Dersimiz Tarih

15 Eylül 2024 Pazar

Osmanlı Devleti'nin Güç Kaybetmesinin Sebepleri

 Osmanlı Devleti'nin arayış içine düşmesinin sebepleri:

a)   İmparatorluğun Yapısı
b)   Devlet Yönetiminin Bozulması
c)   Ordu ve Donanmanın Bozulması
d)   Maliyenin Bozulması
e)   Medreselerin Bozulması

12 Eylül 2024 Perşembe

Versay Barış Anlaşması: (28 Haziran 1919)

 

Versay Antlaşması Haritası

Versay Barış Anlaşması: (28 Haziran 1919)

Savaşın başlangıcından beş yıl sonra Paris yakınlarındaki Versailles Sarayı'ndaki imzalanan bu anlaşma, savaştaki kayıp ve zararlardan Almanya'yı sorumlu ilan etti.

Versay Anlaşması, savaş tazminatı ödemek ve askeri kısıtlamaya gitmek zorunda kalan Almanya'yı sürüklediği ekonomik ve siyasi buhran nedeniyle Nazi Partisi'nin iktidara gelmesinin ve nihayetinde II. Dünya Savaşı'nın çıkmasının nedeni olarak yorumlanır.

Anlaşma sonucunda Almanya topraklarının yüzde 15'i ve nüfusunun yüzde 10'nu kaybetti.

Alsace ve Lorraine bölgeleri Fransa'ya verildi ve Saarland bölgesi 15 yıl boyunca uluslararası heyet yönetimine bırakıldı. Versay Anlaşması, Amerika Birleşik Devletler Senatosu tarafından hiç bir zaman onaylanmadı.

Paris Barış Konferansı(1919)

 Paris Barış Konferansı (1919)

Paris Barış Konferansı, I. Dünya Savaşı'nı sona erdiren antlaşmaların hazırlandığı uluslararası bir konferanstır.

Müttefik, kısmen müttefik ve ortak devlet gibi farklı gruplara ayrılmış 32 devletin temsilcileri katılmıştır. Bu devletler, İttifak Devletleri ile savaşmış veya onlara savaş ilan etmiş devletlerdi. Konferans 18 Ocak 1919'da, yani Alman İmparatorluğu'nun kuruluşunun yıldönümü günü açıldı. Fransızlara Urfa, Antep ve Maraş verildi. Batı Anadolu başta İzmir'in işgali olmak üzere Yunan işgaline maruz kalmıştır. Konferansın kararlarına hakim olan devletler; İngiltere, Fransa, ABD ve İtalya’dır. İtalya, Macaristan ile 4 Haziran 1920 tarihinde Trianon Antlaşması imzalanmıştır.

Konferansta savaş sırasında imzalanmış olan gizli antlaşmaların uygulanması karara bağlanmış, İngiltere ve Fransa Wilson İlkeleri'ne tamamen ters düşmemek için “savaş tazminatı” yerine “savaş onarımı”, “sömürgeciliğin” yerine ise "manda-himaye sistemini" gündeme getirerek uygulanmasını sağlamışlardır.

Birinci Dünya Savaşı'nın Sonuçları

 1. Dünya Savaşının Sonuçları:

1.Avrupa ve Asya'da devletlerarası dengeler bozulmuş,
2.Osmanlı.Avusturya-Macaristan imparatorluğu ve Rusya tarihe karıştı.
3.Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya ve Macaristan kuruldu.
4.Yeni siyasi rejimler ortaya çıktı.
5.Yenilen devletlerin imzaladığı ağır antlaşmalar 2. dünya savaşına ortam hazırladı.
6.Sömürgecilik isim değiştirerek "mandacılık" adı altında devam etti

11 Eylül 2024 Çarşamba

Tarih Öğrenmenin Yararları


Bireysel Faydaları 
1-Tarih insanlara doğru yorum ve sonuçlara varmaları için ışık tutan bir düşünce tarzıdır. Geçmişini bilmeyen yani kendini tanımayan bir toplum tıpkı hafızasını kaybetmiş ve akıntıya kapılmış gibidir. Gerek fertlerin gerekse toplumların ne olduklarını ve nereden geldiklerini bilmeye ihtiyacı vardır.
2. Geçmişini bilmenin sağladığı ruhi tatmin yanında, pratik bir takım faydaları da mevcuttur. Zira insanlar yalnızca kendi tecrübelerinden değil, kendilerinden önce yaşamış insanların tecrübelerinden de faydalanırlar.
3. Tarih insana, doğru değerlendirme, sentez ve analiz yapabilme kabiliyeti kazandırır.
4. Tarih üzerinde tefekkür yapabilme, eleştirel düşüncenin oluşumunda önemli rol oynar ve insanı tanımaya yardım eder.
5. Tarih, insanların kültür seviyelerini yükseltir, saygınlıklarını arttırarak bireysel ve toplumsal özgüvenlerini kazanmalarını sağlar.
6. Tarih insanlarda ahlâk bilincini uyandırıp manevi değerlerin gelişmesinde rol oynar.
7. İnsanı ve insanın bütün faaliyetlerini esas aldığı için diğer bütün ilimlerin gelişmesi adına katkı sağlar. Bu sebeple, sosyal ve siyasi ilimler tarihe büyük ihtiyaç duyarlar.
8.İnsanlığın varlığına derinlik katar.
9.Olaylara ve olgulara daha geniş açıdan bakmayı sağlar.
10.İnsanın empati kurma ve yorumlama becerilerini geliştirir.
Toplumsal Faydaları 
1. Barışın önemini ve değerini insana öğretir.
2. Devletler arası ilişkiler düzenler.
3. Millî ve kültürel değerlerin öğretilmesinde etkilidir.
4. Millî birlik ve beraberliğin önemini kavratır.Sosyalleşmeye olumlu katkıda bulunur.
5. Kültür ve uygarlığın somut olan ya da olmayan mirası üzerinde tarih araştırmaları yaparak çalışkanlık, bilimsellik, sanatseverlik ve estetik değerleri kazandırmada etkilidir.
6. Tarih manevi anlayısımıza katkıda bulunur.
7. Tarih “kimlik” edinmemizi sağlar.
8. Tarih öğrenmek iyi vatandas olmak için gereklidir.
9.İnsanlığın ortak hafızasını oluşturur.


Hz. Nuh(A. S.) 'un Hayatı

 Hazreti Nuh'un (a.s.)Hayatı

NÛH

نوح

Büyük peygamberler arasında sayılan, kendisine inanmayan kavmi tûfan ile helâk edilen peygamber.

Müellif: ÖMER FARUK HARMAN

Adı İbrânîce’de Nôah, Yunanca’da Nôe şeklindedir. Tevrat’a göre babası Lamek, “Rabbin lânetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak” diyerek (Tekvîn, 5/29) oğluna Nûh adını vermiştir. Nûh’un ilk defa üzüm yetiştirip şarap yaptığı ve şarabın da insanı rahatlatması sebebiyle, ona ad olarak verilen bu kelimenin İbrânîce’de “dinlenmek, sükûnet bulmak, rahatlamak” anlamına gelen niham kökünden türediği ifade edilmekle birlikte bunun gerçek dışı bir açıklama olduğu belirtilmektedir. Diğer taraftan Nûh’un, tûfan hadisesinin Sumer ve Bâbil versiyonlarındaki kahramanlarıyla aynı kişi olduğu da söylenmektedir. Buna göre Sumer tûfan kahramanına ölümsüzlüğü elde ettiği için “ömrü uzun olan” mânasında Ziusudra adının verildiği, tûfan olayının Bâbil versiyonundaki kahramanın adı olan Ut-napiştim’in “hayatı yaşayan” anlamında olduğu, Nûh kelimesinin de benzer bir anlam ifade ettiği belirtilmekte; Habeş dilinde nâha kelimesinden türeyen Nûh’un “uzun zaman” mânasına geldiği ve “ömrü uzun” anlamında kullanıldığı söylenmektedir (DBS, I, 750, 758). Öte yandan Nûh’un, tûfanın Hurri versiyonundaki kahramanın adı olan Na-ah-ma-su-le-el kelimesinin kısaltılmış şekli olduğu veya Akkadca nâh kelimesinden geldiği de ifade edilmektedir (IDB, III, 555-556; EJd., XII, 1193; Catholicisme, IX, 1308).

Açık Öğretim Lisesi Kayıt Tarihleri Takvimi

 Açık Lise Sınav Takvimi Belli Oldu!

28 Ağustos tarihinde başlayan yeni kayıt ve kayıt yenileme işlemleri hala devam ediyor. Fakat farklı sebeplerden dolayı kayıt tarihlerini kaçıranlar pişman olacak. 1 yıllık mağduriyet eğitimde bir yıl geriden başlamaya sebep olacak. Açık lise 1. dönem kayıtları 22 Eylül tarihinde sona erecek. Ardından sınav dönemi başlayacak.

Açık lise 1. dönem sınavları bu yıl Aralık ayında uygulanacak.

1. oturum 21 Aralık saat 10.00

2. oturum 21 Aralık Saat 14:00

3. oturum 22 Aralık saat 10.00'da uygulanacak.

8 Eylül 2024 Pazar

1- İLK TÜRK DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLATI


Türk devletlerinde yönetme yetkisini Gök Tanrı’dan alan kağan, bu yetkiyi sadece kendi devletinde değil yeryüzündeki bütün insanlar üzerinde kullanmayı düşünmüştür. Bu doğrultuda kağan, dünyayı hâkimiyeti altına alarak yönettiği bütün insanları adaletli bir yönetim ile huzur, refah ve barış ortamında yaşatmayı görev kabul etmiştir. “Türk cihan hâkimiyeti” olarak adlandırılan bu görev ilk Türk devletlerinden başlayarak süreklilik arz eden millî bir ülkü hâline gelmiştir.

1- İLK TÜRK DEVLETLERİNDE DEVLET TEŞKİLATI 

• İl gider, töre kalır. • Devlet yıkılsa da töre devam eder. Töre Türklerde yazısız hukuk kurallarıdır. 

İslamiyet’ten önce Türklerde hakimiyetin Gök Tanrı tarafından hükümdara verildiğine inanılırdı. Buna kut denirdi.

 • Devleti oluşturan unsurlar şunlardır: Bağımsızlık (oksızlık),halk (millet), ülke (vatan), teşkilatlanma.

 A- Bağımsızlık • Bağımsızlık duygusunun oluşması ve gelişmesinin temelinde bozkır kültürü önemli rol oynamıştır. Türklerin atlı göçebe hayat tarzını benimsemeleri, özgür bir yapıya sahip olmalarına, dolayısıyla bağımsızlığın millî bir karakteristik özellik hâline gelmesine sebep olmuştur. 

B- Halk (Millet) • Türk devletlerinde halk sınıflara ayrılmamıştır. Ayrıca fertler özel hukuk, ekonomik ve sosyal hürriyet ile özel mülkiyet hakkına sahip olmuştur. “Halk devlet için değil, devlet halk içindir.” anlayışının benimsendiği Türk devletlerinde hükümdarın en önemli görevlerinden biri, halkın mutluluğunu ve refahını sağlamak ve kendini halka sevdirmektir. Bütün bu özellikler Türk devletlerindeki temel unsurun millet olduğunu göstermektedir.

 C- Ülke • Devletin bir diğer unsuru olan “yurt”, Türklerde devletin sahip olduğu ve halkın üzerinde yaşadığı topraklardır. “Ülke”, “uluş” gibi adlarla da ifade edilen yurt “vatan” kavramı gibi kutsal bir anlam taşımıştır.

Bu planlamaya göre kuzeyde yüz bin kişilik yağız (kara) atlı, batıda yüz bin kişilik ak (beyaz) atlı, güneyde yüz bin kişilik doru (bordo) atlı, doğuda da yüz bin kişilik demir kırı atlı bulunurdu. Doru (bordo) At Kır At • Türklerde ülke, siyasi bağımsızlıkla birlikte düşünülmüştür. Bu yüzden Türkler, özgür olarak yaşadıkları ve hükümranlık haklarını tam olarak kullandıkları sınırlarla ayrılan topraklar “yurt” olarak nitelendirmişlerdir. Bununla birlikte yurdun sınırları devletin gücüne göre daralıp genişleyebilmektedir.

 D-Teşkilatlanma • Türklerin devlet teşkilatında gösterdikleri başarılar, medeniyet tarihinde ön plana çıkmalarını sağlamıştır. Devletin millî varlığı koruyan, yaşatan ve geliştiren vazgeçilmez bir kurum olduğu bilincine erken ulaşan Türkler Orta Asya’nın tamamına hâkim büyük devletler kurmuşlardır. • Zaman zaman bu bölge dışına da çıkarak yeni devletler meydana getirmişlerdir. Türkler tarihîn hiçbir devrinde devletsiz kalmamış ve birçok topluluğa devlet teşkilatlanması konusunda örnek olmuşlardır.


-Devlet Yönetimi

Soru:İlk Türk devletlerinde hükümdarın özellikleri  nelerdir?
Soru:İlk Türk devletlerinde hükümdarın görevleri  nelerdir?
Soru:İlk Türk devletlerinde hükümdarın  kullanığı unvanlar nelerdir?

 A-Kağan 

• Türklerde Gök Tanrı’nın kut verdiğine inanılan hükümdar ailesinin erkek üyeleri “kağan” olabilirdi. Töreye göre hükümdar kurultayda seçilir ve bu seçimlere halk da katılırdı. Türk devletlerinde Türk olan baş hatunun büyük oğlu hükümdar olurken küçük tiginler (şehzadeler) ise “şad” yani “ordu komutanı” olarak görev alırdı. Ancak bu durum kesin bir kural değildi.

 • Kağan yerine veliaht gösterse bile diğer tiginler tahta geçmek için mücadele etme hakları vardı. Bu yüzden sık sık taht kavgalarının yaşandığı Türk devletlerinde başka devletlerin kışkırtması ve desteği ile bu taht kavgaları bir iç savaş hâlini alır ve devletin parçalanmasına yol açardı.

 • Türk devletlerinde her hükümdarın belirli hükümdarlık ve hâkimiyet sembolleri vardı. Hükümdarlık sembolü otağ (hakan çadırı), örgin (taht), tuğ (sancak), davul, kotuz (sorguç), kemer (kur), kılıç, yay, kama, kamçı (berge) idi. Özellikle, hükümdarın oturduğu yer, yani devletin merkezi olan “ordu” (çadır kent) ve çeşitli vesilelerle verilen “toy” (şölen) da hükümdarlık sembolü sayılmaktaydı. 

• Kağanın en önemli görevi ülkeyi ve halkı toplulukları bir devlet çatısı altında toplamaktı. Ayrıca töre kurallarını uygulamak, düzeni sağlamak, halkı adil idare etmek ve baskı yapmamak, ekonomik açıdan halkı refaha ulaştırmak kağanın diğer görevleri arasındaydı. • Bunlar dışında Türk kağanı; iç ve dış siyaseti düzenler, savaş ve barışa karar verir, savaşta ordulara komuta eder, elçiler gönderir, elçiler kabul eder, devlet görevlilerini tayin eder veya görevlerinden alırdı. Bununla birlikte Türk kağanlarının Tanrı tarafından kendilerine verildiğine inandığı dünya hâkimiyetini sağlamak gibi evrensel bir görevleri de vardı 

İlk Türk devletlerinde hükümdarların unvanları: “Şanyü” (Tan-hu), “Kağan”“İdikut” (Uygurlarda), HanYabguİlteberHakanİlteriş v.b.

B-Hükümet 

Soru 1: Türk Devlet teşkilat şemasını ayrıntılı olarak çiziniz?
Soru 2:Türklerde boylar ve boylar konfederasyonu nasıl oluşurdu çizerek anlatınız?


İlk Türklerde Toplumsal Teşkilatlanma


• Hunlardan itibaren yönetimle İlgili kararlar almak ve alınan kararları uygulamak amacıyla devlet yetkililerinin bulunduğu ayukı (bakanlar kurulu) adı verilen kurul! oluşturulmuştur. Ayukının başında “aygucı” veya “üge” adi verilen bugünkü başbakan bulunurdu. Bunlar hanedan mensupları dışında, devlete hizmet etmiş yetenekli, bilgili ve halkın sevdiği kişiler arasından seçilirdi: • Türk devletlerinde “buyruk” adı verilen hükümet üyelerinin sayısı zaman zaman değişirdi. Özellikle Uygurlarda buyruklar büyük önem kazanmışlardır. Kağanın gücünün zayıflamasıyla eş zamanlı olarak buyrukların güçlenmesi, Uygur Hakanlığı’nda ileride çökmesine neden olan temel faktörlerden biri olmuştur.

C- Kurultay (Toy)

İlk Türk Devlet Teşkilatı


 • İlk Türk devletlerinde siyasi, askerî, ekonomik, sosyal ve kültürel konuların görüşülüp karara bağlandığı meclislere “toy” ya da “kurultay” denilirdi. Toylarda devlet meseleleri görüşülür; dinî tören, yarışma ve çeşitli eğlenceler düzenlenirdi. Bütün toyların sonunda halkın da katıldığı şölenler (ziyafet) milletin kaynaşması ve devletin temellerinin sağlamlaştırılması için önemli bir fırsattı. XIII. yüzyıldan itibaren bu meclisler için “kurultay” adı ön plana çıkarken “toy” kelimesi ise sadece şölenler için kullanıldı. 

• Büyük kurultaya kağan başkanlık ederdi. Onun olmadığı zamanlarda ise aygucı (vezir) başkanlığında toplanılırdı. Kurultay üyelerine “toygun” adı verilirdi. “Hatun” başta olmak üzere askerî ve idari yüksek görevliler, kurultayın tabi üyeleri idi.

 • Bunlar dışında halkın ileri gelenleri, devlete tabi beyler ve yabancı zümrelerin temsilcileri de bu meclislere katılabilirdi. Kurultaya katılan boy beyinin halk tarafından belirlenmesi, Türk devletlerinin yönetimde halkın da etkili olduğunun bir göstergesidir.

Kurultay belirli zamanlarda toplanırdı. Ancak savaş, barış, göç, isyan, tabi olma gibi bazı olağanüstü durumlarda da kurultay toplanabilirdi.

 • Devletten devlete farklılık göstermekle beraber kurultayın aldığı kararlar genellikle bağlayıcı nitelikteydi. Kağan kurultayın kararlarını dikkate almak zorundaydı. Alınan karara uymazsa ortaya çıkan sonuçlardan sorumlu tutulurdu. Kurultay, hükümdarın uygulamalarını kabul etmeyebilirdi. Örneğin Köktürk Devleti’nde Bilge Kağan’ın (716-734) şehirlerin surlarla çevrilmesi ve Budizm’in kabul edilmesi istekleri kurultay tarafından reddedilmiştir. 

• Kurultay, üyelerinin temsilî niteliğinin olması, kanun yapma, hakan seçme, hakanı denetleme ve onun yetkilerini kısıtlama; gerekirse azletme gücüne sahip olmaları demokratik bir nitelik taşıdıklarını göstermektedir.

 • Büyük Hun Devleti’nde Mete’den itibaren senenin başında, ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere üç kere kurultay toplanırdı. Bu kurultaylarda devlet adamları devlet meseleleri ile ilgili fikirlerini belirtmekle birlikte son kararı Mete Han verirdi . Köktürklerde kurultay; halkın da katılımıyla mayıs ayında yapılır, burada devlet işleri görüşülür, iktisadi ve kültürel meselelere çözüm bulunurdu. Taht değişikliği durumunda da yeni kağan bu kurultayda seçilirdi.

İkili Devlet Teşkilatı



İlk Türk devletlerdeki Bazı Meclislerin özel isimleri


İhtiyarlar meclisi: Hazarlar

Seçkinler Meclisi: Avrupa Hun Devleti

Komenton Meclisi: Peçenekler

Nazırlar Meclisi: Tamgaçlar

Tirnek Meclisi: Oğuzlarda

Millet Meclisi: Tuna Bulgarları



Halkın Temel Görevleri

Hakana itaat etmek

Vergi vermek

Savaşa Katılmak

Törelere uymak


Devlet Görevlileri ve Bazı Terimler

  • Hakan (Kağan, Han): Devlet başkanı

  • Hatun (Katun): Hakanın eşi

  • Tigin: Hükümdarın erkek çocuğu, Veliaht

  • Şad: Tiginin Unvan almış halidir

  • Ayuki: Hükümet (Bakanlar kurulu)

  • Buyruk: Ayuki Üyesi (Hükümet üyesi), Bakan 

  • Ayguci (Aygucu, Üge): Ülkenin veziri, Hükümetin başı

  • Yabgu: Kağanın, Devletini batı kısmını yöneten kardeşi

  • Yargu: Yüksek Mahkeme

  • Yargucu (Yargucı): Yargıç

  • Toygun: Kurultay (Meclis) üyesi

  • Keneşçi: Danışman

  • Tudun: Vergi memuru, Sivil Vali (Tudun, Vergi memuru anlamına gelirken kesin olmamakla birlikte bazı kaynaklara göre sivil vali anlamına gelmektedir)

  • Ağılıg: Devlet Hazinesinden sorumlu

  • Bitikçi (Bitigçi): Yazışmalardan sorumlu, Yazıcı, Kâtip

  • Tamgacı: Dış ilişkilerden sorumlu, mühürdar

  • Tilmaç: Tercüman

  • Tutuk: Askeri Vali

  • Yarlığ: Hükümdarın emri (buyruğu)

  • Apa: Sivil yönetici

  • Ataman (İnal, İnanç): Tiginlerin eğitmeni (öğretmeni)

  • Bahşi: Öğretmen

  • Emçi (Otacı) : Doktor

  • Bedizci: Ressam (Uygurlarda)

  • İç buyruk: saray memuru, Sarayın işleri ile ilgilenen bakan

  • Kut: Kağanın ülkeyi yönetme yetkisinin tanrı tarafından verildiğine inanılması

  • Veraset Sistemi: Devletin hükümdar ve ailesinin ortak malı sayılması

  • Tarkan: Ordu Komutanı

  • Kün: Halk

  • Balık: Şehir

  • İl: Devlet (barış anlamına da gelmektedir)

  • Erkin (İlteber): Yüksek devlet memuru, idareci


 

Motorolanın İlk Cep Telefonu


1983’te kullanıma giren bu cep telefonu modeli  Motorola DynaTAC, o günün parasıyla 3,995$’dan satılıyordu. 

Ağırlığı yaklaşık 1 kg olan Motorola DynaTAC, 10 saatte şarj ediliyordu ve pili sadece 20 dakika dayanıyordu.

Görselde ,Motorola başkan yardımcısı John F. Mitchell'ın firmanın yeni ürününü tanıtırken çekilen resmi yer almaktadır.

7 Eylül 2024 Cumartesi

Aztekçe (Nahuatl) Dili Tarihi


Klasik Nahuatl dili
 (Aztek dili olarak da anılmakta, Nahuatl dilinde Nāhuatlahtōlli), 16. yüzyılda İspanyolların Aztek İmparatorluğunu ele geçirdiği sırada Meksika Vadisinde ve orta Meksika'da geçer dil olarak konuşulan Nahuatl dilinin bir türevidir. Sonraki yüzyıllarda, yerini büyük ölçüde İspanyolcaya bırakmıştır ve bugün kullanılan çağdaş Nahua dillerinden bazılarına evrilmiştir (öteki çağdaş lehçeler, Nahuatl dilinin 16. yüzyıldaki diğer türevlerinden gelmektedir). Soyu tükenmiş bir dil olarak sınıflandırılmasına karşın,Klasik Nahuatl dili, Latin alfabesinde Nahua halkları ve İspanyolları tarafından kopyalanan çok sayıda yazılı kaynakla yaşamını sürdürebilmiştir.
Halen 1.5 milyon Amerikan Yerli halkınca konuşulmaktadır.
Kaynak: Wikipediadan yararlanarak hazırladım.

6 Eylül 2024 Cuma

Doktor Fazıl Küçük Kimdir?


 Fazıl Küçük (14 Mart 1906; Ortaköy, Lefkoşa - 15 Ocak 1984, Londra), Kıbrıs Türkü siyasetçi, gazeteci ve köşe yazarı. 1959 sonunda Kıbrıs Türkleri ile Kıbrıs Rumlarının ortak kurduğu Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı yardımcısı. Kıbrıs Türklerinin, Rauf Denktaş'tan önceki önderi.

Eğitim hayatı

İlkokulu Haydarpaşa'da bulunan ve müdürünün adından dolayı "Tarakçı Mektebi" olarak bilinen okulda tamamladı. Ardından ortaokul diye bilinen ve lise seviyesinde eğitim veren idadiye devam etti. İdadiden mezun olmasına iki yıl kala öğrenimini yarıda bırakarak geriye kalan kısmını İstanbul Özel İstiklal Lisesi′nde tamamlayıp 15 Ağustos 1926 tarihinde mezun oldu. İstanbul Darül Fünun Tıp Fakültesi’nin birinci sınıfını tamamladıktan sonra 12 Haziran 1929'da okul ile ilişkisini kesip, ilk olarak Fransa ve daha sonra İsviçre′ye giderek Lozan Üniversitesi′nde tıp öğrenimini tamamladı. Lozan kliniklerinde ihtisas görerek dahiliye uzmanı oldu. 1937 senesinin Mayıs ayında Kıbrıs'a dönerek Lefkoşa′da serbest hekim olarak çalışmaya başladı.

Siyasi Düşünceleri

5 Eylül 2024 Perşembe

Halid Bin Velid


HÂLİD b. VELÎD

خالد بن الوليد
Ebû Süleymân Seyfullāh ve Fârisü’l-İslâm Hâlid b. el-Velîd b. el-Mugīre el-Mahzûmî el-Kureşî (ö. 21/642)
Hz. Peygamber’in seyfullah unvanı verdiği meşhur kumandan sahâbî.
Hâlid b. Velîd’e ait olduğu söylenen kılıç ve kını (TSM, Mukaddes Emanetler, Envanter nr. 21/147)
Hâlid b. Velîd’in Humus’taki cami ve türbesini gösteren XIX. yüzyıl sonlarına ait bir fotoğraf (İÜ Ktp., Albüm, nr. 90424)

Müellif: MUSTAFA FAYDA

İSLAMDAN ÖNCEKİ HAYATI/ CAHİLİYE DÖNEMİ

Hicretten 35-39 yıl kadar önce (583-587) Mekke’de doğdu. Soyu yedinci göbekten dedesi Mürre’de Resûl-i Ekrem’in soyu ile birleşir. Babası Velîd b. Mugīre Kureyş kabilesi arasında seçkin bir kişiydi. Annesi Lübâbe es-Suğrâ Esmâ bint Hâris, Hz. Abbas’ın karısı Ümmü’l-Fazl Lübâbe el-Kübrâ bint Hâris ile Hz. Peygamber’in hanımlarından Meymûne bint Hâris’in baba bir kız kardeşidir. Hâlid’in mensup olduğu Kureyş kabilesinin Mahzûmoğulları kolu hilfü’l-ahlâfa bağlı olmanın yanı sıra kubbe (savaş için para ve silâh toplanan çadır) ve “e‘inne” (süvari birliği) ile ilgili vazifeleri, ayrıca Kureyş’in süvari birliği kumandanlığını da üstlendiği için askerî gücü elinde bulunduruyor, aynı zamanda diğer Kureyş kabileleri gibi ticaretle meşgul oluyordu.

4 Eylül 2024 Çarşamba

Bizans'ta Kadınlar ve Evlilik

Bizans'ta Kadınlar ve Evlilik 
Bizans’ta evliliklere bakıldığında küçük yaşlarda evliliklerin gerçekleştirildiği görülür.
 Roma İmparatorluğu’nda olduğu gibi bu yaş sınırı kızlarda 12 erkeklerde 14’tür. Hıristiyanlığın kabulü ile bu yaş sınırı kilise kanunlarına geçmiştir.
 Erkeklerin eşlerini seçme gibi bir imkânı varken kadınlarda böyle bir seçim özgürlüğü yoktur. 

Bizans’ın kuruluşundan sonra uzunca bir süre sonrasına kadar aşk evliliklerinden pek de söz edilemez. Bu durum XI ve XII. yüzyıllara kadar devam etmiştir. Ancak bu yüzyıllardan sonra aşk evliliklerinin arttığı söylenebilir. Kadınların özgür bir şekilde eş seçiminde bulunması yine bu yüzyıllardan sonra artmıştır (Hill, 2003, s. 127 vd.).
Kaynak:gerçekedebiyat sitesi 

2 Eylül 2024 Pazartesi

Portekiz Tarihi



İlk Çağlar

Portekiz'in adı Douro ve Minho nehirleri arasındaki bölgeye verilen Terra Portucallis adından gelmektedir. Portucallis, Latince Portas (liman) ve Calle (kale) birleşiminden meydana gelir. İber yarımadasına ilk çağlarda Keltler ve Lusitanyalılar gibi çeşitli kavimler yerleşmiştir. Daha sonra Fenikelilerin ve Kartacalıların da işgaline uğrayan yarımada MÖ 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun bir parçası oldu. MÖ 138 yılında Romalılar günümüzde Portekiz'in kurulu bulunduğu bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun Lusitania eyaleti haline getirdiler. Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra İber yarımadası çeşitli Cermen kavimlerinin saldırılarına uğradı. 

Bölgeyi daha sonra sırasıyla Vandallar ve Süevler5.-8. yüzyıl arasında da Vizigotlar egemenlikleri altına aldılar.

30 Ağustos 2024 Cuma

Güney Afrika Cumhuriyeti Tarihi

1488 yılında Portekizli denizci Bartolomeu Dias tarafından Ümit Burunu’na ulaşılması Güney Afrika’nın kaderini değiştiren bir dönüm noktasıdır. Bu tarihi hadise ile birlikte bölge ilk kez Avrupalılarla tanışmıştır. Avrupalıların gelişine kadar Zulu, Xhosa ve Sotho gibi büyük kabilelerin yayıldığı Güney Afrika 17.yy’ın ortalarından itibaren Hollanda işgaline maruz kalmıştır. 1652 yılından itibaren Hollanda, Doğu Hindistan şirketi Cape Town’da bir istasyon kurarak burayı gemilerin uğrak yeri haline getirmiştir. Hollanda’dan gelen Avrupalı yerleşimcilerin yanında Java ve Malay Adaları’ndan siyasi sürgünler de buraya getirilmiştir. Bu adalardan getirilen Müslüman sürgünler Güney Afrika’da İslam’ın yayılmasına vesile olmuşlardır.

29 Ağustos 2024 Perşembe

Piramitlerle İlgili Bazı İddialar

Piramitlerle İlgili Bazı İddialar 

1. Piramitler mezar değildir;
piramidin içinde şimdiye kadar mumya bulunamadı.
Tüm mumyalar krallar vadisinde bulundu.

2. 20 tonluk granit blokları nasıl son derece hassas bir şekilde kesip,
"kralın odasında" AHŞAP RAMPALAR ile üst üste kaldırırsınız..?

28 Ağustos 2024 Çarşamba

Soğdca Dili Tarihi

 

Soğdca, Soğutça veya Soğdakça,[2] Orta Asya'da yer alan Soğdiana'da ve Çin'deki Soğd göçmen gruplarının yaşadığı bazı bölgelerde kullanılmış bir Doğu İran dili.



MS 4. yüzyıldan başlayarak Çin'de ve Soğdiana'da bu dil ile yazılmış pek çok dinî, hukukî ve siyasi el yazması üretilmiştir. 9. yüzyıla kadar İpek Yolu üzerindeki geçer dil olmuş olan Soğdca, Soğdiana'nın Müslümanlarca ele geçirilmesinden bir süre sonra neredeyse tamamen kaybolmuştur. 21. yüzyıla ulaşmış tek Soğd lehçesi olan Yagnobice, Tacikistan'ın yüksek yaylalarında Yagnobiler tarafından konuşulmaktadır.