Dersimiz Tarih: Osmanlı Kültür ve Medeniyeti

19 Ocak 2020 Pazar

Osmanlı Kültür ve Medeniyeti

1.Osmanlı  Devlet Anlayışı
 A. Osmanlı Devletinde  yönetme  yetkisinin Allah tarafından Osmanlı Hanedanına nasip edildiğine inanılırdı.Bu Türklerdeki  Kut Anlayışının İslamiyetten sonraki hali olarak görülmektedir.
B. Osmanlı  Devletinde egemenliğin kaynağı olarak İslam hukuku ve Türk devlet geleneklerine  bağlı kalınmıştır.

C.Osmanlı  Devletinde  I.Murattan itibaren " devlet hanedan üyelerinin ortak malıdır"anlayışı " yerine " devlet,padişah ve oğullarının ortak malıdır" anlayışına geçilmiştir.
2.Osmanlı  Devlet  Teşkilatı
 A.Padişah, ülkenin mutlak hakimi olup, İslam hukukuna ve Türk geleneklerine uymak zorundadır.
B.Padişah ülkeyi  divan  teşkilatı yoluyla  yönetir.
İlk divan  teşkilatını  Orhan Bey kurmuştur. Divanın bu dönemdeki üyeleri:vezir,kazasker,nişancı ve defterdardır.








                                İLMİYE




                                             Osmanlı Mahkemesi



                                                            KALEMİYE









3.Osmanlı Taşra  Teşkilatı
A.I.Murat döneminde ülke eyaletlere ayrıldı.
  Ülkenin idari teşkilatı:
  Eyalet-sancak,kaza-köy
*İlk eyalet Rumeli Beylerbeyiliğidir.
4.Osmanlı  Toprak  Yönetimi
A.I.Murat tımar sistemini kurdu. Tımar sistemi ikta sistemnin Osmanlıdaki  halidir. Topraklar has,zeamet ve tımar diye ayrılarak sistem kuruldu.
Not: Osmanlı  Devletinde teşkilatlanmanın temelini atan Orhan Bey, bu temel üzerine klasik Osmanlı Devletini teşkilatlandıran ise  I.Murat'tır.




Osmanlı  Devleti'nde yönetenlere verilen isim beraya.  Vergi vermezler.
Osmanlı Devleti'nde yönetilenlere verilen isim reaya.  Vergi verirler.
Dikey geçiş mümkün olduğu için sınıflı bir toplum yapısı yoktur.
Millet Sistemi
Osmanlı Devletinde  ülkede yaşayan   müslüman olmayan toplulukları din ya da
mezhep esasına   örgütleyerek yönetme biçimine “millet  sistemi” denilmektedir. Devlet, her inanç topluluğunu kendi   içinde serbest bırakarak onlara belirli bir özerklik tanımıştı.
Osmanlı toplumunda Türk, Arap, Acem, Boşnak ve Arnavutlar, Müslüman çoğunluğu oluştururken Ortodoks,Ermeni ve Yahudiler diğer üç temel millet olarak kabul  ediliyordu.






OSMANLI   EĞİTİM  SİSTEMİ
Osmanlı Devleti, her devlet  gibi kendi varlığını sürdürmesi için gereken insan gücünü yetiştirmek için eğitim sistemine  büyük önem verdi. Bu konuda kendisinden önceki Türk İslam eğitim sistemini örnek aldı.
Osmanlı eğitim sisteminde temel kurum, medreselerdi. Medreselerde dinî bilimler yanında matematik ve coğrafya  gibi bilimlerin de eğitimi verilmekteydi. Burda  yetişenler ilmiye sınıfı içinde yer almaya başlayarak yükselirlerdi.
A.Medreseler
İlk Osmanlı medresesini Orhan Gazi kurmuştur. Müderrisliğine Davud-ı Kayserî  atanmıştır.Giderleri için ise vakıf kurulmuştur. 
Kuruluş sırasıyla medreseler:
1.Orhan Gazi Medresesi
2.Lala Şahin Medresesi
3.Hüdavendigâr Medresesi (I.Murad)
Bunları diğer medreseler takip etmiştir.
Medrese mezunları eğitimlerine göre müderris(öğretmen), doktor(hekim) ve benzeri meslekleri yapmaya başlarlardı.
B.Tekke ve Zaviyeler
Tarikatların mensuplarına (bağlılarına) dinî ve ilmî eğitim verdikleri ve ibadet yaptıkları yerlerdi. Tekke büyük ve tam teşkilatlı olan, zaviye ise küçük olan tarikat eğitimi ve ibadet yapma yeriydi.
OSMANLI    ASKERÎ SİSTEMİ



I.Devletleşme Sürecinde Osmanlı Savaşçıları
  Osmanlı  Askeri Teşkilatı  Giriş
A. Orhan Bey döneminde  yaya ve müsellem( atlı asker) adıyla ilk düzenli ordu kuruldu.
B.I.Murat döneminde Kapıkulu Ocağı (devşirmeler/yeniçeriler) kuruldu.


*Devşirme  Sistemi:Osmanlı Devletinde I.Murattan itibaren uygulanmaya başlanan fethedilen yerlerdeki  hristiyan ailelerden  belirli şartları taşıyan  erkek çocukların öncelikle gönüllü ailelerden alınıp asker veya devlet adamı olarak yetiştirilerek devlet hizmetine verilmesi sistemine devşirme sistemi denir.
Osmanlı Beyliği'nin ilk askerî güçleri
A. Osman Gazi'ye bağlı aşiret birlikleri. Bunlar Osmanlı Beyliği aşiret güçleri ve bağlı aşiretlerin güçleriydi.
Dezavantajları:
1.Vaktinde savaşa gelememeleri.
2.Uzun kale kuşatmalarına dayanamamaları.
B. Derviş Gaziler ( Abdalân-ı Rum,Gaziyân-ı Rum ve Ahiyân-ı Rum).Gaza yanında belirli sistem dahilinde imar ve iskân da yaparlardı.Uç kuvvetleri de denilirdi.Misal: Abdal Musa,Selahaddin Buharî,Abdal Murad, Alaca Hırkalı,Karaca Ahmed ve Barak Baba.
Alplık: Türklerde eskiden beri yiğitlik ve cesaret gösteren askerlere verilen bir unvandı. Misal: Alp Er Tunga,Alp Arslan.
Şartları:
1.İyi bir at,kılıç,yay,süngü ve kaliteli bir zırha sahip olmak.
2.Cesur,azimli,güçlü ve güvenilir bir insan olmak.
3.Ulema mensuplarının katıldığı bir istişare meclisi kurup, her işte onun kararlarına göre hareket etmek.
Misal:Turgut Alp,Konur Alp,Saltuk Alp ve Hasan Alp.
II.İlk Düzenli Osmanlı Ordusunun Kurulması
Orhan Gazi, Bursa fethinde aşiret kuvvetlerinin yukarıda bahsedilen dezavantajlarını görüp düzenli bir ordu kurmaya karar verdi.
1000 yaya ve 1000 atlı askerle ( müsellem adlı) ilk düzenli ücretli asker ve ordu oldular.
Ücret seferde bizzat verilir, barışta ise verilen arazide tarımla geçimlerini sürdürürlerdi ve belirli vergilerden muaf tutulurlardı.
Düzenli ordu fetihleri hızlandırdı.
Yaya ve müsellemler XV.yüzyıl ortalarına kadar savaştılar. XV.yüzyılda Kapıkulu Ocakları ( Yeniçeriler diye bilinir) kurulunca geri hizmete alındılar.

BEYLİKTEN DEVLETE GEÇİŞ DÖNEMİ  OSMANLI ORDUSU



TIMAR SİSTEMİ
Fethedilen arazileri ikta sistemine dirlik sistemi adını vererek devlet arazisi olarak tapu tahrir defterlerine kaydettirdi.
Arazilere mirî adını verip dirlik adlı bölümlere ayırıp savaşlarda devlete yararlılığı görülen kişilere ve diğer devlet görevlilerine karşılığında belirli sayıda asker  besleyip yetiştirmek üzere verdi. Bu sisteme tımar sistemi adı verilmiştir.
Tımar Sisteminin özellikleri:
1.Has,zeamet ve tımar olmak üzere üç kısmı vardır.
2.Görevini yerine getirmeyenlerin tımarları ellerinden alınırdı.
3.Savaşlarda yararlılık gösterenlerin dirliğine zam yapılırdı.
4.Orhan Gazi döneminde başlayan tımar sistemi,I.Murad döneminde  tam olarak kurulmuştur.
5.XVI.Yüzyıl ortalarında   en iyi seviyesine ulaşmış olup bu dönemde imtiyazları da artmıştır.




Tımarlı  Sisteminin Yararları
A.İdari:
1. Ülkenin en ücra köşelerinde bile devlet otoritesi kurulmuş ve merkezi otorite güçlü tutulmuştur.
2.Tımarlı sipahiler bulundukları bölgede güvenlik  görevi yaptıkları için ülke genelinde güvenlik sağlanmıştır.
3.Konar-göçer Türkmenlerin yerleşik hayata geçmeleri sağlanmıştır.
B.Askeri: Devlet, hazineden para harcamadan, her an savaşa hazır büyük bir ordu kurulmuştur.
C.Ekonomik:
1.Devlet, hazineden para harcamadan, askeri bir güç oluşturmuş, hazinenin yükü hafiflemiştir.
2.Ülke topraklarının boş kalması engellenerek üretimin sürekliliği sağlanmıştır.
3.Aynı toprak üzerinden köylü, tımar sahibi ve yetiştirdiği askerlerin ihtiyaçları karşılanmıştır.



Tımarlı Sipahilerin Özellikleri
1.Cebelüdür adları.
2.Maaş almazlar.
3.Her sancakta bölükleri vardır.
4.Subaşı adlı komutanları ile bayrakdar ve çavuşları vardır.
5.Her on (10) bölük bir alaybeyi komutasındadır.
6.Sefer sırasında emirler padişahtan beylerbeylerine , ondan sancak beylerine,onlardan da alay beylerine ulaştırılır. Böylece belirlenen yer ve zamanda hızla toplanılmış olurdu.
7.Tımarlı sipahilerin onda biri sefer sırasında nöbetçi olarak tımar toprağında bırakılırlardı.
8.Sefer (savaş) kışa uzarsa savaşan sipahilerden bazıları harçlık almak için tımar toprağına harçlık alıp gelmek için gönderilirlerdi. Bunlara harçlıkçı denilmiştir.
9.Türklerden ve Müslümanlardan oluşurdu.
10.Barış zamanı subaşılar asayiş ve huzurdan sorumluydular.

Adından anlaşılacağı üzere bunlar kapının kullarıdır. Devletten maaş alırlar, sürekli ordudur ve merkezde padişaha bağlı olarak bulunurlar. Selçuklularda görülen “hassa ordusunun” Osmanlıdaki karşılığıdır. Kendi arasında Kapıkulu Piyadeleri ve Kapıkulu Süvarileri olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Kapıkulu Piyadeleri
Acemioğlanlar Ocağı: Bu ocağın temelleri I. Murat Dönemi’nde Çandarlı Kara Halil ile Karamanlı Kara Rüstem’in tavsiyeleri ile atılmıştır. Bu ocağın asker ihtiyacı önceleri savaş esirlerinden (pençik oğlanı) karşılanırken daha sonra devşirme usulü ile karşılanmaya başlamıştır.
Devşirme  Sistemi
Osmanlı Devletinde I.Murattan itibaren uygulanmaya başlanan fethedilen yerlerdeki  hristiyan ailelerden  belirli şartları taşıyan  erkek çocukların öncelikle gönüllü ailelerden alınıp asker veya devlet adamı olarak yetiştirilerek devlet hizmetine verilmesi sistemine devşirme sistemi denir.
Devşirme Sisteminin Özellikleri:
  1. Padişahın emri ile devşirme yapılacak bölge belirleniyordu. Bu bölgeye memurlar gönderiliyordu.
  2. Bölgede bulunan kadı, sancak beyi ve rahipler çocukların belirlenmesinde çalışan başlıca memur ve görevlilerdi. 
  3. Devşirme her zaman değil; ihtiyaca göre yapılırdı.
  4. Üç beş yılda bir yapılır ve kırk haneden ancak bir kişi devşirilirdi.
  5. Ailenin tek çocuğu varsa devşirilmezdi.
  6. Yüz kızartıcı suç işleyen (hırsızlık, zina) aileden devşirme çocuk alınmazdı.
  7. Şımarık olabileceğinden köy kethüdasının çocuğu devşirilmezdi.
  8. Vücudunda herhangi bir kusuru olan çocuklar alınmazdı.
  9. Bir aileden sadece bir çocuk alınırdı.
  10. Devşirilen çocuklardan zeki olanlar Enderun Mektebi’ne gönderilirdi.
    Devşirmeye tabi tutulan bu çocuklar önce Anadolu’da  Müslüman Türk ailelerinin yanına verilirdi. Burada iyi bir İslamî bilgi ve Türk kültürünü öğrenen bu çocuklar daha sonra temel bilgileri öğrenmeleri için “Acemi Oğlanlar Ocağı”na gönderilirdi.
    Bu arada iyi bir eğitime tabi tutulan bu çocuklardan çok zeki olanlar bir nevi saray okulu olan Enderun Mektebi’ne gönderilir ve devlet adamı ihtiyacı giderilmiş olurdu. (Örneğin, Sokullu Mehmet Paşa) Diğer kısım ise asker olmak üzere Yeniçeri Ocağı’na gönderilirdi.
    Yeniçeri Ocağı: I. Murat Dönemi'nde Edirne’de kurulan bu askeri ocak İstanbul’un fethinden sonra buraya taşınmıştır. Osmanlı Devleti'nin en gözde askeri ocağıdır. 
    Özellikleri:
    1. Meslekleri askerliktir.
    2. Savaş zamanı askerdiler; barış zamanında ise İstanbul ve padişahı korumakla görevliydiler.
    3. Devletten üç ayda bir ulûfe adında maaş alı­yorlardı.
    4. Askerlikten başka işle uğraşmaları yasaktı.
    5. Emekli olana kadar evlenmeleri yasaktır.
    6. Bu ocağın başında bulunan kişi Yeniçeri ağasıdır. Ocakla ilgili meseleler ağa divanı adıyla görüşmelerle yapılıyordu.
    Kapıkulu Süvarileri
    Enderun ve Yeniçeri Ocağı’ndan terfi ile seçilir­lerdi. Atlı askerler olup terfi ve maaş bakımın­dan Kapıkulu Piyadelerinden daha üstünlerdi. Altı bölükten meydana geldiklerinden Altı Bölük Halkı denmiştir.
    Sipahi ve silahtar : Savaş sırasında hüküm­darın sağında ve solunda bulunuyorlardı. Padişahın çadırını korumakla görevliydiler.
    Sağ ve sol ulûfeciler : Savaş sırasında sal­tanat sancaklarını korurlardı.
    Sağ ve sol garipler : Ordunun tüm ağırlık ve malzemeleri ile hazineyi korurlardı.
    Not:Kapıkulu Süvarileri kıdem ve maaş ba­kımından Kapıkulu Piyadeleri’nden daha yük­sek olsalar da devlet yönetiminde piyadeler daha etkiliydi.


    OSMANLI  EKONOMİSİ
    Osmanlı’da Vergiler:
    Osmanlı maliyesinin muhtelif gelir kaynaklan vardı. Bunların başında halktan alınan vergiler geliyordu. Osmanlılarda Şer’i ve Örfi olmak üzere iki türlü vergi vardı.
    1.Şer’i Vergiler:
    Öşür: Genel anlamıyla toprak ürünlerin­den devlet adına Müslümanlardan alınan onda bir vergidir. Bu vergi toprağın verim kabiliyetine göre değişiklik gösterirdi.
    Haraç: Müslüman olmayan halktan alınan vergidir. Harac-ı Mukassem, Harac-ı Muvazzaf ol­mak üzere ikiye ayrılırdı.
    Cizye: Müslüman olmayan halktan alınan baş vergisi sağlık vergisidir. Bu vergi çocuk, kadın ve yaşlılardan alınmazdı.
    Zekat: Müslümanların zengin olanlarından kırkta bir oranında alınırdı. Zekat değişik zamanlar­da değişik şekillerde alınırdı. Bazen doğrudan ihti­yaç sahiplerine zenginler tarafından verilir, bazen de devlet tarafından toplanırdı.
    2.Örfi Vergiler:
    Çift-Bozan: Toprağını terk edenlerden Tı­marlı Sipahi tarafından alınırdı. Bir nevi tazminattır.
    Resm-i Çift: Müslüman halktan, tasarruf etmiş olduğu tam veya yarım çiftlik yer kar­şılığı olarak alınırdı. Çiftlik, iki öküzlük yer­dir. Çift resminin miktarı alındığı yere göre değişirdi.
    Resm-i Zaman: Kendisine tımar verilen sipahi tarafından, tapuya verilmemiş olan araziyi tasarruf eden kimseden, dönüm ba­şına alınan bir vergidir.
    Resm-i Asiyab: Su veya yel ile çalışan un değirmenleri ile, zeytinyağı değirmenle­rinden alınmaktadır. Sipahi tarafından ayni ve nakli olarak alınırdı.
    Resm-i Arus: Sipahi tarafından tımarında bulunan kadınların evlenmeleri esnasında, kocalarından alınan bir vergidir. Bu vergi kadının dul, bakire, müslüman veya başka bir dinden olmasına göre değişmektedir.
    Resm-i mücerred: Bekarlardan alınırdı.
    Bennak Resmi: Evlilerden alınırdı. Mü­cerred ve bennak resimlerinden bir kimse­ni kurtulabilmesi için tam veya yarım çift tasarruf etmesi gerekirdi.
    Resm-i İspenç: Gayri Müslim reayanın buluğa ermiş olan erkeklerinden alınırdı.Müslümanlardan alınan çift resminin karşı­lığıdır.
    Adet-i Ağnam: Sipahi tarafından hayvan sayısına göre alınan bir vergidir.
    Baclar ve Gümrük resimleri: Ticaret ile uğraşanlardan alınırdı.
    Pençik Resmi: Savaşlarda ele geçirilen esirlerden, askerlikte kullanılmak üzere beşte birinin alınmasıdır. Esir sahiplerin­den beşte bir olarak aynen alınan esirler, acemi oğlanı sayılarak, kendilerine ayrılan kışlalara giderdi.
    Olağanüstü durumlarda avarız vergisi toplanırdı.

    GearBest WW
    OSMANLI   EKONOMİSİNDE DEĞİŞİM




    Avrupa'ya akan servet
    XV.Yüzyıl sonunda yeni keşfedilen Amerika kıtası,Avrupa'nın kötü giden ekonomisi için bir can simidi oldu. İngiltere,Hollanda ve Fransa gibi Avrupa devletleri kıtada koloniler kurmaya başladılar.Kurulan bu kolonilerle bölgenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürmeye başladılar.
    1600'lerin başında yeni kıtaya büyük göçler olmaya başladı.
    İspanya bu sömürgecilik de özellikle yeni dünyanın altını ve gümüşüne el koyarak ilk büyük zengin devlet olmuştur.  İngiltere karşısında yenilince üstünlüğünü kaybetmiştir. Sömürgeci Avrupa devletleri kendi aralarında büyük mücadeleler yapmışlardır (Hollanda,Fransa ve İngiltere).
    akçe ile ilgili görsel sonucu
    Osmanlı Akçesi
    Osmanlı Devleti,Avrupa piyasasına giren bu değerli madenlerden dolayı ekonomik açıdan etkilenmiştir. Osmanlı para birimi olan akçede önemli fiyat dalgalanmaları olmuştur. Osmanlı parası değer kaybetmeye başlamıştır. Hatta bu paranın İpek Yolu güzergahında ilerleyip devam etmesi bu etkiyi daha da keskin hale getirmiştir. 1574'te ilk defa Osmanlı bütçesi açık vermiştir. XVII.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Akdeniz ticareti tamamen önemini kaybetmiştir.Bu da ekonomik çöküşü getirmiştir.
    Osmanlı Devleti, buna karşı tedbir olarak şunları yapmıştır:
    1.Yeni maden ocaklarını işletmek.
    2.Taşra eyaletlerinde de para bastırmak
    Osmanlı ekonomisinde temel ölçüt akçeydi. Bastırılan diğer paralar ve ülkede dolaşımı serbest olan yabancı paralar akçeye göre değerlendirilirdi.
    Osmanlı ekonomisinde devlet dışı kişilerin para ve fiyatlar üzerindeki etkilerinin önüne geçmek için çeşitli zamanlarda değeri ayarlanmış para çıkartılmıştır.Buna sikke tashihi denilmiştir. Bazen de paranın içindeki bakır oranı artırılıp altın oranı düşürülmüştür.Buna sikke tağşişi denilmiştir.
    Osmanlı Devleti bu dönemde artan nüfus  için de çözümler geliştirememiş.Bu da ekonomiyi olumsuz etkilemiştir.
    Osmanlı Devleti, bu durumu çözebilmek için iltizam sistemini yaygınlaştırmaya başlamıştır. Bunun yanında miri arazilerin bir kısmı mülk ve vakıf statüsüne geçirilmiştir.Bu da vergi kayıplarını getirmiştir.
    Osmanlı'da Askeri ve Ekonomik Dönüşüm
    Avrupa'da feodal sistemin çöküşünden sonra sürekli askeri kuvvetler oluşturulmuştur.
    Ayrıca Otuz Yıl Savaşları sırasında sürekli askeri birlikler, sürekli ateş gücü teknikleri (kontra-marş tekniği) geliştirerek kullanmaya başlamışlardır.  Osmanlı Devleti bu tip askeri sistemle Avusturya ile yapılan uzun savaşlar döneminde karşılaşmış olup bu durum Osmanlı Devleti'nin askeri üstünlüğünü zora sokmuştur.
    Osmanlı Devleti'nin aldığı tedbirler:
    1.Yeniçerilerin sayısını arttırmak.
    2.Ateşli silahlar kullanabilen sadece sefer için ücret alan sekban,sarıca,levent ve benzeri yeni atlı birlikler oluşturmak.
    Yeniçeri sayısının bu şekilde arttırılması, yeniçeri ocağının bozulmasını da beraberinde getirmiştir.Bozulan yeniçeri ocağı hem ulufeler ve cülus bahşişi nedeniyle ekonomik yük oluşturmuş, hem de İstanbul İsyanları gibi büyük sorunların çıkmasına yol açmıştır.
    Sefer dışında ücret almayan sekban gibi askeri birlik mensupları iç isyanlara katılarak veya direkt kendileri güvenlik sorunlarına yol açmışlardır.
    Askeri durumun etkisiyle önemlerinin azalmasının yanısıra ekonomide iltizam sisteminin yaygınlaştırılması, tımar sisteminin bozulmasına yol açmıştır.
    Tımar sisteminin bozulmasının nedenleri:

    1. Tımarların, sipahiler dışında kimselere verilmesi, 
    2. Tımarların saray görevlilerinin eline geçerek özel mülk veya vakfa dönüştürülmesi ve rüşvet karşılığı verilmesi,
    3. Dirliklerin parayla alınıp satılır hâle gelmesi, 
    4. Sipahilerin gösterişli yaşama arzusu ve çok para kazanma hırsı,
    5. Nüfusun hızlı artması, 
    6. Enflasyon artışı ve paranın değer kaybetmesi,
    7. Geleneksel silahlarla savaşan sipahilerin, ateşli silah eğitimine ayak uyduramaması,
    8. Uzun süren savaşların yaşanmasıdır
    Kapitülasyonların Sürekli Hale Getirilmesi
    Fransızlara ilk kez gerçek kapitülasyon 1569 yılında verilmiştir. Fransızlara verilen bu kapitülasyonlar, III. Murad, III. Mehmed, I. Ahmed ve IV. Mehmed dönemlerinde yenilenmiştir. İngiliz, İspanyol, Portekizli, Katalan ve Sicilyalı tüccarlar da Osmanlı topraklarında Fransız bayrağı altında ticaret yapmıştır.1569’da Fransa’ya verilen ticari imtiyazlardan sonra 1580’de İngiltere ve 1612’de de Hollanda, Osmanlılar tarafından verilen kapitülasyonlarla desteklenmiştir.
    1740'da Fransa'ya kapitülasyonları Belgrat Antlaşmalarındaki arabulucuğu nedeniyle I.Mahmut ,sürekli hale getirmiştir. Böylece Osmanlı ekonomisi geri dönülmez bir yola girmiştir.
    II.Mahmut döneminde İngiltere ile yapılan Baltalimanı Sözleşmesi ile İngiltere bu konuda en ayrıcalıklı konuma çıkmıştır.
    XVIII.yüzyıla kadar Osmanlı için çok fazla yıkıcı etkisi olmayan kapitülasyonlar bu dönemden itibaren oldukça yıkıcı olmaya başlamıştır.Öyle ki sömürgeci Avrupa devletleri bir yandan Osmanlıyı açık pazar ve ham madde kaynağı haline getirirken diğer yandan onun iç işlerine müdahalede bunları kullanmışlardır.
    Osmanlı Bankası ,Alman Doğu Bankası, Demiryolu imtiyazları gibi kurum ve işlemlerle Osmanlı ekonomisini çökertmişlerdir.
    Osmanlı Devleti'nde Ekonomik Tedbirler
    1. Avarız vergisi gibi yeni vergiler çıkartmak
    2.İltizam sistemini ve mukataaya vermeyi yaygınlaştırmak.Mukataa sisteminde zamanla malikane sistemine geçilmiştir.
    3.Zenginlerden İmdad-ı Seferiyye vergisinin toplanması.
    Âyanların Yönetime Karşı Yükselişi
    Osmanlı devleti, kuruluşta merkeziyetçi ve mutlakiyetçi bir yapıya sahipti ve feodalite oluşumuna izin verilmemiştir.Ancak sonraki devirlerde ilkelere bağlı kalınmadığı için bir âyan zümresi ortaya çıkmıştır. XVIII.yüzyıl,Osmanlı topraklarında âyanların hakim olduğu bir yüzyıl olmuştur.
     Âyanların güçlenmesinin nedenleri:
    1 Devletin halkın sorunlarını çözememesi .
    2.Devletin  iç isyanlar ,vergilerin toplanması gibi çeşitli konularda âyanlara başvurması .
    3. İltizam sisteminde mültezim olmaları.
    4.Tımarlı sipahilerin zayıflaması.
    5.Sekban,levent ve sarıca gibi ücretli askerleri himayelerine alıp askeri güç kazanmaları.
                   OSMANLI VAKIF SİSTEMİ
    Vakıf : Bir kimsenin malının bir kısmını veya tamamını hayır işine, dini veya sosyal bir hizmete ebediyen tahsis etmesidir.
    Vâkıf : Vakıf yapan kimseye denir.
    Mevkûf : Vakfedilen mala denir.
    Mütevelli : Vakıf yöneticisine denir.
    Vakfiye : Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını belirten sözleşmeye denir.

    Osmanlı Devleti’nde başta padişah olmak üzere, hanedan üyeleri, yüksek dereceli devlet görevlileri, toplumun seçkin kişileri vakıflar kurmuşlardır. Devlet bu vakıfların korunması için önlemler almış, devlete ait birçok gelir kaynaklarının vakıflara verilmesini sağlamıştır.
    Vakıf Sisteminin Yararları:
    1.Devletin kuruluş yıllarında fethedilen topraklara Türklerin yerleşmesini sağlamış ve buraların Türkleşmesini sağlamıştır.
    2.Şehir, kasaba ve köylerin büyümesinde, bayındır hale getirilmesinde büyük rol oynamıştır.
    3.Bütün eğitim ve sağlık kurumlarının finansmanını sağlamıştır. 
    4.Şehirlerin ticaret faaliyetlerinin kolaylaşmasında en büyük rolü oynamıştır.
    OSMANLI DEVLETİ'NDE  MERKEZΠ YÖNETİMDE                                                DEĞİŞİM




    Osmanlı Devleti'nde Yönetim
    ->Divana padişahın başkan olması (Orhan Gazi)
    ->Divana veziriazamların başkan olması ( Fatih Dönemi)
    ->Veziriazamların devlette en etkili olmaları(Sokullu Dönemi)
    Divan-ı Hümayun Toplantıları 
    ->16. yüzyıldan itibaren haftada  4 gün
    ->17.yüzyıldan itibaren haftada 2 gün
    ->18. Yüzyılda 3 ayda bir 
    ->Divan-ı Hümayunun kaldırılması(II.Mahmut Dönemi)
    Bâbıâlinin Oluşumu
    >18. yüzyılda Kubbealtı vezirleri -> vekiller heyeti 
    ->Divan toplantıları, veziriazamların (sadrazamların) konaklarında 
    ->Veziriazam konakları->Babıali (yüksek kapı)-> devlet yönetiminin merkezi 
    ->Toplantılara, toplantının konusuna göre şeyhülislam, yeniçeri ağası, kadıasker, reisülküttab, defterdar, nişancı ve İstanbul kadısı katılırlardı.
    ->Veziriazamlık-> başvekâlet (II.Mahmut) ->Hariciye, Mülkiye ve Maliye Nazırlığı gibi nazırlıklar(bakanlıklar)
    Diğer divanlar:
    · Sefer Divânı: Vezir-i azam sefere çıkarken toplanan divan,
    · Ulufe Divânı: Yeniçeri maaşları için toplanan divan,
    · Galebe Divânı: Yabancı elçilerin kabulü sırasında toplanır,
    · Ayak Divânı: Olağanüstü durumlarda toplanan divan,
    · At divânı: Sefer sırasında at üzerinde yapılan toplantı.


    Reisülküttâb
    ->18.yüzyılda Babıali'nin yönetimde etkili hale gelmesiyle Nişancı'ya bağlı olarak çalışan Reisülküttab'ın önemi artması
    ->Devletlerarası ilişkilerde diplomasinin öneminin artması
    ->Reisülküttabın devletin dış ilişkilerini yürütmesi
     ->Dışişleri Bakanlığı'na dönüşmesi
    Taşra Teşkilatı
    18.yüzyılda tımar sisteminin bozulması -> pek çok aksaklık
    ->vergilerin toplanması işinin açık artırma ile mültezim  kişilere kiralanması (belli bir süre)
    ->Vergi kaynaklarının hayat boyu kiralandığı malikâne sisteminin oluşması(18.yüzyıldan itibaren)
     <---Istanbul'da oturan malikâne sahiplerinin malikânelerini mültezimler yolu ile vekillerle idare etmesi
    Mültezimler
    1. Topraklara yerleşmiş olan ayanlardır.
    2. Toprakları ellerine geçirdiler. 
    3. Mütesellimlik, voyvodalık ve muhassıllık gibi görevlerle yönetimde ve orduda etkili oldular.

    Âyanlık

    • Osmanlı Devleti'nde şehirlerde ve taşrada yaşayan zengin ve itibarlı zümreye âyan ve eşraf denilirdi.
    • Ayanlar vergilerin belirlenmesi ve toplanmasında görevlilere yardımcı olurdu.
    • 18.yüzyılda güçlenen ayanlar, savaşlarda devlete para ve asker yardımında da bulundular.
    • Ayanlar, Rumeli, Anadolu ve Arap eyaletlerinde hanedanlık kurmuşlardı.
    • Devlet tarafından ayanıvilayet olarak tanındılar.
    • Kendi aralarındaki mücadeleler ve halk üzerinde kurdukları baskıdan ötürü 1786 yılında güçleri kırıldıysa da 1787 Osmanlı-Rus ve Avusturya Savaşları'nda yardımlarına ihtiyaç duyuldu.
    • 1808 yılında II. Mahmut, ayanlarla yaptığı Senedi İttifak ile onları resmen tanımış oldu.
    • Âyanların siyasi ve toplumsal hayattaki etkisi Tanzimat dönemine kadar devam etti.




    Bozulan Ekonomi ve 18.Yüzyılda Alınan Tedbirler
    • Devletin uzun süren savaşlara girmesi ve bu savaşlarda yenilgiler alması ekonomiyi iyice sarstı.
    • Devlet, esham adıyla iç borçlanma yoluna gitti. III.Mustafa döneminde 1775 yılında bir nevi hazine bonosu sayılabilecek esham uygulaması, pay ve gelir ortaklığına dayanıyordu.
    • Esham uygulaması, kağıt paraya geçişin ilk aşaması sayılabilir.
    • Devlet bütçe açığını kapatmak için yeni vergiler koydu.

    OSMANLI SANATI

    1.Ahşap ve Taş  İşlemeciliği
    Ahşap sanatçılarına “neccar” denilmiştir.Sedir,ceviz,kestane,elma,armut,abanoz ,şimşir,gül ve kiraz ağaçları kullanılmıştır. Çeşitli tekniklerle ( kireçle terbiye,bezir yağıyla doyurma,cilalama v.b.) işlenerek şekil verilmiş ve sanat eseri haline getirilmişlerdir.
    Ahşap malzemenin içinde gümüş,sedef  v.b.malzemenin kullanılmasıyla “kakmacılık” sanatı yapılmıştır.
    Taş işlemeciliği, Türk mimarisinin temel unsurlarındandı.Dini , eğitim veya diğer mimari eserlerde taş işlemeciliği (mozaik, renkli taşlar v.b.) kullanılmıştır.Ayrıca taşların üzerine oyma ve kabartma yoluyla nakışlar da  yapılırdı.
    2.Dokumacılık
    Pamuk,keten,kadife ve benzeri malzemenin dokunarak kumaş haline getirilmesi işlemidir.Osmanlılar burada  da gelenekten gelen Türkiye Selçuklu ve Beylikler Devri dokumalarının  etkisinde bir gelişim göstermişlerdir.
    Dokumacılık, saray sanatı olarak devlet kontrolünde yapılırdı. İpek kumaşlar,bir statü sembolüydü.  
    Orta Asya’dan gelen halı ve kilim dokumacılığı da  devam etti. XIV.yüzyılda geometrik  motifler,Hayvan figürleri ve kufi yazılı kenar şeritleri kullanılmış.Bunu baklava motifleri ve soyut bitkisel motifler takip etmiştir. Renk olarak sarı.koyu mavi ve  çimen yeşili kullanılmıştır.
    Gordes düğümlü Uşak Halıları madalyonlu ve yıldızlı halıların en güzel örneklerindendir. 
    3.Çinicilik
    Kil topraktan yapılmış levhaların çiçek desenleriyle bezenip fırında  pişirilmesi sanatıdır.
    İznik ve Kütahya bu işin merkezleriydi.Her tür mimari yapı, çinilerle süslenebilmiştir. Bu eserler, dünyada hayranlık uyandırmıştır. Renk;Türk mavisi,domates kırmızısı,mor,sarı ve yeşildir.
    Örnek: Bursa Yeşil Camii , Bursa Yeşil Türbe,Topkapı Sarayı,Sultan Ahmet Camii.
    4.Hat Sanatı
    Güzel yazı yazma sanatıdır. Bu işin sanatçılarına “hattat” denirdi. Osmanlı döneminde hat sanatı zirveye ulaşmıştır. Önce Amasya ve Edirne’de sonra da İstanbul’da hattatlık oldukça  gelişmiştir.Amasyalı Şeyh Hamdullah  ve Ahmet     Karahisarî, XVI. Yüzyılın en önemli hattatlarıdır.
    OSMANLI MİMARİSİ
      Erken Dönem Osmanlı Mimarisinin temelinde külliyeler,külliyelerin temelinde ise camiiler yer alır.İlk örnekler:İznik(Hacı Özbek Camii,Süleyman Paşa Medresesi),Bursa(Ulu Camii, Yıldırım Bayezid Bedesteni) ve Edirne’de  yapılmıştır.
      Klasik  Döneme  Geçiş. İstanbul’un fethi başlangıçıdır. Mimarîde de üst seviyeye  çıkıldı. Camiiler, merkezi kubbeli camilere yarım kubbelerin  eklenmesiyle büyüdü.Külliyeler de daha büyük yapıldı.”Büyük Külliyeler” devri başladı.Örnekler:Fatih,II.Bayezid ve Süleymaniye  külliyeleri, İstanbul Bayezid Camii.
     Mimar Sinan,Yavuz,Kanuni,II.Selim ve III.Murad  dönemlerinde  dört yüzden fazla eser  verdi. Kanuni döneminde mimarbaşı oldu. Çıraklık eseri:Şehzade Camii. Kalfalık eseri:Süleymaniye Camii.Ustalık eseri:Selimiye Camii.  Her eserinde farklı bir plan kullanmış. Devrin sanat erbabından faydalanmıştır. Ayasofya’yı da onararak  günümüze kadar gelmesine katkıda  bulunmuştur.
    Sözlü kültür
    Eski Türk destanlarında, şiirlerinde yer alan  temalar  Osmanlıların kuruluş döneminde Rumeli’ye gerçekleştirdiği fetih hareketlerine de yansımıştır.
    Osmanlı esnaf teşkilatı içinde yetişen saz şairleri  bu  sözlü kültürü devam ettirmişlerdir.Örnek:Köroğlu.
    XV. yüzyıldan itibaren en çok görülen sözlü edebiyat ürünü halk hikâyeleridir. Örnek: Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber . Ayrıca Yazıcıoğlu Mehmed’in Hz. Muhammed’i anlatan Muhammediyye,  Kur’an-ı Kerim’den sonra en çok okunan kitap olmuştur.
    Köy seyirlik oyunları, kukla, karagöz, meddah ve orta oyunu, sözlü kültürel geleneğin en zengin unsurlarını taşıyan tiyatro örnekleridir.
    Edirne ve Topkapı saraylarında başlatılan helva sohbetleri de bir başka sözlü kültür geleneği olarak Osmanlı’daki üst ve orta sınıfı bir araya getirmiştir. 
    Türkülerin, ilahilerin, marşların söylendiği, oyunların oynandığı bu toplantılar XX. yüzyılın ilk yarısına kadar sürmüştür.
    Yazılı Kültür
    Osmanlı’da yazılı kültür ürünleri Eski Anadolu Türkçesiyle XIII. yüzyıldan itibaren verilmeye başlanmıştır.
    Yazılı edebiyatın destan geleneği, bu dönemde Battalnameler, Danişmendnameler ve Saltuknameler gibi eserlerle  sürmüştür.
    İslam dininin kavramlarını, düşünce sistemini yansıtan, belli bir tarikata bağlı olan şairler tekke ve tasavvuf edebiyatını oluşturmuştur.Örnek: Hoca Ahmet Yesevi,Yunus Emre v.d.
    Alevi-Bektaşi halk şiirinde: Kaygusuz Abdal ve Seyyit Nesimi  v.d.
    Divan Edebiyatı
    Divan edebiyatı, Oğuz Türklerinin Anadolu’da  oluşturdukları Türk İslam kültürünü anlatan, Fars ve Arap edebiyatlarının yazım özellikleriyle gelişmiş klasik Türk edebiyatıdır.
    Divan edebiyatında  ilahi aşk, dinî ve tasavvufi konular yanında toplumsal hiciv ve mizah türlerinde de eserler verilmiştir.
    Osmanlı padişahları içinden de pek çok divan şairi çıkmıştır.
    II. MURAD DÖNEMİ’NDEKİ KÜLTÜREL GELİŞMELER
    II. Murad , bilinçli bir Türkçeciliğe sahip olup, Türkçenin gelişmesi için  tedbirler almıştır.
    II. Murad Dönemi’nde, âlim ve şairlerin çoğu, eserlerini Türkçe yazmışlardır.
    Danişmendnâme (Türklerin Anadolu’yu fethini anlatan destan) yi  yeniden  yazdırdı. Kâbûsnâme  adlı eseri Türkçeye tercüme ettirildi. Yine Osmanlı şiir mecmularından olan Mecmûatü’n-Nezâir de II. Sultan Murad’a adandı. 
    II. Murad Dönemi’nde bilimsel ve kültürel çalışmalara verilen destek sayesinde Azerbaycan, Türkistan ve Arap Yarımadasından tanınmış birçok şair ve yazar Edirne ve Bursa’ya gelerek yerleşti.
    Döneminde birçok eserin yapılmasına öncülük ettiği için Ebü’l-Hayrat diye anıldı.
    Örnek:Bursa Muradiye Cami ve Edirne Muradiye Camii.
    Sultan İkinci Murad, Ankara civarında Basıkhisar nahiyesinin yakınında yaptırdığı büyük köprünün geçiş ücretini Mekke ve Medine’deki yoksullara gönderilmek üzere vakfetmiştir.. 
    Yine her yıl Surre-i Hümayun denen özel memurlar ve hacılardan meydana gelen bir alayı Kâbe’ye göndererek, mukaddes yerlerin bakım ve tamirini yaptırmıştır.
    Şair Sultanlar
    İyi bir eğitimden geçen Osmanlı şehzadeleri ve sultanları, müziğe ve şiire de  ilgi göstermişlerdir.
    Fatih Sultan Mehmet, güzel sanatların çeşitli dallarıyla ilgilendi. Özellikle şiire  büyük önem vermiş olup  Avnî mahlasıyla şiirler yazdı.
    II. Bayezid, büyük bir âlim ve sanatkâr olup  Çağatay Türkçesini ve Uygur Alfabesini de bilen bir padişah olup Adlî mahlasıyla şiirler yazmış ve bir “Divân” tertip etmiştir.
    Yavuz Sultan Selim, Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen ve bir Farsça divan tertip edecek derecede şiirler yazabilen şiirlerinde Selimi mahlasını kullanan büyük bir şairdi. 
    Osmanlı padişahları arasında en çok şiir yazan Muhibbî mahlasını  kullanan  Kanuni Sultan Süleyman olup iki  divan yazmıştır.

    Osmanlı'da Şehir Planlaması

    Osmanlı  Devleti, büyük  bir devlet olarak içinde  çeşitli din,dil ve ekonomik toplumlar  barındırmıştır.Osmanlı  şehir planlaması,  Türkiye Selçuklularının mirası üzerinde  yükselmiştir.
    Ekonomik örgütlenme : A.Merkezi  iş sahası B. Konut Alanları  şeklindeydi.
    Şehir merkezi, kale veya surlar, önemli yollar ve önemli  kültürel alanlar odak alınarak belirlenmekteydi.
    Şehirdeki  ana unsurlar:cami,bedesten(çarşı) ve imaret(hayırevi). Bedestenin yanında  hem konaklama hem ticari bağlantı noktası olan hanlar vardı.
     Külliyeler , şehir merkezini oluşturan bir diğer unsurdu..Medrese,camii,aşevi ve benzerlerinin toplu olarak bulunduğu yapılar  bütünüydü.
    Mahalleler, yerleşim birimleri olarak genelde çift katlı yapılardı. Birinci kat, hizmet katı( mutfak,depo,çamaşırhane ve tuvalet ), ikinci katıysa oturma alanı olan odalar şeklinde olup  aralarında bir eyvan,ön tarafta ise bir avlu yer alırdı.
    Mahallelerin  ötesinde ise endüstriyel  faaliyetlerin ve zanaatkârların işyerleri (derici,kesimhane,bakırcı,gıda maddesi satıcıları)  vardı.



















    Hiç yorum yok:

    Yorum Gönder