Dersimiz Tarih

23 Nisan 2017 Pazar

Sened-i İttifak (1808) L10

Sened-i İttifak (1808)
XIX. Yüzyıl başında Anadolu ve Rumeli’de ayan­lar türemişti. Alemdar sarsılan devlet düzenini yeni­den kurabilmek amacıyla bütün ayanları İstanbul’da topladı. Ayanların ve devlet adamlarının katılımıyla büyük bir toplantı yapıldı. Yapılan görüşmeler sonun­da hükümet ile ayanlar arasında “Sened-i İttifak” yapıldı (1808).
Sened-i İttifak Maddeleri
1) Devlet, ayanların varlığını kabul etti.
2) Ayanlar devlet otoritesini kabul edecekler, veri­len emirlere uyacaklardı.
3) Ayanlar yapılan ıslahatlara bağlı kalacaklardı.
4) Ayanlar kendi bölgelerindeki halka adaletli davranacaklardı.
5) İstanbul’da isyan çıkaracak olursa ayanlar, İs­tanbul’a gelerek isyanı bastıracaklardı.
Sonuçları:

1.Osmanlı Devleti ayanların varlıklarını tanıyarak onları hukuki hale getirmiştir.
2.Osmanlı tarihinde ilk defa padişah kendi otori­tesi dışında bir güç olarak ayanları kabul et­miştir.
3. Demokratikleşme yolunda atılan ilk adımdır.

Büyük Selçuklu Devleti Kültür ve Uygarlığı L9






 1) Devlet Yönetimi

 Selçuklu Devlet Yönetimi  Türk Devlet Geleneğiyle birlikte  Abbasiler, Sâmânoğulları, Gazneliler ve Karahanlılar devlet sistemlerinden yararlanarak oluşturdukları bir devlet sistemi olup Türk-İslâm  Devlet geleneğinin en üst zirve noktasını temsil eder. Selçuklulardan sonra gelen bütün Türk-İslâm Devletleri  Selçuklu Devlet Sistemini kendilerine örnek almışlardır.
 Selçuklularda, ülke hükümdar ve ailesinin ortak malı sayılırdı. Ülkeyi yönetme yetkisinin Allah  tarafından verildiğine inanılırdı. 
 Selçuklu devletinden ülkenin hükümdarın ve ailesinin ortak malı sayılması sık sık taht kavgalarına yol açardı. Şehzadeler/ Melikler eyaletlere atabeyler nezaretinde yetiştirilmek üzere  melik olarak atanırlardı. Buradaki amaç hükümdar çocuklarının yönetim tecrübesi kazanmasıdır.

Selçuklu Devletinde devlet işleri Divan-ı Saltanatta (Büyük Divan) görüşülürdü. Eğer divanda herhangi bir karar alınacaksa bu kararlar sadece Sultan onaylarsa geçerli olurdu. Sultan olmadığı zaman Büyük Divana vezir başkanlık etmekteydi.

  1. Divan-ı İstifa: Maliye ve ekonomi işleri ile ilgilenen birimdir. Müstevfi başkanlığında toplanır. 
  2. Divan-ı İşraf: Askeri ve hukuk işleri dışında kalan diğer işleri denetlemekle görevi olan birimdir. Müşrif başkanlığında toplanır. 
  3. Divan-ı Arz: Ülkenin asker ve ordu işlerini yürütmekle görevli olan birimdir. Ariz başkanlığında toplanır. 
  4. Divan-ı Tuğra: Devletin iç ve dış yazı işlerini yürütmekle görevli olan birimdir.        
Büyük Selçuklu Devletinde halkın dilek ve şikayetlerinin dinlendiği ve hukuk işlerine bakıldığı  sultan başkanlığında toplanan divana Divan-ı Mezalim adı verilmekteydi.
Büyük Selçuklu Devletinde hükümdarlık alametleri hutbe okutmak, para bastırmak, taht, bayrak, çetr, asa, hilat, nevbet, tuğ ve tuğradır.  Halife tarafından onaylanan Hükümdarlar adına hutbe okunurdu. 
Hükümdarlar sınırsız yetkiye sahip değillerdi. Törelere ve İslamiyet’e uygun hareket etmek zorunda olan hükümdarların çocukları da vilayetlere yönetici olarak gönderilmekteydi.           

Büyük Selçuklu Devletinde ülke, eyaletlere ayrılarak yönetilmiştir. Bu bilgilerle beraber Selçuklu Devleti ile ilgili aşağıdaki terim ve unvanları unutmayalım. 
 Menşur: Halife tarafından verilen ferman
 Alem: Bayrak 
 Hilat: Hükümdar giysisi. 
 Çetr: Saltanat şemsiyesi. 
 Nevbet: Büyük davul. 
 Sikke: Para.
 Melik: Eyalet başlarına atanan aile mensupları. 
 Atabey: Meliklerle beraber tayin edilen ve onları eğiten bilgili ve tecrübeli devlet adamları.
 Şıhne: Askeri vali. 
 Amid: Sivil vali. 
 Amil: Bulunduğu şehrin maliyecisi. 
 Muhtesip: Belediye işlerinden sorumlu. 
 Subaşı: Şehrin güvenlik ve asayişinden sorumlu. 
Not :  Atabeyin Osmanlılarda karşılığı Lala’dır.

2) Ordu Yönetimi: 

Selçuklu Devletinde ordu onluk sisteme dayanmaktadır. Ayrıca ordu 6 ana bölümden oluşmaktaydı.

  1. Gulemanı Saray: Çeşitli milletlerden toplanan kişilerin özel bir eğitimle saray için yetiştirilmesi ile oluşmuş askerlerdir.
  2. Hassa Askerleri: Çeşitli Türk boylarından oluşan  özel eğitimli atlı askeri birliklerdir.
  3. Eyalet Askerleri: Melikler ve valilerde savaş zamanı emrindeki askerlerle Sultan’ın ordusuna katılırdı.
  4. Bağlı Devlet ve Beyliklerin Askerleri: Büyük Selçuklu Devleti’ ne bağlı devlet ve beylikler de savaş zamanı Büyük Selçuklu Devleti’ne asker verirlerdi. (Ermeni ve Gürcü krallıkları gibi)
  5. Türkmenler: Göçebe olarak yaşayan Türkmenler gönüllü olarak Sultan’ın ordusuna katılırlardı.
  6. Sipahiler: İkta (toprak sahibi) olanların, gelirlerinin bir bölümü ile beslemek zorunda oldukları askerleridir.

 Not: Guleman-ı Saray askerleri Osmanlıdaki Kapıkulu Askerlerine örnek teşkil edecektir. 

 3) Toprak Yönetimi: 

Büyük Selçuklu Devletinde toprak devletin mülkiyeti ve kontrolü altındaydı. Bu topraklar dörde ayrılmaktadır. 
  A)Has Arazi: Bu toprakların geliri Sultan, Sultanın ailesi ve yakınlarına aittir. 
   B)İkta Arazi: Maaş karşılığı asker beslemek şartıyla geliri devlet adamları ve memurlara verilen arazilerden oluşmaktadır. Bu sistemde ikta sahipleri, elde ettikleri gelirle hem kendi geçimlerini sağlamakta hem de elde bulunan askerlerin masraflarını karşılamaktaydılar. İkta sistemi Osmanlıdaki Tımar sistemi yani dirlik sistemine öncülük edecektir. 
 C)Mülk Arazi: Devlete uzun süre hizmet etmiş ya da üstün hizmetlerinden ötürü şahıslara verilen özel mülk arazilerinden oluşmaktadır.
   D)Vakıf Arazi:   Sosyal tesisler ve hayır işlerine geliri aktarılan topraklardır. Vakıf arazi olarak belirlenen toprak başka türlü hiçbir şekilde kullanılamazdı.
4) Hukuk Sistemi
 Selçuklularda hukuk sistemi örfi ve şer’i olarak ikiye ayrılmaktaydı. Şer’i Hukuk işlerine yani dine dayalı olan hukuk işlerine Kadı’l Kudad başkanlığındaki kadılar bakmaktaydı. Örfi hukuk yani geleneklere dayalı hukuk işlerine de Emir-i Dad başkanlığındaki mahkemeler bakmaktaydı. Ordu içinde çıkabilecek her türlü anlaşmazlıklara ise Kazasker yani Kadıasker bakardı. 

 5) Yazı, Dil ve Edebiyat: 

İlk Türk İslam devletleri içinde yer alan Selçuklu Devleti yazı dili olarak Arap alfabesi kullanılmıştır.  Selçuklu Devletinde bilim dili Arapça, resmi yazışmalar Farsça, günlük konuşma dili ise Türkçe olmuştur.  

. 6) Bilim ve Sanat: 

 * Selçuklu Devletinde yer alan bilim adamları ve yaptıkları 
İlk olarak Tuğrul Bey zamanın açılan medreselerin en önemlisi Vezir Nizamülmülk tarafından Bağdat’ta açılan Nizamiye Medresesidir.Ayrıca Vezir Nizamülmülk tarafından oluşturulan Siyasetname adlı eser de hükümdarlara devlet yönetimi ve düzeni hakkında bilgi veren bir siyasal bilimler eseri niteliği taşımaktadır. Nizamiye Medresesi Dünyanın ilk Üniversitesi sayılmaktadır ve sonraki devletlere örnek teşkil etmiştir. 
 İbni Sina: Özellikle Tıp ve felsefe alnında eserler vermiş ve 982-1037 yılları arasında yaşamış olan İbni Sina, Batıda Avicenna adı ile tanınmıştır. El Kanunu Fit-Tıp adlı kitabı Batı dillerine tercüme edilerek ünivesitelerinde okutulmuştur. Tıbbın Hükümdarı diye anılan İbni Sina, Hipokrat’tan sonra tıbbın ikinci babası olarak kabul edilmiştir. 
 Selçuklu Devletinde bilim alanında Astronomi dalında da önemli çalışmalar mevcuttur. Ömer Hayyam tarafından oluşturulan bir kurul, Takvim-i Celali ve Takvim-i Melikşah adında bir takvim meydana getirmiştir.  
 Selçuklu Devletinde en fazla gelişme göseren sanat dalı mimari olmuştur.  Selçuklu Devletinde yer alan mimar eserler:  Zavere Camii, Mescid-i Cuma, Diyarbakır Ulu Camii, Kazvinde yer alan Mescid-i Camii, Gülpayegan Camii, Nizamiye Medresesi, Cihil Dühteran, Herrekan Kümbetleri, Kümbet-i Ali, Kümbet-i Surh, Sultan Sencer Türbesi, Tuğrul Bey Türbesi, Hoca Ahmet Yesevi Türbesi ve İmam-ı Gazali Türbesi Büyük Selçuklu Devletinde yer alan önemli mimari eserler olarak göze çarpmaktadır.     Süsleme sanatı, halıcılık, çinicilik, minyatür, hat sanatı ve seramik yapımı da bu dönemlerde yaygınlaşmıştır. 
 Minyatür İslamiyet öncesinden beri süre gelirken, Hat sanatı yani İslami yazı yazma sanatı bu dönemden itibaren yoğunlaşmış ve bu alanlarda önemli eserler meydana gelmiştir. 

 7) Sosyal ve Ekonomik Hayat:

 Selçuklu Devleti ve ilk Türk İslam devletlerinde halk yönetenler ve yönetilenler olmak üzere ikiye ayrılmaktaydı. Yönetenler askeri ve yüksek derecedeki memurlardan oluşmaktayken, yönetilenler göçebeler, köylüler, şehirliler ya da kasabalılardan oluşmaktaydı. Sınıfsal farklılıklar yoktur. Eşitlik, anlayış ve hoşgörünün mevcut olduğu bir toplumdu. 

 Ticarete çok önem veren Selçuklu Devleti bir çok kervansaray yaptırmıştır ve ticareti canlı tutmaya çalışılmıştır. Kervansaray, Türk İslam devletlerinde ticaret yolları üzerine güvenli ticaretin yapılabilmesi sebebiyle inşa edilen konaklama merkezleridir. Ribat kervansarayların ilk örneklerini oluşturan ve ilk olarak Karahanlılarda görülen sınır boylarına yaptırılan kalelerdir. Bu kaleler ilk olarak güvenlik için yapılmışken sonraları kervanlara barınma olanağı sağlamış ve zamanla büyütülerek kervansaraylara dönmüştür.

SELÇUKLU KÜLTÜR VE MEDENİYETİ ( OKUMA PARÇASI )

       Selçuklu medreselerinde, dinî ve fennî bütün ilimler, konunun mütehassısları tarafından okutulurdu. Selçuklular zamanında değerli âlimler yetişip, halâ değerini koruyan orijinal eserler yazıldı. Ebü’l-Kasım Abdülkerim Kuşeyrî, Ebu İshak Şirazî, Ebu Meâlî Cüveynî, İmam-ı Gazalî, El-Hatîbî, Abdullah-ı Ensarî, Vâhidî, Fahru’l-İslam Pezdevî, Serahsî, Yûsuf-i Hemedanî, Şehristânî, İmam-ı Begavî, Kâdı Beydâvî, Abdülkâdir-i Geylanî, Nizamülmülk dahil daha pek çok âlim, Büyük Selçuklu ve onlara bağlı devletlerde çok hürmet ve himaye görüp, değerli eserler vererek insanlığa hizmet etmişlerdir.
         Selçuklular, İslamî ilimlerin eğitim ve öğretiminin yapıldığı ve zamanın fen bilimlerinin öğretildiği çeşitli fakültelere sahip, üniversite mahiyetinde büyük medreseler yaptırdılar. En büyüğü, Bağdat’taki Nizamiye Medresesi olup, İsfehan, Nişabur, Belh, Herat, Basra ve Amul’da benzerleri vardı. Buralarda aklî ve naklî bütün ilimler öğretilirdi. Medreselerde, mütehassıslarınca okutulan riyaziye (matematik), hey’et (astronomi), hendese (geometri), cebir, fizik, kimya sahalarında derin âlimler yetişti.
           Rasathaneler kurularak, gök cisimlerinin hareketleri izlendi ve esaslı takvimler yapıldı. Bu sahalarda, edebî yönüyle de tanınan Ömer Hayyam, Muhammed Beyhekî, Ebü’l-Muzaffer İsferâyinî, Vâsıtî, Ahmed Tûsî ve daha pek çok âlim yetişip değerli eserler verdiyse de, onüçüncü yüzyılda İslam ülkelerindeki Moğol tahribatı sebebiyle, bunlardan faydalanma imkânı büyük ölçüde kaybolmuştur. Yazılan pek değerli eserler, Moğolların kanlı çizmeleri altında heba olmuştur.
         Selçuklu sultan ve devlet adamlarının destek ve himayesiyle kıymetli edebiyatçı ve şairler yetişmiştir. Selçuklu sarayında, devlet teşkilatıyla edebiyat çevrelerinde genellikle Farsça, medrese çevrelerinde Arapça, Selçuklu hanedanı ve Türkmenler arasında ve orduda da Türkçe konuşulup yazılırdı. Nazım ve nesir sahasında kıymetli kitaplarıyla tanınan Meşhur Bostan ve Gülistan sahibi Sadi-i Şirazî, Ömer Hayyam, Enverî, Lami-i Cürcânî, Ebyurdî, Ezrâkî gibi edip ve şairler, nesir ve nazım eserler verdiler. Gazâ ve fetih ruhunu canlı tutan destanî eserler yazdılar. İlmî eserlerde olduğu gibi, edebî eserlerin bazıları, Moğol tahribatı sebebiyle ele geçmemiştir.

20 Nisan 2017 Perşembe

II. DÜNYA SAVAŞI (1939-1945) 12

II. DÜNYA SAVAŞI (1939-1945)
I. Dünya Savaşı'nın devletler arasındaki dengeleri alt üst etmesi savaştan sonra huzursuzluğu daha da arttırdı. Dünya barışını korumak amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti'nin İngiltere'nin güdümünden çıkamaması bu örgüte karşı duyulan güvensizliği arttırdı.
I. Dünya Savaşı'nın ardından kısa sürede toparlanan Almanya, Versay Antlaşması ile uğradığı mağduriyetini gidermek için politikasını değiştirdi. I. Dünya Savaşı sonunda Almanya'nın İngiltere ve Fransa'ya duyduğu nefret doruk noktaya ulaştı. Milliyetçi akımların güçlendiği Almanya'da halk idarecileri ile toparlandı. Versay Antlaşması'nın ağır koşullarına rağmen on yılda tekrar güçlenmeyi başardı. Gücünü arttıran Almanya, Versay Antlaşması'nı iptal ederek hızla silahlandı. Nazi Partisi'nin iktidara gelmesinin ardından saldırgan bir politika izlemeye başladı. 1930'lardan itibaren Dünya barışını tehdit etmeye başlayan Almanya'nın diktatör lideri Hitler Avusturya ve Çekoslavakya'yı işgal ederek savaş sürecini başlattı.
II. Dünya Savaşı'nın çıkmasında Almanya'nın dışında İtalya'nın izlediği saldırgan politika da etkili olmuştur. I. Dünya Savaşı'nın galiplerinden olmasına rağmen İtalya savaşta umduğunu bulamadı. İtilaf Devletleri İtalya'yı bol vaadlerle yanlarına çekmişlerdi. Savaş bittiğinde sözlerinde durmayan İtilaf Devletleri'nin İtalya'yı savaşın ganimetleri paylaşılırken tasfiye etmek istemeleri İtalya'nın tepkisine neden oldu. Savaş sonrasında İngiltere ve Fransa'dan giderek uzaklaşan İtalya, diktatör lideri Mussolini'nin yönlendirdiği saldırgan politika ile Almanya'nın yanında yer aldı. Almanya ile birlikte hareket eden İtalya, bir yandan Libya'dan Afrika'nın iç kesimlerine doğru ilerlerken diğer yandan da Habeşistan'ı işgal etti. İtalya'nın Arnavutluk'u kontrol ederek Balkanlara girmesi bölgedeki huzursuzluğu arttırdı.
I. Dünya Savaşı sırasında Uzakdoğu'daki egemenlik sahasını genişleten Japonya savaştan sonra bölgenin tek hakimi olma arzusuna kapıldı. Savaş sonunda İngiltere'nin Uzakdoğu'dan büyük ölçüde çekilerek Ortadoğu'ya kayması Uzakdoğu'da bir boşluk meydana getirdi. Bu boşluğu doldurmak amacıyla Japonya ve ABD arasında başlayan rekabetten üstün çıkan Japonya bölgeye hakim oldu. Daha sonra Çin topraklarına saldıran Japonya, Almanya ve İtalya ile ittifak kurdu.

BLOKLAŞMA
Mihver Devletler
Müttefikler
Almanya
İngiltere
İtalya
Fransa
Japonya
SSCB

ABD


II. DÜNYA SAVAŞI'NIN NEDENLERİ
1-  1919 Versay Antlaşması ile Avrupa'daki sorunların çözümlenememesi, Almanya'nın bazı yükümlülükler altına sokulması
2-  Almanya'nın I. Dünya Savaşı'ndaki kayıplarını telafi etmek istemesi
3-  Fransa'nın I. Dünya Savaşı'ndan sonra elde ettiği çıkarlarını korumak istemesi
4-  Almanya'nın I. Dünya Savaşı'nda askersiz hale getirilen Ren bölgesine asker çıkarması
5-  Almanya, Fransa ve İngiltere arasında dünya siyasetinin yürütülmesi konusunda çatışmaların yaşanması
6-  Rusya'nın komünist rejimi dünyaya yayma isteği ile taraflar arasındaki rekabeti kışkırtması
7-  Rusya'nın yayılmacı (emperyalist) politikası
8-  Almanya'nın 1 Eylül 1939'da Polonya'yı işgale başlaması üzerine İngiltere ve Fransa'nın 3 Eylül 1939'da Almanya'ya savaş ilan etmesi
9-  İtalya'nın emperyalist yayılma politikası ve 1936'da Habeşistan'ı işgal etmesi

Almanya'nın 1939'da Avusturya ve Çekoslavakya'yı işgaliyle başlayan savaş, Fransa ve İngiltere'nin Almanya'ya savaş ilan etmesiyle Dünya Savaşı şekline dönüşmüş ve savaş, Avrupa'dan Uzak Doğu'ya, Afrika'dan Amerika'ya kadar bütün dünyaya yayılmıştır.

CEPHELER
1-  Batı Cephesi: Almanya, Polonya meselesini çözdükten sonra Danimarka ve Norveç'i de alarak batıya yönelmiş, Hollanda, Belçika, Çekoslavakya'yı işgal etmiş ve 14 Haziran 1940'ta Paris'e girmiştir. 22 Haziran 1940'ta Fransa'yla Campiegne Mütarekesi'ni imzalamış ve Fransa teslim olmuştur. Ancak İngiltere'yi işgal edememiştir.

2-  Kuzey Afrika Cephesi: Habeşistan'ı ve Eritre'yi işgal eden Almanya'nın müttefiği İtalya, 13 Eylül 1940'ta Paris'e girmiştir.

3-  Balkan ve Rus Cephesi: Macaristan, Romanya ve Bulgaristan'ı kendi yanına çeken Almanya, Yugoslavya'yı da işgal etmiş, İtalya'da Yunanistan'a girmiştir. Böylece 1941'de Balkanlara, Doğu Akdeniz ve Ege'ye hakim olmuştur. Savaşların başından itibaren Almanya'nın yanında yer alan Rusya, Balkanların işgalini tepkiyle karşıladı. Almanya, kıta Avrupa'sında kontrolü ele geçirdi, ancak İngiltere'ye beklenen darbeyi bir türlü vuramadı.

4-  Uzak Doğu Cephesi: Bu cephede Japonya, Mançurya ve Hindiçin'i işgal ederek başlangıçta bazı başarılar elde ettiyse de 1942'den itibaren durum tersine döndü.

1941 yılında savaş alanı yeni katılmalarla hızla genişledi. Rusya ve ABD İngiltere'nin yanında yer alırken, Japonya da Almanya yanında savaşa girdi.
I. Dünya Savaşı'nda olduğu gibi II. Dünya Savaşı'nda da ABD savaşın seyrini değiştirmiştir. ABD'nin ekonomik desteğinin ardından İngiltere yanında savaşa girmesi Miğfer grubunun işini zorlaştırmış ve onları teker teker savaştan çekilmek zorunda bırakmıştır.
Önce 3 Eylül 1943'te İtalya mütareke imzalayarak savaştan çekilmiştir.
İtalya'nın savaş dışı kalmasından etkilenmeyen Almanya, Rus ordularına üstünlük sağlayarak Moskova önlerine kadar ilerledi. 1943 yılına kadar savaşı kontrolünde bulunduran Almanya bu tarihten itibaren sarsılmaya başladı. Kaynakları tükenen Alman orduları iklim koşullarının da etkisiyle Moskova önlerinde Rus ordularına yenildi. 1943 yılından itibaren karşı saldırıya geçen Rus orduları 1945 yılında Almanya'ya kadar ulaştı.
Almanya doğudan Rusya tarafından sıkıştırılırken batıdan da İngiltere, Amerika ve Fransa Normandiya Çıkartması'nı yaparak 1945 yılında Almanya'yı teslim aldılar.
Almanya'nın teslim olmasından sonra müttefik devletler Japonya'ya yüklendiler. Bir türlü çökertilememesi üzerine Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombaları ile şok olan Japonya'nın 10 Ağustos 1945'te teslim olması ile savaş bitti.

II. DÜNYA SAVAŞI'NIN SONUÇLARI
1-    Demokrasi-Diktatörlük mücadelesi olarak görülen savaşı demokrasiyi savunan devletler (Rusya hariç) kazandılar.
2-    Almanya ve İtalya'nın yenilmesiyle ırkçı akımlar etkisini kaybetti.
3-    Sömürgecilik dönemi sona ermeye başladı ve savaştan sonra sömürülen devletlerden pek çoğu bağımsızlık kazandı (Hindistan, Pakistan, Cezayir, Libya vb.).
4-    Rusya, komünist rejimini Orta ve Doğu Avrupa ile Çin'e taşıdı.
5-    Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler Teşkilatı adı ile tekrar kuruldu.
6-    Rusya ve ABD dünyanın en büyük iki devleti haline geldi. Soğuk savaş dönemi başladı.
7-    Almanya, Doğu ve Batı Almanya olmak üzere ikiye bölündü.
8-    Almanya ve İtalya'nın işgal ettiği Balkan ve Doğu Avrupa ülkeleri Rusya'nın denetiminde yeniden kuruldu.
9-    II. Dünya Savaşı sonunda dengeler Yalta Konferansı ile yeniden kurulmaya çalışıldı.
10-  Devletler arasındaki rekabet savaştan sonra da devam etti.
11-  1948 yılında Filistin topraklarında İsrail Devleti kuruldu.
12-  Türk-Amerikan ilişkileri gelişti.
13-  Savaşta milyonlarca insan öldürüldü, kalanlar da büyük sıkıntılar çekti.

TÜRKİYE'NİN SAVAŞTAKİ TUTUMU
II. Dünya Savaşı daha başlamadan önce Türkiye gerekli hazırlıkları yapmıştı. Savaş başladığında tarafsız kalan Türkiye her an savaşa girecekmiş gibi hazırlık yaparken savaşın dışında kalabilmek için de dikkatli bir politika izledi. Her iki taraf da Türkiye'yi yanlarına çekmek için baskı yapıyorlardı. Almanya'nın Balkanlara dayanması Türkiye'de ciddi tedirginlik doğurdu. Alman tehdidine karşı sınıra yığınak yapan Türk ordusu teyakkuza geçirilirken siyasi çözüm arayışları hızlandı. Ankara'da yapılan Türk-Alman görüşmeleri sonucunda bir saldırmazlık antlaşması imzalandı. Antlaşma ile Almanya Türkiye'ye saldırmama garantisi verdi. Türkiye de tarafsız kalacağı garantisini verdi. Saldırmazlık antlaşmasına rağmen Türkiye üzerindeki baskılar devam etti. Savaşın bitimine yakın 23 Şubat 1945'te Türkiye, Japonya ve Almanya'ya savaş ilan etti. Bu tarihte savaşın sonucu belirmişti. Demokratik Avrupa devletleri ile birlikte hareket etme düşüncesi ve Birleşmiş Milletlere üye olma fikri, Türkiye'nin savaşa girmesinde etkili olmuştur.

18 Nisan 2017 Salı

II.MAHMUT DÖNEMİ ISLAHATLARI L10



A.İdari Alanda Yapılan Islahatlar
  1. Divan Teşkilatı kaldırılmış, yerine nazırlıklar kurulmuştur.
  2. Tımar sistemi kaldırılmıştır.
  3. Devlet memurlarına maaş bağlanmıştır.
  4. Memurlara fes, ceket ve pantolon giyme mecburiyeti getirilmiştir.
  5. Memurlar, dahiliye ve hariciye diye ikiye ayrılmıştır
  6. Memurların yargılanması için Dar-ı Şura-yı Bab-ı Ali adında bir mahkeme kurulmuştur.
  7. Müsadere sistemi kaldırılmış, mülkiyet hakkı tanınmıştır.
  8. Osmanlı’da ilk kez posta teşkilatı kurulmuştur.
  9. Askeri işleri düzenlemek amacıyla Askeri Şura oluşturulmuştur.
  10. İlk kez askeri amaçlı nüfus sayımı yapılmıştır.
  11. Taşra Teşkilatı eyalet, liva ve kazalar olarak düzenlenmiştir. İller, merkeze bağlanmıştır.
  12. Mahalle ve köylere muhtarlar atanmış, ayanların etkisi kırılmaya çalışılmıştır.
B.Askeri Alanda Yapılan Islahatlar
  1. Alemdar Mustafa Paşa, Nizam-ı Cedid Ocağı’nın yerine Sekban-ı Cedid Ocağı’nı kurmuştur.
  2. II.Mahmut, Sekban-ı Cedid Ocağı’nı kaldırmış, yerine Avrupa tarzında Eşkinci Ocağı’nı kurmuştur.
  3. II.Mahmut, halkın desteği ile Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmıştır (1826). Bu olaya Vaka-i Hayriye denir. 

Yeniçeri Ocağının Kaldırılmasının Sonuçları:

  1. Islahatların önündeki en büyük engel kalkmıştır.
  2. Padişah yönetime egemen olmuştur.
  3. Yeniçeri Ocağı’nın yerine Avrupa tarzında Asakir-i Mansure-i Muhammediyye adı ile yeni bir ordu oluşturmuştur.
C.Ekonomi Alanında Yapılan Islahatlar
  1. Özel sektör teşvik edilmiştir.
  2. Yerli malı kullanılması teşvik edilmiştir.
  3. Müslüman tüccarlara gümrük kolaylığı sağlanmıştır.
  4. Balta Limanı Antlaşması ile İngiltere ve Fransa’ya büyük ekonomik tavizler verilmiştir.

D.Eğitim – Kültür Alanında Yapılan Islahatlar
  1. İlköğretim zorunlu hale getirilmiştir.
  2. Avrupa tarzında eğitim verecek okullar açılmıştır (Mekteb-i Tıbbiye vb.).
  3. Avrupa’ya ilk kez öğrenciler gönderilmiştir.
  4. Takvim-i Vakayi adlı ilk resmi gazete çıkarılmıştır.
  5. Avrupa tarzı müzikler serbest bırakılmıştır.
  6. İlk kez karantina sistemi uygulanmıştır.
  7. Padişah, resmini devlet dairelerine astırmıştır.
  8. II.Mahmut yurdu tanımak için yurt gezilerine çıkmıştır. 

19. Yüzyıl Başlarında Asya ve Avrupa L 10

19. Yüzyıl Başlarında Asya ve Avrupa


  1. 19.yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti'nin çağdaşı olan ve dünya politikalarına yön veren devletler; İngiltere, Fransa, Rusya, İspanya, Hollanda ve Avusturya idi.
  2. 19. yüzyılda Avrupa'nın siyasi ve sosyal gelişimini hızlandıran etkenler milliyetçilik ve liberalizmdi.
  3. Bu dönemde mutlakiyetçilik zayıflarken, Avrupa ülkelerinde demokrasi arttı.
  4. 419. yüzyılın ikinci yarısından itibaren siyasi birliklerini sağlayan İtalya ve Almanya da Avrupa'da etkili olmaya başlayan devletler oldular.

XIX. Yüzyılda Dünya Politikalarına Yön Veren Devletlerin Genel Politikaları 

A.İngiltere

  1. 19. yüzyılın en güçlü devletiydi.
  2. Meşrutiyet'e (parlamenter sistem) geçmiş, 1689'da insan haklan bildirisini kabul etmişti.
  3. Büyük bir sömürge imparatorluğu kurmuştu.
  4. Fransa ile birlikte milliyetçilik fikrini destekliyordu. Böylece çok uluslu imparatorlukların parçalanacağına, sömürgelerindeki hakimiyetinin sağlamlaşacağına inanıyordu.

B.Fransa

  1. Osmanlı topraklarına yönelik sömürgeci politikalar besliyordu.
  2. 1848 ihtilali sonrası ikinci cumhuriyet ilan edilmiş, herkese oy kullanma hakkı verilmişti.

C.Avusturya

  1. Çok uluslu bir yapıya sahip olduğundan Fransız ihtilalinin sonuçlarını kendisi için bir tehdit olarak görüyordu.
  2. Rusya ile arasında Balkan topraklarına egemen olma konusunda bir mücadele başladı.
  3. Alman birliğini sağlama konusunda Prusya ile mücadeleye girişti.

D.Rusya

  1. Tarihi emeli olan boğazlara egemen olup, sıcak denizlere açılma fikri hala gündemdeydi.
  2. Diğer taraftan Orta-Asya'daki Türk-İslam ülkelerinde yayılma politikalarını hızlandırdı.
  3. Rusya, 19. yüzyılda da Orta Asya'daki Türkmenlere baskı uygulayarak bu bölgeleri egemenliği altına aldı.

E.Osmanlı Devleti

  1. Osmanlı Devleti, 18. yüzyıldan itibaren iç ve dış meseleleri kendi başına çözemedi.
  2. Avrupalı devletler ile çeşitli ittifaklar kurarak bir denge politikası izledi.
  3. Osmanlı Devleti, siyasi ve ekonomik sıkıntılar yaşasa da hala çok geniş sınırlara sahipti.
  4. Osmanlı toprakları, başta İngiltere olmak üzere sömürgeci Avrupalı devletlerin iştahını kabartıyordu.


Soru: XIX. yüzyıl başlarındaki Osmanlı Devleti’ni yukarıda adı geçen Avrupa devletleriyle siyasi ve ekonomik özellikleri açısından karşılaştırınız?
Cevap: Avrupa'nın önde gelen devletlerinde mutlakiyet veya demokrasi uygulanırken, Osmanlı monarşi ile yönetiliyordu. Ekonomik açıdan bu devletler sanayi inkılabını tamamlamış ve sömürge imparatorlukları kurmuşken, Osmanlı sanayi inkılabını gerçekleştirememiş ve Avrupa devletlerinin açık pazarı haline gelmeye başlamıştı.






17 Nisan 2017 Pazartesi

ÖSYM'nin 'puan türü' değişiklikleri duyurusu

ÖSYM'nin 'puan türü' değişiklikleri duyurusu

YÖK, "Duyuruda belirtilen düzenleme, yüksekokuldan fakülteye dönüşen sadece perfüzyon ve antrenörlük eğitimi programlarına ilişkindir." açıklamasında bulundu.

Yükseköğretim Kurulunca (YÖK), ÖSYM tarafından "2017-ÖSYS: Puan Türü Değişiklikleri" konusunda bugün yapılan duyuruya ilişkin, "Duyuruda belirtilen düzenleme, yüksekokuldan fakülteye dönüşen sadece perfüzyon ve antrenörlük eğitimi programlarına ilişkindir. Karar, YGS ile öğrenci alan diğer programları kesinlikle kapsamamaktadır. Bu iki program dışında başkaca programlar için bir değişiklik söz konusu değildir." açıklamasında bulunuldu.
YÖK'ten yapılan açıklamada, 2017-ÖSYS'de bazı programlarda puan türü değişikliğine gidildiğine ilişkin bugün yapılan duyurunun yanlış anlaşılması üzerine yeni bir açıklama yapılması gereği duyulduğu ifade edildi.
"Duyuruda belirtilen düzenlemenin yüksekokuldan fakülteye dönüşen sadece perfüzyon ve antrenörlük eğitimi programlarına ilişkin" olduğu vurgulanan açıklamada, şu bilgiler paylaşıldı:
"Karar, YGS ile öğrenci alan diğer programları kesinlikle kapsamamaktadır. Bu iki program dışında başkaca programlar için bir değişiklik söz konusu değildir. Bu iki programdan perfüzyon programı, sadece bir üniversite bünyesinde yer almakta idi. Bu program yüksekokul bünyesinden fakülte bünyesine aktarıldığı için puan türü de zorunlu olarak LYS'ye dönüştürülmüştür. Yüksekokul bünyesinde merkezi yerleştirme ile öğrenci alan antrenörlük eğitimi programı da sadece bir üniversite bünyesinde yer almakta idi. Bu program da yüksekokul bünyesinden fakülte bünyesine aktarıldığı için puan türü de zorunlu olarak LYS'ye dönüştürülmüştür. Özel yetenek sınavı ile öğrenci alan antrenörlük eğitimi programları geçmişte olduğu gibi bu yıl da YGS ile öğrenci almaya devam edecektir."
YÖK'ün açıklamasında, ÖSYM tarafından duyurulan değişikliğin sadece iki üniversitenin iki programı ile sınırlı olduğu ve bu iki program dışında başkaca programlar için bir değişikliğin söz konusu olmadığı kaydedildi.

15 Nisan 2017 Cumartesi

BİR SAVAŞ İKİ ANTLAŞMA / 93 HARBİ ( 1877-1878 OSMANLI-RUS SAVAŞI) L10


93 HARBİ SAVAŞ HARİTASI

Nedenleri:

1-Almanya ve İtalya’nın siyasi birliğini kurmasıyla Avrupa’da meydana gelen gelişmelerden Rusya’nın faydalanmak istemesi
2-Rusya’nın Kırım Savaşı’yla kaybettiği hakları elde etmek istemesi
3-Karadeniz kıyılarını silahlandırmak istemesi
4-Rusya’nın Balkan devletlerini kışkırtması. Bunun üzerine Hersek, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan’da isyanlar çıktı.
Yeni bir Osmanlı-Rus Savaşını istemeyen Avrupalı devletler İstanbul’da bir konferans topladılar (İstanbul Konferansı 1878). Bu konferansta Sırbistan ve Karadağ’dan Osmanlı askerlerinin çekilmesini, Bosna Hersek ve Bulgaristan’a da özerklik verilmesini istediler. Osmanlı bu istekleri iç işlerine müdahale sayarak reddetti.
Bunun üzerine Rusya Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Ruslar Kafkaslarda Gazi Ahmet Muhtar Paşa’yı, Balkanlar’da ise Gazi Osman Paşa’yı yenerek, Osmanlı Devleti ile  Ayestefanos (Yeşilköy) Antlaşmasını imzaladı.

Ayastefanos Antlaşması (1878)

Bu Antlaşma ile Ruslar tarihi emellerine ulaşma yolunda önemli bir adım atmıştır. Rusya’nın büyümesini istemeyen İngiltere ve Avusturya yanlarına Almanya’yı da alarak savaşa itiraz etmiştir. Rusya bu devletler ile savaşı göze alamadığından Berlin Antlaşmasını hazırlamak zorunda kalmıştır (1878).


Berlin Antlaşmasının Maddeleri:

1-Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacak
2-Batum, Kars, Ardahan ve Artvin Rusya’da, Doğu Beyazıt ve Eleşkirt Osmanlıda kalacak
3-Bulgaristan üçe ayrılacak
4-Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecek
5-Yunanistan’a Teselya Bölgesi verilecek
6-Ermeni ve Rum azınlıklara ayrıcalıklar verilecek
7-Bosna-Hersek Osmanlıya ait olacak fakat yönetimi Avusturya’ya bırakılacak 

Berlin Antlaşmasının Önemi:

19. yüzyılda imzalanan en ağır antlaşmadır.
●Ermeni meselesi ilk defa Berlin Antlaşması ile gündeme gelmiştir.
●Bulgaristan’ın parçalanması ile Rusların Akdeniz’e inmesi önlenmiştir.
●Osmanlı Devleti’nin Berlin antlaşmasındaki en önemli kârı Doğu Beyazıt’ın geri alınmasıdır. Buna karşılık Kıbrıs İngilizlere üs olarak verildi.  


13 Nisan 2017 Perşembe

XVIII. Yüzyıl Islahatlarının Genel Özellikleri L 10


XVIII. Yüzyıl Islahatlarının Genel Özellikleri
1. Savaşların yenilgiyle sonuçlanması ve toprak kayıplarının  devam etmesi, ıslahatların askeri alanda yoğunlaşmasına neden olmuştur.
2. Osmanlı Devleti ilk defa Avrupa’nın gerisinde kaldığını kabul etmiş ve Avrupa’yı örnek alan yenilikler yapılmıştır.
3. Islahatlar padişah ve devlet adamları tarafından
düzenlenmiştir. Halkın ıslahatlar konusunda bir isteği ve desteğinin olmaması, ıslahatların başarılı olmasını engellemiştir.
4. XVII. yüzyıl ıslahatlarına göre daha kalıcı ıslahatlar yapılmıştır.
5.Bu yüzyılda yapılan ıslahatlar amacına ulaşamamış ve devlet çöküntüden kurtarılamamıştır.

10 Nisan 2017 Pazartesi

18. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ'NDE DEĞİŞİM L10

OSMANLI DEVLETİ'NDE DEĞİŞİM
Osmanlı Devletinde Yönetim
  • Divan-ı Hümayun, Osmanlı devlet mekanizmasının temeliydi.
  • Divan-ı Hümayun'daki toplantılar padişah ve Kubbealtı vezirleri denilen devlet adamlarının katılımlarıyla yapılıyordu.
  • Fatih'ten itibaren padişahlar Divan-ı Hümayun başkanlığını fiilen veziriazamlara bıraktılar.
  • Sokullu Mehmet Paşa'dan itibaren de veziriazamlar devlet yönetiminde birinci derece etkili olmaya başladılar.
  • Divan-ı Hümayun toplantıları 16. yüzyıldan itibaren haftada dört güne, 17. yüzyıldan itibaren de haftada iki güne indirildi.
  • 18.yüzyıla gelindiğinde Divan-ı Hümayun toplantıları üç ayda bir yapılmaya başlandı ve önemini kaybetti. Kubbealtı vezirliği ve Divan-ı Hümayun kaldırıldı.

Bâbıâlinin Oluşumu

  • 18. yüzyılda Kubbealtı vezirleri yerine vekiller heyeti oluşturuldu.
  • Devlet işlerinin görüşüldüğü toplantılar, veziriazamların ve sadrazamların oturduğu konaklarda yapılmaya başlandı.
  • Şeyhülislamlar da vekiller heyetine girerek yönetimde etkili oldular.
  • Veziriazam konakları, Babıali (yüksek kapı) adını alarak devlet yönetiminin merkezi haline geldi.
  • Veziriazam başkanlığında Babıali'de yapılan toplantılara, toplantının konusuna göre şeyhülislam, yeniçeri ağası, kadıasker, reisülküttab, defterdar, nişancı ve İstanbul kadısı katılırlardı.
  • Mahmut döneminde divan toplantıları haftanın bir günü şeyhülislam konağ'ında, bir günü de veziriazam konağında olmak üzere haftada iki kere toplanacak şekilde düzenlendi.
  • yüzyılda Babıalrnin yapısı yeniden düzenlendi. Veziriazamlık başvekâlete dönüştürüldü.
  • Hariciye, Mülkiye ve Maliye Nazırlığı gibi nazırlıklar kurularak bugünkü bakanlar kurulunun temeli atıldı. 

Reisülküttâb
  • 18.yüzyılda Babıali'nin yönetimde etkili hale gelmesiyle Nişancı'ya bağlı olarak çalışan Reisülküttab'ın önemi artmıştır.
  • Devletlerarası ilişkilerde diplomasinin öneminin artmasıyla Reisülküttab, devletin dış ilişkilerini yürütmeye başlamıştır.
  • Daha sonra bu makam, Dışişleri Bakanlığı'na dönüştürülmüştür.
Taşra Teşkilatı
  • 18.yüzyılda tımar sisteminin bozulması Osmanlı Devleti'nde pek çok aksaklığın yaşanmasına neden oldu.
  • 18.yüzyıla kadar devlet vergilen toplanması işini açık artırma ile mültezim denen kişilere kiralıyordu.
  • Bu yüzyıldan itibaren bu uygulamadan vazgeçilerek vergi kaynaklarının hayat boyu kiralandığı malikâne sistemine geçilmiştir. Ancak, Istanbul'da oturan malikâne sahipleri, malikânelerini mültezimler yolu ile idare etmeye başladılar.
  • Mültezimler, bu topraklara yerleşmiş olan ayanlardı.
  • Mültezimler, zamanla bu toprakları ellerine geçirdiler. Daha sonra, mütesellimlik, voyvodalık ve muhassıllık gibi görevlerle yönetimde ve orduda etkili duruma geldiler.

Âyanlık

  • Osmanlı Devleti'nde şehirlerde ve taşrada yaşayan zengin ve itibarlı zümreye âyan ve eşraf denilirdi.
  • Ayanlar vergilerin belirlenmesi ve toplanmasında görevlilere yardımcı olurdu.
  • 18.yüzyılda güçlenen ayanlar, savaşlarda devlete para ve asker yardımında da bulundular.
  • Ayanlar, Rumeli, Anadolu ve Arap eyaletlerinde hanedanlık kurmuşlardı.
  • Devlet tarafından ayanıvilayet olarak tanındılar.
  • Kendi aralarındaki mücadeleler ve halk üzerinde kurdukları baskıdan ötürü 1786 yılında güçleri kırıldıysa da 1787 Osmanlı-Rus ve Avusturya Savaşları'nda yardımlarına ihtiyaç duyuldu.
  • 1808 yılında II. Mahmut, ayanlarla yaptığı Senedi İttifakda onları resmen tanımış oldu.
  • Âyanların siyasi ve toplumsal hayattaki etkisi Tanzimat dönemine kadar devam etti.


Bozulan Ekonomi ve Alınan Tedbirler
  • Devletin uzun süren savaşlara girmesi ve bu savaşlarda yenilgiler alması ekonomiyi iyice sarstı.
  • Devlet, esham adıyla iç borçlanma yoluna gitti. III.Mustafa döneminde 1775 yılında bir nevi hazine bonosu sayılabilecek esham uygulaması, pay ve gelir ortaklığına dayanıyordu.
  • Esham uygulaması, kağıt paraya geçişin ilk aşaması sayılabilir.
  • Devlet bütçe açığını kapatmak için yeni vergiler koydu.