İslam kültür ve medeniyetinin ilim faaliyetlerinin ayırt edici özellikleri:
Evrensellik: Fetihlerin yardımıyla tüm dünyaya açılma sürecinde karşılıklı kültür etkileşimi ile gelişmiştir. İlmi faaliyetlere gelişime ve değişime açık olmak bakımından ön yargısız bir bakış açısı kazandırmıştır.
Metodik çalışma: Gerçeğe ulaşmak için izlenen yol olan müşahade (deney ve gözlem) ile teorinin birlikteliği ya da işteşliği yöntemi tarihte ilk kez ortaya konulmuştur.
Ahlaki tavır: Karşılıklı görüşlere saygı, kaynağını mutlaka belirtilerek iç ve dış tenkidin yapılması, varılan kanaatin ayrıca belirtilmesi, ilmi güvenilirliği sağlayan yegane ölçüt olarak kazandırılmıştır.
Müslümanların dünya bilim tarihine etkilerini ve katkılarını şu dört başlıkta sınıflandırabiliriz:
1.İlmi birikimin korunup devamlılığının sağlanması.
2.İlimlerin her yönden gelişmesinin sağlanması.
3.İlimlerin yeryüzündeki coğrafi yayılımının sağlanması.
4.Yeni ilim dallarının ortaya konması. (örneğin trigonometri, cebir vb.)
İslam dünyasında 12. Yüzyıl ortalarından itibaren ilmi faaliyetleri ve birikimi olumsuz yönde etkileyen iki gelişmeden söz edilebilir: bunlardan ilki Moğol İstilası, ikincisi ise Endülüs’ün düşmesi yani Müslümanların elinden çıkması süreçleridir.
Müslümanların ürettikleri bilgi birikiminin dönüştürücü gücü, doğuda da batıda da kendisini göstermiştir. Örneğin ünlü seyyah İbn Battuta’nın er-Rıhle diye bilinen seyahatnamesinden; onun 14. yüzyılın ilk yarısında Moğol ülkeleri, Anadolu, Çin, Hint ve Endonezya’ya kadar o günün İslam ülkelerini de kapsayan bölgeleri gezdiği, gittiği her yerde İslam’ın medeni bir hayat biçimi tesis etmiş olduğu anlaşılmaktadır.
İslamın bilgi birikimi üç yoldan batıya geçmiştir:
İspanya (Endülüs)
İtalya (Sicilya üzerinden)
Bizans (İstanbul ve Trabzon üzerinden) .
İslam dünyası, Avrupa’da meydana gelen aydınlanma ve sanayileşme süreci etkisindeki son iki yüz
yıla gelinceye kadar din ve din dışı gibi bir algı ayrımı olmayan bütüncül bir dünya görüşüne sahip olmuştur. Bu bakımdan Müslümanların, ilmi temellendirmede vahye dayalı hakikatler ile deney ve gözleme dayanan araştırma sonuçları arasında hiçbir çelişki ve ikilem yaşamamaları oldukça normal görülmelidir.
Tarih,medeniyetlerin pek çok iniş ve çıkışına şahittir. İslam medeniyetinin de yeniden yükselişi mümkündür . Bu yönde kayda değer çabaların olduğu da görülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder