Dersimiz Tarih: Peygamberler Tarihi
Peygamberler Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Peygamberler Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Eylül 2024 Çarşamba

Hz. Nuh(A. S.) 'un Hayatı

 Hazreti Nuh'un (a.s.)Hayatı

NÛH

نوح

Büyük peygamberler arasında sayılan, kendisine inanmayan kavmi tûfan ile helâk edilen peygamber.

Müellif: ÖMER FARUK HARMAN

Adı İbrânîce’de Nôah, Yunanca’da Nôe şeklindedir. Tevrat’a göre babası Lamek, “Rabbin lânetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak” diyerek (Tekvîn, 5/29) oğluna Nûh adını vermiştir. Nûh’un ilk defa üzüm yetiştirip şarap yaptığı ve şarabın da insanı rahatlatması sebebiyle, ona ad olarak verilen bu kelimenin İbrânîce’de “dinlenmek, sükûnet bulmak, rahatlamak” anlamına gelen niham kökünden türediği ifade edilmekle birlikte bunun gerçek dışı bir açıklama olduğu belirtilmektedir. Diğer taraftan Nûh’un, tûfan hadisesinin Sumer ve Bâbil versiyonlarındaki kahramanlarıyla aynı kişi olduğu da söylenmektedir. Buna göre Sumer tûfan kahramanına ölümsüzlüğü elde ettiği için “ömrü uzun olan” mânasında Ziusudra adının verildiği, tûfan olayının Bâbil versiyonundaki kahramanın adı olan Ut-napiştim’in “hayatı yaşayan” anlamında olduğu, Nûh kelimesinin de benzer bir anlam ifade ettiği belirtilmekte; Habeş dilinde nâha kelimesinden türeyen Nûh’un “uzun zaman” mânasına geldiği ve “ömrü uzun” anlamında kullanıldığı söylenmektedir (DBS, I, 750, 758). Öte yandan Nûh’un, tûfanın Hurri versiyonundaki kahramanın adı olan Na-ah-ma-su-le-el kelimesinin kısaltılmış şekli olduğu veya Akkadca nâh kelimesinden geldiği de ifade edilmektedir (IDB, III, 555-556; EJd., XII, 1193; Catholicisme, IX, 1308).

15 Mart 2018 Perşembe

OKUMA PARÇASI SASANİLERİN YEMEN VALİSİ VE PEYGAMBER EFENDİMİZ


Hicretin 7. senesi, Muharrem ayı. (Milâdî 628.)

Hükümdarları, İslâma dâvet kararı alan Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Ashabdan Abdullah bin Huzâfe`yi de İran Kisrâsı Perviz İbni Hürmüz`e elçi olarak gönderdi.

İran`a varıp, saraya kabul edilen Hz. Abdullah bin Huzâfe, Peygamberimizin İslâma dâvet mektubunu bizzat Kisrâ Perviz`in eline teslim etti. Kisrâ mektubu kâtibine okuttu:

"Bismillahirrahmanirrahim!"Allah Resûlü Muhammed`den, Farsların büyüğü Kisrâ`ya!"
Bu hitap, Kisrâyı son derece hiddetlendirdi. Mektubun devamının okunmasına müsaade etmeden ve muhtevâsını öğrenmeden, "Şuna bak! Benim kulum, kölem olan kişi [Hâşâ> kalkıyor da bana mektup yazıyor" diyerek Hz. Resûlullahın mübârek mektubunu alıp küstahça yırttı.
Sonra da haddini aşarak elçi Abdullah bin Huzâfe`ye şöyle çıkıştı:
"Mülk ve saltanat bana mahsustur. Benim bu hususta ne yenilgiye uğramaktan, ne de bana ortak çıkacağından dolayı asla endişem ve korkum yoktur!
"Firavun, İsrailoğullarına hakim olmuştu. Siz onlardan daha güçlü değilsiniz. Sizi derhal hâkimiyetim altına almaya engel olacak ne var? Ben Firavundan daha iyi ve güçlüyümdür"1

diye hitap etti ve onu adamları vasıtasıyla dışarıya çıkarttırdı.


Abdullah bin Huzâfe`nin Medine`ye Dönüşü

Hz. Abdullah bin Huzâfe, Peygamber Efendimizin İslâma dâvet mektubunu Kisrâya vermekle vazifesini yerine getirmişti. Bu sebeple, saraydan çıkartılır çıkartılmaz hemen bineğine atlayarak Medine yolunu tuttu.

O sırada Kisrânın öfkesi bir nebze dinmiş olacak ki, onu bulup getirmelerini adamlarına emretti. Ancak, Hz. Abdullah çoktan oradan uzaklaşmıştı.
Medine`ye gelen Hz. Abdullah, Peygamberimizin huzuruna çıktı. Olup bitenleri haber verdi. Peygamberimiz ellerini kaldırarak Kisrâya şöyle beddua etti:
"Yâ Rabbi! Nasıl o benim mektubumu parçaladı, Sen de onu ve onun mülkünü parçala!"2
Bu bedduanın tesiriyledir ki, Kisrâ Perviz`in oğlu Şireveyh hançer ile onu parçaladı. Sa`d İbni Ebî Vakkas Hazretleri ise, İran saltanatını param parça etti. Sasaniye devletinin hiçbir yerde şevketi kalmadı.



Peygamberimizin Gönderdiği Mektup

Resûl-i Ekrem Efendimizin İran Kisrâsı Hüsrev Perviz`e gönderdiği İslâma dâvet mektubunun tam metni şu meâldeydi:

"Bismillahirrahmanirrahim! Allah`ın Resûlü Muhammed`den, Farsların Büyüğü Kisrâ`ya!
"Doğru yolda gidenlere, Allah`a ve Peygamberine iman edenlere, bir Allah`tan başka ilah olmadığına, Onun hiçbir ortağı da bulunmadığına ve Muhammed`in Onun kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet edenlere selâm olsun!
"Ben, seni İslâma dâvet ediyorum.
"Çünkü ben; Bütün insanlara `hayatı olan kişilere (gelecek tehlikeleri) haber vermek ve kâfirlere o söz hak olmak için (azap sözü gerçekleşmesi için)` peygamber olarak gönderildim.
"Müslüman ol ki, selâmete eresin! Eğer, dâvetimden yüz çevirirsen, mecusî kavminin günahı senin boynuna olsun!"3



Kisranın Yemen Valisine Emri

Kisrâ, Efendimizin mübârek mektubunu yırtmakla da hiddet ve hırsını dindirememişti. Yemen valisi Bazan`a şu emri verdi:

"Duyduğuma göre, Kureyşten biri ortaya çıkmış, peygamberlik dâva ediyormuş. Sen güçlü kuvvetli adamlarından ikisini gönder. Onu bağlayıp getirsinler."4
Vali Bazan emri yerine getirmekte gecikmedi. Peygamber Efendimize iki kişi gönderdi. Ellerine de, Efendimizin gidip Kisrâya teslim olmasını emreden bir mektup verdi.
Babeveyh ve Hurre Husre adındaki bu adamlar Medine`ye gelerek Resûl-i Ekrem Efendimizin huzuruna çıktılar. Babeveyh, Efendimize hitaben şöyle dedi:
"Kisrâ, vali Bazan`a yazı yazıp seni kendisine götürmek üzere sana adam göndermesini emretti. Bazan da, beni sana gönderdi. Eğer, benimle gelirsen Yemen valisi, Kisrâ`ya senin lehinde mektup yazar, seni bağışlatır.
"Eğer, benimle gelmekten çekinirsen, Kisrâ seni de, kavmini de yok eder, memleketini de yıkar."5 Sonra da Bazan`ın mektubunu verdi.
Resûl-i Ekrem Efendimiz Babeveyh`in anlattıklarını ve mektubun muhtevasını öğrendikten sonra gülümsedi. Sonrada onları İslâmiyete dâvet etti.
Elçiler, Efendimizin huzurunda manevî heybetinden dolayı tir tir titriyorlardı. Fakat, bunu hissettirmemek için cesaretli konuşmaya çalışıyorlardı.
Peygamber Efendimiz, "Ne yapmak istediğimi yarın size haber veririm" deyip onları huzurundan çıkardı.6
Ertesi gün Resûl-i Kibriyâ Efendimiz vahiy ile gelen şu haberi onlara iletti:
"Yüce Allah Kisrâya oğlu Şireveyh`i musallat kıldı. Şireveyh, onu filan ayda, filan gecede ve gecenin de filan saatında öldürdü!"7
Bu haber karşısında elçiler, şaşırıp kaldılar.
Peygamber Efendimiz Ayrıca onlara hitaben şöyle dedi
"Bazan`a deyiniz ki: Benim dinim ve hakimiyetim, Kisrânın mülk ve saltanatının ulaştığı yerlere kadar ulaşacaktır.
"Yine ona deyiniz ki: Eğer sen Müslüman olursan, şu anda idare etmekte olduğun yerleri sana vereceğim. Seni Ebnalardan [Güney Arabistanda yerleşen İranlılar> meydana gelen kavme hükümdar yapacağım."8
Bunun üzerine Bazan`ın adamları Yemen`e döndüler. Olup bitenleri anlatıp, Peygamberimizden görüp duyduklarını naklettiler. Vali Bazan, "Vallahi, bu hükümdar sözü değildir. Öyle sanıyorum ki, bu zât dediği gibi, bir peygamberdir"9 demekten kendini alamadı.
Sonra da adamlarına, "Onu nasıl buldunuz?" diye sordu.
Onlar, "Biz, ondan daha heybetli, hiç bir şeyden korkmayan ve muhafızsız bulunan bir hükümdar görmedik. Mütevazi ve yaya olarak halk arasında yürüyordu!" cevabını verdiler.
Bazan, bir müddet daha beklemeyi uygun buldu. "Kisrâ hakkında söylemiş olduğu sözün neticesini beklemeliyim. Eğer sözü doğru çıkarsa, o gerçekten Allah tarafından insanlara gönderilmiş bir peygamberdir.
"Şayet, dediği doğru çıkmazsa, o zaman gereğini düşünürüz." dedi.10
Aradan birkaç gün gibi kısa bir zaman geçmişti ki, Kisrânın oğlu Şivereyh`ten Bazan`a şu meâlde bir mektup geldi:
"Ben Kisrâyı öldürdüm! Bu mektubum sana gelince, benim nâmıma halkın bîatını al! Kisrânın sana yazmış olduğu zât hakkında da, yeni bir emrim gelinceye kadar bekle ve hiç bir teşebbüse geçme!"11
Hesap ettiler: Gördüler ki, Perviz`in öldürülmesi, Fahr-i Âlem Efendimizin haber verdiği aynı günün gecesine ve gecenin de aynı saatine rastlıyordu.12
Bazan`ın gönül âlemi bu apaçık mucize karşısında birden aydınlandı.
"Muhammed (a.s.m.), muhakkak, Allah tarafından insanlara gönderilmiş bir peygamberdir" diyerek Müslüman oldu.13 Onu, Yemen`de oturan Ebnâların Müslüman olması takib etti.14
Bazan daha sonra da Müslüman olduklarını Resûl-i Ekrem Efendimize haber verdi. Bu haberi alan Efendimiz, onu San`a valisi tayin etti. Bu, Peygamberimizin tayin ettiği ilk vali idi ve İran valilerinden imâna gelen ilk zâttı.15


Kaynaklar


  1. Ravdü`l-Ünf, 6:590.
  2.  Zâdü`l-Meâd, 3:71.
  3.  İbn-i Kesîr, Sîre, 3:508; Zâdü`l-Mead, 3:71; İnsanü`l-Uyûn,3:291.
  4.  Taberî, 3:90.
  5. A.g.e., 3:90-91.
  6.  Tabakât, 1:260.
  7. A.g.e., 1:260; Taberî, 3:91; İnsanü`l-Uyûn, 3:292.
  8.  Taberî, 3:91.
  9.  Taberî, 3:91.
  10. A.g.e., 3:91.
  11. Taberî, 3:91.
  12. Tabakât, 1:260.
  13.  Taberî, 3:91.
  14.  A.g.e., 3:91.
  15.  A. Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hülefâ, 1:182.