Dersimiz Tarih

28 Mart 2017 Salı

ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI-2 ( 1930-1939) -L11-L12

1930-1939 DÖNEMİ DIŞ POLİTİKA

a) Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girişi
(18 Temmuz 1932)
  • Milletler Cemiyeti sürekli büyük devletlerin çıkarlarını koruduğundan Türkiye, cemiyete girmeyi düşünmemiştir.
  • Musul Meselesi’nde de Milletler Cemiyeti İngiltere’ye taraf olmuştur.
  • İspanya Türkiye’ye Milletler Cemiyeti’ne girmesini teklif etmiş, Yunanistan da bu teklifi desteklemiştir (Temmuz 1932).
  • Türkiye 18 Temmuz 1932’de Milletler Cemiyeti’ne üye olmuştur.

b) Balkan Antantı (9 Şubat 1934)
  • Avrupa’da Demokrasi, Faşizm ve Sosyalizm çekişmeleri başlamıştır.
  • İtalya ve Almanya, Balkanlar üzerinde yayılmacı politika sergilemiştir.
  • Türkiye Balkan sınırlarını güvence altına almak istemiş ve girişimler sonunda Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında Balkan Antantı imzalanmıştır (9 Şubat 1934). Buna göre:
  • Devletler sınırlarını karşılıklı olarak garanti etmişlerdir.
  • Birbirine danışmadan hiç bir ülke başka bir Balkan ülkesiyle anlaşma imzalamayacaktır.
  • Gizli bir anlaşma ile de Balkanlı olmayan başka bir devletin saldırısına karşı nasıl davranılacağı belirlenmiştir.

Not 1:
Bu anlaşmaya Arnavutluk, İtalya’dan korktuğu için; Bulgaristan ise Neuilly Antlaşması’ndan memnun olmadığı ve yayılma düşüncesine sahip olduğu için katılmamıştır.

Not 2:
II.Dünya Savaşı ile Balkan Antantı dağılmıştır.

c) Montrö Boğazlar Sözleşmesi
(20 Temmuz 1936)
  • Milletler Cemiyeti’nin barışı sağlamada yetersiz olması ve İtalya’nın yayılmacı politikası Türkiye’yi endişelendirmiştir.
  • Türkiye’nin çağrısı ile Türkiye, İngiltere, Fransa, SSCB, Yunanistan, Yugoslavya ve Japonya arasında Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalanmıştır (20 Temmuz 1936). Buna göre:
  • Boğazlar Komisyonu kaldırılarak tüm yetki Türkiye’ye verilecek.
  • Türkiye boğazların iki yakasında da asker bulundurabilecek.
  • Ticaret gemilerinin geçişi serbest olacak.
  • Savaş gemilerine, zaman ve tonaj bakımından sınır getirilecek.
  • Türkiye herhangi bir savaşa girerse boğazları kapatabilecek.

Not 1:
Türkiye’nin boğazlarla ilgili egemenlik haklarını sınırlayan hükümler kaldırılmıştır.
Not 2:
Boğazlarda asker bulundurulması ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki önemi artmıştır.

d) Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937)
  • İtalya’nın doğu ülkeleri ile ilgili politikası Türkiye’yi doğu ülkeleri ile ortak bir savunma anlaşması yapmaya itmiştir.
  • Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı imzalanmıştır (8 Temmuz 1937). Buna göre:        İlgili devletler birbirine saldırmayacaklar.
  •      Birbirinin iç işlerine karışmayacaklar.
  •      Milletler Cemiyeti’ne bağlı kalacaklar.

e) Hatay Sorunu ve Hatay’ın Türkiye’ye Katılması
(30 Nisan 1939)
  • Ankara Antlaşması ile (20 Ekim 1921) Hatay Fransa’ya bırakılmış ve burada özerk bir yönetim sağlanması kararlaştırılmıştır.
  • 1396’da Fransa, Suriye ve Lübnan’ın bağımsızlığını tanımış, ancak, Hatay üzerindeki yetkilerini Suriye’ye devretmiştir.
  • Türkiye bu durum üzerine Milletler Cemiyeti’ne başvurmuş ve 1938’de Hatay’da seçim yapılmıştır.
  • Seçim sonucu Hatay Bağımsız Cumhuriyeti kurulmuştur (2 Eylül 1938).
  • On ay sonra Hatay Meclisi Türkiye’ye katılma kararı almıştır (30 Nisan 1939).
Not :
Böylece Hatay sorunu Misâk-ı Milli yolunda Türkiye lehine sonuçlanmıştır.

ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI -1 ( 1923-1930) L11-L12

Atatürk’ün Dış Politikasının Temel İlkeleri :
Dış politikanın temelleri Erzurum Kongresi’nde atıldı. Belirlenen politikanın ilkeleri şunlardır:
  • Rejim farkı gözetmeksizin her devletle iyi geçinilmeli.
  • Devletlere karşı aşırı düşmanlıktan ve aşırı iyimser olup bağlılıktan kaçınılmalı.
  • Geçmişten ders alarak geleceği ona göre tayin etmeli.
  • Devletlerarası ilişkilerde duygusallıktan uzak, gerçekçi ve akılcı olmalı.
  • Aksiyoner davranmalı, fakat maceraya atılmamalı.
  • Sorunların çözümünde sıra takip edilmeli.
  • Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsız olmalı.
  • Azınlıklara verilen ayrıcalıklar sona ermeli.
  • “Yurtta sulh, cihanda sulh.”
  • Modern Avrupa ile Türkiye’yi bütünleştirmek.

A) 1923-1930 DÖNEMİ DIŞ POLİTİKA

a) Irak Sınırı ve Musul Meselesi
  • Kurtuluş Savaşı’nda Musul alınamamış ve İngiltere burada Manda rejimini ilan etmiştir.
  • Lozan Barış Antlaşması’nda da Musul Meselesi halledilememiştir.
  • Musul Meselesi’nin çözümü için Türkiye ile İngiltere 19 Mayıs 1924’te bir araya gelip bir konferans düzenlenmiş, ancak burada da bir sonuç alınamamış ve sorun Milletler Cemiyeti’ne götürülmüştür.
  • Milletler Cemiyeti’nde de bir sonuç alınamayınca Adalet Yüksek Divanı’na gidilmiş, fakat yine sonuç alınamamıştır.
  • Bu sırada Şeyh Said İsyanı çıkmış ve Türkiye Musul Meselesi üzerine gerektiği şekilde gidememiştir.
  • Sonunda Türkiye, Milletler Cemiyeti’nin şartlarını kabul ederek, İngiltere ile Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır (5 Haziran 1926). Buna göre:
  • Musul ve Kerkük Irak’a bırakılacak.
  • Irak, Musul’a karşılık petrol üzerinden alınan verginin %10’unu 25 yıl süreyle Türkiye’ye verecek.
  • Hakkari sınırı Türkiye’nin lehine düzenlenecek.

Not :
Ankara Antlaşması ile Misak-ı Milli sınırları içinde önemli bir bölge kaybedilmiştir.

b) Yabancı Okullar Sorunu
  • Yabancı okulların 1925-2926 yönetmeliklerine uyması kabul edilmiştir.
  • Yabancı okulların tarih ve coğrafya derslerine Türk öğretmenlerin girmesine karar verilmiştir.
  • Ders kitaplarında Türkiye aleyhine yazıların kesinlikle konmaması şartı getirilmiştir.
  • Din derslerine yalnızca bağlı bulunulan dinin öğrencilerinin girmesine izin verilmiştir.
  • Bu şartlar Fransa ile Türkiye arasındaki iyi ilişkilerin kurulmasının gecikmesine neden olmuştur.


c) Nüfus Mübadelesi (1 Aralık 1926)
  • Lozan’da, İstanbul dışındaki Rumlar il, Batı Trakya dışındaki Türkler’in karşılıklı değişimi kabul edilmiştir.
  • Lozan’da “yerleşik” kelimesinin kullanılması daha sonra yanlış anlamalara neden olmuştur.
  • Sorunu halletmek için Milletler Cemiyeti’ne gidilmiştir.
  • Sorun çözülemeyince Yüksek Adalet Divanı’na gidilmiş, fakat sorun burada da çözülememiştir.
  • Yunanistan Türkler’in mallarına el koyunca Türkiye de kendi topraklarındaki Rumlar’ın mallarına el koymuştur.
  • Sonunda Atina’da bir anlaşma ile sorun halledilmiş ve nüfus mübadelesi gerçekleşmiştir (1 Aralık 1926).
  • Başka bir antlaşma daha yapılarak İstanbul’da yaşayan Rumlar ile Batı Trakya’da yaşayan Türkler “yerleşik” kabul edilmiştir (10 Haziran 1930).
  • Yunan Başbakanı Venizelos Türkiye’yi ziyaret etmiş ve iki ülke arasında iyi ilişkiler başlamıştır (Ekim 1930).
  • 1954’te Kıbrıs Sorunu’nun çıkması ile ilişkiler tekrar bozulmuştur.




d) Borçlar Meselesi
  • Osmanlı’nın en çok borcu olduğu ülke Fransa idi.
  • Borçların ödenmesi için 1926-1933 arası Fransa ile görüşmeler yapılmış ve ödemelerin taksitle yapılması karara bağlanmıştır.
  • 1929 Dünya Ekonomik Buhranı nedeni ile ödemeler 1954’e kadar sürmüş, 1983’e kadar faiz ödenmiştir.

24 Mart 2017 Cuma

18. Yüzyılda Avrupa-4 ( ABD 'nin Kurulması)-L10


Amerika Birleşik Devletleri’nin Kurulması
  • Amerika kıtasının 1492 yılında keşfedilmesinden sonra
  • ispanyollar, Portekizliler, Fransızlar ve İngilizler bu kıtaya gelerek koloniler kurdular.
  • Bu koloni topraklarına başta İngiltere’den olmak üzere Avrupa’dan gelen göçmenler yerleşti.
  • Koloniler, İngiliz kralının atadığı valilerce yönetiliyordu.
  • Kolonilerde yaşayan halk bu durumdan memnun değildi.
  • Amerika’yı yeni vatanları olarak kabul ediyorlardı.
Yedi Yıl Savaşları (17561763) ve Amerika’nın Bağımsızlık Mücadelesi
  • İngiltere, Yedi Yıl Savaşları sonunda Fransa ve İspanya’yı yendi.
  • Hindistan, Kanada ve Amerika kıtasındaki Missisipi Nehri’nin doğusunu ele geçirdi.
  • Ancak savaşlar sonunda İngiltere ekonomisi bozulmuştu.
  • Bozulan ekonomisini sömürge ve kolonilere yeni ve ağır vergiler koyma yoluyla çözmeye çalışan İngiltere’ye tepkiler büyük oldu.
  • Amerika’daki İngiliz kolonilerinde isyanlar çıktı.
  • Yedi Yıl Savaşları’nın intikamını almak isteyen Fransa, isyancılara silah ve cephane yardımı yaptı.
  • Sonuçta koloniler, İngiltere’ye karşı zafer kazandılar.
  • Koloni temsilcileri, 1774 yılında Filedelfiya’da toplandılar.
  • Toplantıda İngiltere’nin kolonilerin izni olmadan vergi koyamayacağına dair karar alındı.
  • isteklerinin reddedilmesi üzerine 1776’da ikinci kez toplanan kongre, İngiltere ile savaş kararı aldı.
  • Toplantı sonunda İnsan Hakları Bildirisi ilan edildi.
  • Kolonilerin komutanlığına George Washington getirildi.
Amerikan Bağımsızlık Bildirisi (4 Temmuz 1776)
  • 4 Temmuz 1776’da 13 İngiliz sömürgesi İnsan Hakları Bildirisi’ni kabul ederek bağımsızlıklarını ilan ettiler.
  • Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluş tüm dünyaya ilan edildi.
İnsan Hakları Bildirisi’nde;
  • Bütün insanlar özgür doğarlar, özgür yaşarlar.
  • Devlet ancak bu özgürlükleri korumak ve bunlardan herkesi eşit derecede yararlandırmak için vardır.
  • Özgürlüklere dokunan devlet kendi varlık nedenini yitirir.
  • İngiltere hükümeti, Amerikalıların özgürlüklerin’ çiğneyerek onları kendisine bağlayan temel sözleşmeyi bozmuştur.
  • Bu durumda serbest kalan Amerikan halkı, yeni bir hükümet kurmaya karar vermiştir.
  • Bu bildiri ile yönetim şekli demokrasi olarak benimsenmiştir.
  • Ingiltere’ye karşı sekiz yıl süren savaş sonunda Amerikan kolonileri galip geldi.
  • İngiltere, 1783 yılında Versay Antlaşması’yla Amerikan kolonilerinin bağımsızlığını tanıdı.
  • Koloniler, anayasa hazırlayarak federal bir cumhuriyet yönetimine geçti.
  • Avrupa’dan Amerika’ya göçler oldu. Avrupa’da işsizlik azaldı.
  • ABD, dünya tarihini etkileyerek yeni bir denge unsuru oldu.
Türk-Amerikan ilişkilerinin Başlangıcı
  • Türk-Amerikan ilişkileri, Osmanlı’ya bağlı olan Cezayir Beylerbeyliği aracılığıyla kurulmuştur.
  • ABD ile Osmanlı’ya bağlı Cezayir, Trablus ve Tunus arasında ticaret antlaşması imzalanmıştır.
  • ABD, bu ticaretten dolayı Cezayir’e vergi ödemiştir.
  • Amerikalıların Istanbul’a ilk ziyareti 9 Kasım 1800’de olmuştur. Bu ziyarette Amerikalılar, padişaha çeşitli hediyeler sunmuştur.
  • Bu ziyaret sebebiyle, Akdeniz’e giren ilk Amerikan gemisi George Washington Fırkateyni olmuştur.

18.Yüzyılda Avrupa-3 ( Fransız İhtilâli)-L10



















FRANSIZ İHTİLALİ'NİN  OLUŞUMU
Fransa kralı 16’ıncı Lui zamanında ekonomik sorunlara çözüm bulabilmek maksadıyla Etajenero Meclisi toplantıya çağırılmıştır. Toplantıda soylular, rahipler ve halk meclisleri arasında tartışmalar meydana gelince halkı temsil eden halk meclisleri Etajenero’yu Milli Meclis ilan etmişlerdir. Toplantı sonucunda da Milli Meclisin onayı olmadan vergi toplanmaması kararı alınınca, Fransa kralı askerleri ile meclisi dağıtmak istemiştir. Bunun üzerine halk ayaklanarak 14 Temmuz 1789 yılında Bastil Hapishanesi’ni basarak tutukluları serbest bırakmıştır. 28 Ağustos 1789 tarihinde Meclis soyluların ve rahiplerin ayrıcalıklarını kaldırmış İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi yayınlanmıştır.
FRANSIZ İHTİLALİ'NİN SEBEPLERİ NELERDİR?
Fransız İhtilali'nin gerçekleşme sebepleri kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Fransa’nın mutlakıyetle yönetilmesi ve krallık rejiminin baskısı karşısında halk ezilmiştir.
2. Amerika ve İngiltere’de kurulan devletlerin demokratik yönetimler sonucu halkına geniş özgürlükler vermiştir. Fransız halkı da çevresindeki ülkelerde gördüğü bu yönetime özenmiştir.
3. Fransız aydınlarından Montesquieu, Voltaire, Jan Jack Rousseau ve Diderot'nun yazdıkları eserlerde mevcut rejimin eleştirilmiş ve çözüm yollarını ileri sürülmüştür. Aydınların bu düşünce tarzları haklın krallığa ve rejime olan tepkisini arttırmıştır.
4. Fransa’da soylular ve rahipler geniş imtiyazlara sahipken, ülke halkının toplumsal olarak hiçbir hakka ve değere sahip olamaması halkı olumsuz yönde teşvik etmiş ve isyan noktasına getirmiştir. Kısıtlı haklara sahip olan köylüler burjuvaları desteklemiştir.
5. Fransa’nın katıldığı savaşlarda ülke ekonomisinin bozulması sonucunda halkın geçim sıkıntısı giderek artmıştır. Ekonomik problemlerin bir türlü aşılamaması ve savaşlarda harcanan paralar halktan ağır vergilerle karşılanmaya çalışılması sonucunda halk isyan edecek duruma gelmiştir.
FRANSIZ İHTİLALİ’NİN SONUÇLARI NELERDİR?
Fransız İhtilali'nin sonuçları kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. Soyluların ve rahiplerin ayrıcalıkları kaldırılmış ve eşitlik ilkesi getirilmiştir.
2. Mutlak monarşi sistemi yıkılmıştır. Egemenliğin halktan geldiği kabul edilmiştir. Halkın yönetime katılmasına olanak tanıyan demokratik ve laik yönetim anlayışı değer kazanmaya başlamıştır.
3. Siyasal eşitsizliğe neden olan toplumsal yapı değişmeye başlamıştır. Eşitlik, adalet, milliyetçilik, hürriyet, ulusal egemenlik, laiklik ve cumhuriyet gibi kavramlar ortaya çıkmaya başlamıştır.
4. Milliyetçilik ilkesinin yayılması ile imparatorlukların dağılması için ortam sağlamıştır.
5. Mahalli otorite yerine merkezi otoriteler kabul edilmiştir.
6. Dağınık halde bulunan milletlerin siyasi birlikler kurabilmesine imkân sağlanmıştır.
7. İnsan Hakları Bildirisi evrensellik kazanmaya başlamıştır.
8. Laik Hukuk kuralları uygulanmaya başlamıştır.
9. Fransız İhtilali sonucunda Yeni Çağ bitmiş ve Yakın Çağ’ın başladığı kabul edilmiştir.









FRANSIZ İHTİLALİ'NİN OSMANLI DEVLETİ'NE ETKİLERİ NELERDİR?
Osmanlı Devleti başlangıçta çıkan olayları pek önemsememiştir. 
Fransız İhtilali'ni Fransa’nın bir iç sorunu olarak görmüştür. 1795 yılında da Fransa’da oluşan yeni rejimi tanımıştır.
Fransız İhtilali sonucunda Osmanlı Devleti’nde temel hak ve özgürlüklerin yasal güvenceye alınması ve yargı güvencesi sağlanmıştır. Toplumsal eşitlik ilkesinin yayılması Fransız İhtilali'nin sonucunda gerçekleşmiştir.
Fransız İhtilali'nin Osmanlı Devleti’ne etkilerini kısaca özetleyecek olursak;
1. Tanzimat ve Islahat Fermanları ilan edilmek zorunda kalmıştır.
2. Meşrutiyet ilan edilerek parlamenter yönetime geçilmiştir.
3. Demokrasi hareketleri ve batılı tarza yapılan yenilikler hızlanmıştır.
4. Milliyetçilik akımı Osmanlı Devleti’ndeki azınlıklar arasında hızla yayılmıştır. Zaman içerisinde azınlıklar bağımsızlıklarını kazanmak için ayaklanmaya başlamıştır. Milliyetçilik akımı etkisiyle Osmanlı Devleti dağılma sürecine girmiştir.

22 Mart 2017 Çarşamba

KURTULUŞ SAVAŞ'INDA CEPHELER










KURTULUŞ SAVAŞ'INDA CEPHELER


1. Doğu Cephesi

· Bu cephede, Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurmak isteyen Ermeniler ile savaşılmıştır.

· TBMM Hükümeti 15. Kolordu komutanı Kazım Karabekir Paşayı Doğu Cephesi Komutanlığına atadı.


· 9 Haziran 1920'de harekete geçen Kazım Karabekir Paşa 30 Ekimde Ermenileri kesin bir mağlubiyete uğratarak Doğu Anadolu'nun tamamını kurtardı.


· Ermenilerin isteği üzerine Gümrü Barış Antlaşması imzalandı. (3 Aralık 1920).


Antlaşmanın Yorumu:

· TBMM Hükümeti'nin uluslar arası alanda kazandığı İlk askeri ve siyasi başarısıdır.

· Sevr Antlaşması'nın geçersizliği ilk kez uluslar arası bir antlaşmada onaylanmıştır.


· Ermeni sorunu çözüme kavuşturulmuş oldu.


· Doğu Cephesi'nin kapanması ile buradaki güçlerin büyük bir kısmı Batı Cephesi'ne 

gönderilmiştir.

2. Güney Cephesi 

· Düzenli orduların savaşmadığı tek cephedir.

· Bölgede Fransız işgalcilere ve işbirlikçi Ermenilere karşı bölgesel direniş cemiyetlerince kahramanca mücadeleler verilmiştir.


· 12 Şubatta Maraş, 10 Nisanda Urfa, 20 Ekimde de Adana düşman işgalinden kurtarıldı. Sakarya zaferinden sonra Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşmasıyla Fransızlar bölgeyi terk etmişlerdir.


· Bu antlaşmayla (Hatay dışında) bugünkü güney sınırlarımız çizilmiş ve Fransızlar bölgeden çekilmiştir.


Önemli: TBMM 1973'te aldığı bir kararla kahramanlıklarından dolayı Maraş'a « Kahraman», Antep' e «Gazi» 1984 'te de Urfa' ya da « Şanlı » unvanı verilmiştir.

3. Batı Cephesi

· Kurtuluş Savaşı yıllarında en zorlu mücadelenin verildiği cephedir.

· Bu cephede Yunanistan ile savaşılmıştır.


· Bu cephede savaşlar 15 Mayıs 1919' Yunanlıların İzmir'i işgali ile başlamış ve 11 Ekim 1922' de imzalanan Mudanya Mütareke' ne kadar devam etmiştir.


· Başlangıçta Kuva-yi Milliye birlikleri ile karşı konulduğu için istenilen sonuçlar alınamamıştır.
· Dağınık ve düzensiz haldeki Kuva-yi Milliye Birliklerinin kaldırılıp yerine düzenli ordunun kurulmasıyla istenilen başarı elde edilmiştir.


Bu Cephedeki Gelişmeler
  • I. İnönü Savaşı (6-10 Ocak 1921)

· Batı Cephesi'nde düzenli orduların Yunan ordularına karşı kazandığı ilk zaferdir. 

I. İnönü Zaferinin Sonuçları

· Bu zafer TBMM'nin iç durumunu kuvvetlendirmiş, dışarıdaki itibarını arttırmış, Askere alım işlemleri hızlanıştır.

· İsmet Paşa, Albaylıktan Generalliğe terfi etmiştir.


· İtilaf devletleri hiç beklemedikleri bu yenilgi karşısında durumu görüşmek üzere Londra'da toplandılar.


· Sevr Antlaşmasını gözden geçirmek zorunda kaldılar.


· Bu zaferden sonra Çerkez Ethem İsyanı da bastırılmıştır.


I. İnönü Savaşı'ndan Sonraki Önemli Gelişmeler

Londra Konferansı (21 Şubat - 12 Mart 1921)

· Birinci İnönü zaferinden sonra İtilaf Devletleri tarafından toplanmıştır.

· Amaçları; Sevr Antlaşmasını yumuşatarak TBMM'ye kabul ettirmekti.


· İtilaf devletleri aralarındaki anlaşmazlıktan doğan yararlanmak amacıyla İstanbul Hükümeti ve TBMM'yi bir arada çağırdılar, ancak amaçlarına ulaşamadılar.


· Konferans herhangi bir sonuç alınamadan dağılmıştır.


Londra Konferansı'nın Sonuçları

· Yeni Türk Devleti ve TBMM ilk kez İtilaf devletleri tarafından tanınmıştır.

· TBMM, konferansa katılmakla barış yanlısı olduğun dünya kamuoyuna göstermiştir.


· Yeni Türk Devleti'nin haklı davası dünya kamuoyuna duyurulmuştur.


· Sevr Antlaşması'nın uygulanamayacağı anlaşıldı.

Türk-Afgan Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921)

· Moskova'da TBMM heyeti ile Afgan heyeti arasında dostluk antlaşması imzalanmıştır.

· İki devlet karşılıklı olarak birbirini tanıdılar.


Moskova Antlaşması (16 Mart 1921)

· Rusya'da yeni kurulan Bolşevik Hükümeti ile TBMM Hükümeti'nin o dönemde Batı karşıtı olmaları iki tarafı birbirine yaklaştırmıştır. TBMM'nin doğu, güney ve batı cephesindeki başarıları da etkili olmuştur.

· Rusya Misak-ı Milli'yi ve yeni Türk Devleti'ni tanıyan İlk Avrupa devleti olmuştur.

· Bu antlaşma ile doğu sınırımızın güvenliği sağlanmış doğudaki birlikler batı cephesine kaydırılmıştır.


· Bu antlaşmayla Batum, Türkiye'nin liman hizmetinden yaralanması şartıyla Gürcistan'a bırakılmıştır. Bu Misak-ı Milli'den verilen ilk tavizdir.

Ayrıca I. İnönü Savaşı'ndan sonra 12 Mart 1921'de İstiklâl Marşı kabul edilmiş, 20 Ocak 1921'de İlk Anayasa ( Teşkilât-ı Esasiye) ilân edilmiştir.
  • II. İnönü Savaşı (23 Mart- 1 Nisan 1921)

· TBMM'nin Londra Konferansı'nda itilaf Devletlerinin istekleri kabul etmemsi üzerine, İngilizlerin desteği ile Yunanlılar taarruza geçtiler. Ancak yenildiler.

II. İnönü Savaşı'nın Sonuçları

· Bu zaferden sonra İtalyanlar işgal ettikleri Muğla ve Antalya'dan çekilmeye başladılar.

· Fransızların TBMM'ye karşı tutumları yumuşamıştır.


· Mustafa Kemal kazanılan zaferin önemini İsmet Paşa' ya çektiği telgrafta "Siz orada sadece düşmanı değil, Türk Milletinin makûs talihini de yendiniz" diyerek belirtmiştir.

  • Kütahya Eskişehir Savaşları (10-24 Temmuz 1921)

· Yeni kurulan düzenli ordunun Batı Cephesi'nde kaybettiği tek savaştır.

· Afyon, Eskişehir ve Kütahya Yunanlıların eline geçti.


· Ordunun daha fazla zayiat vermesini istemeyen Mustafa Kemal orduyu Sakarya Nehrinin doğusuna kadar çekti.


· Savaşın kaybedilmesi TBMM'ye olan güveni sarstı. Meclisin Kayseri'ye taşınması ve Kuva-yi Milliye'ye dönülmesi gündeme geldi.


· Yunan ordusu Sakarya Nehrine kadar ilerledi.


· Durumun ciddiyetini ani kararlar alınmasını gerektirdiği için 5 Ağustos 1921 de "Başkomutanlık Kanunu" çıkartıldı.


· Bu kanunla Mustafa Kemal Paşa Başkomutan seçildi. Ayrıca Meclis tüm yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretti.


Bu kanun 1922'de süresiz olarak uzatıldı. Mustafa Kemal Paşa 'nın Cumhurbaşkanı seçilmesine kadar yürürlükte kalmıştır.

· Mustafa Kemal Paşa orduyu yeniden güçlendirmek amacıyla 8 Ağustos 1921'de Tekalif-i Milliye Emirleri'ni çıkardı. Bu sayede ordunun ihtiyaçlarının büyük bir kısmı halktan karşılamaya çalışmıştır.

d. Sakarya Meydan Savaşı (23 Ağustos-13 Eylül 1921)


· Tekalif-i Milliye Emirleriyle Türk ordusunun eksiklerinin bir kısmı büyük ölçüde tamamlanmış ve ordu savaşa hazırlanmaya çalışılmıştır.

· 23 Ağustosta Yunanlılara karşı taarruza geçti. Mustafa Kemal Paşa "Hattı Müdafaa yoktur, Sathı Müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır" diyerek orduyu coşturdu.


· 22 gün süren savaş sonucunda Türk ordusu büyük bir zafer kazandı. (13 Eylül 1921).


Savaşın Sonuçları:

· 1683 Viyana bozgunundan beri devam eden Batı karşısındaki gerileme sona erdi.

· Yunanlılar savunmaya, Türkler taarruza geçti.


· TBMM, Mustafa Kemal Paşa 'ya "Mareşallik" rütbesi ile "Gazilik" unvan verdi.


· Fransızlar bu savaştan sonra TBMM ile Ankara Antlaşması' nı imzaladılar.


· Rusyanın isteği üzerine Kafkas Cumhuriyetleri, TBMM ile Kars Antlaşmasını imzalamıştır.


Kars Antlaşması ile doğu sınırlarımız Kesinlik kazanmıştır. Buradaki birlikler Büyük Taarruz için batı cephesine kaydırılmıştır.

Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)


Sakarya zaferinin kazanılmasından sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Fransa Arasında imzalanmıştır.
Antlaşma gereğince;
· Taraflar arasındaki savaş durumu sona erdi.

· Hatay dışında bugünkü Suriye sınırımız çizildi. Hatay'da özel bir yönetim kuruldu. 

Türkçe'nim resmi dil olması ve Türk parasının kullanılması kabul edildi. Burada yaşayan Türklere geniş haklar tanındı.

· Fransa yeni Türk Devleti'ni resmen tanımış oldu.


· İtilaf Devletleri'nin Türkiye'ye karşı oluşturdukları birlik parçalandı.


· Fransa Hatayla ilgili özerklik kararlarını kabul etmekle buranın Anadolu'nun bir parçası olduğunu da onaylamış oluyordu.


Fransızlar Misak-ı Milli'yi tanıyan ilk itilaf Devleti olmuş. İtilaf Devletleri kesin olarak ayrılmıştır. Bu arada İtalya da Anadolu'dan tamamen çekilmiş, Güney Cephelerimiz kapanmıştır. Güneydeki birliklerin çoğu Büyük taarruz için batı cephesine kaydırılmıştır.

e-Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26 Ağustos-18 Eylül 1922)

· Sakarya Meydan Savaşı'nda Yunan ordusunu yenilgiye uğratan Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1922 sabahı Büyük Taarruz'u başlattı.

· 30 Ağustosta Başkomutanlık Meydan Savaşıyla Dumlupınar ' ın kuzeyinde düşman ordusu yok edildi.


· Mustafa Kemal "Ordular! İlk hedefimiz Akdeniz'dir. İleri" emrini vermesi üzerine taarruza geçen Türk ordusu önünde kaçan Yunan ordusunu İzmir'e kadar kovaladı.


· 9 Eylülde İzmir'in düşman işgalinden kurtarıldı. 18 Eylülde Batı Anadolu tamamen düşmandan temizlendi.


Mudanya Ateşkes Antlaşması (11 Ekim 1922)

· Telaşa düşen İngilizlerin isteği üzerine Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı.(11 Ekim 1922).

· Görüşmelere İngiltere, Fransa, İtalya ve Türkiye katılmış, Yunan temsilcileri görüşmelere katılmamıştır.


· Konferansa TBMM adına İsmet Paşa katılmıştır.


· Mudanya Ateşkesi ile Kurtuluş Savaşı askeri safhası sona ermiş, politik safhası başlamıştır.


· Doğu Trakya ve İstanbul savaş yapılmadan kurtarıldı.


· Meriç Nehri Yunanistan ile aramızda sınır oldu.


· İstanbul'un TBMM' ye devredilmesiyle Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir.


· Anadolu projesinde başarılı olmaması üzerine İngiltere'de Loyd George hükümeti düştü.


· Yunanlıların megalo idea (Büyük Yunanistan) düşüncesi sona erdi.
· Mondros Ateşkes Antlaşması geçerli bir belge olmaktan çıkmıştır. 

21 Mart 2017 Salı

TÜRK İSLÂM TARİHİ -2 (KARAHANLILAR) L9

I. Karahanlılar (840 - 1212)



Uygur Devleti'nin yıkılmasından sonra Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri tarafından Türkistan'da kurulmuştur. Kurucusu Bilge Kül Kadir Han'dır. Devlet 932 yılında Satuk Buğra Han zamanında İslamiyet'i resmen kabul etmiş ve Yusuf Kadir Han döneminde de en parlak dönemini yaşamıştır. İlge Han zamanında Gaznelilerle birlikte Samanoğlu Devleti'ne son veren Karahanlılar, daha sonra Horasan için Gaznelilerle savaştı ancak başarılı olamadılar. Taht kavgaları sonucu Doğu Karahanlılar ve Batı Karahanlılar diye ikiye ayrıldılar (1046). Doğu Karahanlılar 1130'da Karahıtaylar; Batı Karahanlılar ise 1211'de Harzemşahlar tarafından yıkıldılar.

Karahanlıların Başlıca Özellikleri:

1 Orta Asya'da kurulan ilk Türk-İslam devletidir. 
2-Türk-İslam kültürünün temellerini atmış; ilk yazılı eserleri vermişlerdir. Bunlardan en önemlileri Yusuf Has Hacib'in yazdığı Kutadgu Bilig, Kaşgarlı Mahmut'un yazdığı Divan-ı Lügati't Türk, Edip Ahmet Yükneki'nin yazdığı Atabetü'l-Hakayık ve Hoca Ahmet Yesevi'nin Divan-ı Hikmet'tir. 
3-Ribat adıyla ilk kervansarayları yapmışlardır. 
4- İlk medreseyi kurmuşlardır.
5- Hükümdar ailesi de halkı da tamamen Türklerden oluştuğu için Türkçe'ye ve Türk kültürüne büyük önem vermişlerdir. 
6- Orta Asya Türk kültürünü Selçuklulara taşımada köprü görevi yapmışlardır. -
7-Kervansaraylar inşa etmiş ve düzenli posta örgütünü kurmuş ilk Türk-İslam devletidir.
8.Mimarî yapılarında coğrafî şartlardan ötürü toprak malzeme kullandıkları için günümüze  ulaşan önemli bir mimarî eserleri  yoktur.

TÜRK İSLAM TARİHİ-1 ( İSLAMİYETE GİRİŞ)- L9


TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULÜ


TÜRKLERİN İSLÂMİYETİ KABULÜNÜN NEDENLERİ

1-Eski Türk dini birlikte İslamiyet arasındaki benzerlik: a-Tek tanrı inancı b-Ahiret inancı 
  c-Hac ve kurban ibadetlerine eşdeğer ibadetlerin varlığı 
2-Sosyolojik etmenler,aile kavramına verilen ehemmiyet,namus,temizliğe verilen ehemmiyet İslamiyetteki cihat ve gaza anlayışı birlikte Türk-Cihan hakimiyeti düşüncesinin benzerlik göstermesi. 
3-Ekonomik ve sebepler,eski Türk toplumunda sosyal sınıflar yoktu.İslam dininde de böyle bir ayrımın yapılmaması,dolayısıyla bu iki düşüncede de halkın refah ve mutluluğunun gözetilmesi bulunur. 
4-Talas Savaşıyla birlikte Müslüman Araplarla  Türkler arasında başlayan dostluk 


TÜRKLERİN İSLÂMİYETE  HİZMETLERİ



1. İslamiyet’in Orta Asya’dan Balkanlara  kadar  yeni alanlara  yayılmasını sağladılar.
2.Müslümanlar arasındaki anlaşmazlık ve iç çekişmelerin sona erdirilmesi ve siyasi birliğin sağlanmasına katkıda bulundular.
3. Abbasi Halifesi’ni Şii baskısına karşı koruyarak halifeliğin devamını sağladılar.
4. İslam aleminin kuzeyindeki en büyük tehlike olan Bizans Devleti’ne karşı İslam alemini savundular.
5. İslam alemini Haçlı Seferleri’ne karşı savundular.
6. Değerli bilim adamlarının yetişmesine zemin hazırladılar. Büyük Selçuklular zamanında vezir Nizamülmük’ün katkılarıyla medrese sistemi daha da geliştirilerek eğitime farklı bir bakış açısı kazandırdılar.
7. Medreseler yüzyıllar boyunca Türk – İslam medeniyetinin gelişerek devamını sağlamıştır. Bağdat’ta kurulan Nizamiye Medresesi dünyadaki ilk üniversite kabul edilir.

İSLÂMİYETİN TÜRKLERE KAZANDIRDIKLARI  

1.Türkler, Türk ırkı topyekûn Müslüman olmakla, kendileri içinde ve diğer İslam milletleriyle kültür birliğini kazanmış oldular.
2.Türkler, genel  olarak yerleşik hayata İslâmiyeti benimsedikten sonra geçmişlerdir.
3.Türkler,İslâmiyeti benimsedikten sonra uzun soluklu devletler kurmuşlardır.

