OSMANLI DEVLETİ’NDE EĞİTİM (XIII – XVIII. YÜZYILLAR)
Osmanlı Devleti’nin eğitim anlayışı ideal insan tipini yetiştirmek temeline dayanırdı. Hedeflenen insan itaatkâr, vatanını seven, dindar, sevecen ve vefakâr olmalıdır. Osmanlıda eğitim faaliyetleri, düzenli eğitim kurumları (örgün eğitim) ve sosyal kurumlarda (yaygın eğitim) yapılmaktadır.
1. Örgün Eğitim Kurumları Osmanlı Devleti’nde eğitim ve öğretimin yapıldığı ilkokul, sıbyan mektebi (mahalle mektebi) idi. Külliyelerin içerisinde, camilerin bitişiğinde veya müstakil bir yapı hâlinde kurulan sıbyan mektepleri her köy, mahalle ve semtte açılmıştır. Ayrıca bu mektepler kız, erkek veya karma olmak üzere farklı binalar şeklindedir. Okulları, devlet adamları ya da varlıklı kişiler vakıf yoluyla kurar ve giderleri vakıf gelirleriyle karşılanırdı.
Okula kayıt-kabul gibi herhangi bir işlem söz konusu değildi. Müslüman olan her ailenin çocuğu bu mekteplere gidebilirdi. Okuma yazma bilen ve bu iş için uygun olduğu kabul edilen imam, müezzin, kayyum vb. kişiler bu mekteplerde ders verirlerdi. Kız çocukları da bilgili, tecrübeli ve hafız olan kadınlar tarafından eğitilirdi.
Okulların genel amacı çocuğa okuma yazma ile İslam dininin kaidelerini ve Kur’an-ı Kerim okumayı öğretmekti. Bundan dolayı mekteplerde elifba, Kur’an talimi, bazı surelerin ezberletilmesi, temel ilmihâl bilgileri, tecvit, yazı yazma ve dört temel işlem öğrencilere öğretilirdi. Mezun olabilmek için en az bir defa Kuran’ı hatmetme mecburiyeti vardı. Osmanlı Devleti’nde ilköğretim, II. Mahmut Döneminde İstanbul’da zorunlu hâle getirildi. Sıbyan mektepleri Tanzimat Dönemine kadar görevlerini devam ettirdi.
Osmanlı Devleti ülkede yaşayan gayrimüslim cemaatlere eğitim konusunda serbestlik tanımıştı. Her cemaat kendi okullarında serbestçe eğitim ve öğretim görürlerdi. Ermeniler, Rumlar ve Yahudilerin ayrı okulları bulunuyordu. Bu okullar tamamen bağlı oldukları kiliseler, havralar tarafından denetlenirdi. Öğreticileri büyük oranda papaz ve hahamlar idi.
b. Medreseler Osmanlı Devleti’nde orta ve yükseköğretim medreselerde verilirdi. Medreseler ile topluma ve devlete gerekli din, ilim ve eğitim hizmetleri yanında devlet idaresinde ihtiyaç duyulan idari (ilmiye, kalemiye) ve adli personelin yetiştirilmesi de sağlanmıştı.
Osmanlılarda ilk medrese, 1330’da Orhan Bey tarafından İznik’te yaptırılmıştır. Sınırlar genişledikçe Bursa, Edirne gibi birçok şehirde medreseler yapılmıştır. İlk dönemlerde Mısır, Suriye, İran, Türkistan ve Anadolu beyliklerinden gelen âlimler de Osmanlı medreselerinde ders vermişlerdir.
Fatih Döneminde okutulacak derslerden müderrislere ödenecek maaşlara kadar değişik düzenlemeleri içeren plan hazırlanmış ve medrese eğitimi bir sistem üzerine oturtulmuştur. 1463- 1470 yıllarında Fatih Külliyesi (Sahnı Seman) yaptırılmıştır. Ayrıca Fatih, camiye çevrilen Ayasofya’nın içinde ve bugünkü Eyüp Camii’nin yanında medreseler açtırmıştır. Sahn-ı Seman Medreseleri, Kanuni’ye kadar tefsir, hadis, kelam, fıkıh, Arap dili ve edebiyatını okutan birer ilahiyat fakültesi veya İslam akademisi seviyesindeydi.
Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan’a İstanbul’da Süleymaniye Camii ve Medresesini yaptırmıştır. Osmanlı eğitim ve öğretimini en yüksek noktaya ulaştıran Süleymaniye Medresesi, fen ve tıp ilimlerinin verildiği bir eğitim kurumu hâline getirilmiştir. Hariç ve dâhil medreselerini bitiren talebe, dilerse Sahn-ı Seman ve Süleymaniye Medreseleri’ne devam eder ve medrese öğrenimini tamamladıktan sonra icazet alırdı.
Orta düzeydeki medrese öğrencilerine softa, yükseköğretim düzeyindeki öğrencilere de danişmend denirdi. Sahn’ı bitirenlere icazetname (diploma) verilirdi. Her medresede esas olarak bir müderris bulunur, yardımcısına da muid denirdi. Müderrisler, Sahn düzeyindeki bir medreseyi bitirenlerden mülazemet(sıra bekleme) denen bir sistemle atanırdı. Medreselerden mezun olanlar müderris, müftü, kadı, defterdar, hekim, imam, nişancı ve benzeri olurlardı.
Osmanlılarda eğitim öğretim hizmetleri vakıf yoluyla sağlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk yıllarında Anadolu ve Rumeli’de vakıflarca yönetilen toplam 216 medrese bulunmaktaydı.
Medreselerin her kademesinde eğitim, ücretsiz olup büyük medreselerde öğrencinin yeme, içme, yatma, giyim-kuşam, öğrenim masrafları medreselerin vakıfları tarafından karşılanır, ayrıca kendilerine karşılıksız burs verilirdi. Medreselerde önceleri matematik, felsefe (hikmet), astronomi gibi müspet bilimler de okutuluyordu. Zamanla medreselerden müspet bilimler çıkarıldı, yalnızca dinî ve hukuki bilimler kaldı.
XVII. yüzyıldan itibaren medreselerin bozulmasında; okutulmakta olan felsefe, mantık gibi akli bilimlerin boş ve gereksiz olduğunun düşünülmesi, müderris atama sisteminin bozularak kanunlara aykırı olarak devlet adamlarının müdahalesiyle bazı ulema çocuklarına küçük yaşlarda müderrislik verilmesi (beşik uleması), öğrencilerin yeterli öğretim yapmadan müderris olmaları etkili olmuştur. Medrese öğrencilerinin Celali isyanlarına katılması öğrenci disiplinin bozulmasına sebep olmuştur.
Padişahlar zaman zaman kanunnameler çıkararak medreseleri ıslah etmeye çalışmışlardır. Koçi Bey ve Kâtip Çelebi gibi düşünürler medrese ve ilmiye sınıfının ıslahına yönelik raporlar sunmuşlardır.
Saray Eğitimi: Osmanlı Sarayı devletin yönetildiği bir merkez olmakla birlikte aynı zamanda yönetici kadroların yetiştirildiği bir okuldu. Sarayda bulunan okullar; Enderun, Şehzadegan Mektebi ve Harem idi.
Enderun Mektebi’nde devşirme sistemiyle saraya alınan acemioğlanlar eğitim görürdü. Burada eğitim oda diye tabir edilen yedi kademeden oluşmaktaydı. Bir üst kademeye geçmek için başarılı olmak şarttı. Eğitimi tamamlayanlar vezir, beylerbeyi gibi yöneticiliklere tayin edilirdi. Şehzadegan Mektebi, şehzadelerin ilköğretimine mahsus sarayda bulunan okuldur. Harem ise saraydaki kadınların ve cariyelerin yaşamını sürdürdüğü bölüm olup aynı zamanda eğitim gördüğü okuldur.
Cariyelere dinî eğitim okuma-yazma, yeteneklerine göre musiki, resim, edebiyat, dikiş- nakış, örgü gibi dersler verilirdi. Eğitim süresi yedi sekiz yıldı.
ç. Asker Eğitimi Osmanlı kara ordusunun en önemli bölümünü kapıkulu ocakları ile tımarlı sipahiler oluştururdu. Kapıkulu ocaklarının eğitimi kışlalarda yapılırdı. Devşirme usulü ile alınan genç erkekler çıkma denilen bir usul ile üst ocaklara alınırlardı. Eğitim gören bu gençlerden yetenekli olanlar tespit edilip Enderun Mektebi’ne alınır, geri kalanlar eğitim sonrası yeniçeri ocağına gönderilirlerdi.
Tımarlı sipahiler, gelirlerine göre belli sayıda cebelü denilen atlı askerleri toplar ve bunlara gerekli askerî eğitimi verirdi. Deniz kuvvetlerinin askerlerine levent denilirdi. Leventler Batı Anadolu’daki Türk gençlerinden seçilir, tersane ve gemilerde eğitilirlerdi.
Ayrıca orduda mehterhane, cambazhane, tophane, humbarahane, tüfekhane ve kılıçhane gibi bazı silahların imalatının yapıldığı sanat okulları da vardı.
2. Yaygın Eğitim Kurumları
a. Esnaf Eğitimi: Osmanlılarda esnaf teşkilatları olan loncalar kendi mensuplarına mesleki, dini ve ahlaki eğitim verirdi. Esnaf olmak isteyenler küçük yaşta çırak olarak işe başlar, sınavla kalfa ve üç yıl kalfalıktan sonra yine sınavla ustalığı hak kazanırdı. Usta olanlar iş yeri açabilirdi.
b. Halk Eğitimi: Osmanlıda halk cami, mescit, tekke, kütüphane, cem evleri, yaren sohbetleri, sıra geceleri, sahaf ve konaklarda çeşitli vesilelerle eğitilirlerdi.
3. XVIII ve XIX. Yüzyıl Başlarında Eğitimde Yenileşme
Hareketleri XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Avrupalı devletlerle yaptığı savaşların büyük bir kısmını kaybetmesi, askerî alanda yenilikler yapmasına sebep oldu. Bu yenilik hareketleri daha sonra diğer alanlara da yayıldı. Yenilikler yapılırken Avrupa’dan getirilen uzmanlardan da yararlanıldı. I. Mahmut Döneminde Humbaracı Ahmet Paşa’nın (Comte de Bonneval) çalışmalarıyla kara subayı yetiştirmek için 1734’de Hendesehane (kara mühendishanesi) açılmıştı. Bu okul III. Selim döneminde Nizam-ı Cedid ıslahatları çerçevesinde daha da genişletilerek adı Mühendishane-i Berri-i Hümayun’a çevrilmiştir. III. Mustafa döneminde deniz subayı yetiştirmek için 1773’te açılan Deniz Mühendishanesi, III. Selim döneminde daha da genişletilerek adı Mühendishanei Bahri-i Hümayun olmuştur. Dönemin yenilik hareketlerinden birisi de Osmanlıların matbaayı kullanmasıdır.
XIX. yüzyıl başlarında Batı teknolojisini öğrenmek üzere Avrupa’ya öğrenciler gönderilmeye başlanmıştır. II. Mahmut Döneminde ordunun doktor ihtiyacını karşılamak üzere Tıphane-i Âmire ve Cerrahhane-i Mamure (1827) ve yeni kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusuna subay yetiştirmek amacıyla da Mekteb-i Fünûn-ı Harbiye (1834) açılmıştı.
4. Osmanlıda Bilim Osmanlı Devlet’inde XVIII. yüzyıla kadar medreselerde dini ve pozitif bilimler okutulmaktaydı. Dini bilimler; Kuran, hadis, fıkıh, kelam ve Arapça; pozitif bilimler ise araştırma, deney ve gözleme dayanan matematik, kimya, fizik, tıp ve astronomi gibi bilimlerdi.
Başta padişahlar olmak üzere devlet yöneticileri bilginleri himaye etmiş ve onlara çalışma imkânları sağlamışlardır. Fatih ile birlikte sosyal ve fen bilimleri ön plana çıkmıştır. İstanbul’u bir bilim merkezi haline getiren Fatih, Batı dillerinden birçok eseri tercüme ettirerek bizzat incelemiştir. XV. Ve XVI. yüzyıllarda önemli bilim insanları yetişmiştir:Tımarlı sipahiler, gelirlerine göre belli sayıda cebelü denilen atlı askerleri toplar ve bunlara gerekli askerî eğitimi verirdi. Deniz kuvvetlerinin askerlerine levent denilirdi. Leventler Batı Anadolu’daki Türk gençlerinden seçilir, tersane ve gemilerde eğitilirlerdi.
Ayrıca orduda mehterhane, cambazhane, tophane, humbarahane, tüfekhane ve kılıçhane gibi bazı silahların imalatının yapıldığı sanat okulları da vardı.
2. Yaygın Eğitim Kurumları
a. Esnaf Eğitimi: Osmanlılarda esnaf teşkilatları olan loncalar kendi mensuplarına mesleki, dini ve ahlaki eğitim verirdi. Esnaf olmak isteyenler küçük yaşta çırak olarak işe başlar, sınavla kalfa ve üç yıl kalfalıktan sonra yine sınavla ustalığı hak kazanırdı. Usta olanlar iş yeri açabilirdi.
b. Halk Eğitimi: Osmanlıda halk cami, mescit, tekke, kütüphane, cem evleri, yaren sohbetleri, sıra geceleri, sahaf ve konaklarda çeşitli vesilelerle eğitilirlerdi.
3. XVIII ve XIX. Yüzyıl Başlarında Eğitimde Yenileşme
Hareketleri XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Avrupalı devletlerle yaptığı savaşların büyük bir kısmını kaybetmesi, askerî alanda yenilikler yapmasına sebep oldu. Bu yenilik hareketleri daha sonra diğer alanlara da yayıldı. Yenilikler yapılırken Avrupa’dan getirilen uzmanlardan da yararlanıldı. I. Mahmut Döneminde Humbaracı Ahmet Paşa’nın (Comte de Bonneval) çalışmalarıyla kara subayı yetiştirmek için 1734’de Hendesehane (kara mühendishanesi) açılmıştı. Bu okul III. Selim döneminde Nizam-ı Cedid ıslahatları çerçevesinde daha da genişletilerek adı Mühendishane-i Berri-i Hümayun’a çevrilmiştir. III. Mustafa döneminde deniz subayı yetiştirmek için 1773’te açılan Deniz Mühendishanesi, III. Selim döneminde daha da genişletilerek adı Mühendishanei Bahri-i Hümayun olmuştur. Dönemin yenilik hareketlerinden birisi de Osmanlıların matbaayı kullanmasıdır.
XIX. yüzyıl başlarında Batı teknolojisini öğrenmek üzere Avrupa’ya öğrenciler gönderilmeye başlanmıştır. II. Mahmut Döneminde ordunun doktor ihtiyacını karşılamak üzere Tıphane-i Âmire ve Cerrahhane-i Mamure (1827) ve yeni kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusuna subay yetiştirmek amacıyla da Mekteb-i Fünûn-ı Harbiye (1834) açılmıştı.
4. Osmanlıda Bilim Osmanlı Devlet’inde XVIII. yüzyıla kadar medreselerde dini ve pozitif bilimler okutulmaktaydı. Dini bilimler; Kuran, hadis, fıkıh, kelam ve Arapça; pozitif bilimler ise araştırma, deney ve gözleme dayanan matematik, kimya, fizik, tıp ve astronomi gibi bilimlerdi.
Başta padişahlar olmak üzere devlet yöneticileri bilginleri himaye etmiş ve onlara çalışma imkânları sağlamışlardır. Fatih ile birlikte sosyal ve fen bilimleri ön plana çıkmıştır. İstanbul’u bir bilim merkezi haline getiren Fatih, Batı dillerinden birçok eseri tercüme ettirerek bizzat incelemiştir. XV. Ve XVI. yüzyıllarda önemli bilim insanları yetişmiştir:yaklaşık 300 metre kadar havalandıktan sonra taktığı kanatlarla İstanbul Boğazı’na iniş yapmıştır.
Evliya Çelebi(1611- 1682): Osmanlı seyyahıdır. Hayatı boyunca başta Osmanlı Toprakları olmak üzere komşu ülkelerde gezip gördüğü yerlerin coğrafyasını, tarihini, idari yapısını, örf ve adetlerini 10 ciltlik Seyahatname adlı eserinde toplamıştır.
Koçi Bey(XVII. yüzyıl): IV. Murat’a Osmanlı Devleti’nin duraklamasının sebepleri ve çareleriyle ilgili raporlar sunan bir devlet adamıdır.
Humbaracı Ahmet Paşa(1675- 1747): Asıl adı Comte de Bonneval olup bir Fransız subayı iken sığındığı Osmanlı Devleti tarafından Humbaracı Ocağını ıslah etmekle görevlendirilmiştir. Osmanlı’da modern manada topçu okulunun kurulmasını sağlayarak topçu subaylarına matematik dersleri vermiştir.
Ahmet Cevdet Paşa(1822- 1895): Osmanlı Devletinin tarih ve hukukçu devlet adamlarındandır. Mecelle’yi hazırlayan komisyonun başkanlığını yapmıştır. Bunun dışında Tarih-i Cevdet adlı eserinde Osmanlı Devleti’nin son döneminin tarihini anlatmıştır. Kısas-ı Enbiya adlı eserinde ise peygamberlerin hayatı, halifeler dönemi ve II. Murat’a kadarki Osmanlı tarihini anlatmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder