Soru:SSCB'nin kurulmasına karşı Orta Asya Türk toplumları hangi siyasi tepkileri vermişlerdir ve bunların sonuçları neler olmuştur?
Monroe Doktrini (ABD’nin Yalnızlık Politikası): ABD Başkanı James Monroe, 1823’te Monroe Doktrini olarak bilinen prensiplerini yayımlamıştır.
Bu doktrin uzun yıllar Amerikan siyasetinin adeta değişmeyen anayasası olmuştur. Monroe Doktrini, ABD’nin dünya siyasetini belirlemiştir.
Avrupalı Emperyalist devletler, Avrupa’da yaşanan gelişmelere ABD’yi de çekmek istemişler, ancak ABD kendisini bu gelişmelerin dışında tutmaya çalışmıştır. Ayrıca, Avrupalıların Amerika’daki sömürgelere karışmalarını önlemeye çalışmıştır.
SSCB’NİN KURULUŞU
SSCB, Rus Çarlığı’nın 1917’deki Büyük Ekim Devrimiyle (Bolşevik İhtilali) yıkılmasından sonra aynı topraklar üzerinde kurulan ve 1991’e kadar varlığını sürdüren devlettir.
* Avrupa’nın doğusundan, Asya’nın kuzeyine kadar yayılan SSCB, son yıllarında yüz ölçümüyle dünyanın 1.si, nüfus bakımından da 3.sü idi.
Sovyet Rusya’nın sınırları içinde farklı dine ve etnik yapıya sahip toplumlar yaşamaktaydı. Bu nedenle ideolojik ve kültürel dönüşümle bölgede hâkimiyet sağlamaya çalıştılar. Bu amaçla da Marksizm’i yayarak amacına ulaşmaya çalıştı.
Bolşevik İhtilalinden sonra Rusya’da Sosyalizm rejimi ile Totaliter (baskıcı) tek parti diktatörlüğü kuruldu. Bu diktatörlüğe karşı iç savaş çıktı. (1922’ye kadar sürdü). Sonuçta Lenin’in başında bulunduğu Komünist parti tartışılmaz güç haline geldi.
*Marksizm? Komünist bir ideolojik akımdır. Sınıfsız bir toplum yapmak ister. Özel mülkiyete dayalı üretim biçimlerini tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini savunur.
Lenin’in 1924’te ölümünden sonra başa geçen Joseph Stalin, uzun vadeli bir ekonomik planlamaya yöneldi. Stalin, bir dizi 5 yıllık kalkınma planları uyguladı. Stalin, tarım devrimini gerçekleştirme amacı ile köylülerin topraklarını makinelerle donatmış, daha sonra birleştirerek büyük çiftlikler haline getirmiştir (Kollektifleştirme Politikası). Bu sırada milyonlarca insan öldürülmüştür.
SSCB İLE İLİŞKİLERİMİZ: Brest-Litowsk Antlaşması ile savaştan çekilen ve aldığı yerleri (Kars-Ardahan-Batum) geri veren Rusya, bu yönüyle Kurtuluş Savaşı başladığı dönemlerde Anadolu’da yayılmacı bir siyaset izlemediğini göstermişti. Rusya’daki Komünist yönetimi, kendileri için tehlikeli bulan İtilaf devletleri ise, I. Dünya Savaşından sonra Sovyet Rusya’ya karşı saldırgan bir politika izlemeye başladılar. Bu nedenle Sovyet Rusya, İtilaf Devletlerinden gelebilecek saldırılara karşı sınırlarını güvence altına almaya çalıştı. Bu arada TBMM de, hem Kafkas sınırını güvence altına almak hem de Kurtuluş Savaşında işgalci İtilaf Devletlerine karşı Sovyet Rusya’dan destek almak amacıyla diplomatik girişimlerde bulundu.
ORTA ASYA TÜRK TOPLULUKLARI Basmacılık Hareketi (1917–1936):1917 İhtilalinden sonra Sovyet Rusya, Orta Asya’da Türk kültürünü yok edip yerine Sovyet kültürünü getirmeye çalıştı. “Temizleme Hareketleri” ile potansiyel Türk liderlerini öldürtüp yerlerine Rus yanlısı yöneticiler atadı. Orta Asya halklarını fakirleştirip kendine bağımlı hale getirdi. Ya da onları Sibirya’ya zorunlu göçe zorladı, yerlerine Rusları yerleştirdi. Böylece homojen bir toplum oluşturmaya çalıştı. Bu gelişmeler üzerine Özbek, Türkmen, Kırgızların çoğunluğunu oluşturduğu Türk ve yerli Müslüman halklar, Sovyet Rejimine karşı 1917’de ilk önce Türkistan’ın öncülüğünde 1936’ya kadar aralıklarla süren bağımsızlık mücadelesine başladılar.
Basmacılık Hareketi, Orta Asya’nın tam bağımsızlığı ve İslam’ın korunması adına başlatılmış ve 1936’ya kadar sürmüştür. Sovyet Rusya, dünya kamuoyuna bu hareketi önemsiz bir olay gibi göstererek mücadeleye katılanları basmacı, basan veya haydutluk eden anlamında “Basmacılık Hareketi” olarak tanıtmıştır.
Önemli Önderleri:
Enver Paşa ,Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşı'nda yenildikten sonra Türkistan'a gidip ordaki mücadeleye katıldı ve orda can verdi. Zeki Velidi Togan 1920–23 yılları arasında Türkistan’da Basmacı Hareketi’nin içinde yer almıştır. Zaten Türkistan Milli Birliği’nin kurucusu ve ilk başkanıdır. Yine İsmail Gaspıralı da ordaki mücadele önderlerindendir.
GAZAVAT/MÜRİDİZM
Şeyh (İmam) Şâmil ise 1835 yılında topladığı şûrada alınan kararlar doğrultusunda bölgedeki Rus iş birlikçisi hanlarla mücadeleye girişip halkın Gazavât Hareketi’nin yanında yer almasını sağlamıştır. Kuzey Kafkasya Müslümanları, Şeyh Şamil döneminde Dağıstan’ın tamamına ve İnguşetya’nın bazı noktalarına hâkim olmuştur.
Bağımsız bir Kafkasya devleti ideali ile başlatılan Gazavât Hareketi, hedefine ulaşamasa da Müslüman Kafkasya halkları arasında ortak bir vatan bilinci oluşturmuştur. Sovyet Devrimi’nden sonra bu bilinci yok etmek isteyen yöneticiler, yine tasavvufi geleneğin tepkisiyle karşılaşmıştır. Gazavât, 1917-1922 yılları arasında Sovyet yönetimi tarafından millî bir kurtuluş hareketi, ilerici ve demokratik bir direniş olarak değerlendirilmiştir.
Müridizm
1924’te Çeçen-İnguş Otonom Bölgesi daha sonra da 1930’ların ortasında Çeçen-İnguş Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Sovyet yönetimi, II. Dünya Savaşı sürecinde bu hareketin Sovyet halklarında millî uyanışa yol açacağı düşüncesiyle, Müridizm başta olmak üzere, sosyalist içerikli olmayan millî kurtuluş hareketlerini feodal ve burjuva hareketleri olarak nitelendirmiştir.
Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasıyla Grozni’nin kontrolünü ele geçiren General Cahar Dudayev, Çeçen İşkerya Cumhuriyeti’ni (ÇİC) ilan etmiştir. ÇİC ve Rusya Federasyonu arasındaki çatışmalar 1990’ların ilk yarısında artarak 1994’te bir savaşa dönüşmüştür. 1997’de imzalanan Hasavyurt Antlaşması’yla Çeçenistan’a yarı özerklik verilmiş fakat 1999 Eylül’ünde Rus kuvvetlerinin Çeçenistan’ı tekrar işgal etmesiyle barış son bulmuştur.
Orta Doğu’da Manda Yönetimlerinin Kuruluşu
Soru 1:Manda yönetimleri nasıl ortaya çıkmıştır?
Soru 2 :Afrika'daki sömürgecilik faaliyetlerinin siyasi sonuçları nelerdir?
Soru 3 : Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılmasının bölgeye etkileri neler olmuştur?
Soru 4:İngiltere ve Fransa'nın Orta Doğu ve Afrika'daki sömürge politikaları nelerdir, açıklayınız?
Orta Doğu, Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının kesişme bölgesidir. Burası tüm Semavi dinlerin ortaya çıktığı bölgedir. Ayrıca bu dinler için kutsal sayılan topraklar ve mekânlar bu bölgede bulunmaktadır. Bölgenin önemi siyasal açıdan duyarlı bir bölge olması yanında, son yüzyılda bulunan petrol rezervlerinden de kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Avrupa devletlerinin çıkarlarının çatıştığı bir bölge haline gelmiştir.
İNGİLİZ VE FRANSIZLARIN ORTADOĞUYU YENİDEN YAPILANDIRMASININ NEDENLERİ:
1) Orta Doğu petrollerini ele geçirmek istemeleri
2) Siyasi istikrarı sağlanan ve petrollerini kullanarak ekonomik refaha ulaşan Arapların, Emperyalist ülkelerin çıkarlarını tehdit edeceği düşüncesi
3) Emperyalist devletlerin, Arap topraklarında istikrarsızlığın sürmesini sağlayarak Orta Doğu’yu yönlendirmek istemeleridir.
Arapları bağımsızlık vaadi ile aldatan İngiliz ve Fransızlar, I. Dünya Savaşından sonra Sykes-Picot Antlaşması doğrultusunda Ortadoğu’yu ve Afrika’yı siyasi ve ekonomik çıkarlarına uygun ve çatışma oluşturacak şekilde sorunlu olarak cetvellerle sınırlar çizip bu topraklarda manda yönetimleri kurdular.
UZAKDOĞU’DA YENİ BİR GÜÇ: JAPONYA
Meiji Restorasyonu: Bu dönemin önemi Japon modern tarihinin temellerinin atılmasıdır. 1868 Meiji Restorasyonu ile yeni bir dönem başlamıştır. İmparator Meiji, Japonya’da feodal rejimi ortadan kaldırdı, mutlak monarşi yerine meşruti monarşi yönetimini getirip yeni bir anayasa yaptı. Batıdan akademisyen-uzman ve teknisyen getirterek çalıştırmaya başlayan Japonya, kendi uzmanlarının da batıda eğitilmesine önem verdi. Batıya eğitim görmeye giden öğrenciler başka şeyler değil, batıdan Japonya'ya teknoloji ve bilim getirdiler. Böylece Japonya 25–30 yılda teknik ve teknolojik olarak dünya arenasında söz sahibi olmaya başladı.
Sonuç: Meiji dönemi, Japonya’nın modern ve güçlü bir devlet haline gelmesini sağlayan gelişmelerin temelini oluşturmuştur. Bu dönemde Japonya, Batının yüzyıllar içinde kurduğu modern sanayileri bürokratik ve politik kurumları 20–30 yılda oluşturmayı başarmıştır. Bu durum Japonya’yı büyük devletlerarasına sokmuştur.
ABD’nin Uzakdoğu Politikası:
I.Dünya savaşından sonra Monroe Politikasına geri dönen ABD, daha çok uzak doğu ile ilgilenmeye başlamıştı. Çünkü I. Dünya Savaşından kârlı çıkan Japonya uzak doğuda yeni bir güç olarak bölgede etkin bir rol oynamaya başlamıştı (Yayılmacı hareketlere girişen Japonya, Almanya’nın uzak doğudaki sömürgelerinin bir bölümünü ele geçirmişti). Böylece ABD için bir rakip ülke olmuştur.
1929 DÜNYA EKONOMİK BUHRANI VE DÜNYAYA ETKİLERİ:Dünya Ekonomik Buhranı, Amerika’da 1929’da New York Borsasının çöküşü ile başlayan ve etkileri on yıl boyunca dünyada devam eden ekonomik krizdir.
Krizin nedenleri şunlardır:
1) ABD’nin tüm dünyaya kredi veren tek ülke olması ve bu konuda büyük hatalar yapması (dünya devletlerine verdiği kredileri geri alamaması)
2) ABD ekonomisinin %50’sinin 200 kadar Holding’in kontrolünde olması ve bir tanesinin dahi batmasının ülke ekonomisini etkilemesi
3) Bankaların kötü yapılanmış olması, mali yapıdaki yasaların yetersizliği (bankaların ölçüsüzce verdiği kredilerin engellenememesi)
4) ABD Başkanı Hoower yönetiminin zafiyeti ve ekonomi alanındaki tecrübesizliği
Yatırımcıların 21 Ekim günü ellerindeki hisse senetlerini satması ve bunun sonucunda ortaya bir panik havası “Kara Perşembe” olarak anılan 24 Ekim 1929 Perşembe günü New York borsasının çöküşüne yol açmıştır.
Dünya ekonomik krizi başta Kuzey Amerika ve Avrupa olmak üzere tüm dünyayı ekonomik açıdan olumsuz etkilemiştir. Bu bunalımdan en çok etkilenen devlet Almanya olmuştur.
Sonuç: 1929 Bunalımı sonucunda o gün ki paraya göre 4,2 milyon dolar yok oldu. 4 bin banka battı. Binlerce insan mal varlığını kaybetti. Piyasada para olmadığından takas usulüne geri dönüldü. İşsizlik arttı. İnşaat faaliyetleri durdu. Önce tüketim sonra üretim düştü. Uluslararası ticaret durma noktasına geldi. Buhranı en fazla hisseden alan madencilik oldu.
Amerika’da durum: Amerikalılar bu çöküşün faturasını Başkan Hoower’e kestiler. 1933’te Başkan Roosevelt ekonomik sistemde köklü değişiklikler vadeden “New Deal” projesi ile iş başına geldi. Bu planla ilk kez devlet ekonomiye müdahale ediyordu. Bu doğrultuda ilk kez Merkez Bankası kuruldu. Ülkede sosyal devlet anlayışı ilk defa uygulanmaya başlandı.
Almanya’da durum: Yaşanan kriz Hitler’in Almanya’da iktidarı ele geçirmesine yol açtı. Hitler, Versay Antlaşması’nın Almanya’yı sınırlayan ekonomik hükümlerini tanımadığını açıklayarak yayılmacı bir politika izlemeye başladı.
Türkiye’de durum: Bu kriz karşısında Türkiye kalkınmasını sağlayabilmek için ihracat ve ithalatını arttırmak zorunda kaldı. Kliring ve takas sistemi uygulandı. Bu sistemle Türkiye ile ticaret ve ödeme anlaşması yapan ülkelerden ithalata öncelik verildi. İhraç mallarına kalite kontrol sistemi getirildi 1934’te bu iş için “Türk Ofis” kuruldu.
İKİ SAVAŞ ARASINDA AVRUPA’DA DURUM
Dünya’da Barışın Sürekliliğini Sağlama Çabaları (Atatürk Dönemi’nde Dünya )a) CEMİYET-İ AKVAM’IN KURULUŞU (1920)ABD Başkanı Wilson’un yayımladığı ilkeler doğrultusunda dünya barışını korumak amacıyla Paris Barış Konferansında kurulmasına karar verildi. Milletler Cemiyeti, Uluslararası iş birliğini geliştirmek, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak amacıyla Cenevre’de kurulmuştur.
Genel barışı korumak amacıyla kurulan bu kuruluş “Cemiyet-i Akvam” olarak da bilinir. Ancak büyük devletlerin ( İngiltere ve Fransa gibi) çıkarlarını korumaya yönelik taraflı davrandığı ve Alman ve İtalyan yayılmacılıklarına karşı duramayıp II. Dünya savaşının çıkmasını engelleyemediği için dağılmıştır. II. Dünya Savaşından sonra uluslararası barış için BM kurulmuştur (1945).
b) LOCARNO ANTLAŞMASI (1925)Fransa’nın, Almanya’ya olan güvensizliği sonucunda imzalanan bir antlaşmadır. Versay Antlaşması sonrası bir gerginlik devresine giren Fransız- Alman ilişkileri ancak bu antlaşma ile toparlanabilmiştir. Alsas-Loren bölgesini geri alan Fransa, Almanya’nın kendisine karşı bir saldırıda bulunmasından endişelenmiş ve ittifak arayışına girmiştir. Almanya da savaş tazminatı konusunda kendisine kolaylık sağlanması için Fransa ile yakınlaşma içine girmiştir. Bu antlaşmadan sonra Almanya 1926’da Milletler Cemiyetine girmiştir. Böylece 1930’a kadar barışı korumanın amaçlandığı bir dönem olmuştur.
c) BRİAND-KELLOG PAKTI (1928)Fransız Dışişleri Bakanı Briand ile ABD Dışişleri Bakanı Kellog’un mimarı oldukları pakttır. Amaç, savaşı ulusal politikaların bir aracı olmaktan çıkarmaktır. Bu pakt, ABD’nin öncülüğünde imzalanmış, pakta daha sonra SSCB ve Türkiye’de katılmıştır. Kellog Paktı barış ve silahsızlanma çabalarında önemli bir adımdır. Barışın sürekliliğini sağlamak ve devletlerarası ilişkilerde barışçı yollara başvurmak dünyada kalıcı bir barış ortamı oluşturmak amaçlanmıştır.
BÜYÜK DEVLETLERDE REJİM DEĞİŞİKLİKLERİ ve DIŞ POLİTİKALARI:1) İtalya’da Faşizm: I. Dünya savaşından istediğini alamayan İtalya müttefiklerine kızgındı. Savaştan olumsuz yönde etkilenen İtalya’da ülke içindeki karışıklıkları fırsat bilen Benito Mussolini tarafından kurulan Faşist Parti harekete geçti. Mussolini önderliğinde aşırı milliyetçiliği esas alan Faşist yönetim kısa bir süre sonra demokrasiyi (cumhuriyeti) kaldırarak yayılmacı bir politika izlemeye başladı. Mussolini’nin söylemleri ve politikaları Büyük Roma İmparatorluğu kurma düşünceleri (Bizim Deniz) halk tarafından büyük rağbet görmüş bir ayaklanma sonucu Başbakan olmuştur.
2) Almanya’da Nazizm (Almanya’da Hiper–Yüksek Enflasyon-Tansiyon): I. Dünya savaşından sonra Versay Antlaşması’nın aşırı zorlayıcı maddelerinin de etkisi ile Almanya önemli iç sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Ülkedeki ekonomik yapının bozukluğuna Versay Antlaşması’nın getirdiği hükümler de eklenince Ülkede ekonomik kriz ortaya çıkmıştır. Dış borçlarını ödeyemeyen Almanya’da sağ görüşlü Naziler iktidara gelerek Hitlerin yönetiminde aşırı ırkçı ve yayılmacı bir politika izlemeye başladı (savaş sonunda enflasyon ve işsizlik Alman halkının en büyük sorunu olmuş, bunu çok iyi kullanan Hitler, 1933’te iktidarı ele geçirerek ırkçı bir yönetim kurmuştur).
3) Rusya’da Bolşevik ihtilali ile Lenin önderliğinde Sosyalistlerin iktidara gelmesi (sonra da Stalin).
4) Japonya’da İmparator Meiji’nin Restorasyon dönemi. Daha sonra 1926-1989 arası 63 yıl süren Hirohito Dönemi.
5) İspanya’da iç savaş sonunda iktidara gelen General Franco, Cumhuriyet yönetimine son vererek Irkçı Faşist bir yönetim kurmuştur (1939). İspanya’daki iç savaşta İtalya ve Almanya yaptıkları askeri yardımla Franco’yu desteklemişlerdir. SSCB ve diğer batı ülkelerindeki sol partiler ise Cumhuriyetçileri desteklemişlerdir.
6) Yugoslavya’da ise Tito öncülüğünde sosyalist diktatörlük kurulmuştur.
İKİ SAVAŞ ARASI DÖNEMDE DÜNYADA MEYDANA GELEN BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER
Albert Einstein (1879–1955): XX. yy en önemli kurumsal fizikçisi olarak değerlendirilir. 1921 Nobel Fizik ödülüne layık görülmüştür. Almanya doğumlu olmasına rağmen İsviçre vatandaşlığına geçmiş böylece I. Dünya savaşında tarafsız kalmıştır.
Sanayide kullanılan petrol ve elektrik günlük hayata girmiştir.
Demiryolu yapımına önem verilmiş böylece ulaşım kolaylaşmıştır.
Bazı hastalıkların tedavisi için aşı ve ilaçlar bulunmuştur.
İlk kez organ nakli başlamıştır.
1921’de Tüberküloz (Verem) hastalığına karşı BCG aşısı bulunmuştur.
1929’da Penisilin keşfedilerek antibiyotiklerin gelişeceği alan açılmıştır.
1927’ye kadar filmler bütünüyle sessizdi. İlk sesli sinema “Caz Şarkıcısı”dır. 1930’lardan itibaren ise tüm filmler sesli çekilmeye başlanmıştır.
Walt Disney, ilk sesli çizgi filmlerini çekmeye başladı (TV’de yayınlanmıştır).
I.Dünya Savaşı sonunda Batı medeniyeti ve bu medeniyetin dayandığı değerlerin sorgulanması Avrupa tarihi ve edebiyatını etkilemiştir. John Stainbeck’in “Gazap Üzümleri” adlı eseri Avrupa’daki durumunu anlatan önemli eserler arasıdadır.
1930’lar aynı zamanda renkli sinemaya geçiş dönemi oldu. 1937’de tamamlanan Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler renkli film olarak yayınlandı.
1936’dan sonra radyonun iletişimde ne kadar etkili olduğunu anlayan ülkeler bu alandaki çalışmalara önem verdiler.
1929–65 yılları arasında BBC yayına başlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder