Dersimiz Tarih: I.DÜNYA SAVAŞI'NDA OSMANLI DEVLETİ'NİN SAVAŞTIĞI CEPHELER

1 Haziran 2020 Pazartesi

I.DÜNYA SAVAŞI'NDA OSMANLI DEVLETİ'NİN SAVAŞTIĞI CEPHELER

OSMANLI DEVLETİ’NİN CEPHE DURUMU

Gerek Almanya ve gerek Osmanlı Devleti, savaşa katılırken, Rusya ile İngiliz İmparatorluğu içindeki Müslümanları ayaklandırmanın bu iki devlete büyük gaileler çıkaracağını ümit etmişlerdi. Çünkü Osmanlı Padişahının Halife'lik sıfatı ve bu sıfatla Müslümanlık aleminin dinsel lideri olması dolayısıyla, Cihad-ı Mukaddes ilan edildiği takdirde, bütün Müslümanlığın Hıristiyanlara karşı ayaklanacağı sanılıyordu. Oysa devleti yöneten İttihat ve Terakki Partisinin dinden uzak halleri ve uygulamaları dolayısıyla bırakın yurt dışında yurt içinde bile fazla bir inandırıcılıkları yoktu.
Bunun yanında İngilizler kendi sömürgelerindeki Müslüman halka halifeyi kurtarmak için savaşa götürüldüklerini söylüyorlardı. Bunu üstün propaganda yetenekleri aracılığıyla yaptıklarından önemli sayıda Müslümanı aldatabiliyorlardı. Aldanmayanları da kurşuna dizerek katliamlara uğrattılar. Aldananların bir kısmı cephede Osmanlı askerinin ezan okuyup harekete geçmesini gördüklerinde Çanakkale cephesinde saf değiştirerek Osmanlı tarafına geçmişlerdir. Diğer taraftan Hint Müslümanları,Kurtuluş Savaşı'na yardım için para gönderdikler gibi Orta Asya Müslüman Türklerinden bazıları binbir türlü zorlukla gelip Osmanlıya yardım etmeye çalışmışlardır.Bunların fotoğraflı belgeleri de mevcuttur. İttihat ve Terakki'nin Şeyhülislamı trajikomik bir şekilde  23 Kasım 1914 de Cihad-ı Mukaddes ilan ederek, Kırım, Türkistan, Hindistan, Afganistan ve Afrika Müslümanlarını Hıristiyan milletler olan İngiltere, Fransa’ ve Rusya’ya karşı savaşa davet etti. Bahsettiğim gibi bundan çıkması imkansız olan sonuç çıkmadı. İttihat ve Terakki'ye rağmen Çanakkale Cephesinde Osmanlı Devletinde Müslüman Türklerle yanyana Müslüman Araplar, Müslüman Arnavutlar, Müslüman Boşnaklar , Müslüman Kürtler, Müslüman Zazalar ve diğer Müslüman milletler din için vatan için devlet için  diyerek şehid olmakta tereddüt etmediler. 

Alman-Osmanlı Planı

Osmanlı Devleti’nin Almanlarla birlikte yaptığı savaş planının esasları şöyleydi: 1) Doğu Anadolu ve Kafkasya üzerinden Rusya’ya bir darbe vurmak. Cihad-ı Mukaddes sebebiyle, bu cephede Kafkasya ve Orta Asya Türklerinin ayaklanmasına güvenilmişti. 2) İngiltere'nin ana imparatorluk yolunu kesmek için Süveyş Kanalına ve Mısır'a karşı harekete geçmek. Bu cephede de Trablusgarp ve Sudan Müslümanlarına güvenilmekteydi. 3) Ege ve Akdeniz'de İngiliz ve Fransız donanmaları egemen olduğundan, Çanakkale’yi korumak için Trakya’da önemli bir kuvvet bırakılması.

İngiliz Karşı Planı

Bu Türk-Alman planına karşılık, İngiltere de Osmanlı Devleti’ni hassas noktalarından vurmak için ilk önce güney Irak’ta ve ondan sonra da Çanakkale’de iki cephe açınca, Osmanlı Devleti daha savaşın başında dört cephede savaşmak zorunda kaldı. Daha sonraları cephelerin sayısı artacaktır.

KAFKASYA CEPHESİ

 Güney Kafkasya ve kuzey İran'a girip Rusların arkasını çevirmek için, Başkomutan Enver Paşa, 20 Aralık 1914 de, 150.000 kişilik bir Türk kuvvetine Sarıkamış-Umraniye istikametinde taarruz emri verdi. Bu cephede Rusya'nın da 160.000 kişilik bir kuvveti bulunuyordu. Bu taarruz 22 Aralık 1914'den 19 Ocak 1915'e kadar devam ettiyse de, yüksek dağlar, yolsuzluk, soğuk, açlık ve tifüs sebebiyle Türk kuvvetleri 90.000 kişilik bir kayıp vermesine rağmen, Rus cephesinin arkasına düşemedi ve plan gerçekleşemedi.  Ruslar da birşey yapamamakla beraber, güneye sarkarak Malazgirt-Van bölgesine uzandılar.
Doğu cephesinde faaliyet, Çanakkale teşebbüsünün başarısızlığı sebebiyle, Rusların 1916 yılı başından itibaren taarruza geçmesiyle başlamıştır. 1916 Şubatında Ruslar Erzurum'u, Nisanda Trabzon'u, Temmuzda da Erzincan ve Muş'u düşürdüler.  Doğu cephesinde Türk-Alman planı suya düşmüş oluyordu.

KANAL CEPHESİ

Bu cepheye verilen önem dolayısıyla Cemal Paşa, Bahriye Nazırlığı da kendisinde kalmak üzere, Suriye'deki 4'üncü ordu komutanlığına getirilmişti. Cemal Paşa 1915 Şubatında Kanal'ı geçmek için iki teşebbüs yaptı ise de, demiryolu ulaşımı olmaması ve iyi bir su ikmali yapılmadıkça çölü aşmanın mümkün olmayacağını gördü.
Çanakkale savaşları dolayısıyla bir kısım kuvvetin bu cepheden alınması ve İngilizlerin de Çanakkale’ye önem vermeleri sebebiyle, 1915 yılında bu cephede önemli bir gelişme olmadı.

IRAK CEPHESİ

Bu cephe, iki amaçla İngilizler tarafından açılmıştır. Biri, Abadan petrollerini korumak, ikincisi de kuzeye çıkıp Ruslarla birleşerek, Türk kuvvetlerinin İran'a girip Hindistan'ı tehdit etmesini önlemekti.  İngiltere 1914 Kasımında Hindistan'dan getirdiği kuvvetleri Basra’ya çıkardı ve kuzeye ilerledi. 1915 Eylülünde İngilizler, Bağdat'ın 160 kilometre güneyindeki Kut-el-Amara'ya girdiler. Lakin Türk kuvvetleri biraz kuzeyde Selman-ı Pak’ta kuvvetli bir savunma kurmuşlardı. Kasım ayında burada İngilizlerin yaptıkları taarruz kendilerine çok pahalıya mal oldu ve kuvvetlerinin üçte birini kaybeden İngilizler, yılın sonunda tekrar Kut üzerine çekildiler.


ÇANAKKALE SAVAŞLARI

 Müttefiklerin Çanakkale Boğazına karşı teşebbüsleri daha 1914 Ağustosundan itibaren bahis konusu olmuş, lakin Osmanlı Devleti henüz tarafsız olduğu için bu mesele üzerinde fazla durulmamıştı. Osmanlı Devleti’ savaşa katıldıktan sonra ise, yapılacak askeri bir teşebbüsle Boğazların ele geçirilmesi tasarısı daha ciddiyetle ele alındı. Bu fikrin şampiyonu, İngiliz Bahriye Bakanı Winston Churchill idi ve ona göre Çanakkale Boğazı donanma ile zorlanırsa, Boğazları ve İstanbul'u ele geçirmek mümkün olurdu. Askerler bu fikre katılmamakla beraber ve Boğazların işgali için muhakkak asker çıkarmak gerekeceğine inanmalarına rağmen, Churchill fikrini kabineye ve askerlere kabul ettirmeye muvaffak oldu.
Çanakkale teşebbüsünün gayesi şu noktalarda toplanmaktaydı:
1)Boğazlar ve İstanbul Müttefiklerin eline geçerse, Osmanlı Devleti için barışı kabullenmekten başka çare kalmaz ve bu suretle Osmanlı İmparatorluğunun açmış olduğu ve Müttefiklerin açtığı bütün cepheler tasfiye edilmiş olurdu.
2) Boğazlar ele geçirilirse Rusya ile yakın temas kurulmuş olur, Rusya’ya silah ve malzeme sevki ve Rusya'nın da buğdayından faydalanma sağlanmış olurdu.
3) Osmanlı Devleti’nin savaştan çekilmesi ve Müttefiklerin Boğazlara yerleşmeleri, henüz savaşa katılmamış diğer Balkan devletleri üzerinde de etki yapar ve bu devletler Merkezi Devletler safında savaşa katılmaya cesaret edemezlerdi.
Bu amaçlarla ortak bir İngiliz-Fransız donanması, 19 Şubat 1915'ten itibaren, dış denizden, Çanakkale’ Boğazının iki tarafındaki Türk tabyalarını bombardımana başladılar. Zaman zaman çok şiddetli olan bu bombardımanlar 18 Marta kadar devam etti. Nihayet, 18 Mart 1915 günü, havanın güneşli, rüzgârsız ve denizin sakin olduğu bir sırada müttefik donanması Çanakkale Boğazına girerek, boğazı geçme teşebbüsünde bulundu. Lakin bu teşebbüs bir felaket oldu. Boğazı geçme teşebbüsü sabah 10.45 de başlamıştı. Akşam güneş batarken 7 müttefik gemisi Boğazın sularına gömülmüş bulunuyordu. Bu durum karşısında müttefik donanması geri çekilmek zorunda kaldı.
Müttefiklerin bu başarısızlığı bütün dünyada büyük yankı uyandırdı. Olay müttefiklerin prestijine bir darbe idi. Bunun, tarafsız devletlerle bütün Müslüman aleminde geniş politik etkileri olabilirdi. Bu sebeple Müttefikler işi sonuna kadar götürmeye karar verdiler ve Nisan ayı sonlarına doğru 70.000 kişilik bir İngiliz-Fransız kuvveti Gelibolu yarımadasının güney burnundaki plajlara çıkarılmaya başlandı. Gelibolu yarımadasını işgal etmek suretiyle Çanakkale’ boğazına hakim olunmak isteniyordu.
Gelibolu yarımadasında Türk Askeri istilacı kuvvetlere karşı son derece şiddetli bir mukavemet gösterdi. Müttefikler bunu hiç beklemiyorlardı. Türk Askeri istilacı kuvvetleri denize atamadı, fakat düşman da iki buçuk ayda ancak 3 kilometre ilerleyebildi. Çok kanlı muharebeler oldu.
Müttefikler güneyden ilerlemeyeceklerini görünce, 6 Ağustostan itibaren, Gelibolu yarımadasının batı kıyılarındaki Suvla plajlarına yeni kuvvetler çıkardılar. Ağustos ayı Çanakkale muharebelerinin en şiddetli safhasını teşkil eder. İlerlemeye çalışan düşman kuvvetleri ile Mustafa Kemal'in komutanı bulunduğu Anafartalar Grubu arasında çok kanlı muharebeler oldu ve düşman yine ilerleyemedi. Müttefik kuvvetleri Anafartalar’da üç hafta içinde 40.000 kişi kaybetti.  Müttefikler bu sefer de muvaffak olamayınca ve devamlı olarak asker kaybetmeye başlayınca, bu teşebbüsten vazgeçtiler ve Aralık ayından itibaren çekilmeye başladılar. Müttefikler ölü ve yaralı olarak 250.000 kişi kaybetmişlerdi.
Çanakkale muhabereleri aynı zamanda 250.000 Türk erine de maloldu. Fakat Boğazlar da düşmana verilmemişti. Çanakkale ruhu Milli Mücadele ruhunun başlangıcı oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder