Dersimiz Tarih: Cumhuriyet Döneminde Ekonomi

3 Mart 2024 Pazar

Cumhuriyet Döneminde Ekonomi

 CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE EKONOMİ


Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Ekonomik Anlayış


- Osmanlı Devleti XX. yüzyılın başlarında Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı gibi büyük buhranlardan çıktığı için devletin ekonomisi iyice zayıflamıştır.

- Mondros Mütarekesi’yle askerî ve siyasi kısıtlamaların yanında ekonomik kısıtlamalar da yer alınca Osmanlı ekonomisi iyice zor duruma düşmüştür.

- Millî Mücadele ise bu kötü şartlar altında başlamış ve bütün olumsuzluklara rağmen başarıya ulaşmıştır.

- Atatürk, Millî Mücadele’yi bitirdikten sonra ekonomik kalkınmayı sağlayıp millî bir ekonomi modeli oluşturmak için çalışmalar başlatmıştır.

- 17 Şubat 1923 tarihinde İzmir İktisat Kongresi’ni toplayarak ekonomik kalkınmanın politikalarını belirlemiştir.

- Bu kongrede yerli üretimin teşvik edilmesi, girişimciliğin desteklenmesi ve çalışma özgürlüğü sağlanması kararları alınmış, yasalara uymak kaydı ile yabancı sermayeye de izin verilmesi kararlaştırılmıştır.

- Tam bağımsızlığın ekonomik egemenliğin de sağlanmasıyla olacağını düşünen Atatürk, özel girişimciliği desteklemek ve zengin bir Türkiye oluşturmak amacıyla hiçbir siyasi ve ekonomik kısıtlamayı kabul etmemiştir.

- Millî Mücadele’nin kazanılmasından sonra Lozan Antlaşması için İsviçre’ye giden heyete kapitülasyonların taviz verilmeden kaldırılması konusunda özel talimat vermiştir.

- Bu antlaşmanın önemli maddelerinden biri de nüfus mübadelesidir.

- Mübadele neticesinde nitelikli iş gücünün Anadolu’yu terk etmesi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ekonomiyi olumsuz yönde etkilemiştir.

- Lozan Antlaşması’nın Türk ekonomisi üzerindeki en önemli yanı ise Türkiye, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkelerle imzalanan Ticaret Mukavelenamesi (sözleşmesi) olmuştur.

- Bu mukaveleye göre 1 Eylül 1916 tarihli gümrük tarifesi uygulamasının 1929 yılına kadar geçerli olması kararlaştırılmıştır.

- Alınan bu kararla yerli üretim ile ithal mallar arasında farklı oranda tüketim vergisi alınması önlenmeye çalışılmış ancak bu uygulamaya rağmen sanayi üretiminde yeterli rekabet ortamı sağlanamamıştır.

- Atatürk’ün millî ekonomi anlayışı içe kapanık bir ekonomi anlayışı yerine uluslararası imkânlardan da faydalanan ve değişime açık olan ekonomik bir anlayıştır.

- 1 Temmuz 1926 tarihinde çıkarılan Kabotaj Kanunu ile Türkiye karasularında yük ve insan taşımacılığı yetkisi Türklerin eline geçmiş, böylece millî ekonomiye geçişte önemli bir adım daha atılmıştır.

- Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ekonomi politikaları iki evrede incelenir. Birinci evrede liberal bir ekonomik yaklaşım, ikinci evrede ise devletçiliğin daha ağır bastığı bir ekonomik yaklaşım benimsenmiş ve karma ekonomik model takip edilmiştir.

- Birinci evre olan (1923-1929) liberal ekonomik yaklaşımda, serbest piyasa şartlarında özel girişimciler teşvik edilerek sanayileşme politikaları izlenmiştir.

- 1924 yılında İş Bankası, 1925 yılında da Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur.

- 1925 yılında Türkiye’de şeker fabrikası kuracak şirkete üretim tekeli ve çeşitli ayrıcalıklar verilmiştir.

