İlim, hem cehalet hem de zan kavramlarının zıddı
olarak hayata dair yol gösterici birikim elde etme üzerine temellendirilmiştir.
Kur’an’a göre Allah (c.c.) görünen ve görünmeyen
herşeyin bilgisine sahiptir.
İslamiyet bir ilim dini, onun meydana getirdiği medeniyet
de her şeyden önce bir ilim medeniyeti olarak şekillenmiştir. Varlıkların olduğu gibi bilginin de engin
bir deniz olarak yegâne sahibinin ve kaynağının Allah (c.c.) olduğu gerçeği, Kur’an’da birçok kez vurgulanmaktadır.
Yunus suresi 5. ayette “O, güneşi bir ışık (kaynağı),ayı da (geceleyin) bir aydınlık
kılan, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah bunları (boş
yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, ayetlerini bilen bir topluma ayrı
ayrı açıklamaktadır.” buyurmaktadır
Kesinliğe ulaşmamış bir bilgi,İslam dininde değerli ve geçerli değildir. Nitekim,Yunus suresi 36. ayette : “Zan ise şüphesiz ki Hak karşısında
hiçbir şey ifade etmez.” buyurur Cenab-ı Hak.
Peygamber (s.a.v.) ve
Kur’an’ın ilk muhatapları, okuma ve yazma başta olmak
üzere tüm ilmi faaliyetin yaygınlaşması için önemli
çaba harcamışlardır.
Delil ve gerekçe:Hz. Peygamber (s.a.v.) “ilim öğrenmek,
her Müslümana farzdır.”
[ Kaynak:İbn Mace, Mukaddime, 17. ] buyurmuştur. Zira imanın uygulaması olan ibadetlerin yerine getirilmesi
için de coğrafya, astronomi, matematik gibi temel ilimlere ihtiyaç vardır
Uygulama:Bedir Savaşı’nda esir alınan Mekkeli müşriklerin on Müslümana okuma-yazma öğretmesi karşılığında
serbest bırakma kararı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder