27 Mart 2020 Cuma

Avrupa'nın Salgınlar Tarihinden Bir Sayfa: Kara Ölüm /Büyük Veba Salgını

COVİD-19 Resmi Bilgi Portalı

Avrupa tarihi pek çok salgın görmüştür. Avrupa'da salgın hastalıkların Avrupa'ya her yeni nesille geri döndüğü düşünülür. Bunların arasında 1629-1631 yıllarında gerçekleşen İtalya salgını, Büyük Londra Salgını (1665-1666), Büyük Viyana Salgını (1679), Büyük Marsilya Salgını (1720-1722) ve son olarak da 1771 Moskova salgını bu salgınlardandır. Muhtemelen Avrupalı tarihçiler Avrupa Salgınlar Tarihi şeklinde araştırmalar da yapmışlardır. Bugün sizlere o salgınlar içinde belki en acımasızı olan Büyük Veba Salgınından bahsedeceğim.

Büyük Veba Salgını 1347-1351 yılları arasında Avrupa’da meydana gelmiştir. Özellikle bu salgının Avrupa'nın genel olarak fakir olduğu bir devrenin içinde olması etkilerini daha yıkıcı hale getirmiştir.
Kimler ölmedi ki bu salgında Aragon Kralı 4. Pedro ve eşi Leanor, İngiltere Kralı 3.Edward’ın kızı Jon’dur. Cnterbury’de de iki başpiskopos ve birçok tanınmış kişi.
SALGININ SEBEBİ
Tarihî kayıtlara göre bu salgında kasıklarda şişmeler meydana gelmekteydi. 19. yüzyılda Asya'da görülen veba hastalığında aynı belirti gözlemlendiği için 20. yy. başlarındaki araştırmacılar Kara Ölüm'ün Yersinia pestis adlı bakterinin yol açtığı, sıçan (Rattus rattus ) yardımıyla ve pireler tarafından taşınan aynı hastalık olduğuna hükmetmişlerdir. Ancak, kasıklardaki şişmeler başka hastalıkların da belirtisi olabildiği için Kara Ölüm'ün bir veba salgını olduğu kesin olmayıp bu salgının sebepleri hâlen araştırılmaktadır.
VEBANIN PANDEMİK HALİ
Veba, Çin ve Orta Asya’da başlamış buradan tüm dünyaya yayılmıştır. Veba’nın Avrupa’ya ulaşması Asya’lı tacirlerin Çin’den satın aldıkları vebalı kürkleri Avrupa’ya satması yoluyla bulaşmıştır. Gemide yaşayan pire ve farelerin de bu hastalığın yayılmasında etkili oldukları söylenmektedir. O sıralar Cengiz Han'ın Moğollarının reisi Canıbek, bir İtalyan toplumu olan Cenevizlilierin elindeki limanı kuşatmış ve kendi ölmüş vebalı adamlarını mancınıkla şehrin içine fırlatıp hastalığı İtalyan’lara bulaştırmıştır. İtalyanlara bulaşan vebayla ilk karşılan şehirler Cenova, Messina ve Venedik olmuştur. Sonrasında Veba Salgını, 1348 yılında Paris’e kadar gelmiş 1349’da ise Londra’yı etkisi altına almış İskoçya ve İskandinavya’dan sonra da başlangıcı olan tatarların yurduna tekrar ulaşmıştır. Floransa’da 90.000’den 45.000’i, Fransa’da 125.000, İngiltere de 1.000.000 kişi ve Venedik’de ise nüfusun %75 ‘i veba salgınından ölmüştür. Müslüman ülkelerde ise Avrupa'daki kadar yıkıcı bir etkiye sahip olmamıştır.
KARA ÖLÜMÜN SONUÇLARI
Salgın, yayılmaya başladıktan kısa bir süre sonra insanlarda piskolojik yıkım yaşatmıştır. Bununla birlikte salgından sonra insanların yönetime olan güvensizlikleri ve itaatsizlikleri artmış, sosyal aktiviteleri bitmiş, iletişim kopuklukları olmuş, birbirlerinden uzaklamasına sebebiyet vermiş, ürün ve işçi ücretlerinin artmasına neden olmuştur. Bu salgınla birlikte Dünya, hem ekonomik hem de psikolojik bir çöküşe şahit olmuştur. Hastalığın en çok Batı’da ilerlemesinin sebebi ise hem kıtlık döneminden çıkılmış olması hem de o dönemde batıdaki insanların çok fazla yıkanmıyor olmasıdır. Sokakların insan pisliği ve çöplerle dolu oluşu hastalığın bölgede yayılmasını kolaylaştırmıştır. Avrupa’da yaşanılmış olan kıtlık insanlara uzun süre zorluklar yaşatmış ve bakımsız kalmalarına sebep olmuştur. Salgının kıtlıktan hemen sonra yaşanması Avrupa’nın nüfusunun yarısını yok etmiş ve Avrupa kendini 150-200 yıl kadar sonra ancak toparlayabilmiştir.

Veba Maskesi
Kirli havanın veba salgınını yaydığı düşünülmüş ve bu kirli havanın tütsü yakılıp güzel kokmasıyla geçeceği düşüncesi hakim olmuştur. O zamanlar insanlar, derileri hava almazsa hastalığın kendilerine bulaşmayacağına inanmış ve bu nedenle uzun süre banyo yapmamış, yıkanmamışlardır. Bu süre zarfında, bir sürü insan vebayı getirdiği gerekçesiyle suçlanmış ve bu insanların hayatlarına son verilmiştir. Bunlardan en acımasızları Yahudi karşıtlarıdır. Yahudileri su kuyularına zehir kattıkları iddasıyla canlı canlı yakmışlardır. Birçok günahsız kadın ve erkek; cadılık, büyücülük suçlarından canlı canlı yakılarak, suda boğularak öldürülmüştür. Bölgedeki dilenciler, çingeneler ve daha birçok kişi hem canından hem yurtlarından olmuşlardır. O dönemde cadılara yardım ettiği gerekçesiyle sadece insanlar değil bölgelerdeki kediler toplanılmış ve öldürülmüştür. Kedilerin öldürülmesi, kedilerin salgını yayan fareleri avlamasına olanak vermemiştir. Bu sebeple farelerin sayısı artmış ve salgın daha da hızlanmıştır. Salgın, zaman zaman azalmış fakat birçok farklı türlerde tekrar kendini göstermiştir. Hatta Osmanlı döneminde birçok türk şehri birçok veba türüyle karşılaşmıştır. Vebadan Macaristan, Rusya gibi nüfusu az olana ülkeler çok fazla etkilenmemiştir. Avrupa'da en az 25 milyon kişi hayatını kaybetmiştir. Bu dönemde İslam ülkeleri ise bu salgından pek etkilenmemiştir. Bunun temel sebebiyse Müslümanların "temizlik imandandır" anlayışıyla temizliğe büyük önem vermesi, dönemin Avrupası'nın ise temizlikten oldukça uzak olmasıdır.
Roma Katolik Kilisesi bu salgında pek çok katoliğin ölmesiyle nüfus açısından büyük bir darbe almıştır. Diğer taraftan kilisenin insanların ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalması Katolik Hristiyanlığa olan güvenin sarsılmasına neden olmuştur.
Avrupa'da daha önce 40-45 olan ortalama yaşam süresi, 20 yaşın altına düşerken, nüfusun eski düzeyine gelmesi için yaklaşık altı kuşak geçmesi gerekti. Şehirlerin büyük kısmı bir daha ayağa kalkamadı. Çiftlikler ve köylerin bazılarında tek bir kişi bile hayatta kalamadığından sahipsiz toprak sayısı artarken, serbest kalan serfler şehirlere akın etti, Ücretli işçilik ortaya çıktı. Kırsal alanda işgücünün azalması sonucu feodal beyler serflerini serbest bırakmaktan vazgeçtiler, hatta onları daha ağır şartlarda çalıştırmaya çalıştılar. Bu ağır tedbirlerin neden olduğu 1358’de Fransa’da ortaya çıkan Jacquerie hareketi, 1381’de İngiltere’de patlak veren köylü ayaklanması, 1395’te İspanya’da yaşanan Katalonya ayaklanması ve Almanya’daki bir dizi köylü ayaklanması, feodalitenin eski gücünü kaybetmesinde diğer etkenler yanında önemli bir rol oynadı.
Edebiyata etkileri pek çok roman ve öyküde görülmekle birlikte en açık yansıması Günlük yaşamın belirsizliği insanları o günü yaşamaya itmesinin işlendiği Giovanni Boccaccio'nun 1353'de yazdığı Decameron adlı eseridir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder