26 Kasım 2023 Pazar

İlk Türk Devletlerinde Toplumsal Yapının Özellikleri

       İlk Türk devletlerinin yaşadıkları coğrafyalarda karasal iklim hüküm sürdüğü için bu coğrafyalar insan yaşamı açısından zor bölgelerdi. 

          Temel geçim kaynakları hayvancılık olan ilk Türk toplumları, bu zor coğrafya koşulları yüzünden konargöçer hayat tarzını benimsemişlerdir. 

       İlk Türk toplumlarında sınıfsal bir tabakalaşma olmamıştır. Yetenekli olan kişiler, herhangi bir ayrım yapılmadan devletin önemli noktalarında görev almışlar ve kağanlar halkı için çalışmayı övünç kaynağı olarak görmüşlerdir.

      Türklerde toplum yapısı oguş (aile) urug (aileler birliği) boy (kabile) budun (millet, halk) ve il (devlet) den oluşmuştur. 

        İlk Türk toplumlarında aileye büyük önem verilmiş, aile devletin temeli olarak kabul edilmiştir. Aile reisi olan babanın yöneticilik, koruyuculuk ve merhametli davranma gibi özellikleri devletle özdeşleştirilerek devlete devlet baba denilmiştir. Türklerde babaya ata, kang; anneye ana, ög diye hitap edilir, erkek çocuklara ogul, kız çocuklarına ise kız denilirdi. Ailenin her türlü faaliyetlerinde iş bölümüne gidilir; anne, ailede babadan hemen sonra gelirdi. Erkek evlatların yetişmesinde baba, kız evlatların yetişmesinde de anne ön plana çıkardı. Kadınlar sadece ev işleriyle uğraşmaz, ailenin bütün faaliyetlerine katılırlardı. Türklerde erkek çocuk, “Ocağı tüttürecek kişi” olarak görülürdü. 

       Evlenecek kıza, kelin (gelin), oğlana ise küdegü (güvey) denilirdi.  Türklerde tek eşlilik esastı ve genellikle akraba dışında biriyle evlilik tercih edilirdi. Evlenmede kız ile oğlan anlaşmış olsalar bile, arkucu veya savçı denen aracıların iki tarafı da ikna etmesinden sonra aile kızı isterdi. Evlenmede kızın rızası alınırdı. Bu rıza sembolik olarak kızın mendil vermesinden anlaşılırdı. Kızın rızası alındıktan sonra, kalın antlaşması ve söz kesimi hediyeleri ile birlikte nişan gerçekleşmiş olurdu. Gelin, baba evinden çıkarken en güzel giysisini (gelinlik) giyer, gelin başlığı takardı. Ayrıca gelinin yüzüne didek (duvak) örtülürdü. Gelin evden ayrılırken baba ocağına saygı gösterir, gelin indirmede saçı geleneği uygulanırdı.  Bu gelenekte gelinin atının kuyruğuna ve yelesine kımız serpilir, başına da buğday, darı ve para saçılırdı. 

       Türklerin yaşadığı coğrafya ve o bölgenin özelliklerinden kaynaklanan ağır hayat şartları, Türklerin inançlarının şekillenmesinde de etkili olmuştur. Yağmur, kar, fırtına ve şimşek gibi doğa olayları, Türkleri ister istemez hayatlarını etkileyen kudretin kaynağına yöneltmiştir. Gökyüzünün hayatlarında belirleyici bir rol oynadığını fark eden Türkler, Gök Tanrı inancına yönelmiş, bu inançta hem maddi bir gökyüzünden hem de yüce bir yaratıcının varlığından söz etmişlerdir. Türklerde ilk zamanlarda bile tek Tanrı inancı hâkim olmuştur. - Türkler Tanrı’yı eşi benzeri olmayan ve insanlara hükmeden yüce bir varlık olarak görmüşlerdir. Çünkü Türkler için Tanrı, aynı zamanda siyasi iktidarın da meşrutiyet kaynağıydı.  Gök Tanrı inancında din adamları diye ayrı bir sınıf yoktu. Yalnız mistik güçlerinin olduğuna inanılan ve adına kam denilen bilge insanlar vardı. 

        İlk Türk toplumunda can ve ruh kavramı tin sözüyle ifade edilmiştir.  Ölen kişi iyi biriyse uçmağ’a (cennet) gittiğine, kötü biriyse tamuğ’a (cehennem) gittiğine inanılırdı. Türklerde cenaze törenlerine yuğ denilirdi. 

     Eski Türkler hayvan eti, bitkiler ve tarım ürünleriyle beslenir, en çok da et tüketirlerdi. Bu yiyeceklerle birlikte sütlü darı, peynir, yoğurt, yağ vb. yemekler, konargöçer hayatın vazgeçilmez yiyecekleri arasında yer alırdı. Türkler üzümü çok sever, borluk adını verdikleri bahçelerde üzüm yetiştirirlerdi. İçecek olarak da kımız tercih edilirdi. 

        İlk Türk devletlerinde elbiseye, ton (don) denilirdi. Konargöçer hayatta giyim eşyaları genellikle kuzu, koyun, sığır ve tilki derisinden yapılırdı. Giyim eşyaları konusunda koyun, keçi ve deve yününden de yararlanılırdı. Türkler ayrıca bez dokur, giyecek için kendir yetiştirir, yünlü kumaş ve keçeden giyecek yaparlardı. Konargöçer yaşamda pantolon ve ceket önemli giysilerdendi. Türkler ayaklarına deriden yapılmış çizme veya çaruk (çarık) giyer, başlarına börk denilen şapka takarlardı.

Kaynak:ogm materyalden düzenlenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder