Modernleşme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Modernleşme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Nisan 2024 Pazartesi

Modernleşme, Millî Egemenlik ve Atatürk

 

Modernleşme

En genel ifadeyle modernleşme, ekonomik, politik ve kültürel değişimi kapsayan yeni tipte bir toplumsal gerçekliğe, yani modernliğe ulaşmaya imkan veren süreçlerin adıdır. Alan Touraine'in deyişiyle modernleşme, "eylem halindeki modernliği" nitelemektedir. Daha özel ve yaygın kullanıma göre modernleşme, Batı düşünce geleneği içerisinde, Batı dışı toplumların gelişmesi problemini temel alan ilk sistemli kuramsal çerçevenin kilit kavramıdır. Kavram 17. yüzyıl Avrupası'nda başlayan ve 20. yüzyılda Amerika'da devam etme ortamı bulan toplumsal yaşam ve örgütlenme biçimlerine işaret etmektedir. 

Sosyoloji literatüründe modernleşmenin dört türünden bahsedilir. 1) Siyasi partiler, parlamentolar, oy hakkı gibi katılımcı karar vermeyi destekleyen anahtar kurumları içeren siyasal modernleşme. 2) Genellikle sekülerleşme ve ulusalcı ideolojiye bağlılığın üretildiği kültürel modernleşme. 3) Endüstrileşmeden farklı olmakla birlikte artan bir ekonomik dönüşümle özdeşleşen ve giderek büyüyen iş bölümü, yönetim tekniklerinin kullanımı, teknolojinin ilerlemesi ve ticari yeteneklerin artması gibi unsurlara gönderme yapan ekonomik modernleşme. 4) Artan okuma yazma oranı, kentleşme süreci ve geleneksel otoritenin giderek zayıflaması gibi ögelerle tezahür eden toplumsal modernleşme. 

23 Mayıs 2020 Cumartesi

UZAKDOĞU’DA YENİ BİR GÜÇ: JAPONYA


Meiji Restorasyonu: Bu dönemin önemi Japon modern tarihinin temellerinin atılmasıdır. 1868 Meiji Restorasyonu ile yeni bir dönem başlamıştır. İmparator Meiji, Japonya’da feodal rejimi ortadan kaldırdı, mutlak monarşi yerine meşruti monarşi yönetimini getirip yeni bir anayasa yaptı. Batıdan akademisyen-uzman ve teknisyen getirterek çalıştırmaya başlayan Japonya, kendi uzmanlarının da batıda eğitilmesine önem verdi. Batıya eğitim görmeye giden öğrenciler başka şeyler değil, batıdan Japonya'ya teknoloji  ve bilim getirdiler. Böylece Japonya 25–30 yılda teknik ve teknolojik olarak dünya arenasında söz sahibi olmaya başladı.
Sonuç: Meiji dönemi, Japonya’nın modern ve güçlü bir devlet haline gelmesini sağlayan gelişmelerin temelini oluşturmuştur. Bu dönemde Japonya, Batının yüzyıllar içinde kurduğu modern sanayileri bürokratik ve politik kurumları 20–30 yılda oluşturmayı başarmıştır. Bu durum Japonya’yı büyük devletlerarasına sokmuştur.

20 Mayıs 2020 Çarşamba

MODERN HAYATTAKİ SOSYAL DEĞİŞİM

Sanayi devrimi sonrasında Avrupa'da metropoller adı verilen kentler bir sistem olarak ortaya çıkmıştır. Bu sistemin özellikleri:
1.Kamusal alan ile özel alan birbirinden ayrılmıştır.
2.Metrpol yapısı içinde birbirinden ayrı olarak hastane,adliye ve üniversite binaları yapılmıştır.
3.Nüfus yoğunluğu sorunu ortaya çıkmıştır.
4.Su, kanalizasyon, atık toplama gibi belediye hizmetleri aksamaya başlamıştır.
5.Eğitim, sağlık ve kültür hizmetlerinin de aksamaya başlamıştır.
6.Çarpık kentleşme ortaya çıkmıştır.

25 Kasım 2019 Pazartesi

Avrupa'da Değişim Çağı



      Roma İmparatorluğu yıkılınca oluşan otorite boşluğunu hızla yayılan hristiyanlığın üst mercii olan Papalık doldurmuştur. Böylece XVI.yüzyıl başlarında Avrupa'nın en güçlü kurumu Roma Katolik Kilisesi ve onun yöneticisi olan Papalık olmuştur. 
       Halktan aldıkları vergilerle ise lüks bir yaşam sürerken aforoz ve endüljans yöntemleriyle ceza ve ödül yetkisine sahip bir konuma  hale gelmiştir.
      Merkezî otoritesi güçlü olan Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde ise Papalık önemli bir etkiye ulaşamamıştır.
      Kilise zenginleşmeyi de kötü bir durum olarak görmekteydi. Buna karşın coğrafi keşiflerden sonra zenginleşen tüccar sınıfı olan burjuvazi bu durumdan kurtulmak istemekteydi. Avrupa'da savaşlar için paraya ihtiyaç duyulunca burjuvazinin değeri artmaya başladı. Onlar da bu yardımları karşılıksız yapmamalarının yanında kendilerine yönelik aşağılamanın da kaldırılmasını istediler ve zaman için de bunu başardılar. Böylece burjuvazi aristokrat seçkinler karşısında yükselmeye başlamıştır.
    Avrupa , burjuvazinin etkisinin arttığı bu dönemde İslam medeniyeti eserleriyle de karşılaştı. Bir yandan olay ve olgulara yeni bir bakış açısını diğer yandan Eski Yunan Felsefesini  keşfetti. Böylece Avrupa'da bilimsel aydınlanma başladı.
RÖNESANS
Avrupa'da XV.yüzyılda bilim ve sanat alanında meydana gelen gelişmeler "yeniden doğuş" anlamına gelen Rönesans kelimesiyle ifade edilmiştir.
İslam medeniyeti aracılığıyla XIV.yüzyılda eski Yunan ve Roma eserleri tanınmaya başlanmıştır. İtalyan Petrarca başlayan bu hümanist akım;  Roma ,Venedik ve Floransa da ilk akademilerini ve kütüphanelerini açarak kurumsallaşmıştır.
Bu akımla birlikte heykel ve resim sanatları da canlanmıştır. 
Rönesans akımının dünya görüşü:
A.Sanat ve edebiyatta sanatçı mutlak özgür olmalıdır.
B.Antik Dünya ( Eski Yunan ve Romalıların) anlayışı esastır.
C.İnsan, dünyadaki hayatında mutlu olmalıdır.
D.Hristiyanlıkta İncil'e ve ilk azizlerin öğretilerine bağlı kalınmalıdır.
Papalık ve kilisenin dünya görüşü:
A.Sanatçı (hristiyanlığa) dine uygun sanat yapmalıdır.
B.Asıl mutluluk yeri öteki dünyadır.Burası mutluluk yeri değildir.
C.Papalık ve kilise  hristiyanlığı belirleyecek tek mercidir.
Bu dünya görüşlerinin çelişmesi nedeniyle iki taraf arasında çatışmalar ve savaşlar çıkmıştır.
REFORM
Reform süreci Avrupa'da Otuz Yıl Savaşları gibi uzun süreli savaşlara neden olmuştur.
Rönesans düşünürlerinin dinle ilgili görüşleri (Hristiyanlıkta İncil'e ve ilk azizlerin öğretilerine bağlı kalınmalıdır ) Avrupa'da zamanla Protestanlık,Kalvinizm gibi mezheplerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Bu mezheplerin etkisiyle zaman içinde Kilise ve Papalık toplum ile devlet üzerindeki egemenliğini kaybetmiştir. Sekülerizm kavramıyla Antik Yunan'da olduğu gibi dinî olanın dışında yer alıp kilise hukuku ile devlet hukukunu ayırma durumu anlatılmıştır. 
BİLİM DEVRİMİ
Rönesansın temel akımlarından biri de rasyonalizmdir (akılcılıktır). Buna göre akıl,işleyişini engelleyen unsurlar olmadıkça doğruyu bulmak için yeterlidir. Bunlar "İnsanlık, yaşamı bilimin kurallarıyla anlayabilir.” düşüncesiyle hareket etmişlerdir.Böylece bilim devrimi (akıl çağı) gerçekleşmiştir. Öncüleri:Newton,Kopernik ve Galile
ULUS DEVLETLERİN ORTAYA ÇIKIŞI
Kilise karşısında güç kazanan krallar bir ulusa dayanarak merkeziyetçi yönetimleri olan mutlakiyetçi krallıklar haline gelmişlerdir. Devletlerde sekülerleşmenin etkisi artmıştır. Ulusal çıkarlar için savaşlar olmuştur. Bunun için güçlü ulusal ordular kurulmuştur.Bu orduların masrafı maddî sorunlar çıkartmıştır.
Mali sorunlar bu devletin yürütülebilmesi için önemli hale geldiğinden sömürgeciliğe daha çok önem verilmiştir.Bunun için de değerli madenler özellikle altına sahip olmak güç ölçüsü haline gelmiştir. Böylece merkantilizm adlı ekonomi akımı doğmuştur.
Merkantilizmin sürdürülebilmesi için de nüfusa önem verilmiştir.Çünkü Fazla nüfus; ucuz iş gücü, fazla üretim, çok kazanç ve asker sayısının artmasını sağlıyordu. Ayrıca çok üretip dışarıya satmak gerektiğinden şehirlerde üretim ve iş olanakları artınca köyden kente göç yaşanmıştır.
Avrupa'da güçlü mutlak krallıklar, güçlü ordulara ihtiyaç duyduklarından XV.yüzyılda ateşli silahlar ordularda etkin olmaya başlamasıyla Askeri Devrim gerçekleşmeye başlamıştır. XVI.yüzyılda Avrupa'da uzun menzilli toplarla güçlendirilmiş kalyonların kullanılması denizlerde onları hakim kılmıştır.
XVII.-XVIII.Yüzyıl Avrupa Düşünürleri
XVII.yüzyıl akıl çağıyken XVIII.yüzyıl aydınlanma çağı olmuştur. 
Aydınlanma düşüncesi birey özgürlüğünü esas alan bir hareket olup İngiltere'de toplumsal değişimle başlayıp Fransa'da özgürlük hareketine dönüşmüş ve Almanya'da felsefi temelleri atılmıştır. Bu günümüze kadar uzanan modernleşme hareketini doğurmuştur.
Aydınlanma düşünürleri eserleriyle burjuvazinin iktidarını meşrulaştırmışlardır.
Kopernik:dünyanın yuvarlaklığı ve güneşin çevresinde döndüğünü ispatlamıştır (1543'te).Kilisenin dünya düşüncesini yıkmıştır.
Machiavelli: Devlet yönetiminde din ve ahlak kurallarına göre hareket etmenin gerekmediğini söyleyerek laik devlete giden yolu açanlardan olmuştur. 
T.Moore: İngiltere'de "Ütopya" adlı eser yazarak özel mülkiyetin olmadığı mutlu insanlar ülkesi hayalini işlemiştir.
I.Kant:Kişinin aklını dinden bağımsız olarak kendi kullanması gerektiğini felsefi olarak işlemiştir.
J.J.Rousseau: İnsanların toplum yaşamında ve devlet yönetiminde eşit ve özgür yaşamaları için bir sistem geliştirip "toplumsal sözleşme" kavramını ortaya çıkardı. Bu da mutlak krallıkların sona ermesini getiriyordu.



             

12 Haziran 2018 Salı

Okuma Parçası 1929-1934 İstanbul Tophane Ford Montaj Fabrikası


Tarihimizi, özellikle modernleşme ve sanayiileşme tarihimizi çok az biliriz.
Örneğin bugün İstanbul Tophane’de, Nusretiye Camii’nin yanıbaşında, halen nargileciler ve kot pantolon satıcılarının bulunduğu bölgede bir Ford otomobil fabrikasının kurulu olduğunu kaç kişi bilir?
1929 yılında Ford Motor Company ile imzalanan anlaşmayla bu bölge “memleket harici bölge:serbest bölge" kabul edilir ve Cumhuriyet’in ilk montaja dayalı otomotiv fabrikası aynı yıl üretime geçer. Şirketin ithalat ve ihracatı vergiden muaftır. İlk yıl yüzde 60, ikinci yıl yüzde 75 Türk uyruklu personel çalıştırma koşulu vardır...
O yıllarda Trieste, İskenderiye gibi kentlerde fabrikası bulunan Ford şirketinin amacı civar ülkelere otomobil ve kamyon sevk etmek daha da önemlisi Rusya’ya Fordson traktörleri ihraç etmekti.
1930 yılı Ocak ayı başında fabrikada 300 yevmiyeli işçi ile 100 kadar maaşlı personel görev almıştı.
Fabrika günde 150 araç üretebilecek kapasitedeydi. İki ayda Türkiye’deki tüm otomobillerin sayısı kadar araç üretebilirdi.
Ne var ki, araya 1929 ekonomik bunalımı, Türkiye’deki mevzuat zorlukları vs. girer.Fabrika daki Türk memurun yolsuzluk için ABD li bir kişiyle anlaşıp vergi kaçırması ve bunun uzun süren davası girer. İlk baştaki umutlar birkaç yılda suya düşer.
Fabrika üretime ayda 45 taşıt ile başlamış, üretimi durdurduğu 1933 yılında günde 6 taşıta düşürmüştü.1934'te üretim sona erer.
Fabrika 1944’e kadar depo vs olarak kullanılır. O yıl tasfiye edilir. Makineleri Romanya ve İskenderiye’deki fabrikalara taşınır.
Montaj sanayinin hikayesi o yıllarda böyle başlar.