- 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılarak yatırım yapacaklara çeşitli kolaylıklar sağlanmıştır.

- Türkiye’de sanayi işletmelerinin sayısı 1915 yılında 568 iken 1927 yılına gelindiğinde bu sayı 65.245 olmuştur.

- 1929 yılında yaşanan Dünya Ekonomik Bunalımı ortaya çıkınca ekonomik politikalarda “Ferdin yapamayacağı işleri devlet yapar.” şeklinde tanımlanan devletçilik ilkesi uygulanmaya başlamıştır.

- Bu dönemde korumacı ve devletçi ekonomik politikalar çerçevesinde “Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu” çıkarılmış ve 30 Haziran 1930 tarihinde Merkez Bankası kurulmuştur.

- Türkiye’nin devletçilik politikasını izlemesinin bir sebebi de 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’dır.

- 1929 yılında Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurulmuş, sanayileşmeyi gerçekleştirmek için “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı” hazırlanmıştır.

1929 İktisat Buhranı Sonrası ve Devletçilik Dönemi

29 Ekim 1929’de ABD’de yaşanan ekonomik kriz sonrasında başlayan dünya iktisat bunalımı tüm dünyayı iktisadi açıdan büyük bir çıkmaza sokmuş ve bu bunalım ülkemizi de derinden etkilemiştir. 1930 yılı, Cumhuriyet Dönemi Türk ekonomisinde bir dönüm noktasıdır. 1929 Krizi sonrasında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, devletçi, müdahaleci ve korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır.
1923 – 1929 yılları arasında özel sektör girişimlerini teşvik eden politikaların ülke kalkınmasında yetersiz kaldığını düşünen iktidar partisi CHP, 1931 yılında programına devletçiliği almıştır.
1930 sonrasında devlet, kapalı bir ekonomik politika izlemeye ve devletçiliğe yönelmeye başlamıştır. Bu nedenle, Türkiye’nin iktisat tarihinde 1930’lu yıllar ‘Devletçilik’ dönemi olarak geçmektedir. 

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti benimsenen devletçi politika çerçevesinde; 1931 yılında hem para piyasasını düzenlemek hem fiyat istikrarını sağlamak için “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası”nı kurdu. Bu gelişmeyi tekstil, demirçelik, kağıt vb. olmak üzere değişik alanlardaki fabrikaları bünyesinde toplayan “Sümerbank”ın kurulması takip etti.
 1933 yılında hazırlanan ve 17 Nisan 1934 te kabul edilerek uygulanmaya başlanan 1. Beş Yıllık Sanayi Planı ile devlet iktisadi hayata doğrudan doğruya girerek devlet işletmeciliğe başlamış ve ülke genelinde planlı sanayileşmeye geçilmiştir.
Bu dönemde, Devlet, kalkınmada aktif rol oynamak için sanayide öncülük etmek üzere planlar hazırlamıştır. 1. Beş Yıllık Sanayi Planı döneminde toprak reformu yapılarak tarıma teşvik sağlanmış ve hammaddesi yurtiçinde bulunan malları işleyecek sanayi kuruluşları ile devletçe finanse edilmesi mümkün olan kuruluşların kurulmasına öncelik verilmiştir.
 1935 yılında yer altı kaynaklarını işletmek ve değerlendirmek üzere “Etibank” ardından da “Maden Tetkik Arama Enstitüsü” kurulmuştur.
 1938 yılında faaliyete geçen “Halk Bankası” ile esnaf ve sanatkârların kredi ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır.
 Cumhuriyet’in ilk yıllarında tarımın ekonomideki önemli yerinin farkında olan Mustafa Kemal, bu konuda tarımla ilgili reformların yanında çiftciye damızlık, fidan, tohum dağıtmak üzere devlet sermayeli büyük çiftlikler kurulmuştur.
 Dış ticarette de tedbirler alan hükümet, ithalatı yasaklayarak, kontenjanları denetim altına almış, böylece denge sağlanması yoluyla Türk lirasının değeri korunmaya çalışılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder