Derviş Gaziler

Anadolu’yu yurt yapan fetihçi dervişler

Bir toprağı sâhiplenmenin en mühim unsurlarından biri de nüfustur. Kayıların bu toprakları yurt edinmelerinde de kalıcı nüfus probleminin çözümünde de yerleşik dervişlerin sâbit tekke ve zâviyeler açmaları çok önemliydi. Anadolu’ya gelen asker ve savaş ruhlu erenler, bu toprakların yurt olmasını sağlamışlardır.

Bir toprağı yurt yapmak, kendi kültürünü yerleştirmek kolay bir hâdise değildir. Kayı’nın Anadolu’ya girip yurt tutup yerleşmesinde Türkistan geleneği olan erenler, sûfîler, zâviyeler, çok önemli bir rol oynamışlardır.

İlk Türk Devletlerinde Ekonomi


    Bozkır hayatında göçebe toplum olarak varlığını sürdüren İlk Türklerde ekonominin temelini hayvancılık oluşturur. En çok koyun ve at yetiştirilirdi. Zenginler at eti, diğer insanlar ise koyun eti yerlerdi. Kısrak sütünden kımız, darıdan yapılan Begni ve Boza önemli içecekler olarak göze çarpar.
      Uygurlara kadar az da olsa tarım yapılırdı. Hunlar döneminde açılan Tötö kanalı ile sulama yapılır, Eski Türklerde çiftçilere tarıgçı denirdi. Buğday, arpa, Mısır önemli tarım ürünleri idi. Yerleşik hayata geçen Uygurlarla birlikte tarımın önemi artmıştı. Günümüzde Türk lehçelerinde ortak olarak kullanılan Hububat, sebze ve meyve isimleri Uygurlar tarafından ortaya çıkarılmıştır.
     Giyim eşyaları ise genelde deri ve hayvan yünlerinden(yapağı önemli) yapılırdı.
    Vergi toplama önemli bir iş olup Köktürklerde Tudun, Uygurlarda Ağıcı adı verilen vergi memurları vardı. İlk Türk devletlerinde 3 çeşit vergi toplanırdı.
    A-Mesken(Ev ya da çadır) vergisi B- Hayvan (Hayvan sayısına göre) vergisi C- Toprak vergisi
   Sanayi ise İlk Türkler özellikle madencilik alnında ileri gitmişler özellikle Türk kılıçları dünyaca meşhurdur.
    Ticarette ise Türklerin hâkimiyet için mücadele ettikleri İpek yolu önemlidir. Çin den çıkan bu yol Orta Asya’dan geçtiği için Çin, Sasani ve Bizans gibi devletlerle İpek yolu için mücadeleler yapılmıştır. Bir diğer yol ise Sibirya da Astrahan a ulaşan Kürk yolu idi. Özellikle Uygurlar ve Hazarlar ticaret konusunda oldukça ileri gitmişlerdir. Ticaret genelde mal takası şeklinde olup; altın, gümüş paralar ile Uygurlarda böz ve kuanpo denilen bez paralar ile Çav denilen kağıt paralarda kullanılmıştır.

Şair Sultanlar

 Şair Sultanlar

İyi bir eğitimden geçen Osmanlı şehzadeleri ve sultanları, müziğe ve şiire de  ilgi göstermişlerdir.

Fatih Sultan Mehmet, güzel sanatların çeşitli dallarıyla ilgilendi. Özellikle şiire  büyük önem vermiş olup  Avnî mahlasıyla şiirler yazdı.

II. Bayezid, büyük bir âlim ve sanatkâr olup  Çağatay Türkçesini ve Uygur Alfabesini de bilen bir padişah olup Adlî mahlasıyla şiirler yazmış ve bir “Divân” tertip etmiştir.

Yavuz Sultan Selim, Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen ve bir Farsça divan tertip edecek derecede şiirler yazabilen şiirlerinde Selimi mahlasını kullanan büyük bir şairdi. 

Osmanlı padişahları arasında en çok şiir yazan Muhibbî mahlasını  kullanan  Kanuni Sultan Süleyman olup iki  divan yazmıştır.

Sarı Çizmeli Mehmet Ağa

SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA

Barış Manço’nun 1979 da meşhur ettiği Mehmet Ağa, aslen Karamanlı toprak ağasıyken, Osmanlı Dönemi yetkilileri Mehmet Ağayı çağırarak Kıbrıs Girne’de büyük bir tarla vererek " Karaman’daki bahçelerin gibi ek, biç, halka iş ver bizde sana toprak bağışlayalım; "hayvancılık ve tarımı geliştir" derler..

1810-1920 arası Karaman’dan Kıbrıs’a 5 kardeşini alıp gelmiştir.. Yörük Türkmendir.. Kıbrıstaki Köyünün adının Göçeri olması, Yörüklerin konar göçer hayatından gelmektedir; Yörükler köyü de derler köyüne.

Sarı Çizmeli Mehmet ağa, Devlete söz verdiği gibi Tarımda ve hayvancılıkta binlerce kişi çalıştırır, İş verir büyük bir aile olur..

Ermeni Soykırım İddialarının Asılsızlığı Bir Daha Belgelendi


DÜNYA

Rus tarihçi Oleg Kuznetsov: Sözde Ermeni soykırımı iddiaları, kurgudan başka bir şey değil
Rus tarihçi Prof. Dr. Oleg Kuznetsov, 1915 olayları iddialarının kurgu olduğunu belirterek "Ermeniler, tarihi ve yasal belgelerle bu propaganda teriminin (soykırım) geçerliliğini doğrulamanın mümkün olmadığını biliyor." dedi.
Dmitri Chirciu  |
23.04.2021 - Güncelleme : 23.04.2021


Moskova
Rus tarihçi Prof. Dr. Oleg Kuznetsov, 1915 olayları iddialarının kurgu olduğunu belirterek "Ermeniler, tarihi ve yasal belgelerle bu propaganda teriminin (soykırım) geçerliliğini doğrulamanın mümkün olmadığını biliyor." dedi.

Sen Katil misin ?


SEN KATİL MİSİN?

"İstanbul Teknik Üniversitesi'nde, henüz 19 yaşında, ikinci sınıf öğrencisi olarak kafası bir karış havada gezen birisiydim. 

Bir gün, çok değerli bir ‘mukavemet’ akademisyenimizin dersindeydim. 

Değerli hocamız, öğrenciler tarafından korkulan biriydi. 
Herkes, kendisinin çok gaddar ve acımasız olduğu için şikayet ederdi. 

Düşünün ki ara sınavdaki sınıf ortalamaları 100 üzerinden 15-20 gibi seviyelerde çıkıyor. 

Kilikya Ermeni Krallığı


Kilikya Ermeni Krallığı
Kilikya Ermeni Prensliği ya da kısaca Kilikya, 1080-1198 arası prenslik ve 1198-1375 arası krallık olan Çukurova bölgesinde bulunan bir devlettir. Bölgedeki I. Ruben adında olan bir Ermeni beyi tarafından Bizans İmparatorluğundan aldığı toprak üzerine kurulmuştur ve zamanla daha geniş bir alana yayılmıştır. 1375'de Memlük Sultanlığı tarafından varlığına son verilmiştir.
Kaynak:vikipedia

Ali Kuşçu, Hayatı ve Eserleri

ALİ KUŞÇU (1403-1474)
Ali Kuşçu, küçük yaşlarda matematik ve astronomi bilimleri ile ilgilenmeye başlamıştır ve böylece o dönemin en iyi eğitimcilerden bu alanlarda eğitimler almıştır. Uluğ Bey’in yardımcılığını yapan Ali Kuşçu aynı zamanda rasathane müdürlüğü görevlerinde de yer almıştır. Fatih’in daveti üzerine İstanbul’a geldi.Türkiye'deki   ilk  gerçek astronomdur. Pek çok eser vermiştir.

CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE HUKUK

 1.Cumhuriyet Dönemi’nde Hukuk Anlayışı

       Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermanı’nın ilân edilmesiyle birlikte kanun üstünlüğü kabul edilmiştir.  XIX. yüzyılın ikinci yarısına gelindiği zaman Türklerin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi kabul edilerek Meşruti Monarşi’ye geçilmiştir. 

 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılınca tam anlamı ile halk egemenliği gerçekleşmiş, 1921 yılında ilân edilen Teşkilat-ı Esasîye ile yeni Türk devletinin ilk anayasası oluşmuştur. 1921 Anayasası olarak da bilinen Teşkilat-ı Esasîye, savaş döneminde hazırlandığı için bu Anayasa’da temel hak ve hürriyetlere yer verilmemiştir. 

OSMANLI DEVLETİ’NDE HUKUK

 Osmanlı Devleti’nde Klasik Dönem Hukuk Sistemi

       Osmanlı Devleti de kamu nizamını korumak için kendisinden önceki Türk ve İslam devletlerinden birçok kurumu ve hukuki yapıyı örnek almıştır. Türk İslam devletlerinden miras aldığı hukuki yapı üzerinde çağın ihtiyaçlarına göre değişiklik yapmayı ve bu hukuki yapıya yeni şeyler katmayı ihmal etmemiştir. 

         Osmanlı hukuku üç ana temel üzerine kurulmuştur. Örfî Hukuk, İslam Hukuku, Fethedilen Bölgelerde Önceden Uygulanan Kanunlar .Devleti yönetenler, İslam dininin toplum düzeni ve fertler arasındaki ilişkiler konusunda koyduğu emir ve yasaklardan oluşan şerî hukuka önem vermişlerdir.  Şerî hukukun dışında kalan konularda ise önceki Türk devletlerindeki hukuk uygulamaları ile padişahın emir ve fermanlarından oluşan örfî hukuku kullanmışlardır. 

İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE HUKUK

 İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE HUKUK

 İslamiyet Öncesi ve Sonrası Dönemde Türklerde Hukuk 

   İslamiyet’in kabulü ile birlikte Türklerin hukuk sistemi de değişmeye başlamış, bu değişimin yanında, İslami kurallara aykırı olmamak üzere eski Türk töresi de devam etmiştir. - Türk İslam devletlerinde hukuk, şerî ve örfî olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 

   Şerî hukukun kaynakları Kur’an-ı Kerim, Sünnet, İcma ve Kıyas’tır. Kullanıldıkları Alan : ● Evlenme ● Boşanma ● Miras ● Maliye 

   Örfî hukuk kuralları ise Hun, Kök Türk ve Uygur kanunları ile Oğuz gelenekleri yani eski Türklerden gelen törelerden oluşmuştur.  Kullanıldıkları Alan : ● Yönetim ● Maliye ● Askerlik 

İlk Türk Devletlerinde Hukuki Yapı

  İlk Türk Devletlerinde Hukuki Yapı 

    İlk Türk devletlerinde insanların gerek kendi aralarındaki ilişkilerini ve gerekse devletle olan ilişkilerini düzenleyen, yazılı olamayan fakat herkesin bildiği ve kabullendiği töre (yasa, yol) denilen kurallar vardır.  Yöneticilerle yönetilenler arasında da görev ve sorumluluklar açısından yazılı olmayan ve adına tüz denilen bir tür sözlü anlaşma mevcuttur.