Azerbaycan'ın Sultaniye kentinde doğan Uluğ Bey'in doğum tarihi 22 Mart 1394 ölüm tarihi de 27 Ekim 1449'tur. Asıl adı Mīrzā Muhammed Ṭaragay bin Şāh Ruh olan Uluğ Bey, Timur İmparatorluğu'nun 4. sultanı olmasının yanı sıra Türk matematikçi, astronomi bilgini ve hükümdardır. Bugünkü Özbekistan'ın ve Orta Asya'nın en büyük şehirlerinden olan Semerkant'ta hükümdarlık yaptı. Timur Han tarafından sevilmesi nedeniyle önemli kişilere verilen "emîr-i kebîr"'in Türkçe karşılığı olan "Uluğ Bey" (Ulu Efendi) unvanıyla anılmaya başlandı. Kendisi 5 dil bilmektedir; Arapça, Farsça, Türkçe, Moğolca ve biraz da Çince.
Bir taraftan hükümdarlık yaparken diğer yandan ilim çalışmalarıyla uğraşmaya başladı. İlmî sohbetler, matematik ve astronomi konularında kendini eğiterek kendini geliştirmeye başladı. Bu dönemde önemli alimler Kadızade Rumî, Gıyaseddin Cemşid ve Ali Kuşçu ile çalışmalar yaptı. Semerkant yakınlarında rasathane (uzay gözlem evi) kurulmasını sağladı. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant'a çağırmıştır. Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiçbir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinin o dönemin Orta Asya'sında en önemli istasyon olduğu, dünyada da en önemli birkaç taneden biri olduğu düşünülmektedir.
Hükümdarlığı sırasında Timur İmparatorluğu kültürel olarak en yüksek noktaya ulaştı. Semerkant şehri bilim, sanat ve edebiyatın en parlak günlerini yaşadığı bir merkez haline geldi.
Otuz yıl civarı bir süre boyunca faaliyet gösteren rasathânede gerçekleştirilen gözlemlerin bir ürünü olarak ilk versiyonu 1437 civarında hazırlandığı kabul edilen Zîc-i Uluğ Bey, Nasîrüddîn Tûsî’nin yönetiminde hazırlanan Zîc-i İlhânî’de bulunan bazı hataları düzeltmiş, eksik hususları ikmal etmiş ve de uzun yıllar hem Müslüman coğrafyada hem de Avrupa’da kullanılmıştır. Eser, o döneme kadarki en dakik gözlem sonuçlarını ve hesaplamaları barındırmakta olup takvim ve kronoloji, trigonometri, küresel astronomi, gök cisimlerinin konumları ve de astroloji ile ilgili bilgi ve tablolar içermektedir. Eserin pek çok nüshası bugün muhtelif kütüphanelerde bulunmakta olup Ali Kuşçu, Mirim Çelebi ve Bircendî gibi isimlerce şerh edilmiştir. Abbas Vesim Efendi Zîc’e Türkçe bir şerh kaleme alarak çalışmasını Osmanlı Sultanı I. Mahmut’a sunmuştur. Rasathânedeki gözlemler sonucunda ayrıca ekliptik eğimi 23° 30'17" olarak hesaplanmış; Semerkant’ın enlemi 23° 30'17" olarak tespit edilmiş; pek çok gezegenin dış merkezli (eksantrik) ve episikl dairelerinin yarıçap değerleri yeniden elde edilmiş ve de Batlamyus’un kataloğunda yer alan 1000’den fazla yıldızın enlem ve boylamları doğrulanmış ya da düzeltilmiştir.
Uluğ Bey’in diğer eserleri ile ilgili malumat oldukça sınırlıdır. Cemşid el-Kâşî’nin Hâkânî Zîc’ine düştüğü derkenar notunda küresel astronomik hesaplamayla ilgili önemli bir açılım sergilediği kabul edilmiştir. Öte yandan Bircendî, pek çok nüshanın Kadızâde’ye atfettiği Risâle fî istihrâci ceybi derece vâhide bi aʿmâli müʿessese ʿalâ kavâʿid hisâbiyya ve hendesiyye ʿalâ tarîki Gıyâsiddîn el-Kâşî isimli eserin Uluğ Bey’e ait olduğunu söylemektedir. Risâle-i Uluğ Bey başlıklı eserin nüshaları bazı kütüphanelerde olup Zîc-i Uluğ Bey’in girişi olması muhtemeldir.
Öne Çıkan Eserleri
- Zîc-i Uluğ Bey: Uluğ Bey'in Astronomi Cetvelleri, çev. Mustafa Kaçar, Atilla Bir, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara 2012.
- Risâle fî İstihrâci Ceybi Derece Vâhide bi Aʿmâli Müʿessese ʿalâ Kavâʿidi Hisâbiyye ve Hendesiyye ʿalâ Tarîki Gıyâsiddîn el-Kâşî.
- Risâle-i Uluğ Bey.
Uluğ Bey Semerkant'ta bulunduğu süre içerisinde büyük âlimlerin yetişmesine de katkı sağlamıştır. Bu dönemde yetişen önemli ilim insanları Kadızade Rumi, Ali Kuşcu ve Gıyaseddin Cemşid, kendisinden ders alan ilim insanları arasındadır.
Uluğ Bey'in bilim dünyasındaki bu muazzam başarılarını hükümdarlığında da sağladığını söylemek doğru olmayabilir. Kısa süren yönetiminde güç birliği ve otorite tam olarak sağlanamadı. Vaktinin çoğunu bilim çalışmalarına harcıyordu. Diğer hükümdarların aksine halktan toplanan vergileri kumandanlarına ve çevresindekilere dağıtmayıp halkın yararına ve ilmî araştırmalara, medrese, kütüphane ve rasathâne yapımına harcamıştır. Bu da birçok kişi tarafından hoş karşılanmıyordu.
Uluğ Bey’in İslam entelektüel tarihine yaptığı en büyük katkı, Semerkant’ı hem ilmî hem de sanatsal anlamda önemli bir merkez haline getirmesidir. Onun döneminde Semerkant hem aklî hem de naklî ilimlerde temayüz etmiş şehirlerin başında geliyordu. Kadızâde-i Rûmî, Cemşid el-Kâşî ve Ali Kuşçu gibi dönemin meşhur matematikçi ve astronomları; İsmet-i Buhârî ve Çağatay şiirinin en önemli şairlerinden Sekkâkî gibi edipler onun himayesinde bulunmuşlardır. Yaptırdığı medreseler ve bu medreselerde okutulan eserler, sonraki dönemde Osmanlı, İran, Orta Asya ve Hindistan coğrafyalarında medrese eğitiminin çerçevesine tesir etmesi açısından kayda değerdir. Örneğin XV. Yüzyılın ilk çeyreğinde yaptırılan Semerkant Medresesi’nde dinî ilimlerle birlikte matematik bilimlerinin de okutulduğu ve bazı derslere Uluğ Bey’in kendisinin de iştirak ettiği bilinmektedir.
Bu sırada Uluğ Bey’in yanında yetişmiş olan Ebû Said Mirza Han da taht mücadelesine girdi. Bu kargaşalı ortamda oğlu Abdüllatif,hükümdar olunca oğlu Abdüllatif’in Herat’ı istemesine rağmen onu Belh valiliğine tayin etmesiyle aralarının açılması nedeniyle ona karşı ordu hazırladı. ile 1449 yılında Semerkant yakınlarında çarpışmak durumunda kalan Uluğ Bey yenildi . Hacca gitmek için izin istedi ve hacca giderken oğlunun kumandanların kışkırtmasıyla oğlunun müsaadesiyle 27 Ekim 1449 tarihinde suikastle öldürüldü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder