Dersimiz Tarih: Şehirleşme
Şehirleşme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şehirleşme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Nisan 2019 Salı

Şehir ve Medeniyet İlişkisi

Şehir medeniyetin doğduğu yer olup şehir ve şehirli olmadan medeniyet olmaz. 
İbni Haldun'a göre  “kişi önce zaruri ihtiyaçlarını karşılar. Ondan sonra hayatta mükemmelliği arar ve medeniyete doğru yürür. Değerli giyim ve kuşama kavuştuktan sonra bolluk ve refah içine dalar. Kendi seçimiyle şehirliliğin kayıtlarına razı olur”.
Şehrin imkanları daha geniş olduğu için sanat, edebiyat, mimari, bilim, musiki ve zanaat gibi faaliyetleri icra etmek isteyenler burada daha fazla destek ve çalışma imkânı bulur. Ortaya çıkan nitelikli ürünlerin toplum tarafından anlaşılıp takdir edilmesiyle şehir, medeniyetin inkişaf ettiği zemin haline gelir.
Peygamberler, şehirlere  gönderilmiş.Zira bozulma genelde şehirlerde olmuştur.
Toplumda çürüme ve yozlaşma genellikle belirli bir gelişim aşamasına tekabül eden şehir hayatında baş göstermektedir. “Kur’an, toplumun yozlaşması sürecinde, özellikle toplumun ileri gelen kesimlerinin önemli bir rol oynadığına dikkat çekmektedir. Artan refahtan büyük payı alan kesimler, servet ve iktidarın kendilerine verdiği güç nedeniyle hem kendileri sapmış hem de toplumu saptırmışlardır. Dolayısıyla peygamberler, ahlakın ve toplumun ıslahını köyden değil şehirden başlatmışlardır. Bu açıdan bakılınca şehir; bozulma, çürüme ve sapmayı, köy ise dinginliği, saflığı ve alçak gönüllülüğü temsil etmektedir.
İslamiyetin şehir karşısında iki bakışı vardır:  Eğer şehir Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Medinesi gibi toplumu belirli idealler etrafında örgütlüyor ve diğerlerine örnek kılıyorsa olumlu bir misyon yüklenmiştir. Diğer yönden şehir, yerleşik düzenin sağladığı imkânlar dolayısıyla küstahlık, kibir, gösteriş ve Allah’a (c.c.) başkaldırının merkezi haline gelebilir.
 Şehri inşa eden, medeniyeti de inşa eder. Şehrin mekânları bu değerler doğrultusunda şekillenir. Bu nedenle bir şehri tanımak için, sahip olduğu medeniyet birikimine bakmak gerekir. Antik dönem şehirlerinden Roma ve Atina; Hristiyanlara ait şehirlerden Paris ve Viyana ve Müslümanlara ait şehirlerden Mekke, Medine ve İstanbul ait oldukları inanç dairesinin medeniyetini temsil eden merkezleridir.

Şehirleşmenin Tarihçesi

İslam hukuk kaynaklarında şehir daha çok siyasi ve hukuki bir yaklaşımla tanımlanmıştır. El-Maverdi şehri “idari ve cezai kaideleri yürüten bir idarecinin, kazai hükümleri yerine getiren bir hakimin bulunduğu yer olarak”4 tarif etmiştir. Benzer biçimde Molla Hüsrev de şehri “Mısr”(şehir) öyle bir mekandır ki; orada hadleri icra eden ve kanunları yürüten bir emir ve kadı bulunur”şeklinde tanımlamıştır.
İlk şehirlerin kurulması ve şehirleşmenin başlaması, coğrafi ve kültürel olarak Doğu diye adlandırılan Anadolu, Mezopotamya, Hindistan ve Mısır coğrafyalarında yer alan ırmak boyları, deniz kıyıları ve önemli kara geçitlerinde gerçekleşmiştir.
  Köylerdeki tarım faaliyetlerinin zenginlik üreten bir düzeye çıkmasıyla artan ürünün depolanması, korunması, satılması ve değerlendirilmesi gibi sorunlar, köy şartlarında kurulamayacak yeni bir örgütlenme biçimini gerektirmiş, bu süreçte köyden ileri merkezi bir idari yapı olan şehir ortaya çıkmıştır.
Birçok şehir, askeri, ekonomik ve siyasi nedenlere bağlı olarak kurulmuştur. Ülke sınırlarını koruma ihtiyacı garnizon şehirlerin(Abbasiler zamanındaki avasım şehirleri), ekonomik amaçlar ise sanayi şehirlerinin ve kıyılarda liman şehirlerinin (Eski Mısır ve Sümer şehirleri örneklerinde olduğu gibi) kurulmasına yol açmıştır. Bir bölgenin savaş, salgın hastalıklar, depremler nedeniyle harap olması ve terk edilmesi gibi çeşitli stratejik gerekçeler de yeni şehirlerin ortaya çıkmasına ortam hazırlamıştır.
Şehir tarihi çalışmalarıyla bilinen Lewis Mumford şehirlerin kurulmasında din unsurunun belirgin bir öğe olduğunu belirtmektedir. Kâbe’nin inşa edilip Mekke şehrinin onun etrafında gelişmesi, İlk Çağ şehirlerinde tapınağın, Orta Çağ hristiyan şehirlerinde kiliselerin şehrin merkezinde yer alması, insanların hayatını doğrudan yönlendiren dinlerin şehirlerin kurulup gelişmesindeki yerini açıklamaktadır. 
İnsanlar için önemli olarak görülen ne ise onun etrafında şehirleşme oluşmuştur. Örneğin, Sanayi Devriminden sonra şehirlerin kurulmasında ekonomi tek belirleyici etken haline gelmiştir. Günümüzde şehirler; coğrafi olarak kıyı şehri, ekonomik olarak ticaret şehri, finans şehri, kültürel olarak sanat şehri, tarihi olarak antik şehir, orta çağ şehri veya gökdelenler şehri, teknoloji şehri, turizm şehri gibi özelliklerine göre de tasnif edilebilmektedir