Ali Kuşçu, Hayatı ve Eserleri

ALİ KUŞÇU (1403-1474)
Ali Kuşçu, küçük yaşlarda matematik ve astronomi bilimleri ile ilgilenmeye başlamıştır ve böylece o dönemin en iyi eğitimcilerden bu alanlarda eğitimler almıştır. Uluğ Bey’in yardımcılığını yapan Ali Kuşçu aynı zamanda rasathane müdürlüğü görevlerinde de yer almıştır. Fatih’in daveti üzerine İstanbul’a geldi.Türkiye'deki   ilk  gerçek astronomdur. Pek çok eser vermiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE HUKUK

 1.Cumhuriyet Dönemi’nde Hukuk Anlayışı

       Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermanı’nın ilân edilmesiyle birlikte kanun üstünlüğü kabul edilmiştir.  XIX. yüzyılın ikinci yarısına gelindiği zaman Türklerin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi kabul edilerek Meşruti Monarşi’ye geçilmiştir. 

 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılınca tam anlamı ile halk egemenliği gerçekleşmiş, 1921 yılında ilân edilen Teşkilat-ı Esasîye ile yeni Türk devletinin ilk anayasası oluşmuştur. 1921 Anayasası olarak da bilinen Teşkilat-ı Esasîye, savaş döneminde hazırlandığı için bu Anayasa’da temel hak ve hürriyetlere yer verilmemiştir. 

OSMANLI DEVLETİ’NDE HUKUK

 Osmanlı Devleti’nde Klasik Dönem Hukuk Sistemi

       Osmanlı Devleti de kamu nizamını korumak için kendisinden önceki Türk ve İslam devletlerinden birçok kurumu ve hukuki yapıyı örnek almıştır. Türk İslam devletlerinden miras aldığı hukuki yapı üzerinde çağın ihtiyaçlarına göre değişiklik yapmayı ve bu hukuki yapıya yeni şeyler katmayı ihmal etmemiştir. 

         Osmanlı hukuku üç ana temel üzerine kurulmuştur. Örfî Hukuk, İslam Hukuku, Fethedilen Bölgelerde Önceden Uygulanan Kanunlar .Devleti yönetenler, İslam dininin toplum düzeni ve fertler arasındaki ilişkiler konusunda koyduğu emir ve yasaklardan oluşan şerî hukuka önem vermişlerdir.  Şerî hukukun dışında kalan konularda ise önceki Türk devletlerindeki hukuk uygulamaları ile padişahın emir ve fermanlarından oluşan örfî hukuku kullanmışlardır. 

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE HUKUK

 İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE HUKUK

 İslamiyet Öncesi ve Sonrası Dönemde Türklerde Hukuk 

   İslamiyet’in kabulü ile birlikte Türklerin hukuk sistemi de değişmeye başlamış, bu değişimin yanında, İslami kurallara aykırı olmamak üzere eski Türk töresi de devam etmiştir. - Türk İslam devletlerinde hukuk, şerî ve örfî olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 

   Şerî hukukun kaynakları Kur’an-ı Kerim, Sünnet, İcma ve Kıyas’tır. Kullanıldıkları Alan : ● Evlenme ● Boşanma ● Miras ● Maliye 

   Örfî hukuk kuralları ise Hun, Kök Türk ve Uygur kanunları ile Oğuz gelenekleri yani eski Türklerden gelen törelerden oluşmuştur.  Kullanıldıkları Alan : ● Yönetim ● Maliye ● Askerlik 

İlk Türk Devletlerinde Hukuki Yapı

  İlk Türk Devletlerinde Hukuki Yapı 

    İlk Türk devletlerinde insanların gerek kendi aralarındaki ilişkilerini ve gerekse devletle olan ilişkilerini düzenleyen, yazılı olamayan fakat herkesin bildiği ve kabullendiği töre (yasa, yol) denilen kurallar vardır.  Yöneticilerle yönetilenler arasında da görev ve sorumluluklar açısından yazılı olmayan ve adına tüz denilen bir tür sözlü anlaşma mevcuttur.

Uluğ Bey Hayatı ve Eserleri

 



Azerbaycan'ın Sultaniye kentinde doğan Uluğ Bey'in doğum tarihi 22 Mart 1394 ölüm tarihi de 27 Ekim 1449'tur.  Asıl adı Mīrzā Muhammed Ṭaragay bin Şāh Ruh olan Uluğ Bey, Timur İmparatorluğu'nun 4. sultanı olmasının yanı sıra Türk matematikçi, astronomi bilgini ve hükümdardır. Bugünkü Özbekistan'ın ve Orta Asya'nın en büyük şehirlerinden olan Semerkant'ta hükümdarlık yaptı. Timur Han tarafından sevilmesi nedeniyle önemli kişilere verilen "emîr-i kebîr"'in Türkçe karşılığı olan "Uluğ Bey" (Ulu Efendi) unvanıyla anılmaya başlandı. Kendisi 5 dil bilmektedir; Arapça, Farsça, Türkçe, Moğolca ve biraz da Çince.

Dandanakan Savaşı Geniş Anlatım


DANDANAKAN SAVAŞI

Selçuklu Devleti’nin kurulmasını sağlayan Çağrı ve Tuğrul beylerin Gaznelilere karşı Dandanakan’da 23 Mayıs 1040'da kazandıkları savaş. Devrin iki Türk gücünün savaştığı bir muharebe.

Selçuklu liderleri Dâvûd Çağrı ve Tuğrul beyler, Oğuz boylarını yerleştirecek bir yurt bulup, devlet kurmak için geçici olarak kaldıkları Horasan’da, o bölgelere hâkim olan Gaznelilerle mücâdele hâlinde idiler. Yirmi seneden fazla devam eden bu mücâdelelerin çoğunu Selçuklu beyleri kazanmış, birer ikişer Gazne şehirlerini ele geçirmişlerdi. Gaznelilerin onlara baskı yapması, Selçukluları daha çok mücâdeleye sevkediyordu. Gazne sultânı Mes’ûd, büyük bir ordu kurarak Selçuklu topraklarının bir ucundan girip öbür tarafından çıkmak üzere harekete geçti. Sultan Mes’ûd’un ordusunu 70.000 süvari, 30.000 piyade ve 60 muharebe fili teşkil ediyordu. 1038 (H. 430) senesi sonlarına doğru Gazne’den yola çıkan Sultan Mes’ûd, Belh şehri istikâmetinde ordusunu harekete geçirdi.

El Cezeri Hayatı,Eserleri ve İcatları

  

El Cezeri Kimdir?

El Cezeri'nin tam ismi Ebu el-İzz b. İsmail b. El-Rezzaz el-Cezeri'dir. Kendisinin doğum yılını ve ölüm tarihini tam olarak bilememekteyiz. Ancak kendisinin 13. Yüzyılda Diyarbakır bölgesinde yaşadığı düşünülür. Kendisi Müslüman bir Türk mühendisidir.

Kendi döneminde Fırat ile Dicle nehirleri arasındaki bölgeye cezire (ada) denirdi. Bu nedenle kullanılan Cezeri adı aslında onun lakabıdır. El Cezeri 25 yıl boyunca Artuklu sarayında saray mühendisliği görevi yapmıştır. Kendisi Orta çağın ve İslam Altın Çağı'nın en önemli mühendisi olarak görülmekte olan değerli ve çağının ötesinde bir kişiliktir.

Bilge Kağan Yazıtı

Bilge Kağan Yazıtı 
Orhun Irmağı yakınları, Moğolistan 

 1. Tengri (yaratan) Tektir.
 2. Her kim ki Tengri'den kut almak dilerse, 
     başkasına yakarmasın.
 3. Bir İl, bir Kağan, bir Tengri
 4. Bir kına iki kılıç girmez. Bir hatun iki er
      alamaz ve bir budunda iki töre olmaz. 
      Töre tektir. Töre kesin ve keskindir. Kim
       ki töreye uya kutlanır. Kim ki töreye     
       kıya katlanır
 5. Kimse töreden üstün değildir. Dirlik ve
      birlik için töre budur.
 6. Bir çoban sürüsünden, bir er ailesinden,
      bir Kağan budunundan sorulur.
 7. Her er eşine, atına, pusatına sahip
     çıkacak.
 8. Ana babaya ve ataya tazim durulacak.
 9. Hısmına sarılacak, komşusunu
      gözetecek.
10. Er kişi yalan söylemeyecek.
11. Mal çalan, mülk çalan misliyle
       ödeyecek. Hesabı ya malıyla ya canıyla
       sorulacak.
12. Kim ki bir ırza musallat olursa,
        canından olacak.
13. Her kim olursa olsun haksız, aldatıcı iş
        tutarsa hesabı hemen sorulacak.
14. Cenkten beri duran ya da kaçan 
        tamuya(cehennem) uçacak.
15. Aman dileyene kılıç üşürülmeyecek,
       sığınana arka dönülmeyecek.
16. Baş kaldıranın başı alınacak, hak
        isteyenin hakkı verilecek.
17. Kimse kimseye üstünlük taslamayacak.
       Ne ak etin karadan, ne karanın kızıldan,
       ne kızılın sarıdan farkı olmayacak.
18. Kin ve gururdan uzak olunacak.
19. Mazluma merhamet, zalime azap
        duyulacak.
20. Zayıfa, yaralıya, çocuğa ve kadına el
        kaldırılmayacak.
21. Kızı isteyen kağan da olsa, bey de olsa
        kız istediğine verilecek.
22. Gereksiz yere ağaç kesmeyeceksin,
        suyu kirletmeyeceksin.
23. Bilmeyip de bildim demeyeceksin,
        bilene danışacaksın.
24. Bugünün işini yarına bırakmayacaksın.
25. Kusur görmeyecek, kusur
       aramayacaksın.
26. Güçlüyken affet, zayıfken sabret.
27. Yazgına asi olma.
28. Yaptığın iyiliği unut, yapılan iyiliği
        unutma.
29. Herkes adaletle iş görecek.
30. Her ne edersen et, yargılanacağını her
        daim akılda tut.
31. Milletine yaban kalma. İpeğin iyisine,
        sözün güzeline kanma, onlara
        boyanma.
32. Kağan odur ki adaleti üstün tutsun,
        töreyi yaşatsın. Töre yok olursa İl yok
        olur. İl olmazsa budun kul olur.
33. Ey Türk Oğuz beyleri, ey milletim
        işitin !!!
      " Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız
        yer delinmedikçe senin ilini ve töreni
        kim bozabilir "

Osmanlı İskan Politikası /Stratejisi

Osmanlı Devleti tarafından Rumeli başta olmak üzere, fethedilen topraklarda kalıcılığı sağlamayı amaçlayan bir stratejidir.

A.Hedefler

  1. Bölgedeki Türk nüfusunu arttırarak, çıkması muhtemel isyanları engellemek.
  2. Osmanlı topraklarına yeni katılan bu yerlerdeki aşiret ve kan davalarının önüne geçmek.
  3. Fetih hareketlerini kalıcı hale getirmek.

Harezmi, Hayatı ve Bilime Katkıları

 Harezmi matematik, coğrafya, astronomi ve tarih alanlarında çalışma yapmış birisidir. En büyük çalışmaları ise matematik alanında olmuştur. Bunun yanında Harezmi gibi isimlerin çalışmaları ve eserleri Batı'da bile yankı uyandırmıştır. Harezmi Batı'da Algebra ismi ile bilinir. 

İstimâlet Politikası

 İstimâlet Politikası

  Osmanlı Devleti'nin Türk-İslam devlet geleneği içinde Selçuklulardan devralıp uygulamaya devam ettiği bir devlet politikasıdır. Kelime anlamı olarak  “meylettirme, cezbetme, gönül alma” olan istimâlet, Osmanlı kroniklerinde “halkı ve özellikle gayri müslim tebaayı gözetme, onlara karşı iyi davranma, raiyyetperverlik” mânasında kullanılmıştır. 

    Uygulamada Fethedilen yerlerin halkına iyi davranma, onları himaye etme, dış düşmanlara karşı can ve mal güvenliğini sağlama, dinî konularda serbestiyet verme, vergi hususunda kolaylık gösterme Osmanlı istimâletinin başlıca unsurlarıdır.

    Balkanlarda diğer hristiyan mezheplerinin baskılarından ve yönetici voyvodaların ağır baskılarından ve vergilerinden bunalmış olan halk işte bu istimâlet politikasıyla Osmanlı'yı bir kurtarıcı olarak karşılamış ve uzun yıllar Osmanlı hakimiyetinin devamı diğer etkenler yanında İstimâlet politikasıyla da pekişerek devam etmiştir.


Ayrıntılı bilgi için:TDV İA "İstimâlet " Maddesi 

Meşrutiyet ve Cumhuriyet Dönemi’nde Toplum Yapısı

 

Meşrutiyet ve Cumhuriyet Dönemi’nde Toplum Yapısı

   1. Meşrutiyet ve Cumhuriyet Dönemi’nde Toplumsal Yapıdaki Değişim 

       Osmanlı toplumu, Müslüman ve gayrimüslimlerden oluşuyordu. Gayrimüslimler, Tanzimat Dönemi’nde elde ettikleri hakları Meşrutiyet Dönemi’nde de korumuşlardır.  Meşrutiyet Dönemi’nde kabul edilen Kanun-i Esasi ile, Osmanlı Devleti’nde yaşayan bütün unsurlar fark gözetmeksizin Osmanlı olarak ifade edilmiştir. 

          Osmanlı Devleti’nde Tanzimat’la birlikte başlayan kadın erkek eşitliği konusundaki tartışmalar, Meşrutiyet Dönemi’nde de devam etmiştir. Cevdet Paşa’nın kızı Aliye Hanım, kadın konusunu işlediği Nisvanı İslam (İslam kadını) adlı eserinde, döneme ait önemli bilgiler vermiştir.