SÖMÜRGECİLİKTEN YENİ SÖMÜRGECİLİĞE
Dünya Savaşı sonrasında, sömürgeler siyasal bağımsızlıklarını kazanma süreci içine girmişler ve süregelen klasik sömürgecilik anlayışı yerini yeni sömürgecilik anlayışına bırakmıştır. Asya ve Afrika’da olgunlaşan milliyetçi hareketler klasik sömürgecilik anlayışının yıkılmasına neden olmuş bu durum 2.Dünya savaşı sonrası ortaya çıkan küresel güçlerin yeni arayışlara girmesine neden olmuştur
Savaş, Avrupalı ulusları kurtarmak için askere alınmış yüz binlerce Hintli ve Afrikalıya kendi yaşam koşulları ile Avrupalılarınkini karşılaştırma fırsatı verdi. Yerli halklar, ülkelerinin zenginliklerinin yabancılarca sömürülmesine son verilmesi gerektiğini savundular. Mahatma Gandi, Muhammed Ali Cinnah gibi liderler toplumsal hareketlere yön verdiler.
Meydana gelen bağımsızlık hareketleri Asya ve Afrika da başarıya ulaşırken Batılı güçler “Yeni-sömürgecilik” (neo-colonialism) anlayışını geliştirdiler. “Yeni-sömürgecilik” (neo-colonialism) kavramı siyasal bağımsızlığa sahip olmasına rağmen dolaylı yöntemlerle emperyalizmin, bağımlılığın ve gizli sömürgeciliğin hâlâ sürmekte olduğu görüşünü içermektedir.
Klasik sömürgecilik anlayışının yıkılmasında etkin güç haline gelen ABD’nin tutumu da etkili olmuştur. ABD klasik anlamda sömürgeciliği doğru bulmayarak daha sofistike olan yeni sömürgeciliği müttefiklerine benimsetmiştir.
Asıl sorun sömürgeciliğin klasik şeklinin emperyalist batıya sağladığı maddi getirinin sömürgenin elde tutulması için yapılan askeri harcamalardan daha düşük kalmasıdır.Böylece ekonomik açıdan zarara uğramış olmalarıdır.
Batı tarafından Sömürülen halklar ekonomik yapının mevcut hâlini sömürgeci batılı güçlerin adaletsizliğine ve kayıtsızlığına bağladılar. Tüm bu nedenlerden dolayı sömürülen ülkelerde halklar Avrupalı sömürgeci güçlere karşı örgütlenerek 1945/1965 yılları arasında bağımsızlıklarını kazandılar. 1970 ve 1980’lerde diğer sömürgeler bağımsızlıklarını kazandılar ve Britanya’nın 1999’da Hon Kong’u Çin’e devretmesiyle klasik sömürge çağı simgesel olarak sona erdi.
HİNDİSTAN VE PAKİSTAN
Hindistan ve Pakistan 18. yüzyılın ortalarından itibaren İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da yerli halk İngiliz yönetimine karşı çetin mücadeleler vermesine rağmen 2.Dünya savaşı sonuna kadar bağımsızlılarını kazanmayı başaramadılar. Taki 1947 yılına gelindiğinde klasik sömürgeciliğin sonlanması ile beraber İngiltere sömürgesi olan bölgeyi Hindistan ve Pakistan olarak ikiye ayırarak bağımsızlıklarını tanımak zorunda kalmıştır.
Pakistan, toprakları Hindistan’ın doğu ve batısında birbirinden 1800 kilometre uzaklıkta iki ayrı bölge üzerinde kuruldu. Doğu Pakistan 1971 yılında Pakistan’dan ayrılarak Bangladeş adıyla bağımsızlığını ilan etti.
MAHATMA GANDİ
Hindistan'ın ve Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani lideri. • Kötülüğe karşı aktif ama şiddetsiz direniş yönteminin öncüsü • Gandi ilk olarak Güney Afrika'da Hint topluluğunun vatandaşlık hakları için barışçıl başkaldırı gerçekleştirdi. Afrika'dan Hindistan'a döndükten sonra yoksul çiftçi ve emekçileri baskıcı vergilendirme politikasına ve yaygın ayrımcılığa karşı protesto etmeleri için örgütledi.
Gandi, Hindistan'da alınan Britanya tuz vergisine karşı 1930'da yaptığı 400 kilometrelik Tuz Yürüyüşü ile ülkesinin Britanya'ya karşı başkaldırmasına öncülük etti. 1942'de Britanyalı yetkililere açık çağrıda bulunarak Hindistan'ı terk etmelerini istedi. Hem Güney Afrika hem de Hindistan'da birçok kez hapsedildi. Gandi, mücadelesinde Hindu-İslam birliğini ve ahimsayı (şiddetten kaçınma) savundu.
MUHAMMED ALİ CİNNAH
1876’da Karaçi’de dünyaya gelen Muhammed Ali Cinnah Pakistan’ın kurucusudur. Hindistan Yarımadası’nın Hindistan ve Pakistan olarak iki ayrı devlete ayrılmasının İngiltere’ye kabul ettirilmesi, onun çalışmaları sonucunda gerçekleşmiştir.
Cinnah, Londra’da hukuk eğitimi almıştır. Önce Hindistan Ulusal Kongresi’ni desteklemiş sonra Tüm Hint Müslümanları Birliğine katılmıştır. Cinnah, Londra’da hukuk eğitimi almıştır. Önce Hindistan Ulusal Kongresi’ni desteklemiş sonra Tüm Hint Müslümanları Birliğine katılmıştır.
İngiltere’nin 1935’te yayımladığı Hindistan Yönetim Yasası Cinnah’ı, Hindistan’da Hindularla Müslümanların bir arada aynı devlet çatısı altında yaşamalarına olanak kalmadığına inandırmıştır.
Cinnah, yaşadığı hayal kırıklıkları üzerine Müslüman mil-liyetçiliği hareketini başlatmıştır. Muhammed Ali Cinnah’ın önderliğinde başlayan ve gelişen hareket üzerine 1940’ta Lahor’da toplanan Müslüman Birliği Cemiyeti Kongresi’nde Hindulardan tamamen ayrı ve bağımsız bir Pakistan Devleti kurulması kararlaştırılmıştır.
Cinnah, uzun süren kararlı bir mücadele sonunda Hindistan Yarımadası’nın çeşitli coğrafi bölgelerine dağılmış ve farklı diller konuşan Müslümanları, tek bir ulus ve devlet altında toplamayı büyük oranda başarmıştır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder