Karahanlılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Karahanlılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2020 Pazar

İlk Müslüman Türk Devletleri


Anahtar Kelimeler: Benzerlik,dostluk,Talas
TÜRKLERİN İSLÂMİYETİ KABULÜNÜN NEDENLERİ
1-Eski Türk dini ile İslamiyet arasındaki benzerlik: a-Tek tanrı inancı b-Ahiret inancı 
  c-Hac ve kurban ibadetlerine benzer ibadetlerin varlığı 
2-Türklerde aile kavramına ,namusa,temizliğe verilen önem ile İslamiyetin değerler sisteminin benzeşmesi.

1 Kasım 2019 Cuma

Türk İslam Tarihi

TÜRKLERİN İSLÂMİYET’E GİRİŞİ
▪Hz.Ömer’in Sasani Devletini yıkmasıyla beraber Türkler ile Araplar komşu oldu.
Hz.Osman zamanında Türkler ile Araplar ilk mücadelelerini etmişlerdir.
Emevilerin Arap milliyetçiliği politikası izlemeleri, İslamiyet’in Müslümanlar arasında yayılmasını önlemiştir.
Abbasilerin Türklere değer vermesi ile Arap ve Türkler arasındaki ilişkiler daha da gelişmeye başladı.
▪Talas savaşında (751) Türkler, Çinlilere karşı Arapları desteklemişlerdir.
 Talas Savaşının Önemi:
▪Orta Asya Çin egemenliğine girmekten kurtuldu.
▪İslamiyet Türkler arasında yayılmaya başladı.
▪Bu olay Türk İslam Tarihinin başlangıcı oldu.
▪Müslümanlığı kabul eden ilk Türk boyu Karluklardır. Bunu Yağma ve Çiğil Türkleri takip etmiştir.
▪Talas savaşı kağıt, matbaa, barut ve pusula gibi teknik buluşların dünyaya yayılmasında etkili oldu.
Türklerin İslamiyet’e Girmelerinin Nedenleri:
▪Eski Türk dini ile Müslümanlık arasın daki benzerlik,
▪Türk toplumu yapısının İslamiyet ile bağdaşması,
▪İslam Medeniyetinden Türklerin etkilenmesi,
▪Çin ve Müslümanların arasında kalan Türklerin, tarihi düşmanlarına karşılık Müslümanları tercih etmeleri,
▪ Türklerin Müslüman tüccarlar ile ticaret yapması,
▪ Abbasiler’in ırkçı bir politika takip etmemesi,
 Türklerin İslamiyet’e Hizmetleri:
▪İslamiyet’in yayılmasında etkili oldular.
▪Haçlı seferlerine başarıyla karşı koydular.
▪Halifeliği dış tehlikelere karşı korudular
▪İslam ülkelerinde bilimin gelişmesini sağladılar.
KARAHANLILAR (840-1212)
▪Karahanlı Devleti, Karluk, Yağma ve Çiğil adlı Türk boylarından meydana gelmekteydi.
Bilge Kül Kadir Han tarafından Batı Türkistan da kurulmuştur.
Satuk Buğra Han zamanın da İslamiyet’i kabul ettiler. Karahanlılar ilk Türk Müslüman devletidir.
▪Karahanlılar, Gazneliler ile birleşerek Samanoğullarına son verdiler. Gazneliler ile de  mücadele etmişlerse de yenilmişlerdir.
▪ İlk ticari amaçlı kervansaraylar Karahanlılar tarafından yapılmıştır.
▪ Resmi dil olarak Türkçe’yi kullanmışlardır.
▪Türk İslam Tarihine ait ilk edebi eserler, bu dönemde ortaya çıkmıştır.
   Eser                                    Yazarı
-Kutadgu Bilig  ————-Yusuf Has Hacip
-Divan-ı Hikmet ———–Ahmet Yesevi
-Divan-ı Lügat-i Türk —–Kaşgarlı Mahmut
-Atabet-ül Hakayık ——–Edip Ahmet Yükneki
 ▪Devletin en parlak zamanı, Yusuf Kadir Han zamanıdır.
▪Yusuf Kadir Han’ın ölümünden sonra devlet Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.
▪Doğu Karahanlılara Karahitaylar, Batı Karahanlılara ise Harzemşahlar son vermiştir.
 GAZNELİLER (963-1187)
▪ Samanoğullarının Horasan Valisi Alp Tekin, bu devletin zayıflamasından yararlanarak Afkanistan’da ki Gazneşehrine egemen olarak devletini kurmuştur.En parlak dönemi Gazneli Mahmut zamanıdır.
▪Gazneli Mahmut, Hindistan’a 17 sefer yaptı. Bu seferlerde büyük başarı kazandı ve Hindistan da İslamiyet yayılmaya başladı.
▪Gazneli  Mahmut, Karahanlılar ile birleşerek Samanoğulları’na son verdi.
▪Gazneli Mahmut Abbasi Halifesini, Şii Büveyhioğullarının baskısından kurtardığı için halife, Mahmut’a “Sultan”ünvanını verdi. Böylece Gazneli Mahmut, Sultan ünvanını kullanan ilk Türk hükümdarı olmuştur.
▪Sultan Mesut dönemin de, Tuğrul ve Çağrı Bey komutasındaki Selçuklular ile Dandanakan Savaşıyapıldı(1040).Gazneliler bu savaştaki yenilgiden sonra,  bir daha toparlanamayarak yıkılışa geçtiler.
▪Gazneliler, Gurlular tarafından yıkıldı.
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)
A-Kuruluş Devri
▪Selçuklular, Oğuzların Üçok kolunun, Kınık Boyu’na mensuptur.
▪Selçukların atası kabul edilen Dukak, Oğuz Yabğu Devletinde Subaşıydı. Dukak’ın ölümünden sonra yerine Selçuk Bey geçti.
▪Selçuk Bey, Oğuz Yabğusu ile arası açılınca, kendine bağlı kuvvetlerle Cent şehrine yerleşti. Burada İslam dinini kabul etti.
▪Selçuk Bey’den sonra yerine oğlu Arslan Yabğu ğeçti. Gazneli Mahmut, Arslan Yabğu’yu yakalatarak hapsettirdi.
▪Arslan Yabğu’nun ölümünden sonra Selçukluların başına Selçuk Bey’in torunları olan Tuğrul ve Çağrı Bey geçti.
▪Tuğrul ve Çağrı Bey Gazneliler ile Dandanakan Savaşını yaptılar(1040).
Dandanakan Savaşı’nın Sonuçları:
1-Gazneliler yıkılış dönemine girerken Selçuklularda yükselme dönemi başladı.
2-Devletin merkezi Nişabur dan Rey’e taşındı.
3-Tuğrul Bey sultan ilan edildi ve Selçuklu Devleti resmen kuruldu.
▪Bu dönemde Selçuklular Bizans ile Pasinler Savaşını yaptı (1048). Bu savaş Selçukluların Bizans ile yaptığı ilk savaş ve ilk zaferdir.
 B- Yükselme Devri
▪Tuğrul Bey’in ölümünden sonra yerine Alp Arslan geçti.
▪ Alp Arslan Kars, Gürcistan ve Ani Kalesini ele geçirdi.
▪ Bizans ordusu Türk akınlarını durdurmak ve Türkleri Anadolu dan atmak için Türkler ile Malazgirt Savaşınıyaptı(1071).
Malazgirt Savaşının Önemi :
1-Anadolunun kapıları Türklere açıldı.
2-Türkiye tarihi bu savaşla başladı.
3-Bizans vergiye bağlandı .
▪ Alp Arslan dan sonra oğlu Melikşah hükümdar oldu.
▪ Melikşah zamanı Selçuklular’ın en parlak dönemidir.
▪Vezir Nizam’ül Mülk, Nizamiye Medreselerini ve İkta sistemini kurarak devletin yükselmesinde önemli rol oynadı.
 C- Yıkılma Devri
▪Melikşah’ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı. Bu durum merkezi otoritenin zayıflamasına neden oldu.
Sultan Sancar’ın, Karahitaylılar ile yaptığı Katvan Savaşını (1141)  kaybetmesi devletin zayıflamasına zemin hazırladı.
▪Sultan Sancar’ın Oğuz isyanını bastıramaması ve ölmesi üzerine Büyük Selçuklu Devleti yıkıldı.
▪Devletin yıkılmasında: Haçlı seferleri, Türkmenlerin devlete küstürülmeside etkili olmuştur.
▪Büyük Selçuklu Devletinin zayıflamasından sonra bu aileye mensup kişiler; Anadolu Selçukluları, Suriye Selçukluları, Kirman Selçukluları, Irak Selçuklularını kurdular.
 KÜLTÜR VE UYGARLIK
1-Devlet Yönetimi
Ülke hanedan üyelerinin ortak malı idi. Bu durum devletlerin kısa sürede yıkılmasına neden olmuştur.
▪Devletin başında Sultan,Han,Hakan ünvanlı bir hükümdar bulunurdu.
▪Sultandan sonra en yetkili kişi Vezirdi. Sultanın eşi “Hatun” da yönetimde söz sahibi idi.
▪Sultandan sonra yerine oğlu hükümdar olurdu. Para bastırmak, hutbe okutmak hükümdarlık simgelerindendi.
▪Devlet işleri Divan adı verilen bir kurulda görüşülürdü.Divana Vezir başkanlık ederdi.
▪Ülke yönetim bakımından eyaletlere ayrılmıştı. Eyaletleri yöneten Şehzadelerin yaşları küçük ise yanlarına Atabeyler gönderilirdi. Atabey, şehzadenin askerlik, yönetim ve eğitim bakımından yetişmesini sağlardı.
▪Mahkeme, adalet ve hukuk işlerine Kadılar bakardı.
 2-Ordu
▪Onlu sisteme göre ordularını teşkilatlandıran Karahanlılar da orduyu Subaşı denilen ordu komutanı idare ederdi. Savaşlarda en çok kullanılan taktik “Turan Taktiği” idi.
▪Gazne ordusu farklı milletlerden oluşuyordu. Bu durum Gaznelilerin kısa sürede yıkılmasına neden olmuştur.
▪Selçuklu ordusu ise daha teşkilatlı idi. Büyük Selçuklular ordularını üçe bölmüşlerdi:
-Gulam Askerleri (Hassa Ordusu): Genellikle savaş sonunda esir edilen gençlerden oluşuyordu.Hükümdarın yanında bulunan ve maaş alan askerlerdi.
-İkta Askerleri: Selçukluların askeri teşkilatta yaptığı en önemli yeniliktir. Komutan veya askerlere hizmet karşılığı verilen topraklara “İkta” denirdi. İkta sahipleri bu toprakların karşılığında asker beslerlerdi. Bu askerlere “İkta Askerleri” denirdi. Bu uygulama ile devlet hazineden para harcamadan  güçlü bir orduya sahip olmuş, üretimde süreklilik, topraklarda güvenlik sağlanmıştır.
-Yardımcı Kuvvetler:Selçukluların egemenliğini tanımış devletlerin savaş sırasında gönderdiği kuvvetlerden oluşmaktaydı.
 3-Sosyal ve Kültürel Yaşam
▪Halk göçebeler, köylüler ve şehirliler olmak üzere üçe ayrılırdı. Göçebeler hayvancılıkla, köylüler tarım ve hayvancılık ile, şehirliler ise  ticaret ve sanatla uğraşırlardı.
▪Türk toplumunda ayrıcalıklı sınıflar yoktu. Toplumda sıkı bir yardımlaşma duygusu hakim idi. Yardımsever insanlar bir araya gelerek vakıflar kuruyorlardı.
 4-Dil Edebiyat ve Bilim
▪Türk İslam devletlerinde genel olarak resmi dil Farsça, bilim dili ise Arapça idi. Yalnız Karahanlılarda Türkçe hem resmi dil hem de bilim dili olmuştur.
Kaşgarlı Mahmut, Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin üstünlüklerini göstermek amacıyla “Divan-ı Lügat it Türk” ü yazmıştır.


▪Büyük Selçuklu veziri Nizam’ül Mülk , Alp Arslan’ın emri ile “Nizamiye Medreselerini” kurmuştur.

8 Mayıs 2018 Salı

Okuma Parçası Abdülkerim Satuk Buğra Han

İlk Müslüman-Türk hükümdarı. Babası; bugün Doğu Türkistan sınırları dahilinde bulunan Kaşgar şehri civarında hükümran olan Karahanlı Devleti hükümdar ailesinden Bezir Arslan Han; onun da babası, Bilge Mangur Kadir Han idi. Soyları, Afrasiyab bin Besen vasıtasıyla Türk bin Yafes bin Nuh aleyhisselama ulaşmaktadır. 829 (H. 245) yılında bir Karahanlı şehzadesi olarak doğan Satuk Buğra Han, babası Bezir Han’ın ölümü üzerine, amcası Oğulcak Kadir Hanla evlenen annesinin himayesinde büyüdü. 12 yaşlarında iken müslüman olmakla şereflenip Abdülkerim ismini aldı. 25 yaşında iken islâm nimetine kavuştuğunu herkese ilan etti. 26 yaşında iken ilk Müslüman-Türk hükümdarı oldu. 70 yıl hakanlık yaptı. Güzel idaresi, kavminden binlerce kimsenin müslüman olmasına sebeb oldu. 955-956 (H. 344) senesinde, Kaşgar civarında bulunan Artuc kasabasında vefat edip oraya defnedildi.

Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın müslüman olması hususunda, tarihçiler çeşitli bilgiler vermektedir. Bunlardan Müneccimbaşı, “Cami-ud-duvel” adlı eserinde; “Karahanlılardan ilk müslüman olan, Satuk Buğra Kara Han’dır. Onun müslüman olmasının sebebi şöyledir: O, rüyasında bir zat gördü. Bu zat ona; “Müslüman ol, dünyada ve ahırette selamete erersin” dedi. Bunun üzerine rüyasında müslüman oldu. Sabahleyin uyanınca, İslâmiyet’i kabul edip müslüman olduğunu açıkladı. Satuk Buğra Han, vefat edince, yerine oğlu Mûsâ bin Satuk geçti. Bundan sonra onun oğlu Ali bin Mûsâ, sonra bunun oğlu Nasr Arslan hükümdar oldu...” demektedir.


Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın müslüman olması hususu, onun adına yazılmış olan “Tezkire-i Satuk Buğra Han” adlı eserde de yer almıştır. Bu eserin muellifinin Ahmed ibni Sa’d-ul-Erganî olduğu rivayet edilir. Farsça ve Türkçe pek çok nüshası bulunan bu esere, sonradan sıhhatli olmayan bilgiler ve efsaneler karıştırılmıştır. Bu bakımdan bu eserde verilen malumat, muteber kabul edilmemektedir.

Abdülkerim Satuk Buğra Han hakkında bilgi veren en önemli kaynak Cemal Karsî’nin yazmış olduğu “Mulhakat-us-surah” adlı eserdir. Cemal Karsî de, Ebu’l-Fütuh Abdu’l-Gafîr ibni Şeyh Ebu Abdullah Hüseyn Fadlî’den rivayet etmektedir. Rivayete göre, Horasan ve Maveraünnehr’de hükümran olan Samanoğulları Devleti hükümdarlarından İsmail bin Ahmed, Nuh bin Esed’in vefatından sonra idareyi ele alınca, Türklerle olan önceki iyi münasebetlerine sadık kaldı. Bu sırada Türklerin başına Satuk Buğra Han’ın amcası Oğulcak Kadir Han geçmişti. Oğulcak Kadir Han’a, İslâm elçileri gelip gidiyordu. Fakat o, elçilerin söylediklerini ve İslâm’a davetlerini kabul etmiyordu. Samanîlerden Nasir bin Ahmed, kardeşleriyle giriştiği taht kavgasında mağlub olunca, Kaşgar’a gelerek Oğulcak Han’a sığındı. Oğulcak Kadir Han, onu hoş karşılayıp himayesine aldı. Yardım ve ikramda bulunup; “Sen evine geldin, ailene kavuştun” dedi. Sonra da Artuc nahiyesinin idaresini Nasir bin Ahmed’e verdi. Semerkand ve Buhara’dan gelen kafileler, Artuc’da yiyecek ve çeşitli mallar satıyorlardı. Nasir bin Ahmed, Artuc’da bulunduğu sırada, kendisini himaye eden Türk hakanı Oğulcak Kadir Han’a kıymetli hediyeler vererek, onun gönlünü kazanmaya çalıştı. O zaman müslüman olmayanlar, yiyecekleri ve giyecekleri memleketin bir yerinde topluyorlardı. Bunlardan istifade edebilmek, ancak onlarla yakınlık kurduktan sonra mümkün oluyordu. Nasir bin Ahmed, bir ara Oğulcak Kadir Han’a müracat edip, ondan, cami yapmak için öküz derisi genişliğinde bir yer istedi. Oğulcak Kadir Han bu isteğini kabul etti. Nasir bin Ahmed de, bir öküz kesti. Bu öküzün derisini ince ince dildi. Metrelerce uzunlukta sırım yaptı. Sırımın çevrelediği yer kadar toprağa sahib oldu. Sonra da kendisine verilen bu küçük yere bir cami yaptı. Bu yer Artuc Camii’nin bulunduğu yerdir. Onun bu zekasına, insanlar hayret ettiler.

Bu sırada Oğulcak Kadir Han’ın yeğeni Satuk Buğra Han, güzel simalı, zeki, akıllı ve fasih bir lisan ile güzel konuşan on iki yaşlarında bir genç idi. Artuc’a gelip giderken Nasir bin Ahmed’le tanıştı. Zaman zaman onunla gizlice görüşüp, İslâmiyet hakkında bilgi aldı. Kalbinde İslâmiyet’e karşı sevgi ve muhabbet hasıl oldu. Arasıra Buhara’dan gelen kafileleri görmek için Artuc’a giderdi. Yine bir defasında Artuc’a gitmişti. Nasir bin Ahmed, Artuc’a gelen ticaret kafilesine gayet hoş muamele ve ikramda bulundu. Öğle vakti olunca, müslümanlar öğle namazını kılmak için abdest alıp namaza gittiler. Satuk Buğra Han, bu sırada henüz müslüman olmamıştı. Fakat, müslümanların namaz kılması hoşuna gitti. Niçin namaz kıldıklarını merak edip, sebebini Nasir bin Ahmed’den sordu. O da; “Bizim üzerimize her gün beş vakit namaz kılmak farzdır” dedi. “Bunu sizin üzerinize kim farz kıldı” deyince, Nasir bin, Ahmed; “Allahü teâlâ farz kıldı” deyip, Satuk Buğra Han’a îmanı, İslâm’ı anlatmaya başladı. Sevgili peygamberimiz Muhammed aleyhisselamm, Eshab-ı kiramın ve müslümanların üstün hallerinden bahsetti. Sonra da; “Allah’dan başka ilah yoktur. İbadet ancak O’na yapılır. Muhammed aleyhisselam emin ve sadık bir peygamberdir. İnsanların her bakımdan en üstünüdür. O’ndan başka tabi olunacak bir kimse yoktur. O’nun getirdiği din olan İslâmiyet’ten de güzel bir din yoktur” dedi. Satuk Buğra Han’ın kalbinde îman nuru parladı. İslâmiyet’i kabul ederek müslüman oldu ve Abdülkerim isrnini aldı. Bu hadiseye Oğulcak Kadir Han’dan gizlediler. Bu arada, Satuk Buğra Han, Kur’ân-ı kerirni ve İslâmiyet’i öğrendi. Amcası Oğulcak Kadir Han’ın, bu durumun farkına varmasından çekiniyordu. Bundan sonra, yakın akrabasından elli kişinin müslüman olmasına vesile oldu. İslamiyet’i kabul eden bu elli kişilik grup, genç Türk şehzadesi Satuk Buğra Han’a tabi oldu. Oğulcak Kadir Han ise Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın müslüman olduğundan şüphelenerek, durumu incelemeye başladı ve peşine adam taktı. Bunlar, Satuk Buğra Han’ı gizliden gizliye takib edip, durumu araştırıyor, ne yaptığını anlamaya çalışıyorlardı. Bir defasında onun abdest alıp namaz kıldığını gördüler. Durumu Oğulcak Kadir Han’a bildirdiler. Oğulcak da onun müslüman olduğunu çevresine ve annesine bildirdi. Oğulcak Kadir Han bu hadiseden sonra, Abdülkerim Satuk Buğra Han’ı bizzat kendisi de denemek istedi. Bg maksadla ona, puthaneyi tamir etme vazifesini vermeye karar verdi. Bu durumu annesi haber alınca, oğlu Abdülkerim Satuk Buğra Han’ı haberdar etti. Amcasının kendisini denemek istediğini ve herkesten çok çalışrnasını söyledi. Nihayet Oğulcak Kadir Han bu hususta emir verince, Abdülkerim Satuk Buğra Han derhal çalışmaya başladı. Zaten Nasir bin Ahmed ona bu hususta gerekli telkinlerde bulunmuş; “Şimdi puthane olarak yapılır, sen sonra orayı camiye çevirirsin” demişti. Abdülkerim Satuk Buğra Han, puthanenin tamir işinde gayretle çalıştı. Herkes birer birer kerpiç taşırken, o ikişer ikişer taşıyordu. Bu çalışması sırasında bir taraftan da dua ediyor; “Ey yüce Allah’ım! Eğer bana, din düşmanlarına ve sana iman etmeyenlere karşı yardım edersen, beni, İslâmiyet’in yayılmasına, senin isminin yüceltilmesine vasıta kılarsan; ben elbette bu puthaneyi mescid yaparım. Senin kulların, orada sana ibadet etmek için toplanırlar. Sana ibadet etmek için orada bir mihrab ve seni sena (yüce ismini anmak) için bir de minber yaparım. Bundan sonra sadece senin rızan için ezan okur ve kendim imam olurum” diyordu.

Abdülkerim Satuk Buğra Han yirmi beş yaşına geldiği sırada, İslâm ilimlerini iyice öğrenmişti. Müslüman olduğunu açıkça etrafına îlan etti. Bundan sonra da, hâlâ müslüman olmak şerefine erişemeyen ve Karahanlı Devleti’nin başında bulunan amcası Oğulcak Kadir Han ile mücadeleye karar verdi. Bir gün, yanına inananlardan elli kişilik bir süvari grubu alarak ava gitmek maksadıyla yola çıktı. Yegag Balık adlı beldeye varınca, şehrin kalesini kuşattı. Bu kuşatma üç ay sürdü. Bunu haber alan Oğulcak Kadir Han, ona karşı derhal harekete geçti. Bu sırada, Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın etrafında üç yüz kadar Kaşgarlı süvari toplanmıştı. Oğulcak Kadir Han ile Fergana savaşını yaptı. Bunu takib eden günlerde, taraftarları bin kişiye yükseldi. İlk fethettikleri yer de Atbaşı oldu. Sahib olduğu üç bin kişilik atlı bir orduyla Kaşgar üzerine yürüyüp, orayı da fethetti. Amcası Oğulcak Kadir Han’ı öldürdü. Kaşgar’da kendisine karşı çıkan asîleri ağır yenilgiye uğrattı. Kaşgar halkını İslâm’a davet etti. Onlar da müslüman oldular. Kaşgar’dan sonra Bormekik şehrini de aldı. Memleketin idaresini ele geçirip, ülkesinde İslâmiyet’i sür’atle yaydı.

Abdülkerim Satuk Buğra Han, müslüman olduktan sonra, Allahü teâlânın rızası için cihada başladı. Türk ülkelerinde İslâm’ı yaydı. Zaferler kazandı. Büyük bir mücahid ve cihangir oldu ve her tarafta tanındı. Doğru olarak öğrendiği İslâm dinini hiç saptırmadan Ehl-i sünnet alimlerinin bildirdiği gibi yaydı. Bu, onun en büyük meziyeti ve hizmeti oldu. Onun vesîlesiyle Türklere İslâmiyet saf bir şekilde; Peygamber efendimizin bildirdiği, Eshab-ı kiramın ve Tabiînin aynen naklettiği Ehl-i sünnet itikadına uygun olarak ulaştı.

Abdülkerim Satuk Buğra Han, Türklere İslâmiyet’i anlatıp yaymakta fazla zorluk çekmedi. Türklerin bazı örf ve adetleri İslâmiyefe uygunluk gösteriyordu. Zaten Türkler, Nuh aleyhisselamın oğullarından müslüman olan Yafes’in neslinden geliyordu. Yafes, mü’min idi. Evladı çoğalınca, onlara reis oldu. Hepsi, dedelerinin gösterdiği gibi, Allahü teâlâya ibadet ederdi. Yafes nehirden geçerken boğulunca, Türk ismindeki küçük oğlu, babasının yerini tuttu. Bunun evladı çoğaldı. Nesline Türk denildi. Bu Türkler, ecdadı gibi müslüman, sabırlı, çalışkan insanlardı. Bunlar, zamanla çoğalarak Asya’ya yayıldı. Başlarına geçen bazı zalim hükümdarlar, semavî dini bozarak, puta taptırmaya başladılar. Bunlardan, bugün Sibirya’da yaşayan Yakutlar, hâlâ puta tapmaktadır. Dinden uzaklaştıkça, eski medeniyet ve ahlâklarını da kaybetmişlerdi. Hele Hunlar ve onların reislerinden Atilla, dinsizliği ve zulmü ile Allah’ın gadabı ismini almıştı. İslâm güneşi, Mekke-i mukerremeden doğarak, ilim, ahlâk ve her türlü fazilet ışıklarını dünyaya saçınca, Romalıların, Asya’ya kadar yayılan sefahat ve ahlâksızlıkları ve Asya’yı, Afrika’yı kaplamış olan dinsizlik, cahillik ve vahşet altında yetişmiş diktatörler, sömürdükleri insanların İslâmiyet’i işitmelerine, anlamalarına mani oldular. Bu engeller kılıc gücü ile ortadan kaldırıldı. Türk hakanları, asaletleri ve uyanık olmaları sebebi ile islamiyet’in işitilmesine mani olmadılar. Türk’ün asaleti ile İslâmiyet’in şerefi bir araya gelmeden önce, Asurîler Türkistan’a girerek, Türkleri, güneşe, yıldızlara tapınmaya alıştırmıştı. Tan yeri ağarınca, güneşe tapınırlardı. Bu sebepten, güneşin ismi, tanyeri ve nihayet tanrı oldu. Türkler sonradan tekrar iman ile şereflenip, büyük gruplar halinde müslüman oldular. Sapıklık zamanında uydurdukları tanrı ismini kullanmaz oldular. Kur’ân-ı kerîmde bildirilen; “Benim ismim Allah’dır. Beni Allah diye çağırınız. Allah diye ibadet ediniz. Allah diye yalvarınız!” meâlindeki muteaddid ayet-i kerîmelere uydular. Bu bakımdan Allahü teâlâya, kendi istediği ismi söylemeyip de, inanmıyanların, O’nun en sevmediği mabudlarına koydukları tanrı ismi ile O’nu çağırmanın yanlış ve uygunsuz olduğunun şuuruna vardılar.

Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın müslüman olmakla şereflenmesi ve ülkesinde İslâmiyet’i yayması, Türk Tarihi’nin en büyük ve en güzel hadiselerinden biridir. Daha önceden, Oğuz ve Kalag Türkleri arasında müslüman olan gruplar olmuşsa da, devlet olarak İslâmiyet’i kabul eden ilk Türk boyları Karahanlılar ve İdil Türkleri olmuştur. Türkler devlet olarak müslüman olduktan sonra, İslâmiyet’in bayrakdarlığını yapıp dünyanın dört bir tarafına yaydılar. Eshab-ı kiramdan sonra tarihte nadir görülen hizmetler yapıp, din uğrunda cihad ettiler. Sevgili peygamberimiz Muhammed aleyhisselamın bildirdiği İslâmiyet’i, Ehl-i sünnet îtikadını; Karahanlı Türkleri, Türkistan’da; Gazneli Türkleri, Hindistan’da; Oğuz, Selçuklu Türkleri, Anadolu’da ve tarihin en muhteşem müslüman Türk devleti olan Osmanlılar da üç kıtaya yaydılar. Böylece müslüman Türkler, İslâmiyet’e bin yıldan fazla bir zaman hizmet ettiler. Abdülkerim Satuk Buğra Han, Karahanlıların başına geçip hükümdar olduktan sonra, kendisinin müslüman olmasına vesile olan Samanîlere de yardımda bulunmuştur. İbn-i Haldun’un “El-iber” add eserinde ve Cemal Karsî’nin, “Mulhakat-us-Surşh” adlı eserindeki rivayete göre 915 (H. 303) senesinde Hasan ibni Kasım Ed-Daî tarafından Cürcan’a vali tayin edilen Leyla bin Nu’man, Samanîlere karşı isyan etmişti. Etrafına da şiîleri toplamıştı. Samanîler, Abdülkerim Satuk Buğra Han’dan yardım istediler. Samanîlerin kendi orduları Horasan’da başlayan isyanı bastıramamış, asilere yenilmişti. Şiîler, büyük bir ordu ile Horasan’ın merkezi olan Nişabur’u işgal etmişlerdi. Samanîlere yardım etmek üzere hareket eden Abdülkerim Satuk Buğra Han, 921 (H. 309) yılında Leyla bin Nu’man’ın karşısına çıktı. Bu sırada Amid şehrinde bulunan Leyla bin Nu’man’ı mağlub edip yakaladı ve idam etti.

Abdülkerim Satuk Buğra Han, daha sonra yaptığı savaşlarda; Yagma, Çiğil, Oğuz kabilelerinin yerleşmiş bulunduğu Türkistan şehirlerini birer birer ele geçirdi. İslamiyet’i yayma hususunda, meşhûr alimlerden olan Ebu’l-Hasen Muhammed bin Süfyan Kalamati Horasanî’den çok istifade etti. Ayrıca Karahanlılar Devleti’nin doşu kısmına hakim olan Büyük Kağan, Çinlilerden yardım alarak 942 (H. 332) yılında Abdülkerim Satuk Buğra Han’a karşı savaş açtı. Abdülkerim Satuk Buğra Han müslümanların yardım ve desteğiyle, onunla Balasagun savaşını yaptı ve galib geldi.

Abdülkerim Satuk Buğra Han’dan sonra, oğulları devrinde de ülkesine pek çok İslâm alimi gelip, İslâmiyet’i doğru olarak anlattılar ve yayılmasına çalıştılar. Kendisinden sonra Mûsâ Tunga adında bir oğlu yerine geçti. Bundan sonra da bunun oğlu Beytar Süleyman Arslan hükümdarlık yaptı. Başka oğulları ve kızları olduğu da rivayet edilmiştir.
Kaynakça
  1) Mülhakat-üs-Surah (Cemal Karsî), (nşr. V. Bartold, st. Petersburg) sh. 130, 135

  2) Câmi-üd-düvel; sh. 240, 1030

  3) El-Kamil fit-tarih

  4) El-İber (İbn-i Haldun); cild-4, sh. 339

  5) Rehber Ansiklopedisi; cild-17, sh. 147 cild-9, sh. 249

  6) Kaşgar Tarihi (Mehmed Atıf), İstanbul 1300, sh. 52

biyografya sitesi'nden yararlanılmıştır.

7 Mayıs 2018 Pazartesi

Karahanlılar (840 - 1212)


Uygur Devleti'nin yıkılmasından sonra Karluk, Yağma,Çiğil ve Tuhsi Türkleri tarafından Türkistan'da kurulmuştur. 
Kurucusu:Bilge Kül Kadir Han
1.  932 yılında Satuk Buğra Han  Abdülkerim adını alarak müslüman oldu.Onun devrinde İslamiyet resmi din kabul edildi.
-->2.Orta Asya'da kurulan ilk Türk-İslam devletidir.  
-->3.İlk Türk İslam eserleri bu dönemde verilmiştir.
4.Yusuf Kadir Han döneminde de en parlak dönemini yaşamıştır. 
5.Taht kavgaları sonucu Doğu Karahanlılar ve Batı Karahanlılar diye ikiye ayrıldılar (1046). Doğu Karahanlılar 1130'da Karahıtaylar; Batı Karahanlılar ise 1211'de Harzemşahlar tarafından yıkıldılar.

21 Mart 2017 Salı

TÜRK İSLÂM TARİHİ -2 (KARAHANLILAR) L9

I. Karahanlılar (840 - 1212)



Uygur Devleti'nin yıkılmasından sonra Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri tarafından Türkistan'da kurulmuştur. Kurucusu Bilge Kül Kadir Han'dır. Devlet 932 yılında Satuk Buğra Han zamanında İslamiyet'i resmen kabul etmiş ve Yusuf Kadir Han döneminde de en parlak dönemini yaşamıştır. İlge Han zamanında Gaznelilerle birlikte Samanoğlu Devleti'ne son veren Karahanlılar, daha sonra Horasan için Gaznelilerle savaştı ancak başarılı olamadılar. Taht kavgaları sonucu Doğu Karahanlılar ve Batı Karahanlılar diye ikiye ayrıldılar (1046). Doğu Karahanlılar 1130'da Karahıtaylar; Batı Karahanlılar ise 1211'de Harzemşahlar tarafından yıkıldılar.

Karahanlıların Başlıca Özellikleri:

1 Orta Asya'da kurulan ilk Türk-İslam devletidir. 
2-Türk-İslam kültürünün temellerini atmış; ilk yazılı eserleri vermişlerdir. Bunlardan en önemlileri Yusuf Has Hacib'in yazdığı Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmut'un yazdığı Divan-ı Lügati't Türk, Edip Ahmet Yükneki'nin yazdığı Atabetü'l-Hakayık ve Hoca Ahmet Yesevi'nin Divan-ı Hikmet'tir. 
3-Ribat adıyla ilk kervansarayları yapmışlardır. 
4- İlk medreseyi kurmuşlardır.
5- Hükümdar ailesi de halkı da tamamen Türklerden oluştuğu için Türkçe'ye ve Türk kültürüne büyük önem vermişlerdir. 
6- Orta Asya Türk kültürünü Selçuklulara taşımada köprü görevi yapmışlardır. -
7-Kervansaraylar inşa etmiş ve düzenli posta örgütünü kurmuş ilk Türk-İslam devletidir.
8.Mimarî yapılarında coğrafî şartlardan ötürü toprak malzeme kullandıkları için günümüze  ulaşan önemli bir mimarî eserleri  yoktur.