Osmanlı Devleti’ndeki Toplumsal Yapı
Osmanlı Devleti’nde toplum, önceki Türk devletlerinde olduğu gibi yönetenler ve yönetilenler olmak üzere iki kısımdan oluşmuştur. Bu ayrım da görev dağılımından kaynaklanmıştır.
Osmanlı Devleti toplum içerisindeki farklılıklara saygı gösterdiği için Osmanlı’da sosyal sınıf ayrımı ve tabakalaşma meydana gelmemiştir.
Burada yaşayan farklı toplulukların siyasal ve sosyal konumları, kendi din ve mezhep esaslarına göre şekillenmiştir. Böylece farklı inançtaki insanların kendi inançları doğrultusunda yaşamalarına imkân sağlanmış, uygulanan bu sisteme de millet sistemi denilmiştir.
Osmanlı Devleti, fethettiği coğrafyalarda iskân ve istimâlet siyaseti uygulayarak o bölgelerin İslamlaşmasını ve Türkleşmesini sağlamıştır.
Osmanlı halkı, kurdukları vakıflarla ihtiyacı olan insanlara karşılıksız olarak yardım etmiş, hayvanların bile aç kalmaması için vakıflar kurmuştur. Vakıfların hayrat ve akarat olmak üzere iki önemli unsuru vardı. Doğrudan hizmet sunan vakıf bina ve kurumlarına hayrat, bu kurumların ebedî olarak yaşaması ve topluma hizmet sunabilmesi için vakfedilen gelir kaynaklarına da akarat denilirdi. Vakıflar tarafından yapımı gerçekleştirilen cami, mescit, dârüşşifa (hastane), medrese, mektep, zaviye, imaret, sebil, çeşme, hamam ve han gibi yapılar ile bu yapılar topluluğunun tamamından oluşan külliyeler kurularak bir bölgenin fiziki ve sosyal alt yapısı tamamlanmıştır. Vakfın işleyişi şerî hukuk kurullarına göre düzenlenir ve vakıf idareleri devlet tarafından teftiş edilirdi. Vakıfları kadılar teftiş eder, bu yetkiye de nezaret denilirdi. Vakıf hukukuna göre bir kişi vakıf eser için harcadığı parayı geri alamaz ve bağışladığı mal üzerinde mülkiyet hakkı iddia edemezdi. Vakıf malı satılamaz ve miras bırakılamazdı.
Bîmaristan, İslam dünyasında klasik hastanelerin genel adıdır. Osmanlılarda hastaneler için daha çok darüssıhha, şifahane, bimarhane, tımarhane ve dârüşşifa (şifa bulunan yer) kelimeleri kullanılmış, bîmaristanlarda diğer hastalarla birlikte akıl hastaları da tedavi edilmiştir.
Osmanlı'daki ilk büyük hastahane Bursa'da Yıldırım Bayezid tarafından kurulan Yıldırım Darüşşifası'dır.
Osmanlı sultanı Yıldırım Bayezid tarafından 1397'de yaptırılan "Yıldırım Darüşşifası", Vakıflar Genel Müdürlüğünce aslına uygun olarak restore edildikten sonra 2001'de Göz Vakfına tahsis edildi.
Restorasyonla asli kimliğine dönen 6 yataklı hastanede bir ameliyathane bulunuyor, 6 doktor ve 5 hemşire görev yapıyor.
İlk modern Osmanlı hastanesi Sultan Abdülmecit’in annesi Bezmi Âlem Valide Sultan tarafından 1843 yılında yaptırılmıştır. 1899’da da ilk modern çocuk hastanesi olarak Hamidiye (Şişli) Etfal Hastanesi açılmıştır.
İlk Türkler gibi misafirperver olan Osmanlılar yardımlaşmaya önem vermişler, bunun sonucu olarak da Osmanlılardaki komşuluk ilişkileri gelişmiştir. Osmanlı Dönemi’nde dinî bayramlar, geleneksel şenlikler ve Amin Alayı gibi özel günler, mahalle hayatının durağanlığına hareketlilik getirmiştir.
Çocukların okula başladıkları gün yapılan törene Amin Alayı denmiş, bu törende mahallenin hocası tarafından dualar okunmuş ve davetlilere ikramlarda bulunulmuştur.
Kaynak: ogm materyal ve Yıldırım Darüşşifası Haberi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder