Osmanlı Devleti’nde Klasik Dönem Hukuk Sistemi
Osmanlı Devleti de kamu nizamını korumak için kendisinden önceki Türk ve İslam devletlerinden birçok kurumu ve hukuki yapıyı örnek almıştır. Türk İslam devletlerinden miras aldığı hukuki yapı üzerinde çağın ihtiyaçlarına göre değişiklik yapmayı ve bu hukuki yapıya yeni şeyler katmayı ihmal etmemiştir.
Osmanlı hukuku üç ana temel üzerine kurulmuştur. Örfî Hukuk, İslam Hukuku, Fethedilen Bölgelerde Önceden Uygulanan Kanunlar .Devleti yönetenler, İslam dininin toplum düzeni ve fertler arasındaki ilişkiler konusunda koyduğu emir ve yasaklardan oluşan şerî hukuka önem vermişlerdir. Şerî hukukun dışında kalan konularda ise önceki Türk devletlerindeki hukuk uygulamaları ile padişahın emir ve fermanlarından oluşan örfî hukuku kullanmışlardır.
Osmanlı Devleti’nde hukukun düzenlenmesi yetkisi padişaha aitti. İslam hukukunun temel prensiplerine aykırı olmamak şartıyla padişah idari, askerî ve mali konularda kanun koyabilirdi. Şeyhülislam, kadıasker, ulema ve nişancı, kanun koyma konusunda padişaha yardımcı olurdu. Örfî hukukun yazılı kaynağı olan kanunnâmelerde geleneksel hukuk kurallarına geniş yer verilmiş olmasına rağmen, herhangi bir konuda ilk olarak şerî hukuk kuralları dikkate alınmıştır.
Osmanlı hukuk anlayışında örfî hukuk ile şerî hukuk birbirini tamamlayarak devam etmiştir. II. Murat Dönemi’nde örfî hukuk devlet teşkilatına tam olarak yerleşmiştir. Osmanlı Devleti’nde çeşitli konularda hazırlanan kanun ve nizamlara kanunnâme denilmiş, Osmanlı Devleti’ndeki ilk kanunnâmeyi de Fatih Sultan Mehmet hazırlatmıştır. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın da kendi isimleriyle anılan kanunnâmeleri vardır. Osmanlı Devleti’nde kanunnâmeler padişahın fermanı üzerine nişancı tarafından hazırlanırdı. Hazırlanan bu kanunnâme sadrazamın başkanlığında toplanan Divan-ı Hümayun’da görüşülürdü. Divan-ı Hümayun’da son şekli verilen kanunnâme padişaha arz edilir ve padişahın onayından sonra nişancı tarafından mühimme defterlerine kaydedilerek yürürlüğe girerdi.
Osmanlı Devleti’nde Kanunnâmeler
Umumî Kanunnâmeler (Ülke genelinde uygulanan padişahın emir ve fermanları)
● Kanunnâme-i Âli Osman: İdari işlerde ihtiyaçlara cevap vermek için ferman veya beratlar şeklinde yayınlanır, valiler ve kadılar tarafından uygulanırdı.
● Teşkilat Kanunnâmeleri: Sarayın protokol anlayışıyla ilgili gelenek ve kanunları içerir, hükûmetin yetkilerini belirler, rütbe, atama ve emeklilik işlerini düzenlerdi. Hususi Kanunnâmeler (Belli konularda yayınlanan hukukî düzenlemeler)
● Özel Askerî Gruplara Ait Kanunnâmeler: Askerî meselelerle ilgili çıkarılan kanunnâmelerdir.
● İktisadî Gruplara Ait Özel Kanunnâmeler: Çiftçiler, esnaflar ve pazar yerlerine yönelik hazırlanmış kanunnâmelerdir.
● Sosyal Gruplara Ait Hususî Kanunnâmeler: İlmiye kanunnâmeleri ile savaşlarda esir alınıp istihdam edilen ortakçı statüsünde olanlarla ilgili kanunnâmelerdir.
Ferman, Berat ve Yasaknâmeler
● Ferman: Padişahın yazılı emirleridir.
● Beratlar: Bir tayin işlemini veya birine vazife verildiğini gösteren ve üzerinde padişah tuğrası bulunan belgelerdir.
● Yasaknâmeler: Osmanlı Devleti’nde kanunlarla belirlenen idari, askerî ve mali konulardaki yasakların çiğnenmesi hâlinde uygulanan cezaî hükümlerdir.
Sancak Kanunnâmeleri
● Sancak ve eyaletlerin mahallî şartları dikkate alınarak hazırlanan kanunnâmelerdir.
● Buralardan elde edilen gelirler, bölgelerin şartları dikkate alınarak düzenlenmiştir.
● Bu kanunnâmeler ile reaya ve tımar sahipleri arasındaki anlaşmazlıklar düzenlenmiştir. Mirî Arazi, Ve Tımar Nizamına Ait Kanunlar
● Devlete ait (mirî) arazilerin kullanımı için hazırlanan kanunnâmelerdir.
Adaletnâmeler
● Devlet otoritesini temsil edenlerin halka karşı bu otoriteyi kötü kullanmaları ve hak ve adalete aykırı davranmaları hâlinde, görevlilerin bu davranışlarını olağanüstü tedbirlerle yasaklayan genel özellikteki padişah fermanlarıdır.
Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemlerinde Hukuk
II. Mahmut Dönemi’nde başlatılan yenilikler Tanzimat Dönemi’nde de devam etmiştir. Tanzimat Fermanı ile Osmanlı tarihinde ilk kez bir padişah, kendi haklarını kanun ile sınırlandırmıştır. Bu fermanda bütün vatandaşların can, mal ve ırz güvenliğinin sağlanacağı, vergi ve askerlik işlerinde adaletli olunacağı belirtilmiştir.
Tanzimat Dönemi’nde ilk kanunlaşma hareketi, 1840 yılında çıkarılan ceza kanunuyla olmuştur. Bu dönemde Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’nin üyeleri artırılarak bu kurum devletin yasama ve yargı organı şekline dönüştürülmüştür. Bu meclisin nizamnâmeleri ve talimatları düzenlemek gibi bazı yetkileri, 1854’te Meclis-i Âli-i Tanzimat’a bırakılmıştır. Bu iki meclis 1861 yılında birleştirilmiş ve adına Meclis-i Ahkâmı Adliye denilmiştir. 1868 yılında bu kurullar yeniden değiştirilerek bunların yerine Divan-ı Ahkam-ı Adliye ve Şûra-yı Devlet isminde iki ayrı üst kurul oluşturulmuştur.
Şûra-yı Devlet Danıştay’ın, Divan-ı Ahkam-ı Adliye ise Yargıtay’ın temelini oluşturmuştur. Şûra-yı Devlet, Kanun-i Esasi’nin (1876) ilan edilmesiyle yasama görevini Meclis-i Umumiye’ye bırakmıştır. - Meclis-i Umumiye ise Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan’dan oluşmuştur.
Tanzimat’ın son döneminde başlayan Mecelle (Medeni Kanun) çalışmaları, Meşrutiyet Dönemi’nde yürürlüğe girmiştir. 1878’de yayınlanan Hukuk Mekteb-i Nizamnâmesi’nden sonra, 1880 yılında Mekteb-i Hukuk açıldı. Aynı tarihte Usul-i Muhakemât-ı Cezâiyye (Ceza Kanunu) ve 1881’de de Usul-i Muhakemât-ı Hukukiyye (Usûl Mahkemeleri Kanunu) yürürlüğe girdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder