Dersimiz Tarih: Okuma Parçası
Okuma Parçası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Okuma Parçası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2020 Cuma

Avrupa'nın Salgınlar Tarihinden Bir Sayfa: Kara Ölüm /Büyük Veba Salgını

COVİD-19 Resmi Bilgi Portalı

Avrupa tarihi pek çok salgın görmüştür. Avrupa'da salgın hastalıkların Avrupa'ya her yeni nesille geri döndüğü düşünülür. Bunların arasında 1629-1631 yıllarında gerçekleşen İtalya salgını, Büyük Londra Salgını (1665-1666), Büyük Viyana Salgını (1679), Büyük Marsilya Salgını (1720-1722) ve son olarak da 1771 Moskova salgını bu salgınlardandır. Muhtemelen Avrupalı tarihçiler Avrupa Salgınlar Tarihi şeklinde araştırmalar da yapmışlardır. Bugün sizlere o salgınlar içinde belki en acımasızı olan Büyük Veba Salgınından bahsedeceğim.

15 Mart 2020 Pazar

Okuma Parçası Otto Von Bismarck

Bismarck

Bismarck, ordudan ayrılıp toprakla uğraşan Prusyalı eski bir subayın oğlu olarak dünyaya geldi(1815). Altı-oniki yaş arasını sıkı bir eğitim ve disiplinin uygulandığı yatılı okulda geçirdi. 1835 yılında hukuk eğitimini tamamladı. 1839 yılında annesinin ölümü üzerine Pomeranya’ya yerleşti. 1847 yılında Prusya eyalet meclisine seçildi. Daha sonra Frankfurt diyet meclisinde Prusya’yı temsil etti. Bir ara Petersburg ve Paris’te büyükelçilik yaptı.

13 Şubat 2020 Perşembe

Kırım Savaşı Geniş Anlatım Okuma Parçası

Savaşın sebepleri

Rusya, 1853 yılından itibaren Kavalalı Mehmet Ali Paşa bunalımı sırasında takip ettiği zayıf bir Osmanlı Devleti üzerinde etki alanı kurma politikasını bırakarak, bu devleti yıkma politikası takip etmeye başladı. Bunu gerçekleştirebilmek için de kutsal yerler sorununu kullandı.

2 Şubat 2020 Pazar

Okuma Parçası Süveyş Kanalı'nın Tarihi

1869 yılında 163 km. uzunluğunda ve 75-125 m. arasında değişen genişlikte açılan kanal adını,
Kızıldeniz’in kuzey kıyısında Mısır’ın önemli bir liman şehri olan ve tarihte Kulzüm adıyla bilinen eski şehrin güneyindeki Süveyş’ten (Suveys / Suez) alır. Süveyş daha çok, o civarda bulunan su kuyuları sebebiyle hacıların deniz yolculuğuna başlamadan önce konakladıkları bir yerdi (TSMA, nr. E. 3945).

5 Ocak 2020 Pazar

Okuma Parçası Yakut Tarihi

Türkler’in en eski boylarından biri olup kendilerine Saha adını vermektedirler. XVII. yüzyıldan beri Rus ve Avrupa literatüründe Yakutlar diye anılmakta, dolayısıyla onların yaşadığı bölgeye Yakutistan (Yakutya) denilmektedir. Ruslar’ın Sahalar için kullandığı Yakut adı Tunguzlar’ın onlara verdiği Yako adının +t ekiyle yapılmış çoğul halidir. Günümüzde burası Rusya Federasyonu içinde özerk bir cumhuriyettir. Yakutistan’dan başka Taymır, Evenki, Magadan, Sahalin ve bunların yöresinde de Yakutlar yaşamaktadır. Ayrıca Yakutlar’a bağlı Dolgan adlı bir topluluk vardır. Kuzey Yakutları ile Güney Yakutları arasında kültürel farklılıklar bulunmakta, kuzeydekiler daha çok avcı balıkçı bir hayat sürdürürken güneydekiler Tunguz ve Yukagirler’le benzer kültür özellikleri taşımaktadır.

25 Aralık 2019 Çarşamba

Okuma Parçası Montrö Boğazlar Sözleşmesi Tam Metin

Montrö Boğazlar Sözleşmesi /Montreux Straits Convention

Montreux Boğazlar Sözleşmesini (20 Temmuz 1936) tam metin olarak paylaşmak istedim.

YÖNETİM.

Yönetim kurallarına uygunsuz hareket edenlere derhal işlem uygulanacaktır. 

MADDE 1. Bagıtlı Yüksek Taraflar, Boğazlar'da denizden geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesini kabul ederler ve doğrularlar. Bu özgürlüğün kullanılışı bundan böyle işbu Sözleşme hükümleriyle düzenlenmiştir. 

22 Aralık 2019 Pazar

Okuma Parçası Akıl Sınırsız mıdır ?

1.Aklın sınırları vardır.
A. Her akıl yaşadığı zamana göre düşünür.
B. Her akıl sahibi yaşadığı mekana göre düşünür.
C. Her aklın bir kapasitesi vardır. Kapasitesi kadar düşünebilir.
D. Her aklın düşünmek için belli bir süresi vardır. Ancak o süre içinde düşünebilir.
E. Her aklın belli bir çalışma potansiyeli vardır. Ancak o çalışma potansiyeli kadar düşünebilir.

12 Şubat 2019 Salı

Okuma Parçası Kur'an-ı Kerim'in Yazılışı ve Kitap Haline Getirilmesi

Peygamber Efendimiz (asm) bir çok hadislerinde, kendinden sonra. özellikle dört halifeye ve genel olarak da sahabelerine uymayı emreder. Eğer Peygamber Efendimiz (asm) her konuda vasiyet etseydi, o zaman yeni olaylar karşısında "vasiyet olmadığı için yapamayız" gibi düşüncelerle çözümler üretilemezdi. Bu nedenle Halifelik ve Kur'an'ın toplanması gibi önemli konularda bile vasiyet edilmemiştir. Böyle çok önemli konularda bile ashabın çözüm yollarına uyulması, diğer konularda onların örnek alınacağına ayrıca bir delil olabilmiştir. Diğer taraftan bu ve buna benzer konularda ashabın çözüm yolu bulması, bundan sonra meydana gelecek olaylarda nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği de gösterilmiş olmaktadır.
O (asm), insanlığı kurtuluşa çağıran, karanlık dünyada yolları aydınlatan bir ziya ve nur mesabesinde idi. Bu görev için seçilerek ilahi bir terbiyeden geçmiş ve nihayet, kemal döneminde görevlerin en yücesi ile vazifelendirilmişti. Resulullah, görevinde son derece titizdi. Vahyi telakki ederken ve de sonraki davranışları bunu ortaya koyar. Mesela O (asm), vahiy hali vuku bulduğunda, bildirileni çabuk ezberleyip kalbine yerleştirmek için dilini hareket ettiriyor.(Kıyamet, 75/16) Gelen vahiyleri özel katiplerine kaydettiriyordu.
Kur’an-ı Kerim kırk iki vahiy katibi tarafından yazılmıştır. En meşhurları Mekke'de Abdullah b. Sa'd, Medine'de ise Übey ibni Kab'dır. Kur’an ayetleri kağıt, bez, deri parçaları, taş, tuğla, kürek kemikleri üzerine yazılmıştır. Her Ramazan ayında nazil olan vahiy pasajlarını (Kur'an-ı Kerim'i) baştan sona Cebrail (as)'e arz ediyordu. Karışıklığı önlemek için de gelen vahyin nereye konulacağını belirtiyordu. Peygamber Efendimiz (asm) hayatta olduğu sürece vahiy devam ettiğinden, Kur’an metni, iki kap arasında mushaf haline getirilemezdi. Böyle yapılmış olsaydı sık sık değişiklik yapmak, araya girecek birkaç ayeti yerleştirmek için, ikide bir çok sayıda yazılmış metni imha etmek mecburiyeti hasıl olacaktı. Diğer taraftan Kur’an metni birçok hafız tarafından ezberlenip devamlı surette okunuyor ve ashabın bir kısmının nezdinde yazılı nüshalar da bulunuyordu. Üstelik Hz. Peygamber (asm) gibi bir teminat mercii vardı. Bu yüzden metnin muhafazası konusunda endişeye sebep yoktu.
Ayrıca El-Hakim (Ö 405-1014) Müstedrek’inde “Kur’an metninin biraraya getirilmesi üç defa yapılıp, birincisi Resulullah’ın huzurunda olmuştur.” dedikten sonra, bu hükmüne esas teşkil eden şu hadisi, Zeyd İbn Sabit’den (Buhari ve Müslim’in rivayet şartlarını taşıyan bir senedle) nakleder. Zeyd diyor ki: “Biz, Hz. Peygamber’in huzurunda Kur’an’ı birtakım parçalardan telif ediyorduk (topluyorduk).” Beyhaki bu hadis hakkında: “Kanaatimce bundan maksad, birkaç ayrı defada indirilen ayet gruplarını, Hz.Peygamber’in nezaretinde sureler halinde derlemektir.”demektedir.
Şu halde vahyi tamamlanan sureleri Peygamberimiz (asm), mevcut en uygun malzemeye, birtakım sahifeler halinde temize çektirip muhafaza ediyordu. Peygamberimizin (asm) hayatında birçok sahabi Kur’an’ı hem hafızalarında hem de sahifelerinde toplamış bulunuyorlardı. O’nun ahirete irtihali üzerine Hz.Ali (ra) derhal evine kapanmış, “Kur’an’ı cemetmedikçe cuma namazına çıkmak hariç, ridamı giymemeye yemin ettim.” diyerek, sözünü yerine getirmiş, Kur’an’ı cemetmedikçe Hz. Ebu Bekir’e biat etmemişti.
KUR’AN’IN MUSHAF HALİNE GETİRİLMESİ:
Hz. Peygamber (asm)’in vefatından sonra ilahi rehber Kur’an metninin, ümmetin icmaından geçmek suretiyle, tek kelimesinden şüphe edilmeyecek tarzda; kıyamete kadar hiç kimsenin itiraz edemeyeceği tarzda toplanması gerekmişti. Zeyd İbn Sabit (ra) diyor ki:
“Yemame savaşında ashabın öldürülmesini müteakib, Hz. Ebu Bekir (ra) beni çağırttı. Yanına vardım. Hz.Ömer de orada idi. Ebu Bekir bana dedi ki:
'Ömer bana gelip dedi ki:
'Yemame ‘de Kur’an hafızları çok zayiat verdi. Bu gibi vakalarda hafızların ölmeleriyle Kur’an’ın birçoğunun zayi olmasından endişe ederim. Bana kalırsa Kur’an’ın cem edilmesi için bir emir çıkarman gerekir.'
Ben de Ömer’e şöyle cevap verdim:
“Resulullah’ın yapmadığı bir işi nasıl yapabilirsin?”,
Ömer:
“Vallahi bu hayırlı bir teşebbüstür." dedi.
Sonra bu iş üzerinde o kadar durdu ki, bana söyleye söyleye neticede Allah kalbime bu işi yatırdı, ben de onun görüşünü benimsedim.”
Zeyd devamla diyor ki: “Ebu Bekir bana dönüp şöyle dedi:
“Sen genç, dinç, zeki bir adamsın. Kimse ittiham edemez. Zaten Resulullah’ın da vahiy katibi idin. Kur’an metnini topla.”
Vallahi bir dağı yerinden nakletmemi isteselerdi, Kur’an’ı toplama mes’uliyeti kadar bana ağır gelmezdi. Neticede Kur’an’ı hurma dallarından, yassı taşlardan ve insanların hafızalarından derlemeye başladım.” (Buhari)
Kaynakların ittifakla bildirdiğine göre, Hz. Ebu Bekir (ra), Zeyd’e asla hafızasına güvenmemesini, her ayet için iki delil olmak üzere, iki şahıstan yazılı nüsha aramasını emretti. Bu iş için Zeyd, Hz.Ömer (ra)’in yardımını şart koşmuş, O da ciddi bir şekilde kendisine yardım etmiştir. Zeyd bizzat kendisi iyi bir hafız olduğu halde, kendisi gibi başka hafızlarla da yetinmeyip, her ayet hakkında mukabele görmüş iki yazılı şahid aramak gibi son derece titiz ve ilmi bir usul takib etmiştir. Bu şekilde Hz.Ebu Bekir (ra) devrinde biraraya getirilen sahifelere “el- Mushaf” denilmiştir.
HAFIZ SAYISI:
 Buhari’nin Es-Sahih’inde rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (asm) henüz hayatta iken meydana gelen ‘Bi’ru Maune’ olayında şehid olan ‘kurra’nın sayısı yetmiş kadardır. Hz. Peygamber (asm)'in vefatını takip eden yıl içinde meydana gelen dinden dönme olayları üzerine yapılan savaşlarda, Yemame’de şehid olan ‘kurra ve huffaz’ın sayısı da bazı alimlere göre 450-500 kadar bazılarına göre ise 700 kadardır.
Bir başka önemli nokta da Hz. Peygamber (asm) hayatta iken vahyin henüz son bulmamış olmasıdır. En son nazil olan birkaç sure veya ayet, bazı kimseler tarafından bilinmeyebilir. Hamidullah’a göre Peygamberimiz (asm) vefat ettiğinde 3.000 kişi Kur'an’ı ezbere biliyordu. Zeyd B. Sabit (ra)’in yazmış olduğu Kur'an ile Hz. Muhammed’e (sav) indirilen Kur'an arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü, Kur'an’ı herkes ezberliyor, ayrıca ezberlediklerini yazılı vesikalarla te’yid ediyorlardı. Her gün namazda okunan ve ona göre amel edilen şey nasıl unutulabilir? Kur'an ayetleri öyle ahenkli iniyordu ki, herkesin kolayca ezberleyebileceği kadar azar azar iniyordu
SON SÖZ
"Kur´ânı biz indirdik, biz. Onun koruyucuları da, şübhesiz ki, biziz."
                                 Hicr Suresi,9 .Ayet Meali