Dersimiz Tarih: Siyasî Alandaki İnkılâplar

21 Mart 2017 Salı

Siyasî Alandaki İnkılâplar



Atatürk İnkılâplarının Amaçları

1.Türkiye’yi muâsır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartma
2.Modern Avrupa devletleri ile Türkiye’yi bütünleştirmek
3.Osmanlı Devleti’nden kalmış ve halkın ihtiyaçlarına cevap vermeyen müesseselerin yerine çağdaş müesseseler kurmak
4.Türkiye’de milli egemenlik ilkesini yerleştirmek

1.TBMM'nin açılması



İlk TBMM’de, “Meclis’in üstünde bir güç yoktur” ilkesi kabul edilerek, saltanatın varlığı fiilen yok sayılmış; fakat, ortam uygun olmadığı için padişahın varlığına dokunulmamıştı. Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra saltanat kaldırıldı.Saltanatın kaldırılmasıyla, padişahın varlığından kaynaklanan sorunlar çözümlendi. Fakat, devlet başkanının olmayışı ve rejimin adının konmamış olması sorunlara yol açmaktaydı. Bu sorunları aşarak yenilik sürecini hızlandırmak gerekiyordu.

2.Seçimlerin Yenilenmesi:
İlk TBMM, olağanüstü koşullarda kurulduğu için yeniliklere elverişli bir yapıda değildi. Lozan görüşmeleri sürerken, Meclis’te siyasi birliği sağlamak ve yenilik taraftarı bir kadro kurmak üzere seçimlerin yenilenmesi kararlaştırıldı. M. Kemal, eski Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk üyeleriyle Halk Fırkası’nı Cumhuriyet tarihinin ilk siyasi partisi olan Halk Fırkası’yla seçimlere girdi. 11 Ağustos 1923’te ikinci TBMM açıldı.İkinci TBMM döneminde; Lozan Antlaşması resmen onaylandı. İstanbul İtilaf Devletleri’nden devralındı. Ankara başkent yapıldı. İkinci TBMM bir “İnkılap Meclisi” şeklinde görev yaptı. 1 Ekim 1927’ye kadar çalışmalarını sürdürdü.

3.Cumhuriyetin İlanı:

“Milli egemenliğe” dayalı “bağımsız” bir devlet kurma düşüncesi ilk kez Amasya Genelgesi ile dile getirilmiş; bu düşünce, Erzurum ve Sivas kongreleriyle ulusal karar haline dönüştürülmüştü. TBMM’nin açılmasıyla fiilen “milli egemenliğe dayalı bir devlet” kurulmuş; 1921 Anayasası ile bu durum anayasal bir hüviyete kavuşmuştu. Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla ulusal bağımsızlık ilkesi gerçekleşmiş; şimdi sıra yeni Türk devletinin kurulduğunun resmen ilan edilmesine gelmişti.Yönetim şeklinin belirsizliği, bir devlet başkanının olmayışı ve Meclis Hükümeti sisteminin işlemez hale gelmesi bir hükümet bunalımına neden oldu. Yürütme işleri aksadı. M. Kemal, hükümet bunalımını aşmak üzere Meclis’e bir önerge verdi:Türk devletinin yönetim şekli cumhuriyettir.TBMM ilk cumhurbaşkanını seçecektir.Cumhurbaşkanı, Meclis üyeleri arasından bir başbakan tayin edecektir.Başbakan, kabinesini (hükümetini) kuracak; kabine güvenoyu alırsa çalışmaya başlayacaktır.Meclis, hükümet çalışmalarını denetleyecektir.29 Ekim 1923’te anayasa değişikliği yapılarak M. Kemal’in önergesi kabul edildi. Cumhuriyet idaresine geçildi. M. Kemal Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhuriyetin ilk hükümetini İsmet İnönü kurdu. Meclis başkanlığına ise Fethi (Okyar) Bey getirildi.

Sonuç:

Yönetim şekli resmen belirlenerek devlet başkanlığı sorunu çözümlendi.Demokrasi doğrultusunda en önemli adım atıldı.Rejim tartışmaları büyük ölçüde sona erdi.Meclis Hükümeti sisteminden Kabine sistemine geçildi. Yürütme işleri kolaylaştı.

4.Halifeliğin Kaldırılması:

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte halifeliğin hiçbir misyon ve görevi kalmadı. Fakat, eski düzen yanlıları açısından halife bir nevi devlet başkanıydı. Bunlar, halifenin varlığından güç ve destek alarak, devlet idaresinde etkin olmak istiyorlardı. Halife Abdülmecid de devlet başkanı gibi davranıyordu.Halifelik kurumu laik devlet düzeninin kurulması önünde en büyük engeldi. Millet egemenliğine dayalı bir rejimde halifeliğin yeri yoktu. M. Kemal, ordunun da desteğini alarak, halifeliğin kaldırılması doğrultusunda Meclis’e bir önerge verdi. TBMM 3 Mart 1924’te kabul ettiği bir yasayla halifeliği kaldırdı. Aynı gün, Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edildi. Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti kaldırılarak Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Ayrıca Erkan-ı Harbiye Vekaleti kaldırılarak Genel Kurmay Başkanlığı kuruldu.

Sonuç:

Laik düzene geçişte en önemli adım atıldı.İnkılaplara elverişli bir ortam hazırlandı.Eski düzen yanlılarının önemli bir güç kaynağı ortadan kaldırıldı.Avrupa ile aynı prensiplerde buluşuldu.Milli devlet ilkesi tam anlamıyla gerçekleştirildi.1924 Anayasası:1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) olağanüstü şartlarda hazırlanmıştı. Cumhuriyet idaresinin tüm kurumlarıyla oturtulmasına elverişli nitelikte değildi. Bu nedenle, yeni devlet düzenine uygun bir anayasanın hazırlanması ihtiyacı duyuldu. 1921 Anayasası “milli egemenlik, tek meclis, güçler birliği, meclisin üstünlüğü” ilkelerine dayanmaktaydı. Bu ilkeler 1924 Anayasası’nda da yer almakla birlikte, sosyal hukuk devleti ilkesi doğrultusunda yeni bazı düzenlemeler de yapıldı.



Temel Maddeler:

Türkiye bir Cumhuriyettir. Devletin dili Türkçe, başkenti Ankara, dini İslam’dır.Türkiye Cumhuriyeti TBMM tarafından idare olunur. (Meclisin üstünlüğü)Egemenlik millete aittir. (Milli egemenlik)Milletin tek temsilcisi TBMM’dir. (Tek meclis)TBMM yasama ve yürütme işlerine bakar; gerektiğinde yargı yetkisini de kullanır. (Güçler Birliği ilkesi biraz sınırlandırılmıştır.)Milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimleri dört yılda bir yapılır.Seçimler iki derecelidir.Her 40 bin seçmen için bir milletvekili seçilir.Seçmen yaşı 18, seçilme yaşı 30’dur.Yasama yetkisi meclise, yürütme yetkisi hükümete aittir.Hükümet, güvenoyu almak zorundadır.Meclis, hükümeti denetler.Kanun önünde herkes eşittir.Bakanları, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyelerini yargılamak üzere Yüce Divan kurulur.İlköğretim herkes için zorunludur.

Değişiklik:

Seçmen yaşı 22’ye çıkarıldı.Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.Laikliğe aykırı hükümler çıkarıldı.Atatürk ilkeleri anayasaya alındı.Tek dereceli seçim sistemi benimsendi.1961’e kadar yürürlükte kaldı.

5.Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri:

Demokratik bir devlet düzeni “bağımsızlık, milli egemenlik, eşitlik, seçme-seçilme özgürlüğü, kişi haklarına saygı, düşünce özgürlüğü, siyasi örgütlenme hakkı ve çoğulculuk” ilkelerine bağlı kalınarak kurulabilir. Tam demokrasilerde, hangi siyasi düşüncede olursa olsun, herkesin kendi görüşü doğrultusunda örgütlenerek seçimlere ve yönetime katılma hakkı vardır.

A.Halk Fırkası:

İlk TBMM’de siyasi partilerin varlığına izin verilmemişti. Lozan Görüşmeleri devam ederken, hem TBMM içinde siyasi birliği sağlamak, hem de yeniliklere elverişli bir meclis kurmak üzere seçime gidildi. M. Kemal, kendisini destekleyen Müdafaa-i Hukuk mensuplarıyla birlikte Halk Fırkası’nı Fırka, cumhuriyetin ilanından sonra Cumhuriyet Halk Partisi adını aldı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi partisidir.Tüm inkılaplar bu partinin programı çerçevesinde gerçekleştirilmiştir.

B. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası:

Cumhuriyetin ilanından sonra bazı komutanlar, eski alışkanlıklarını terk etmedikleri, inkılaplara şüphe ve tereddütle baktıkları ve eski düzene olan bağlılıklarını sürdürdükleri için, muhalefete yöneldiler. Yenilik taraftarı kadroya karşı örgütlenerek bir parti kurdular (1924). Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele ve Adnan Adıvar’ın kurduğu partiye ittihatçılar ve saltanat yanlıları da katıldı.



İlk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, milli egemenlikten yana, özgürlükçü ve merkeziyetçi bir yapıdaydı. Ekonomide ise liberal bir politika izlemekteydi. Parti programında “Partimiz dini inançlara saygılıdır” ibaresine yer verildiği için, kısa sürede eski düzen yanlılarının desteğini sağladı. Musul’u ellerinde tutmak isteyen İngilizler de partiye sızmaya çalıştılar. Parti, Şeyh Said ayaklanmasından sonra, ayaklanmada rolü bulunduğu gerekçesiyle, Takrir-i Sükun Kanunu’na dayanılarak kapatıldı (1925).

C.Serbest Cumhuriyet Fırkası:

1929 dünya ekonomi bunalımı Türkiye’yi de etkilemişti. Ekonomik krizin en az zararla atlatılabilmesi için hükümetin denetlenmesi Bunun için muhalefete ihtiyaç vardı. M. Kemal’in isteği üzerine, Ali Fethi Bey, Cumhuriyet’e ve yeniliklere bağlı kalmak şartıyla bir parti kurdu. Parti, ekonomide liberalizmi savunmaktaydı. Kısa sürede yenilik karşıtlarının bir sığınağı haline geldiği için, Fethi Bey partisini kapattı (18 Aralık 1930).

6.Ordunun Siyasetten Ayrılması:

Kurtuluş Savaşı’nın kritik günlerinde komutanlık ve milletvekilliği görevleri aynı kişide birleşebiliyordu. Komutanların muhalif bir parti kurmalarından sonra, M. Kemal, kendisine karşı bir harekete girişilebileceğini düşünerek ordu ile siyaseti birbirinden ayırmak üzere TBMM’ye bir önerge verdi. Buna göre komutanlar ya milletvekilliğini ya da askeri hizmeti tercih edeceklerdi. Muhalif komutanlar, yeniliklere karşı mücadele edebilmek için Meclis’te kalmayı tercih ettiler. M. Kemal ise, kendisine yakın kişilerden ordunun başına geçmelerini istedi. Böylece orduyu bütünüyle kendisine bağladı.

Not: Ordu ile siyasetin birbirinden ayrılması demokratik devlet düzeninin bir gereğidir.

7.Şeyh Said Ayaklanması:

Laik devlet düzenine karşı Elazığ, Muş, Bingöl ve Diyarbakır yöresinde çıktı (13 Şubat 1925). İsmet İnönü, Doğu ve Güney’de kısmi seferberlik ilan ederek isyanı dağıttı. Bir yaklaşıma göre isyan, güneyde tampon bir devlet kurmak isteyen İngiltere tarafından çıkarılmış; isyanla uğraşıldığı için, Musul İngiltere’nin denetimindeki Irak’a bırakılmıştır.

Sonuç:
Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı.İstiklal Mahkemeleri kuruldu.Şeyh Said ve taraftarları idam edildi.Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı.Çok partili hayata geçiş bir süre gecikti.Laik devlet düzeni güvenceye alındı.Musul sorunu aleyhte çözümlendi.Tekke ve zaviyeler kapatıldı.

Takrir-i Sükun Kanunu ile rejimi eleştirmek yasaklanmış, isyancılar cezalandırılmış, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi kapatılmış, inkılaplara ortam hazırlanmıştır.

8.Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi:

Kemal’e karşı olanlar bir suikast girişiminde bulundular (16 Haziran 1926). Fakat, ihbar üzerine suikast girişimi sonuçsuz kaldı. Yeniden İstiklal Mahkemesi kuruldu. Eski maliye bakanı Cavit Bey ve bazı kişiler idam edildi. Kazım Karabekir de tutuklandı; fakat, suçsuz olduğu anlaşılınca serbest bırakıldı.

9. Menemen Olayı:

Derviş Mehmed ve birkaç arkadaşı, laik devlet düzenine karşı Menemen’de isyana teşebbüs ettiler. Askeri mahkeme isyancıları cezalandırdı.
Not: Serbest Cumhuriyet Fırkası tecrübesi ve Menemen Olayı’nın, demokratik düzene geçiş için halkın henüz yeterince olgunlaşmadığını açığa çıkardığı kabul edilmektedir. Bu yaklaşıma göre, yeniliklerin benimsetilmesi ve halkın olgunlaştırılması için bir süre daha tek partili düzen sürdürülmüştür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder