara, dini İslam’dır.
  3. Türkiye Cumhuriyeti TBMM tarafından idare olunur. (Meclisin üstünlüğü)Egemenlik millete aittir. (Milli egemenlik)Milletin tek temsilcisi TBMM’dir.
  4. TBMM yasama ve yürütme işlerine bakar; gerektiğinde yargı yetkisini de kullanır. (Güçler Birliği ilkesi biraz sınırlandırılmıştır.)
  5. Milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimleri dört yılda bir yapılır.Seçimler iki derecelidir.Her 40 bin seçmen için bir milletvekili seçilir.Seçmen yaşı 18, seçilme yaşı 30’dur.
  6. Yasama yetkisi meclise, yürütme yetkisi hükümete aittir.
  7. Hükümet, güvenoyu almak zorundadır.
  8. Meclis, hükümeti denetler.
  9. Kanun önünde herkes eşittir.
  10. Bakanları, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyelerini yargılamak üzere Yüce Divan kurulur.İlköğretim herkes için zorunludur.
Değişiklik:

Seçmen yaşı 22’ye çıkarıldı.Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.Laikliğe aykırı hükümler çıkarıldı.Atatürk ilkeleri anayasaya alındı.Tek dereceli seçim sistemi benimsendi.1961’e kadar yürürlükte kaldı.

E.Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri:

Demokratik bir devlet düzeni “bağımsızlık, milli egemenlik, eşitlik, seçme-seçilme özgürlüğü, kişi haklarına saygı, düşünce özgürlüğü, siyasi örgütlenme hakkı ve çoğulculuk” ilkelerine bağlı kalınarak kurulabilir. Tam demokrasilerde, hangi siyasi düşüncede olursa olsun, herkesin kendi görüşü doğrultusunda örgütlenerek seçimlere ve yönetime katılma hakkı vardır.

1.Halk Fırkası:

İlk TBMM’de siyasi partilerin varlığına izin verilmemişti. Lozan Görüşmeleri devam ederken, hem TBMM içinde siyasi birliği sağlamak, hem de yeniliklere elverişli bir meclis kurmak üzere seçime gidildi. M. Kemal, kendisini destekleyen Müdafaa-i Hukuk mensuplarıyla birlikte Halk Fırkası’nı Fırka, cumhuriyetin ilanından sonra Cumhuriyet Halk Partisi adını aldı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi partisidir.Tüm inkılaplar bu partinin programı çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.

2.Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası:

İlk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, milli egemenlikten yana, özgürlükçü ve merkeziyetçi bir yapıdaydı. Ekonomide ise liberal bir politika izlemekteydi. Parti, Şeyh Said ayaklanmasından sonra, ayaklanmada rolü bulunduğu gerekçesiyle, Takrir-i Sükun Kanunu’na dayanılarak kapatıldı (1925).

Ordunun Siyasetten Ayrılması:

 Ordu ile siyasetin birbirinden ayrılması demokratik devlet düzeninin bir gereğidir.

Şeyh Said Ayaklanması:

 Elazığ, Muş, Bingöl ve Diyarbakır yöresinde çıktı (13 Şubat 1925). Başbakanlığa getirilen İsmet İnönü, Doğu ve Güney’de kısmi seferberlik ilan ederek isyanı dağıtılmıştır.Bir yaklaşıma göre isyan, güneyde tampon bir devlet kurmak isteyen İngiltere tarafından çıkarılmış; isyanla uğraşıldığı için, Musul İngiltere’nin denetimindeki Irak’a bırakılmıştır.

Sonuç:
 1.Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı.İstiklal Mahkemeleri .kuruldu.Şeyh Said ve taraftarları idam edildi.
   2.Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı.Çok partili hayata geçiş bir süre gecikti.
    3.Musul sorunu aleyhte çözümlendi.
    4.Tekke ve zaviyeler kapatıldı  (30 Kasım 1925 Tarihli Kanun)

Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi:

Kemal’e karşı olanlar bir suikast girişiminde bulundular (16 Haziran 1926). Fakat, ihbar üzerine suikast girişimi sonuçsuz kaldı. Yeniden İstiklal Mahkemesi kuruldu. Eski maliye bakanı Cavit Bey ve bazı kişiler idam edildi. Kazım Karabekir de tutuklandı; fakat, suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakıldı.

3.Serbest Cumhuriyet Fırkası:

1929 dünya ekonomi bunalımı Türkiye’yi de etkilemişti. Ekonomik krizin en az zararla atlatılabilmesi için hükümetin denetlenmesi Bunun için muhalefete ihtiyaç vardı. M. Kemal’in isteği üzerine, Ali Fethi Bey, Cumhuriyet’e ve yeniliklere bağlı kalmak şartıyla bir parti kurdu. Parti, ekonomide liberalizmi savunmaktaydı. Kısa sürede yenilik karşıtlarının bir sığınağı haline geldiği için, Fethi Bey partisini kapattı (18 Aralık 1930).

Menemen Olayı (23 Aralık 1930)


Not: Serbest Cumhuriyet Fırkası tecrübesi ve Menemen Olayı’nın, demokratik düzene geçiş için halkın henüz yeterince olgunlaşmadığını açığa çıkardığı kabul edilmektedir. Bu yaklaşıma göre, yeniliklerin benimsetilmesi ve halkın olgunlaştırılması için bir süre daha tek partili düzen sürdürülmüştür.









LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (24 Temmuz 1923)


  • Görüşmelere TBMM, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya ve Japonya katılmıştır.
  • Türk Devleti'ni temsilen İsmet Paşa gitmiştir.
  • Boğazlarla ilgili görüşmelere SSCB ve Bulgaristan da dahil olmuş, ABD ise gözlemci olarak katılmıştır.
  • Görüşmeler 20 Kasım 1922'de başlamıştır.
  • TBMM, iki konuda kesinlikle taviz verilmemesini istemiştir, Kapitülasyonlar ve Ermeni yurdu.
4 Şubat 1923'te görüşmeler kesilmiştir. Buna neden olan anlaşmazlıklar şunlardır:
  1. Boğazlar Sorunu
  2. Kapitülasyonlar (en çok tartışılan konudur)
  3. Musul-Kerkük
  4. Osmanlı Devleti'nin Borçları

23 Nisan 1923'te görüşmeler tekrar başlamıştır.
24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır.
Lozan Barış Antlaşması'nın Maddeleri
  1. Suriye Sınırı, 20 Ekim 1921'de imzalanan Ankara Antlaşması ile belirlendiği şekilde kabul edilmiştir.
  2. Irak Sınırı, Irak sınırının ileride İngiltere ve TBMM arasında yapılacak bir görüşme ile belirlenmesine karar verilmiştir.
  3. Yunanistan Sınırı, Mudanya Antlaşması'nda olduğu gibi kabul edilmiş, ancak savaş tazminatı olarak Yunanistan Karaağaç'ı Türkiye'ye bırakmıştır.
  4. Sovyet Sınırı, Gümrü, Moskova ve Kars Antlaşması ile belirlendiği gibi kalmıştır.
  5. Doğu Anadolu'da bir Ermeni Devleti kurulmasından vazgeçilmiştir.
  6. Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmıştır.

Karşılaştırma için Sevr Barış Antlaşması
SEVR BARIŞ ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1920)
Sevr Antlaşmasının Geç İmzalanmasının Nedenleri:
  1.Osmanlı’yı paylaşma konusunda anlaşmaya varamamaları
  2.Geçen süre içerisinde daha fazla toprak işgal etmek istemeleri
  3.Bir ateşkes antlaşması olan Mondros’un bir barış antlaşması gibi hükümler taşıması


Sevr’deki görüşmelerde şartları çok ağır bulan Tevfik Paşa antlaşmayı imzalamayınca İngilizler’in desteklediği Yunanlılar bir taraftan Edirne’yi diğer taraftan Balıkesir ve Bursa’yı işgal etmişlerdir. Bu gelişmeler üzerine saltanat şurası toplanmış ve Sevr’in imzalanmasına karar verilmiştir.
Kararlar :
- Osmanlı Devleti İstanbul ve Orta Anadolu’da küçük bir bölgeyle sınırlandırılacak
- Boğazlar Türkler’in dahil olmadığı bir komisyon tarafından idare edilecek
- Kapitülasyonlar en geniş şekli ile bütün devletlere tanınacak
- Azınlıklar vergi vermeyecek, askerlik yapmayacak
- Yunanlılar’a İzmir dahil Batı Anadolu ve Midye – Büyük Çekmece hattının batısında kalan bütün Doğu Trakya bırakılacak.
- İngilizler’e, Musul, Kerkük, Irak, Filistin ve Arabistan bırakılacak

Kanuni Dönemi (1520-1566)

 
Yavuz’un ölümü üzerine tek oğlu olan Kanuni, taht mücadelesi yapmadan tahta geçti. 46 yıllık saltanatı boyunca, doğuya ve batıya 13 sefer düzenledi.
I-BATIDAKİ GELİŞMELER
A- Osmanlı-Macar İlişkileri
a- Belgrat’ın Fethi (1521):
Nedeni: Macarların Osmanlıya karşı saldırgan tavır almaları 
Sonuç: Osmanlı Devleti, Belgrat kalesini Avrupa seferlerinde üs olarak kullandı.
b- Mohaç Meydan Muharebesi (1526):
Nedenleri:
 1. Belgrat fethi nedeniyle Osmanlı-Macar ilişkilerinin iyice bozulması
 2. Alman Kralı Şarlken’e esir düşen Fransız Kralı Fransuvanın annesinin Kanuni den yardım istemesi
Sonuçları:
1. Budin dahil Macaristan alındı..
2. Fransa Kralı esaretten kurtuldu.
3. Osmanlının Orta Avrupa’daki egemenliği   güçlendi
4. Osmanlı – Avusturya komşu olması sebebiyle  Osmanlı-Avusturya mücadelesi 
B- Osmanlı-Avusturya İlişkileri
a- I.Viyana Kuşatması (1529):
Nedeni:
 1.Macar topraklarında hak iddia eden Avusturya kralı Ferdinand’ın Budin’e saldırması nedeniyle Kanuni'nin Budin’e girmesi. Ancak Ferdinand, Kanuni’nin karşısına çıkmaya cesaret edemedi.
2.Kanuninin Avusturya sorununu çözmek istemesi
Sonuçları:
1.Viyana’nın güçlü bir kale olması ,kış mevsiminin gelmesi ve  ağır topların götürülmemesi yüzünden Viyana alınamadı.
b- Alman Seferi (1532):
Nedeni: Ferdinand'ın, Alman İmparatoru Şarlken’e güvenmesi.
Bu nedenle Budin’i tekrar kuşatması. Bunun üzerine Kanuni'nin  Şarlken’i savaşa çağırarak Alman seferine çıkması
Ancak, Şarlkenin Kanuni’ye karşı koyamadı ve  Avusturya’nın isteği ile  İstanbul Anlaşması yapıldı.
c- İstanbul Antlaşması (1533):
Sonuçları:
1 Avusturya Kralı, Osmanlı sadrazamına eşit  sayılacaktı. Bu, Osmanlı üstünlüğünü kabul anlamına gelir.
Ferdinand, Yanoş’un Macar krallığını tanıyacak.
3.Avusturya Osmanlıya vergi ödeyecek.
4.Osmanlı Devleti  gücünün zirvesinde
d- Zigetvar Seferi (1566):
Nedeni: Avusturya’nın vergisini ödememesi 
Sonuçlar: 
 1.Kanuni 13. ve son seferine çıktı. 
 2.Zigetvar Kalesi kuşatıldı. Kanuni’nin vefatından bir gün sonra alındı.
C- Osmanlı-Fransız İlişkileri ve Kapitülasyonlar
Nedeni: 
1.Kanuni’nin Fransız Kralı Fransuva’yı kurtarması 
2.Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak,
3.Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmak için Fransız limanlarından yararlanmak 
Fransızlara kapitülasyonlar 1535'te verildi.
Not:1740’ta I.Mahmut  kapitülasyonları sürekli hale getirdi. 
II-DOĞUDAKİ GELİŞMELER 
İranla yapılan savaşlar ve barışlardır.
Nedenleri:
1.Osmanlının batı seferlerini fırsat bilen İran’ın sık sık arkadan saldırması
2-İran’ın Avusturya ile ittifak kurmaya çalışması.
Sonuçları:
Kanuni İran üzerine üç sefer düzenlemiştir. 
 Amasya Anlaşması imzalandı. (1555)
Amasya Anlaşmasının Sonuçları:
1. Doğu Anadolu, Irak, Tebriz ve Bağdat  Osmanlıya bırakıldı.
2. Osmanlı Devleti ile İran arasındaki ilk  anlaşmadır.
3. Osmanlı – İran arasındaki mücadelelere uzunca bir süre ara verilmiştir.
III-DENİZLERDEKİ GELİŞMELER
a- Rodos Adasının Fethi (1522)
Nedenleri:
1.Rodostaki şövalyelerin Osmanlı ticaret gemilerine zarar vermeleri 
2.Rodos'un jeostratejik konumu
b-Cezayir’in Osmanlı Yönetimine Girmesi (1533)
Kanuni ,Cezayir Beyi  Hızır Reis’i İstanbul’a çağırarak  Kaptan-ı Deryalık teklif etti.
Böylece  Cezayir  Osmanlıya katıldı ve Beylerbeyiliği’ne de Hayrettin Paşanın ( Hızır Reisin) getirildi.
c- Preveze Deniz Savaşı (1538)
Nedenleri:
1. Osmanlıların Ege Denizi’ni egemenlik   altına almaları
2. Osmanlıların Korfu adasını kuşatması
Taraflar: 
Andrea Dorya komutasındaki Haçlı Donanması & Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması
Sonuçları:
1. Akdeniz bir Türk gölü haline geldi.
ç- Trablusgarp’ın Fethi (1551)
Turgut Reis tarafından alınmıştır. Turgut Reis Trablusgarp Beylerbeyiliği’ne getirildi.
d- Cerbe Deniz Savaşı (1559)
Nedeni: Turgut Reis’in Haçlıların elindeki  Cerbe Adasını kuşatması  
Sonucu: Batı Akdeniz deki Türk üstünlüğü tartışılmaz hale geldi.
e-Malta Kuşatması (1565)
Avrupa Devletlerinin askeri üs  yaptığı ada kuşatılmışsa da alınamamıştır.
f- Sakız Adasının Fethi(1566)
Cenevizlilerin Ege'de ki son kolonisi kuşatmayla savaşsız fethedildi.
Sonuç olarak Ege Adaları ve kıyıların güvenliğinde önemli bir adım atılmış oldu.
g- Kıbrıs'ın Fethi (1571)
Nedenleri:
1. Doğu Akdeniz'in güvenliği
2.Adadaki Venediklilerin Haçlı korsanları koruması
Sonuç: Doğu Akdenizde Osmanlı egemenliği    kesinleşti.
ğ- İnebahti Deniz Savaşı (1571)
Nedeni: Kıbrıs'ın Fethi
Sonuç: İlk büyük deniz yenilgisi
h-Tunus'un Fethi (1574)
ı-Fas Osmanlı himayesine girdi (1576)
Sonuç: 1.Akdeniz'in güneyinde Osmanlı egemenliği kesinleşti  
2. Osmanlı sınırları batıda Atlas Okyanusuna   ulaştı. 
İ- Hint Deniz Seferleri (1538-1553)
Nedenleri:
1. Portekizlilerin, Müslüman tüccarların ticaretini engellemesi
2. Portekizlerin Basra Körfezi ve  Kızıldeniz de hakim olma çabaları
3. Hindistan’daki Gücerat hükümdarının  Kanuni’den yardım istemesi
4.Kanuni’nin Baharat Yolu’nun  güvenliğini sağlamak istemesi
Kanuni’nin isteği ile Hindistan’a dört sefer yapıldı. Seferler genellikle Osmanlının istediği başarıyı elde edememesiyle  sonuçlandı. Bu seferleri Hadım Süleyman Paşa, Piri Reis, Murat Reis ve Seydi Ali Reis yaptılar.
İstenen Başarının Elde Edilememesinin Nedenleri:
1-Seferlere gereken önemin verilmemesi
2-Osmanlı gemilerinin okyanuslara dayanıklı büyüklükte olmaması
Sonuçları:
1.Arap Yarımadası,Yemen, Sudan sahilleri,Kızıldeniz,Basra Körfezi ve Habeşistan’ın bir kısmı Osmanlıya katıldı. 
2..Portekiz’in Hindistandaki faaliyetleri engellenemedi. 

Hangi Kaynak Kitab ?

Yardımcı kaynak kitap ne için vardır?
Öğrenciyi güldürmek için mi ?
Öğrenciye herhangi bir ideolojiyi benimsetmek için mi ?
Elbette ki bu soruların cevabı "hayır" olacaktır.

Öyleyse  yardımcı kaynak kitap ne için vardır 
ve ne için alınır?

Yardımcı kaynak kitap okulda öğretilen millî eğitim müfredatına göre öğrencinin konuyu kavraması için vardır. Bilinçli veli ve öğrenci yardımcı kaynak kitabı öğrenci konuyu iyi bir şekilde kavrasın diye alır ve almalıdır.

Örneğin Tarih 9 Ders Kitabı sayfa 36 da Göbeklitepe Tapınağı olarak geçen konu bir yardımcı kaynak kitapda bitki ve hayvan kalıntılarının bulunduğu bir yer olarak geçiyorsa bulunan en eski tapınak olduğu gözden kaçırılıyorsa bu yardımcı kaynak kitabın öğrenciye verebileceği zarardan başka hiçbirşey yoktur.

Örneğin bir başka kaynak kitap sorduğu soruda

"aristokratik monarşi-krallık-imparatorluk-krallık-tiranlık cumhuriyet"  

şeklinde Tarih 9 Ders kitabında yer almayan ve insanlık tarihinde de asla olmamış bir yönetim tarzları aşamaları çıkarmışsa o kaynak kitabın da  öğrenciye verebileceği zarardan başka hiçbirşey yoktur.

Kıymetli öğrenciler alacağınız yardımcı kaynak kitapların sağlamasını ders kitabıyla yapmanız gerekir. Ders kitabıyla çelişmiyorsa o kaynak kitabı faydalanmak için değerlendirebilirsiniz.

Yardımcı kaynak kitap ilk aşamayı geçtiyse elinize aldığınız kitapta konuların anlaşılır şekilde anlatılıp anlatılmadığına bakmanız gerekir. Eğer ki yardımcı kaynak kitap bu aşamayı geçtiyse onu alabilirsiniz. Bundan daha iyisini aramak isterseniz  o takdirde  aklınızı da çalıştırmanızı sağlayan uygulama yaptıran bir kaynak bulduysanız o yardımcı kaynak kitabı almanız sizin için doğru bir seçim olacaktır.







Osmanlı Vakıf Sistemi

Vakıf : Bir kimsenin malının bir kısmını veya tamamını hayır işine, dini veya sosyal bir hizmete ebediyen tahsis etmesidir.
Vâkıf : Vakıf yapan kimseye denir.
Mevkûf : Vakfedilen mala denir.
Mütevelli : Vakıf yöneticisine denir.
Vakfiye : Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten sözleşmeye denir.

Osmanlı Devleti’nde başta padişah olmak üzere, hanedan üyeleri, yüksek dereceli devlet görevlileri, toplumun seçkin kişileri vakıflar kurmuşlardır. Devlet bu vakıfların korunması için önlemler almış, devlete ait birçok gelir kaynaklarının vakıflara verilmesini sağlamıştır.
Vakıf Sisteminin Yararları:
1.Devletin kuruluş yıllarında fethedilen topraklara Türklerin yerleşmesini sağlamış ve buraların Türkleşmesini sağlamıştır.
2.Şehir, kasaba ve köylerin büyümesinde, bayındır hale getirilmesinde büyük rol oynamıştır.
3.Bütün eğitim ve sağlık kurumlarının finansmanını sağlamıştır. 
4.Şehirlerin ticaret faaliyetlerinin kolaylaşmasında en büyük rolü oynamıştır.

Osmanlı Toplum Yapısı ve Millet Sistemi




Osmanlı Devletinde  ülkede yaşayan   müslüman olmayan toplulukları din ya da mezhep esasına   örgütleyerek yönetme biçimine “millet  sistemi” denilmektedir. Devlet, her inanç topluluğunu kendi   içinde serbest bırakarak onlara belirli bir özerklik tanımıştı.
Osmanlı toplumunda Türk, Arap, Acem, Boşnak ve Arnavutlar, Müslüman çoğunluğu oluştururken Ortodoks,Ermeni ve Yahudiler diğer üç temel millet olarak kabul  ediliyordu.