Dersimiz Tarih: Emevî Halifeler Listesi
Emevî Halifeler Listesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Emevî Halifeler Listesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Nisan 2019 Pazartesi

ÖMER BİN ABDÜLAZÎZ

61’de (680) Medine’de doğdu. Babası Mısır Valisi Abdülazîz b. Mervân, annesi Hz. Ömer’in torunu Ümmü Âsım’dır. Çocukluğunun ilk yıllarını Medine’de dayılarının yanında geçirdi. Babası, küçük yaşta Kur’an’ı ezberleyen Ömer’i Medine’nin tanınmış âlimlerinden Sâlih b. Keysân’a emanet etti. Medine’de Enes b. Mâlik ve dayısı Abdullah b. Ömer başta olmak üzere pek çok sahâbîyi dinleme imkânı buldu. Ubeydullah b. Abdullah ile Saîd b. Müseyyeb ve Urve b. Zübeyr gibi tâbiînin ilk tabakasına mensup âlimlerin derslerini takip etti. Daha sonra babasının yanına Mısır’a gitti ve ergenlik çağına ulaşıncaya kadar orada kaldı. 

Babasının vefatı üzerine (86/705) Halife Abdülmelik tarafından Dımaşk’a çağrıldı. Burada halifenin kızı Fâtıma ile evlendi. 87 (706) yılında Hicaz valiliğine tayin edildi. Valilik merkezi Medine’deki ilk icraatı, şehrin on meşhur fakihiyle görüşüp meseleleri kendileriyle istişare ettikten sonra karara bağlayacağını bildirmek oldu. Yaklaşık yedi yıl süren valiliği sırasında beş defa hac emirliği yaptı. Halife I. Velîd’in tâlimatıyla Mescid-i Nebevî’yi genişletti ve Resûlullah’ın namaz kıldığı diğer mescidleri yeniletti. Irak Valisi Haccâc’ın uygulamalarını sert bir şekilde eleştirmesi görevinden azliyle neticelendi (93/712). 

Valilikten alındıktan sonra Dımaşk’a giden Ömer zalim valileri eleştirmeyi Halife Velîd’in meclislerinde de sürdürdü. Velîd’in ardından halife olan Süleyman, kardeşi Velîd’in kendisini veliahtlıktan azletme teşebbüsüne karşı direnen Ömer’i danışmanları arasına aldı, oğulları ve kardeşleri bulunduğu halde son hastalığı sırasında onu kendisine veliaht tayin etti. Ömer b. Abdülazîz 99 (717) yılında Süleyman’ın ölümü üzerine halife ilân edildi. Bu önemli görevin kendisine bilgisi dışında verildiğini söyleyerek affını istediyse de biat merasimine katılanların ısrarları üzerine görevi kabul etti (10 Safer 99 / 22 Eylül 717). Halifeliği İslâmî kurallar çerçevesinde yürütmeye çalışan Ömer b. Abdülazîz, uygulamalarında esas almak için Hz. Peygamber’in ve anne tarafından dedesi Hz. Ömer’in yönetimle ilgili karar ve icraatları hakkındaki belgeleri topladı. Meşhur âlimleri kendisine danışman seçti. Ayrıca çeşitli vilâyetlerdeki âlimlere mektuplar yazarak onların tavsiyelerini istedi. 

Ömer b. Abdülazîz’in ilk icraatı İstanbul’u kuşatmakta olan Mesleme b. Abdülmelik’in ordusunu geri çağırmak oldu. Darende’yi tahliye edip halkını Malatya’ya yerleştirdi. 100 (718-19) yılında Bizans tarafından tahrip edilen Lazkiye şehrini yeniden inşa ve tahkim ettirdi. Bu arada Mâverâünnehir bölgesindeki fetih hareketini de durdurdu. Bununla birlikte sınırların korunması ve Bizans’a saldırı fırsatı verilmemesi için geleneksel yaz ve kış seferlerini devam ettirdi. Azerbaycan’a saldıran Türkler hezimete uğratıldı. Pireneler’i aşıp Güney Fransa içlerinde ilerleyen ordular Toulouse şehrine kadar ulaştı. 

Halife Ömer saraydaki lüks eşyaları beytülmâle koydurması, köle ve câriyeleri âzat etmesi, halktan biri gibi yaşaması ve hutbelerde sadece halifeler için yapılan duayı halk için okunan umumi duaya çevirmesi gibi uygulamalarıyla Emevîler’in geleneksel saltanat görüntülerine son verdi. İlk dört halifeyi örnek alan bu davranışları sebebiyle Hulefâ-yi Râşidîn’in beşincisi sayılan Ömer idarî, iktisadî ve içtimaî sahalardaki icraatlarıyla da aynı çizgiyi devam ettirdi. İdarî alandaki icraatlarına halka zulmeden ve yolsuzluklara adı karışan valileri ve diğer memurları görevlerinden almakla başladı. Onların yerine hangi kabileden olduklarına bakmaksızın dindar ve dürüst yeni memurlar tayin etti. Valilik, kadılık, vergi memurluğu görevlerini halifelikle birlikte dört temel esas kabul ederek özellikle kadılık görevine hukuk bilgisi yanında takvâsıyla temayüz etmiş âlimleri getirdi. Kötülüklerinden emin olunamayacağı gerekçesiyle çeşitli devlet dairelerinde çalışan gayri müslimleri görevlerinden uzaklaştırdı. Valilerin ticaretle uğraşmasını ve hediye almasını yasakladı. Halka mazlumun yanında olduğunu, memurlardan şikâyetçi olanların doğrudan kendisine başvurabileceğini bildirdi. Cuma gününü mezâlim mahkemesi duruşmalarına ayırdı. İdam ve el kesme cezalarının kendisinden izin alınmadan uygulanmasını, suçlulara dayak atılmasını yasakladı. Hapishaneleri ıslah ederek suçluları işledikleri suçlara göre ayrı koğuşlara yerleştirdi. 

Muâviye’den itibaren Emevî hânedanı mensuplarının ve devlet adamlarının gasbettikleri malların tesbitini ve hak sahiplerine iade edilmesini sağlamaya çalıştı. Muâviye tarafından Mervân’a iktâ edilen ve zamanla kendisine miras kalan Fedek arazisini sahipleri olan Ehl-i beyt mensuplarına iade etti. Önceki halifeler tarafından kendisine verilmiş diğer gayri menkulleri ve kıymetli eşyayı beytülmâle devretti. Hanımının mücevherlerini ve evindeki fazla eşyayı da beytülmâle koydurdu. Halifelik görevi karşılığında maaş almayı reddetti. Emevî hânedanı mensupları ve diğer devlet adamlarının haksız kazançlarının tesbiti için geniş kapsamlı bir çalışma başlatması ellerindeki malların alınmasına tahammül edemeyen yakınları tarafından tepkiyle karşılandı ve ölümle tehdit edildi. Ancak o bu tehditlere aldırmadan bu uygulamayı ısrarla sürdürdü. Onun bu uygulamaya karşı çıkan yakınlarını Medine’ye gidip halifeliği şûra sistemine çevirmekle tehdit ettiği rivayet edilir (İbn Sa‘d, V, 344). 

İç barışa büyük önem veren Ömer b. Abdülazîz idareye muhalif gruplara karşı âdil bir yönetim uyguladı. Hulefâ-yi Râşidîn’in anlayışını ihya ederek din âlimlerinin ve halkın sevgi ve desteğini kazandı. Hz. Ali evlâdı ve Hâricîler’in de yönetimle barış içinde yaşamasını sağladı. Muâviye devrinden beri devam eden, hutbelerde Hz. Ali’nin lânetlenmesi âdetini kaldırdı; onun evlâdına ve taraftarlarına karşı çok iyi davrandı, ellerinden alınan emlâki geri verdi. Hâricîler’le mücadelede de ikna yolunu benimseyip mecbur kalmadıkça silâh kullanılmasına izin vermedi. Kendileriyle çeşitli konuları tartışarak Yezîd b. Abdülmelik’in veliahtlığı hariç diğer bütün meselelerde görüşlerini onlara kabul ettirdi. Kaderiyye görüşünü benimseyenlerle ilmî münazaralara girişip liderleri Gaylân ed-Dımaşkī’yi ikna etmeyi başardı. Mutaassıp Kaderiyye taraftarlarını ülke dışına çıkarmakla yetindi. 

Ömer b. Abdülazîz, Emevîler’in ilk dönemlerinden itibaren ikinci sınıf müslüman muamelesi gören mevâlîyi Arap asıllı müslümanlarla eşit kabul etti. Gayri müslimlerin idare ve müslümanlar aleyhindeki şikâyetlerine kulak vererek haksız yere ellerinden alınan kiliselerini, evlerini ve diğer mallarını iade etti ve mağduriyetlerini giderdi. Yaşlı ve muhtaçlara hazineden tahsisat ayırdı. Ülkesindeki gayri müslimlerin ihtidâsı için büyük gayret sarfetti, davet mektupları ve tebliğ heyetleri göndererek onları İslâm’a çağırdı. Berberî kabilelerinin tamamı onun gayretleriyle müslüman oldu. Horasan ve Mısır halkı kitleler halinde İslâm’a girdi. Mâverâünnehir’de bazı mahallî hükümdarlar halklarıyla birlikte İslâmiyet’i kabul ettiler. Hindistan hükümdarlarından birkaçı onun davetine uyup halklarıyla birlikte müslüman oldular. 

Malî alanda yaptığı düzenlemelerle de dikkat çeken Ömer b. Abdülazîz başarılı bir vergi reformu gerçekleştirdi. Fethedilen toprakların müslümanların ortak mülkü olduğu düşüncesinden hareketle 100 (718-19) yılından itibaren haracî arazilerin satışını yasakladı. Önceden müslümanlara satılmış olan bu nevi araziler için toprak vergisi olarak haraç, mahsulünden de öşür vergisi olmak üzere iki vergiyi birden aldı (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, s. 169-176). Cizye ile ilgili önemli bir düzenleme yaptı. Emevî valileri, zimmîler arasında ihtidâ hareketinin hızlanması üzerine devletin cizye geliri azaldığı için mevâlîden de cizye almaya başlamışlardı. Ömer b. Abdülazîz müslüman olmanın cizyeyi düşürdüğünü vurgulayarak mevâlîden alınan bu vergiyi kaldırdı. Ayrıca zimmîlerden ruhban sınıfını ve cizye ödemekte zorlananları geçici süreyle cizyeden muaf tuttu. 

Bunun yanı sıra dinî bir esasa dayanmayan bütün vergileri kaldırdı. Mandaların ve madenlerin zekâtı ve gümrük vergisiyle ilgili yeni düzenlemeler yaptı. Deniz ticaretini ve tarımı teşvik etti, sulama işlerine önem verdi. Ziraatı geliştirmeleri için zimmîlere cizye muafiyeti tanıdı. Vergilerin öncelikle mahallî ihtiyaçlarda harcanmasını sağladı. Yeterli geliri olmayan bölgelere yardımda bulundu. Malî sistemde yaptığı düzenlemelerle güçlenen devlet hazinesini savaş yapmak veya isyanları bastırmak için değil halkın refah düzeyini yükseltmek için kullandı. İlk İslâm tarihçileriyle bazı şarkiyatçılar, sadece iki buçuk yıl sürmesine rağmen onun döneminde büyük bir maddî kalkınma olduğu konusunda birleşirler. Kendisine karşı sevgi ve güven duyan mükellefler zekâtlarını ve vergilerini ödemede duyarlı davrandıkları için halkın refah seviyesi yükseldi. Ticaretle uğraşanlar dışında herkese yeterli miktarda maaş bağlandı ve böylece ülkede muhtaç kimse kalmadı. Zekâta muhtaç müslümanların sayısının azalması sebebiyle artan zekât ve vergi gelirlerinin bir kısmı esirleri kurtarmak, borçlulara yardım etmek, fakir bekârları evlendirmek için kurulan yardım fonlarına aktarıldı. Fakirler ve yolcular için aşevleri, işlek yollar üzerinde yolcuların bir gün ücretsiz olarak kalabilecekleri konaklar inşa edildi. Aden’de bir cami, Misis’te bir cami ve bir sarnıç yaptırıldı. Emevîler döneminin başında terkedilen İslâmî yönetim anlayışını yeniden uygulamaya koyan Ömer b. Abdülazîz, 20 veya 25 Receb 101 (5 veya 10 Şubat 720) günü Humus’a bağlı Deyrsem‘ân’da vefat etti. Bazı kaynaklarda Abdülmelik evlâdı tarafından zehirletilmesi sonucu öldüğü kaydedilir (Taberî, VI, 556). Abdülmelik’in kızı Fâtıma dışında üç hanımla daha evlendiği ve yirmi civarında çocuk sahibi olduğu rivayet edilir. 

Adaletiyle Hz. Ömer’e, zühd ve takvâsıyla Hasan-ı Basrî’ye, ilim bakımından Zührî’ye benzetilen Ömer b. Abdülazîz halifeliği sırasında çok sade bir hayat sürmüş, saraylarda oturmayıp Halep civarındaki Hunâsıra’ya yerleşerek zamanının çoğunu orada geçirmiş, resmî ve sivil heyetleri genellikle orada kabul etmiştir. Kamu mallarını yetim malına benzetir ve beytülmâli kendisine bırakılan bir emanet kabul ederdi. Hazineden maaş almadığı gibi şahsî işlerini yürüttüğü sırada devlete ait mumu dahi kullanmadığı kaydedilir. 

Ömer b. Abdülazîz aynı zamanda çok hadis rivayet eden güvenilir bir hadis râvisi, seçkin bir fakih, dirayetli bir kelâm âlimidir. İbnü’l-Bâgandî onun rivayet ettiği hadisleri Müsned’inde derlemiştir. Abdülkāhir el-Bağdâdî, Ömer’in tâbiîn neslinden Ehl-i sünnet kelâmcılarının ilki olduğunu ve Kaderiyye’ye reddiye mahiyetinde bir risâle yazdığını söyler (Mezhepler Arasındaki Farklar, s. 289). Ebû Nuaym onun bu konudaki bir mektubunu nakletmektedir (Ḥilye, V, 346-353). Ömer b. Abdülazîz sahih hadislerin tedvîni yolundaki faaliyetleri resmen başlatarak sünnetin derlenmesinde de önemli bir görev ifa etmiş, Zührî onun emriyle derlediği hadis mecmualarını çoğaltıp çeşitli bölgelere göndermiştir. Süryânîce bazı tıp kitaplarını Arapça’ya tercüme ettirdiği de bilinmektedir. 

Ömer b. Abdülazîz’in hayatı ve faziletlerine dair birçok eser yazılmıştır (bk. bibl.). Nusayb b. Rebâh da onun için methiye ve mersiyeler kaleme almıştır. Barthold 1920’de yayımlanan makalesinde onun şahsiyeti hakkında yeni fikirler ortaya atmıştır (“Chalif Omar II: Protivorečivyje izvestija o jego ličnosti”, Christianskij Vostok, VI, 203-234). Mevlüt Koyuncu İkinci Hazreti Ömer (İstanbul 1996), Mervân Ali Muhammed el-Kaddûmî es-Siyâsetü’l-idâriyye fî ʿahdi ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz (1403, Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye [Riyad]) ve Muhammed b. Sa‘d b. Şukayr Fıḳhu ʿÖmer b. ʿAbdilʿazîz (1407, Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye [Riyad]) adıyla birer doktora tezi hazırlamışlardır. 

Kaynak:TDV İslam Ansiklopedisi
İlgili olduğu ders:Tarih 9

26 Şubat 2017 Pazar

İSLÂM TARİHİ -3 L9





EMEVÎLER DÖNEMİ (661-750)

Hz. Ali’den sonra başa Muaviye’nin geçmesiyle İslam Tarihinde Emeviler dönemi başlamıştır.Müslümanlar, İstanbul’u iki defa kuşatmış ama alamamıştır.Hz. Muaviye’nin ölmeden önce oğlu Yezid’i halife tayin etmesiyle halifelik babadan oğula geçen saltanata dönüşmüştür.

Muaviye (661 – 680)

İslam Devleti’nin merkezi Kufe’den Şam’a taşınmıştır. Muaviye zamanında iç düzen sağlandıktan sonra fetihlere yeniden başlanmıştır. Müslümanlar iki defa İstanbulu kuşatmalarına rağmen ele geçirememişlerdir. Doğuda Maveraünnehr’in büyük bir kısmı fethedilerek Horasan vilayeti kurulmuştur.

Yezit (680 – 683)

Muaviye’nin ölümüyle yerine oğlu Yezit geçti. Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin onun halifeliğini tanımayarak karşı çıktı. Yezit , Hz. Hüseyin’in üzerine ordu göndererek Kerbela mevkiinde şehit edilmesine neden oldu. (681)

Yezit döneminde Ukbe B. Nafi komutasındaki Emevi orduları Kuzey Afrika’nın fethini tamamlayarak Atlas Okyanusuna ulaşmışlardır.

Abdülmelik (685 – 705)

Abdülmelik zamanında fetihler devam etmiştir. Onun en büyük yardımcısı olan (Zalim) Haccac Emeviler’e karşı isyan eden Abdullah B. Zübeyr’i Kabe’de kuşatarak şehid etmiştir.



Velit (705-715)

Maveraünehir ve Türkistan’ın Fethedilmesi:

Hz. Ömer ve Hz. Osman zamanında İran ve Horasan’ı fetheden İslam orduları Ceyhun‘a kadar ilerlemişlerdi.Böylece Türklerle komşu olan Araplar, Abdülmelik ve oğlu zamanında bölgedeki faaliyetleri arttırdılar. Kuteybe b. Müslim Maveraünnehr’in fethine memur edildi.Beykent‘i 706’da ele geçirdikten sonra Buhara ve Semerkant alındı (709). Böylece Maveraünnehr müslümanların eline geçti. Kuteybe’nin ölümüyle seferlere devam edilmişsede bir süre sonra Türkler kaybettikleri yerleri geri almışlardır.

İspanya’nın Fethi (711):

Tarık b. Ziyat komutasındaki İslam orduları İspanya’ya geçerek Vizigotlar’la karşılaşmış Kadiks Savaşı’nda (711) onları bozguna uğratarak Vizigot Krallığı’na son vermişlerdir. Bundan sonra Endülüs adının verildiği İspanya toprakları Emeviler tarafından gönderilen valilerce yönetilmeye başlanmıştır.

Puvatya Savaşı (732):

İspanya valiliğine getirilen Abdurrahman El- Gafiki 732’de Fransa’ya girerek Bordo’yu ele geçirdi. İlerleyişini sürdürüp Puvatya’ya saldırdı fakat bu savaşı kaybederek geri çekildi.

– Puvatya, İslam ordularının Batı Avrupa içlerinde ulaştıkları son yer olmuştur. Artık İslam orduları Fransa’dan çekilerek İspanya’ya dönmeye ve bundan sonrada devamlı gerilemeye başlamışlardır.

Kerbala Olayında (680), Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi Müslümanların Şiiler ve Sünniler şeklinde kesin olarak gruplara ayrılmasına neden olmuştur.


Emevîler Dönemi Genel Özellikleri


1. Arapça resmi dil ilan edilmiş
2. İslam orduları 711 yılında İspanya’nın fethine başlamış böylece İslamiyet Avrupa’da da yayılmaya başlamıştır.
3.Müslümanlar İspanya’ya ENDÜLÜS adı verilmiş 732 yılında Puvatya Savaşı’nda Franklara yenilene kadar Avrupa’da ilerlemişlerdir.



Emevilerin Yıkılışında Etkili Olan Nedenler:

1.Arap milliyetçiliği yapmaları ve diğer milletlere değer vermemeleri

2-Mevaliye (Arap olmayan) eşit ve adil davranmamaları (İslamı kabul etmelerine rağmen onlardan cizye toplamaları),

3– Peygamber(SAV) ailesine düşmanca davranmaları

4- Abbasiler’in Emeviler’e karşı gizli yıkıcı faaliyette bulunmaları.

5-Harici ve Şiiler’in çalışmaları

Bütün bu olumsuzluklardan sonra Ebu Müslim El-Horasani ayaklanarak Emeviler’le mücadeleye girişmiş, onları mağlup ederek Abbasi Devletinin kurulmasını sağlamıştır (750)
Not: Burda yazdığımız halifeler uzun süre halifelik yapmış olan ve daha çok etkili olmuş olan Emevî halifeleridir.Aşağıdaki listenin öğrenci tarafından öğrenilmesi gereği yoktur.Sadece genel bilgi ve yukarda sayılan halifeler arasında var olan tarihsel boşlukları izah etmek için verdim.
Emevî Halifeler Listesi:
HükümdarlarSaltanat Dönemi
Şam'da hüküm süren Emevî Halifeleri
I. Muaviye bin Ebu Süfyan661 – 680
I. Yezid bin Muaviye680 – 683
II. Muaviye bin Yezid683 – 684
I. Mervan bin el-Ḥakem684 – 685
Abdülmelik bin Mervan685 – 705
I. Velid bin Abdülmelik705 – 715
Süleyman bin Abdülmelik715 – 718
Ömer bin Abdülaziz717 – 720
II. Yezid bin Abdülmelik720 – 724
Hişam bin Abdülmelik724 – 743
II. Velid bin II. Yezid743 – 744
III. Yezid bin Velid744
İbrahim bin Velid744
II. Mervan744 – 750

ENDÜLÜS EMEVΠDEVLETİ ( 756-1031 )

* İspanya’da kurulan ilk İslam Devleti’dir. (Başkent Kurtuba)

* Abbasilerden kaçan Emevi ailesince kuruldu. (Halife Hişam’ın torunu Abdurrahman tarafından)

* İlim ve kültür alanında ilerlediler. (Kurtuba Sarayı) Bir çok Avrupalı öğrenci hatta papazlar Endülüs’e giderek eğitim gördü.

* Halifelikte hak iddia ettiler.

* III. Abdurrahman zamanında en parlak dönemini yaşadı.

* İç karışıklıklar ve çevresindeki hristiyan krallıkların baskısı sonucu 1031’de yıkıldı. Yerine 28 tane beylik kuruldu. (Bu beyliklere genel manada Tevaif-i Mülk veya Mülûkü’t-Tavâif) Bunlardan en önemlisi ve son yıkılanı Beni Ahmer Devleti idi.
BENΠAHMER DEVLETİ ( 1232-1492 )

* Gırnata İslam Devleti de denir. (Granada Sultanlığı)

* İspanya’daki son Müslüman devlettir. (Başkent Gırnata)

* İlimde çok ileriydiler ve Avrupa’dan öğrenciler gelirdi.

* 1492’de Hristiyanlar yıktı. Müslümanları ve Yahudileri katlettiler. Osmanlı Devleti yardım etti. Oruç Reis ve Hızır Reis İspanya’daki birçok Müslüman ve Yahudi’yi ölümden kurtardı. Kurtarılan Seferad Yahudileri Selanik, İzmir ve İstanbul’a yerleştirildi.

ELHAMRA SARAYI

Elhamra, Gırnata’ya hâkim bir tepe üzerindeki düzlükte, savunma kalesi ve saray olarak yapılmıştır. Bu sebeple ilk bakışta estetikten uzak bir görünümü varmış gibi gözükse de kale duvarlarının içinde muazzam güzellikte bir sarayla karşılaşılır. Duvarlarında kırmızı tuğla, damında kırmızı kiremit kullanıldığı için ismi kırmızı, yani “Elhamra” denilmiştir. Nasri hükümdarları yeni yapılarla kaleyi daha da  büyüttüler. Böylece Elhamra, saray ve köşklerden kurulmuş bir kompleks hâline geldi. Sarayların içi kadar bahçeleri de güzeldir. Bunlardan en şahaneleri uzun bir havuzla taçlandırılmış olan El-Bürke Bahçesi (Avlusu), döşemesi mermer kaplı Meksuar Avlusu ve Arslanlı Avlu’dur. Elhamra Sarayı, zarif ve zengin süslemeleri, avluları ve havuzlarıyla komple bir yapıdır. Şarlken Endülüs’ü ele geçirince sarayın bir bölümünü yıktırdı ve yerine Rönesans tarzında bir saray yaptırmaya kalktı. 1522’deki zelzelede ve 1590’da saray bir miktar daha zarar gördü. Ancak, 19. yy. ın ikinci yarısından itibaren korunmaya alındı ve günümüze dek gelebildi.



















ABBASÎLER (750-1258)

***Ebu Müslim’in isyanı ile sona eren Emevi iktidarının yerini, Abbasi soyundan gelenlerin kurduğu Abbasi Devleti almıştır.

1-Ebul Abbas Abdullah’tan sonra başa geçen ikinci halife Cafer Mansur döneminde Bağdat şehri kurulmuş ve başkent buraya taşınmıştır.

2-Devletin en parlak dönemi olan Harun Reşid döneminde, Anadolu ve Horasan’a akınlar düzenlenmiş, Bizans vergiye bağlanmıştır.
3-Harun Reşid döneminde, ayrıca Frank Kralı Şarlman ile Endülüs Emevilerine karşı ittifak kurulmuş, Hristiyanların Kudüs’ü ziyaretine izin verilmiştir.
4-Abbasiler döneminde bilim ve kültür çalışmalarına ağırlık verilmiş, ilkçağ Yunan ve Helen düşünürlerinin eserleri Arapça’ya çevrilerek incelenmiş ve medreselerde okutulmuştur. Bilim Akademisi olan "Beytülhikme" kurulmuştur.

5-Çinliler ve Abbasiler arasında yapılan 751 Talaş Savaşı’nda Türkler, Abbasileri desteklemiş ve savaş sonrasında kitleler halinde İslam dinine girmeye başlamıştır.

6- Harun Reşit’in oğullarından Mutasım döneminde gaza ve cihadın Türkler vasıtasıyla sürdürüleceğine inanılmış, Türkler önemli valiliklere ve komutanlıklara getirilmiştir. Ayrıca Türkler için “Samerra” şehri kurulmuş, savaşçı özelliklerinin korunması amacıyla şehir Araplara yasaklanmıştır. Bizans sınırındaki “Avasım” denilen Tarsustan Diyarbakıra kadar olan sınır karakollarına Türler yerleştirilmiştir.

7-Abbasiler, Emevilerin ırkçılığının  aksine islama  uygun bir şekilde herkese eşit  davranan bir politika izlemiştir. Bu durum, Türkler dahil olmak üzere pek çok toplumun İslamiyeti benimsemesinde önemli bir etken olmuştur.

8-9. yüzyılda başlayan iç karışıklıklar Abbasilerin merkezi otoritesinin zayıflamasına, siyasi birliğin bozulmasına ve “Tevaif-i Mülük” devletlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

9- Abbasilerin “Emir-ül Ümera” denilen valilere geniş yetkiler vermesi Kuzey Afrika’da İdrisiler ve Ağlebiler, Mısır’da, Tolunoğulları ve Akşitler, İran’da Tahiriler, Maveraünnehirde Samanoğulları, Irak’ta Büveyhoğulları’nın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

10- Abbasiler 1258’de Moğolların Bağdat’ı almasının ardından siyasi olarak sona ermiş, bu saldırılardan kaçan Abbasi halifesini Memlükler dini lider olarak uzun süre korumuşlardır.

11- Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nin ardından halifelik Osmanlılara geçmiştir.