Talas Savaşı (751)

Nedenleri:

1)Çinlilerin Orta Asyaya  egemen olmak istemesi
2)Türkler ve Müslümanların Çinin Orta Asyaya hakim olmasını istememesi
Çinliler ile Araplar arasında Talas Savaşı meydana gelmiştir (751). Talas Savaşında Karluk Türkleri Müslümanları destekleyince Talas Savaşı Türkler ve Müslüman Arapların zaferiyle sonuçlanmıştır.


 Sonuçları:

1) Orta Asya, İslam devletinin egemenliği altına girdi.
2)Orta Asya Çin egemenliğine girmekten kurtuldu.
3) Türk-Müslüman Arap dostluğunun başlangıcı oldu.
4)Türkler arasında İslamiyet yayılmaya başladı.
5) Kağıt, matbaa, barut ve pusula gibi teknik buluşlar İslam dünyasında yayılmaya başladı.







TÜRK İSLÂM TARİHİ-3 (GAZNELİLER)-L9

Gazneliler

Gaznelilerin Yayıldığı Yerler: Afganistan, Hindistan ve İran.
Gaznelilerin Kurucusu: Alp Tigin’dir.
Gaznelilerin Başkenti: Gazne
Gaznelilerin Hükümdarları: Alp Tigin, Sultan Mahmut (Gazneli Mahmut), Sultan Mesut

Gaznelilerin Özellikleri:

* Devletin en parlak dönemini yaşatan Gazneli Mahmut döneminde devlet en geniş sınırlara ulaştı ve imparatorluk haline geldi.
* Gazneli Mahmut Hindistan’a 17 sefer yaptı. Bu seferler sonucunda İslamiyet Hindistan’a yayıldı.
* Büveyhoğullarından Irak’ın kuzey taraflarını aldı. Böylece Ganj ırmağından Irak’a kadar ulaşan büyük bir devlet kurmuş oldu.
* Abbasi halifeliğini Şii Büveyh oğullarının baskısından kurtardı. Halife, Gazneli Mahmut’a “Sultan” unvanını verdi.
Gazneli Mahmut’un Abbasi halifelerinin yanında yer alması Türk-İslam tarihinin akışını nasıl etkilemiş olabilir?
İslam dünyasının liderliği ve koruyuculuğu Türklere geçmiştir.
* Selçuklularla savaştı ve onları yenilgiye uğrattı.
Gazneli ve Karahanlı devletleri neden Selçuklu Türklerinden rahatsız olmuş olabilir?
Selçukluların güçlenerek kalabalık Türkmen topluluklarını bir araya getirmeleri Gazneli ve Karahanlı Devleti için tehdit oluşturmaktaydı.
Gazneli ve Karahanlıların Selçuklulara karşı ittifak oluşturmalarının sonuçları sizce neler olabilir?
Selçuklu tehlikesi ve yükselişi kısa bir süre engellenmiştir.
* Sultan Mahmut’un ölümü üzerine yerine Sultan Mesut geçti.
* Sultan Mesut da Hindistan’a seferler yaptı. Selçuklularla yaptığı Dandanakan Savaşında yenildi (1040).
Dandanakan Savaşı’nı Gazneliler ve Selçukluların geleceği açısından değerlendiriniz.
Selçuklu Devleti kurulurken, Gazneliler yıkılış sürecine girdi.

Gaznelilerin Yıkılış Sebepleri:

• Selçuklularla yapılan Dandanakan Savaşından sonra devletin zayıflamaya başlaması.
• Ülkede iç karışıklıkların çıkması.
* Gazne Devleti, 1187 yılında Gurlular (Afganlı bir millet) tarafından yıkıldı.
Gaznelilerin Tolunoğulları ve İhşidilere benzeyen yönleri nelerdir? Bu benzerlikler Gaznelileri nasıl etkilemiştir?
Tolunoğulları ve Ihşidilerde olduğu gibi yönetenler Türk, yönetilenler farklı millettendir. Bu durum Gaznelilerin yıkılışını kolaylaştırmıştır.

Siyasî Alandaki İnkılâplar



Atatürk İnkılâplarının Amaçları

1.Türkiye’yi muâsır medeniyet seviyesinin üzerine çıkartma
2.Modern Avrupa devletleri ile Türkiye’yi bütünleştirmek
3.Osmanlı Devleti’nden kalmış ve halkın ihtiyaçlarına cevap vermeyen müesseselerin yerine çağdaş müesseseler kurmak
4.Türkiye’de milli egemenlik ilkesini yerleştirmek

1.TBMM'nin açılması

19 Mart 2017 Pazar

Türk İslam Bilginleri Çalıştıkları Alanlar Ve Eserleri-L9

              İslam dini, insanların sadece inanç anlayışlarını etkilemekle kalmamış, bilim, düşünce ve kültür gibi alanlarda da etkili olmuştur. Abbasiler ve özellikle Endülüs Emevileri döneminde bilim ve kültür alanında önemli gelişmeler yaşanmış, birçok değerli bilim insanı yetişmiştir. Bu bilim insanları sadece İslam ülkelerindeki bilimin değil aynı zamanda Avrupa’daki bilimin de ilerlemesine ve gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.

                              İSLAMÎ  İLİMLER



  1. Tefsir: Kuran-ı Kerim’i açıklayan ve yorumlayan bilimdir. Bu bilimle uğraşanlara “müfessir” denir. Taberi, Zemahşeri, İbn-i Mesud en tanınmış müfessirlerdir.
  2. Hadis: Hz. Muhammed’in çeşitli konularda Müslümanları aydınlatmak için söylediği sözleri,halleri ve davranışları  inceleyen bilim dalına hadis denir. Hadis, Kur’an-ı Kerim’den sonra Müslümanların başvurduğu ikinci ana kaynaktır. Hadis ilmiyle uğraşanlara “muhaddis” denir. Hadis ilminin en büyük bilgini Türkistanlı İmam Buhari’dir. Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbn-i Mace, Nesai diğer önemli hadis bilginleridir.
  3.  Fıkıh: İslam hukukuna “fıkıh”, bu bilimle uğraşanlara ise “fakih”, fakihlerin verdikleri hüküm ve kararlara da “fetva” denir. Mahkemelerde görülen davalar, yönetim ile maliye gibi devlet ve toplum hayatını düzenleyen işler fetvalara dayanılarak yapılırdı. Fıkıh alanında büyük isimler arasında Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Safii, Ahmet İbn-i Hanbel başta gelir.
  4. Kelam: İslamın ve imanın esaslarını ortaya koyan, bunu akıl ve mantık delilleriyle savunan bilim dalıdır. İmam Gazali, İmam Maturidi, İmam Eşari en tanınmış kelamcılardır.
  5. Tasavvuf: Allah’ı tanımayı ve ona kalp yoluyla yakınlaşmayı amaç edinen bir bilim dalıdır. Muhyiddin İbn-i Arabi en tanınmış tasavvuf bilginidir.
  6. Kıraat: Kur’an-ı Kerim’in doğru okunmasını sağlayan bilim dalıdır.On Kıraat alimi bunların başında vardır.Bunlar:Nafi,  İbni Kesir,Asım  ve diğer alimlerdir.                                          
               FEN VE SOSYAL BİLİMLER

Harezmi: Harezmi astronomi, matematik ve coğrafya alanında eserler yazmıştır. Yeryüzünün çapına ait hesapları ortaya koymuştur. Nil Nehri’nin kaynağını açıklayan Harezmi aynı zamanda Batlumyus’un astronomik cetvellerini de düzenlemiştir. Zicü’l-Harezmi (Harezmi’nin Yıldız Katologu) Kitab’ul Muhtasar fi Hisabi’l Hind (Hint Hesabına Göre Matematik El Kitabı) önemli eserleri arasındadır.

                       
Farabi: Mantık, felsefe, matematik, tip ve musiki alanlarında önemli eserler vermiştir. Eserlerinin çoğu Latinceye çevrilerek Avrupa üniversitelerinde okutulmuştur. Aristo’nun eserlerini inceleyip yeni yorumlar getirdiği için ikinci öğretmen anlamına gelen “Muallim-i Sani” unvanıyla anılmıştır. Musikişinas olarak da bilinen Farabi, kanun adı verilen müzik aletini icat etmiştir. Ayrıca “rübap” adı verilen çalgıyı geliştiren ve bugünkü şeklini veren de yine kendisi olmuştur. Kitab-ül Musiki ve İhsa’ül-Ulüm (İlimlerin Sayım’) önemli eserleridir.

                 
Biruni:  matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve astronomi alanlarında eserler vermiştir. Ona göre bilimin ilerlemesi için özgür düşünebilmek şarttır. “İnsanların düşünüş ve inanışları başka başkadır.  Uygarlık da bu farklılıktan doğan” diyerek bu konudaki düşüncelerini açıklamıştır. El Kanun-ül Mesüdi (Sultan Mes’ud’a sunduğu astronomi konulu eser), Kitâbü’s Saydelefi’t- Tıp (eczacılık kitabı) önemli eserleridir.

                  
İbn-i Sina: İbn-i Sina, “El Kanun Fı’t-tıp (Tıp Kanunu)” adlı eseri ile tanınmıştır.Tarihte ilk mide ameliyatını gerçekleştiren İbn-i Sina, ilaç bilimi demek olan “farmakoloji”nin kurucusu olarak kabul edilmektedir. İbn-i Sina’nın 200’ün üzerinde eser yazdığı söylenmektedir.

                 
Taberi: tefsir, kıraat, hadis, tarih, edebiyat, matematik ve tıp alanlarında dersler almıştır.Bu alanlarda önemli çalışmalar yapmıştır. Kur'an-ı Kerim Tefsiri ve Tarih’ul Ümem ve’l Mülük adlı dünya tarihi  önemli eserleridir.

               
İbn-i Fadlan: 10. yüzyılda yaşamıştır. Zamanında uluslararası ilişkilerden geniş ölçüde haberdar bir diplomat ve gezgin (seyyah) olan İbn-i Fadlan En önemli eseri ise İbn-i Fadlan Seyahatnamesidir.

                  
İbnü’l Heysem:  İbnü’l Heysem matematik, astronomi, tıp, kimya, fizik ve optikte önemli başarılar kazanmıştır.Fotoğraf makinası gibi bütün resim kaydetme cihazları basit bir temel ilkeye dayanır. Bu ilkeyi bin yıl önce Müslüman bilim adamı İbn’ül Heysem’in keşfettiği çoğu kişi tarafından bilinmez. Kitabü’l Menazir İbnü’l Heysem’in en önemli eseridir.

               
Gazali: Gazali Iran’da yetişen bir fıkıh alimidir. İslam dünyasında Hüccet-ül İslam (İslam’ın ispatlayıcısı) olarak tanınmıştır.İhyaulumuddin ve Elmunkızumineddalal en önemli eserleridir. İhyâ’ü Ulümi’d Din, El-Munkizumine’d Dalâ1 önemli eserleri arasındadır.

                    
El İdrisi:  Coğrafya alanındaki çalışmaları ile ünlüdür.   İdrisi Dünya’nın ekvatorla ikiye ayrıldığını belirtmiş ve Güney Yarım Küre ile Kuzey Yarım Küre’nin özelliklerinden söz etmiştir. İdrisi ayrıca Batı Avrupa ülkelerinin haritalarını tarihte ilk defa aslına uygun çizmiştir.

                     
Muhyiddin Arabi:  Öğretisini varlığın mutlak birliğine dayandırmıştır. Fususu’ı Hikem, Muhederât’ul-Ebr’ar ve Müsameratül-Ahyar önemli eserleridir.

              
İbn-i Rüşd:  Her türlü gerçeğin yalnız akıl ile bulunabileceğine inanan İbn-i Rüşd, rasyonalist bir filozof olarak tanınmaktadır. Hristiyanlar tarafından zamanın Voltaire (Volter)’i olarak kabul edilmektedir. Makale Fit Mizac (yazdığı ilk felsefi eser) ve Tühefütü’t Tehefüt çelişkileri) önemli eserleridir.