HAYATI
İbn-i Sina, Orta Çağ İslam dünyasında yaşamış ve önemli bir filozof, hekim ve bilim insanıdır. 980 yılında İran'ın Buhara şehrinde doğmuş ve 1037 yılında Hamedan'da vefat etmiştir. 57 yıllık yaşamında Tıp alanında özellikle "el-Kanun fi't-Tıb" (Tıp Kanunu) adlı kitabı ile ünlü olan İbn-i Sina matematik, astronomi, mantık, psikoloji, kimya ve metafizik alanlarında da önemli eserler kaleme almıştır.ESERLERİ
İbn-i Sina’nın 17’si tıp alanında olmak üzere 160’ın üzerinde eserleri vardır. İbn-i Sina eserleri arasında El-Şifa, Al-Kanun fi’t- Tıp ( Tıp Kanunu), El-Necat ve El-İşarat ve Tenhibat başı çeker. İlk Latinceye çevrilen kitapları Metafizik ve Kitab el-Nefs’tir.
İbn-i Sina şifa kitabı ortaçağda Sufficientia olarak bilinen, mantık, psikoloji, tabi bilimler, metafizik ve fiziği de içeren on sekiz bölüme sahip geniş kapsamlı bir eserdir.
İBN-İ SİNA FELSEFESİ NEDİR?
İbn-i Sina ünlü bir düşünür olarak İslam Felsefesi’nde özel bir yere sahiptir. Razi’nin deneyciliğini ve Farabi’nin akılcılığını sentezleyerek kendi felsefesini oluşturan İbn-i Sina, aklın ilkeleri ile deneylerin birbirlerini bütünlediklerini ve yaşantıyı oluşturduklarını savunur. Bu bütünleşmede gözlemin ayrı bir yeri olduğunu da belirten İbn-i Sina bilginin gelişebilmesi için gözlem, deney ve aklın aynı derecede önem taşıdığını söyler.
Hayatı boyunca felsefe alanında akılcı bir yol izleyen İbn-i Sina tıp alanında deneyci, doğa bilimlerinde ise gözlemci kişiliğini ortaya koyar.
İBN-İ SİNA'NIN İSLAM DÜNYASINA KATKILARI NELER?
İbn Sînâ, İslam'ın Altın Çağı olarak bilinen ve Yunanca, Farsça ve Hintçeden eserlerin çevirilerinin yapılıp yoğun bir şekilde incelendiği İslami dönemde önemli çalışmalar ve yapıtlar gerçekleştirdi. Horasan ve Orta Asya'daki Sâmânî Hanedanı ve Batı İran ile Irak topraklarındaki Büveyhîler, bilimsel ve kültürel ilerlemeye çok uygun bir ortam hazırlamışlardı. Bu ortamda Kur'an ve hadis çalışmaları çok ilerlemişti. Felsefe, fıkıh ve kelam çalışmaları, İbn-i Sina ve çağdaşlarınca oldukça geliştirilmişti. Râzî ve Farabi, tıp ve felsefe alanında yenilikler sağlamışlardı. İbn-i Sînâ; Belh, Hemedan, Horasan, Rey ve İsfahan'daki muhteşem kütüphanelerden yararlanma olanağı elde etmişti.
Kendi çağının tıp geleneği bakımından zirveyi temsil eden, kendisinden sonraki tıp öğretimi ve araştırmaları için hem İslâm hem de Avrupa ilim çevrelerinde sarsılmaz bir otorite, aydınlatıcı bir kılavuz ve yeni fikirler ilham eden bir kaynak teşkil eden İbn Sînâ’nın hastalıkların tanımı, teşhisi ve tedavisiyle ilgili olarak ortaya koyduğu başarının ana hatlarıyla sergilenmesi, onun ilmî şahsiyetini daha yakından değerlendirmeyi mümkün kılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder