Yeni Müfredat Tarih 9 Konu Anlatımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yeni Müfredat Tarih 9 Konu Anlatımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2018 Cumartesi

ZAMANIN TAKSİMİ




Tarihin incelenmesi için çağlara,konulara veya mekanlara ayrılması zorunludur. Ne var ki günümüzde baskın çağlara ayırma sistemi Avrupalı tarihçilerce belirlendiği için Avrupa merkezli bir bakış açısına sahiptir.Bu durum tarihçilerce eleştirilmektedir.
Takvim: zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur. İnsanlar zamanı ölçerken ölçü aracı olarak Güneşi ve Ay’ı kullanmışlardır.
Güneşi kullananlar dünyanın güneş etrafında bir tam dönüşünü esas almışlardır. Bu şekilde oluşturulan takvimlere güneş takvimi diyoruz. 1 yıl 365 gün ve 6 saat olarak hesap edilmiştir.
Ay’ı kullananlar ise Ay’ın Dünya etrafında 12 kez dönmesini (12 x 29.5 =354) esas almışlardır. Bu şekilde oluşturulan takvimlere ay takvimi diyoruz.
Tarihte ilk güneş takvimini Mısırlılar, ilk ay takvimini Sümerler oluşturmuşlardır.
Her toplum kendi takvimini oluştururken kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç olarak kullanmışlardır. Örneğin; Romalılar Roma’nın kuruluşunu, Müslümanlar Hicreti, Hristiyanlar Hz. İsa’nın doğumunu...
TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER VE ÖZELLİKLERİ
Türkler tarihinden bugüne çeşitli takvimler kullanmışlardır. Güneş ve ay yılını esas alan bu takvimler Türklerin tarihte yaşadıkları büyük dönüşümlerden sonra şekillenmiştir.
Türklerin tarih boyunca kullandığı takvimler :
I. On iki hayvanlı Türk takvimi
II. Celali Takvim
III. Rumi Takvim
IV. Hicri Takvim
V. Miladi Takvim
Türklerin tarih boyunca kullandığı takvimler ve özellikleri kısaca şu şekilde özetlenebilir:
12 Hayvanlı Türk Takvimi:
12 Hayvanlı Türk takvimi, Türklerin kullandığı ilk takvimdir. Bu takvimde güneş yılı esas alınmıştır. 1 yıl 365 gün ve 5 saat olarak hesap edilmiştir. Takvim 12 yılda 1 devir yapmaktadır. Yıllar sayı ile değil hayvan adları ile isimlendirilmiştir. Aylar ise sayılar ile belirtilmiştir. 12 Hayvanlı Türk Takvimini Türklerin haricinde Tibetliler ve Çinliler de kullanmışlardır.
Hicri Takvim:
Hicri takvim, Türklerin İslamiyet'i kabul etmelerinden sonra kullanmaya başladığı takvimdir. Hicri Takvimde ay yılı esas alınmıştır. 622 yılı Hicri Takvimde başlangıç olarak kabul edilmiştir. Hz. Ömer döneminde oluşturulan Hicri Takvim ülkemizde 1 Ocak 1926 tarihine kadar kullanılmış olup, günümüzde dini ay ve günlerin belirlenmesinde halen kullanılmaktadır.
Celali Takvim:
Celali Takvim, Büyük Selçuklular döneminde Sultan Melik Şah tarafından ekonomik amaçlarla hazırlatılmış ve kullanılmıştır. Celali Takvimde güneş yılı esas alınmıştır.Celali Takvimin başlangıç tarihi olarak 1079 yılı esas alınmıştır. Celali Takvimi Türkler haricinde Babür Devleti de kullanmıştır.
Rumi Takvim:
Rumi Takvim, Osmanlı Devleti'nde ekonomik amaçlarla 1839 yılından itibaren Hicri Takvime ilave olarak kullanılmaya başlamıştır. Rumi Takvimde güneş yılı esas alınmıştır.
Miladi Takvim:
Miladi Takvim ülkemizde 1 Ocak 1926 tarihinden itibaren kullanılmaya başlamıştır. Miladi takvimde güneş yılı esas alınmıştır. Başlangıç olarak Hz. İsa'nın doğumu(Milat) 1 Ocak tarihi kabul edilmiştir. Miladi takvim ilk olarak Mısırlılar tarafından şekillendirilmişse de Romalılar ve Papa XIII. Gregorious tarafından geliştirilmiştir.
Not:1917 tarihinde ise Takvim-i Garbi adıyla Miladi Takvime yakın bir takvim kullanılmışsa da 1 Ocak 1926 dan sonra Miladî takvime geçilmiştir.

25 Aralık 2017 Pazartesi

Orta Çağ'da Ordu



Avrupa orduları
Batı Avrupa’da VIII. yüzyılda Franklar askerî bir düzen olan feodal sistemi geliştirmiştir. 
Buna göre kral; soylu şövalyelere at, zırh, mızrak, kılıç, kalkan gibi ihtiyaçlarını satın alabilmeleri ve askerî eğitimlerinde gerekli masrafları karşılayabilmeleri için kraliyet topraklarından belli ölçüde arazi bağışlamıştır. 
Şövalyeler de krala bağlılık yemini ederek kralın savaşçısı olmuştur. 
Feodalizmde fakir olan serfler, askere nadiren alınmıştır.
Orta Çağ’da siyasi birlikten yoksun olan Avrupa’da ordular küçük oldukları için uzun süreli seferler düzenleyememiştir. 
Disiplin yönünden genelde zayıf olan Avrupa ordularında güçlü vasallar, her fırsatta kralın otoritesine karşı çıkmıştır.
Orta Çağ’da Avrupa’da şövalyeler, okçular ve kuşatma teknikleri etrafında dönen kara savaşları sıkça görülürdü.
Türk ve Moğol Orduları



Türk ve Moğol orduları genelde atlı okçulardan oluşurdu. 
Hem Türk hem de Moğol askerleri çok disiplinli olup büyük bir cesaretle savaşmış ve hafif süvari teknikleri kullanmıştır. 
Cengiz Han, Türklerin oluşturduğu onlu sisteme göre güçlü bir idari ve askerî düzen kurmuştur.
Franklar, Haçlı Seferlerinde çok sayıda Müslüman ve Türk atlı okçuyla karşılaşmıştır.
Hareket kabiliyeti oldukça yüksek olan bu birliklerin başarısını gören Haçlılar, Türk atlı okçularından yararlanmak istemiştir.
Sasani Ordusu
Sasani ordusu da Türk ve Moğol ordusunda olduğu gibi onlu sisteme göre düzenlenmiştir. 
Değişik etnik gruplardan oluşan Sasani ordusunda;  bağlı kavimlerin ve devletlerin gönderdikleri birlikler,  ücretli askerler 
ve savaş esirleri yer almıştır.
Bizans Ordusu
Bizans ordusu, sayıları çok fazla olmayan ve İstanbul’da bulunan merkez kuvvetlerinin yanı sıra eyalet askerleri, tâbi devletlerin gönderdiği yardımcı kuvvetler ve ücretli askerlerden oluşmuştur. 
Bizans İmparatorluğu’nda XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ücretli askerler ordunun asli unsuru hâline gelmiştir.
XI. Yüzyıldaki ücretli askerlerin büyük bir kısmı Türklerden oluşmuştur. Peçenek, Kuman ve Uzlardan oluşan bu ücretli Türk birlikleri, kendi komutanlarının idaresinde Bizans ordusu içinde savaşmıştır.
Malazgirt Savaşı sırasında, Bizans ordusu içerisindeki ücretli Türk boyları, Selçuklular tarafına geçmiştir.
XIV. Ve XV. Yüzyılda Ordu
XIV. yüzyıldan sonra ise İngiltere ve Fransa gibi krallıklar ordularında maaş karşılığı asker bulundurmaya başlamıştır. 
Böylece Avrupa’da askerlik mesleği ortaya çıkmıştır.
XIV. yüzyıldan itibaren devletler sürekli piyade kıtaları bulundurmaya başlamıştır.
Savaş tarihini değiştirecek olan top tüfek gibi ateşli silahlar, 1331’den sonra kullanılmaya başlanmıştır.

Fransa XV. yüzyılda silahlı askerlerden oluşan daimî bir kıta oluşturmaya başlamış Osmanlılar ise buna XIV. yüzyılda yeniçeri birlikleri ile başarmıştır.
Yerleşik ve Konar-göçerler Arasındaki Savaşlar
Yerleşik topluluklar üretimde, konar-göçer topluluklar ise askerlik alanında birbirlerine karşı üstünlük kurmuştu. 
Başlıca geçim kaynağı hayvancılık olan konar-göçer toplulukların ekonomileri, ihtiyaçlarını karşılamada yetersizdi. 
Bu nedenle konar-göçer topluluklar ya yerleşik topluluklarla ticaret yoluyla mal değişikliği yapmak ya da savaş yoluyla yerleşik toplulukların mallarına sahip olmak istemiştir.
Konar-göçerler ile yerleşik topluluklar arasındaki savaşlarda genellikle konar-göçerler üstünlük sağlamıştır.
Konar-göçer topluluklar dışa açık ve savaşçı bir yaşam biçimine sahipken yerleşik topluluklar bunun tam tersine dışa kapalı ve barışçı bir yaşam biçimini benimsemiştir.
Konar-göçer Ordusu
Orta Asya’nın konar-göçeri dünyanın en iyi askeridir. 
Çünkü bu askerler yerleşik devletlerde görülen ağır donanımlı ve hareket kabiliyeti kısıtlı piyade ordularının aksine hafif silahlı ve hızlı hücum yapabilen süvarilerden oluşurdu.
Konar-göçer askeri, dayanıklı, disiplinli, uyumlu ve süreklidir. 
Konar-göçerler zırh, hançer ve mızrak kullanmış ve ayrıca oklarını daha uzağa fırlatmalarını sağlayan yayı geliştirmiştir.
Bu ordularda kadınlar da gerektiğinde savaşa katılırdı.
Konar-göçerlere etrafı surlarla çevrili olan güçlü şehirler zorluk çıkarmıştır. Bu kuşatma araçlarından yoksun olmalarıyla ilgiliydi.

4 Aralık 2017 Pazartesi

ORTAÇAĞDA SİYASÎ YAPILAR

Performans Ödevleri:
1.Burda yazılı anahtar    kelime ve cümlelerden grafik hazırlayınız.
2.Ortaçağdaki  devlet yönetimi şekillerini karşılaştırınız.
3.Yeryüzünde olan ve olmuş yönetim şekilleri ( rejimler/ devlet düzenleri) nelerdir,araştırınız.
İstediğiniz birini yapabilirsiniz.
A.  Roma  İmparatorluğu
M.S.350 yılında başlayan Kavimler Göçü sonucunda Roma İmparatorluğu 395'te  Doğu Roma ( Bizans) ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrıldı.
Batı Roma İmparatorluğu 476'da yıkılınca Avrupa'da büyük bir otorite boşluğu oluştu. 
Bu boşluk durumunda
1. Avrupa'da feodalizm(derebeylikler yönetimi) ortaya çıktı.
2. Germen kabileleri birleşerek Frank, Vizigot, Ostrogot, Sakson gibi Germen krallıkları kurup siyasi üstünlüğü ele aldılar.
3.Avrupa'da güçlü otorite yokluğu, büyük bir karmaşaya sebep olmuştur.





Feodalizm:Avrupada Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasından sonra ortaya çıkan krallar, lordlar ve vassallar arasında güç mücadelesiyle yürüyen bir yönetim sistemi olup Ortaçağ Avrupasına özgü bir yönetim tarzıdır.
B.Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu
1. Sasani ve Hellenizm monarşileri ile  Ortodoksluk etkisinde olduğu için otokratik ve  merkezî bir imparatorluktur.
2.Bizans imparatoru, Hz. İsa’nın yeryüzündeki vekili olup sadece Hz. İsa’ya karşı sorumlu olmuştur.
Otokrasi: monarşinin bir türü olup  yönetimin miras yoluyla değil, kişiler tarafından ele geçirildiği bir yönetim şeklidir.
C.Sasaniler
 1.Pers Devlet Geleneğini benimsemişlerdir.
 2.Yönetim şekli monarşidir.
 3.İmparatorun ünvanı Şehinşahtır (Kralların Kralı).
 4.İktidar kavgaları devleti zayıflatmıştır.
 5.Şehinşahtan sonra başa geçecek kişi yönetmeyi öğrenmesi için eyaletlerin başına yönetici olarak gönderilmişlerdir ve yardımcı olarak da tayin edilmişlerdir.
 6.Krallar,Tanrı Ahuramazda’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul edildiklerinden kutsal sayılmışlardır.
 7.Sasaniler, Bizans'la yaptıkları uzun kara savaşlarıyla Anadolu'yu ele geçirmişlerse de Bizans'ın deniz gücü karşısında geri çekilmişlerdir.
 8.VII. yüzyılda İslam Devleti'nin ortaya çıkışından sonra 651'de Nihavend Savaşı'yla yıkılmışlardır.
Not: Sasanilerin yıkılması, Bizans'ın da zayıflaması sonrasında Anadolu Türkler'in yurdu olmak için uygun bir konuma gelmiştir. Selçukluların yaptığı Pasinler ve Malazgirt Savaşı'yla başlayan Anadolu'nun Türk yurdu olma süreci Miryokefalon Savaşı'nın da kazanılmasıyla kesinlik kazanmıştır.                               
D.Moğol İmparatorluğu
1. Liderin tarih oluşumundaki önemi burda ortaya çıkmıştır.
2.Şamanlarca  bir kabile önderi olan Cengiz kutsallaştırılmıştır. Böylece onun ardından gelenlerde  meşrulaştırılmıştır.
İmparatorluklarda Sosyal, Ekonomik ve Askerî Durum    
A.Avrupa 
Germen kralları ülkelerini eyaletlere ayırmıştır.
Eyaletlerin başına valiler ve ordusu olan dükler atanmıştır. Onların altındaki yönetim birimini kontlar yönetmiştir.
Krallar,  meclislerinde  kontlara ve psikoposlara danışırlardı. Kontlar, kendi toplumlarını hristiyan din adamlarına itaate zorladılar.Hristiyan din adamları da halkı kontlara itaate zorladılar.
Feodalizm ve katolik hristiyanlık , Avrupa'da böylece birlikte yerleşerek güçlendiler.
Ortaçağ'da Avrupa'da yaşanan büyük veba salgını getirdiği büyük insan ölümleri nedeniyle  sosyal ve ekonomik  hayatı durma noktasına getirmiştir. Büyük bir korku ve güvensizlik ortamı oluşmuştur.
B.Bizans
Bizans, Çin ve Hindistan'dan gelen malları Avrupa'ya aktaran bir ekonomik konumdaydı. Bu nedenle Sasaniler onlar için stratejik konuma sahipti.
C.Sasaniler
1.Sasaniler, topraktan alınan vergilerle ekonomik olarak güçlenmişlerdir. Vergilerle ticareti kolaylaştıracak yol, köprü ve benzerlerini yaptıkları gibi ordu ve savaş masraflarını da karşılamışlardır.
2.Üreticiyi destekleyen yasalar çıkardılar.
3.Ticaret ağını genişlettiler.
4.Hint Okyanusu’nda, Orta Asya’da ve Güney Rusya’da uluslararası ticarete egemen olmuşlardır.
5.Perslerdeki satraplık sistemine benzer daha merkezî  bir eyalet sistemi uygulamışlardır.
D.Moğollar
1.Orta Asya iklim şartları sonucu sadece hayvancılık ve bunun ticareti temel ekonomik faaliyet olmuştur.
Ordular
Orta Çağda devletlerin siyasî gücü ekonomi yanında güçlü, düzenli ve disiplinli ordularla sağlanmıştır.
  A.Bizans, eyalet birlikleri ve ücretli (paralı) askerler orduya güç vermiştir.
 B.Moğol ordusu, onlu teşkilata göre teşkilatlanmış gönüllü birliklerden oluşmuştur. Çoğunluğu hafif süvari birliklerdir.
 Yönetim             
A.Sasanilerde Kutsal krallar(Hanedan) ve hanedandan soylular yönetimde etkin olduğu danışma meclisi vardır.
B.Roma İmparatorluğunda ise soyluların ( aristokratların) etkin olduğu konsül adlı meclis vardı.
C.Moğollar'da ise üyelerinin liyakatle seçildiği Danışma Meclisi imparatorun (hanın) yönetimde kısmen etkindir.


              


                                                                    

27 Kasım 2017 Pazartesi

İnsan ve Göç

1.Doğa
İnsanlığın sosyo- ekonomik aşamaları:
         avcılık,toplayıcılık,balıkçılık-->çobanlık-->tarım--->uygarlık
Not: Nüfus artışı karşısında doğan besin ihtiyacı bu aşamalarda en önemli etkendir.Bu besin ihtiyacı  tarımla giderilince  yerleşik hayata geçiş artmıştır.

2.Göçler
     Nedenleri:
                  1.Yerleşim yerleri ve iklimdeki değişikliklere  bağlı geçim sıkıntısı
                  2.Savaşlar veya bağımsızlığı kaybetme gibi politik değişiklikler
                  3.İnanç gruplarının baskı altına alınması

      A. Ege Göçleri (Deniz Kavimleri Hareketi,M.Ö.XII ve XIII)

          Nedenleri: 
                   1.Yunanistanın  dağlık olması
                   2.Nüfus artışı
                   3.Beslenme yetersizliği
                   4.Avrupadan gelen Dorlar ve Akaların baskısı
          Sonuçları:
                   1.Hititler yıkılmıştır
                   2.Mısır ise ayakta kalmıştır.   
B.İç Asya  Göçleri
           Nedenleri:
                  1.İklim değişikliğine bağlı geçim sıkıntısı .
Sonuçlar:
                 1 .Üç kıtada etkili olmuştur.
Kavimler göçü işlenirken ayrıntılı işlenecektir.
                  Not:Semavi dinlere inananlara yapılan baskılar tarih boyunca yapılan göçlerin önemli nedenlerindendir. Misal Yahudilere yapılan Babil ve Roma baskıları sonucu göç etmeleri.
              Romalılar, Hristiyanlığın yayılmaması için çeşitli baskılar yapmışlar. 
            Mekkeli Müşriklerin Peygamberimiz ve ashabına yaptığı baskılar sonucu gerçekleşen hicret buna bir başka örnektir. Ancak, ne Roma Hristiyanlığın yayılışını ne de Mekkeli Müşrikler  semavi dinlerin yayılışının önüne geçememişlerdir.
C.Diğer Göçler
               1.Amurru ( Babil) Göçleri
               2.Akad Göçü
               3.Hurri  Göçleri
               4.Frig Göçleri

 Amurru (Babil) Göçleri Amurrular, MÖ III. binyılın son yüzyıllarında Arabistan’dan Filistin ve Suriye çevresine göç etmişler ve daha sonra buradan da doğuya doğru göçlerini sürdürmüşlerdir. Elamlar ile birlikte Sümer Devleti’nin yıkılmasında başlıca rolü oynamışlardır. 

Akad Göçü Akad göçü, MÖ III. binde Sami kökenli olan Akadların, Suriye’den Fırat Nehri’ni izleyerek Sümer ülkesine doğru yavaş yavaş gerçekleştirdiği göçlerdir. Bu göçler sonrasında Akadlar, Sümer kent kültürünü özümsemiş ve bu kültürü sonraki toplumlara aktarmıştır. 

Hurri Göçleri Mezopotamya ve çevresine MÖ III. binyılın sonlarında büyük bir göç dalgasıyla kuzeyden gelen Hurriler; Doğu Anadolu, Orta Fırat Havzası ve güneyde Filistin’e kadar geniş bir alana yayılmıştır.

 Frig Göçleri Frigler, Makedonya ve Trakya’dan Boğazlar yoluyla Anadolu’ya göç eden Trak boylarındandır. Bu göçler, MÖ 1200-800 yılları arasında yaşanmıştır.



İlk Çağ'da Hukuk



Hukuk: toplum düzenini sağlamak için çıkarılmış ve devlet eliyle güçlendirilmiş kurallar bütünüdür.Toplum halinde  yaşam ve siyasi organizasyonlar hukuku netice verdi.                                       
Hukukun kaynakları: akıl, gelenek  ve kutsal  kitaplardır.
1 .Urkagina Kanunları 
A.Sümer şehir devletlerinden Lagaş Kralı Urkagina tarihte bilinen ilk yazılı kanunları yapmıştır(M.Ö.2375)
B.Urkagina yaptığı kanunlarda hükümdarlığın kendisine baştanrı tarafından verildiğini önceki yöneticilerin rahiplerle birleşip haklı sömürdüğünü söylemiştir.Borç affı gibi halkı rahatlatmaya yönelik düzenlemeler de yapmıştır.
C.Bu kanunlar, kötü yönetim sebebiyle oluşan yolsuzlukları, huzursuzlukları ve hoşnutsuzlukları gidermeye dönük bir adaletname niteliğindedir.
2.Hammurabi Kanunları
A.Babil Kralı Hammurabi(M.Ö.1728-1686), kendisinden önce yapılmış kanunları, toplumun örf ve adetlerini,çağının ihtiyaçlarını dikkate alarak o dönemin en gelişmiş yazılı kanunlarını yapmıştır.
B.Bu kanunlar 282 maddeden oluşmaktadır.
C.Hammurabi Kanunları, Babil'in koruyucu tanrısı Marduk için yapılan Esagila Tapınağı'na dikilmiş bir taş üzerinde Akatça yazılmıştır.Kanunların giriş kısmında adı geçen  Marduk adlı tanrı ve adalet tanrısı Şamas tarafından Hammurabi'nin kral seçildiği anlatılır.
D.Hammurabi, kendisini adaletin kralı zayıfların koruyucusu Tanrı adına ülkeyi yöneten adil bir hükümdar olarak tanıtmaktadır.
E.Bu kanunların cezalandırmada ana ilkesi  " dişe diş, göze göz" şeklinde kısaca ifade edilen  ilkedir.
3.Hitit Kanunları
A.Gelişmiş bir hukuk sistemine sahiplerdi.
B.Urukagina kanunları gibi yumuşak kanunlardır.
C.İşlenen suçlara daha çok tazminat şeklinde maddi cezalar verilmesini öngören kanunlardır.
D.Hititler, bitkileri ve hayvanları korumak için de kanunlar çıkarmışlardır.
E.Hititler  evlenme, boşanma  ve miras gibi medeni hukukla ilgili konularda kanunlar çıkarmışlardır. Hatta boşanma hakkını kadınlara da tanımışlardır.
F.Hititler , kazaen öldürmeyi ve kasten öldürmeyi birbirinden ayırarak hukukta önemli bir gelişme göstermişlerdir.
G.Hititlerde cezalandırmada her sınıfa ayrı cezalar öngörülmüştür.
H.Hititlerde bazı suçlarda suçlunun ailesi de cezalandırılmıştır. Bu durum cezalandırmada kollektifleştirme olduğunu göstermektedir.
4.Tevrat Hukuku
A.İbraniler, tarihte semavi bir dini benimseyen ilk toplumdur. B.Hukukları, Tevrat 'a dayanır. On emir hukuklarının en önemli esaslarındandır.
C.Yahudiliğin sadece kendilerine gönderildiğine inandıkları için hukuk sistemlerinde eşitlik yoktur. Kendi çağlarında yaşayan diğer toplumlardaki  Hürler ve köleler ve benzeri şekildeki sınıf ayrımı yanında ırk ayrımını da getirmişlerdir. 
D.Boşanma ve mirastan üstünlük, erkekteydi. Ancak Yahudi olmayan annenin çocuğunun miras hakkı yoktu. 
E.Mülkiyet hukuku oldukça gelişmiştir. 
F.Kısas ilkesi bu Hukukun temel ilkelerindendi. Ancak ölüm ve organ kaybı yoksa tazminat cezası uygulanırdı.
G. Suçun şahsiliği bir başka prensipti. 
H.Tek şahitle cezalandırılmayı kaldırdılar.
I. Dini törenle yemini  beraat(suçtan temizlenmek) için yeterli gördüler.