Dersimiz Tarih: Temel Dinî Bilgiler 9
Temel Dinî Bilgiler 9 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Temel Dinî Bilgiler 9 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mayıs 2019 Salı

Allah'a Karşı Vazifelerimiz

Vazife; bir kimsenin yapmakla yükümlü olduğu iş, ödev ve görevlerdir.
Yüce dinimiz İslam’da haklar genel olarak; Allah’ın (c.c.) hakları (hukukullah) ve kulların hakları (hukuk-u ibâd) olarak sınıflandırılmıştır. Her iki hak türüne de riayet etmek ve hak sahiplerine haklarını vermek Müslümanların temel vazifesidir.
Her şeyimizi borçlu olduğumuz ve üzerimizdeki bütün hakların sahibi olan Rabb’imiz Allah’a (c.c.) karşı vazifelerimiz:
1.Allah’ın (c.c.) varlığına ve birliğine iman etmek; hiçbir şeyi O’na ortak koşmamak.
2.Allah’ı (c.c.) bilip, tanımak:O’na olan marifeti arttıkça kul olmanın zevkini tadar, ibadetlerinde ve davranışlarında samimi ve ihlaslı olur.
3.Sadece Allah’a (c.c.) kulluk etmek:Muhabbet,tazim,
4.Allah’a (c.c.) teslim olmak; emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçınmak:Teslimiyet,takva.


23 Nisan 2019 Salı

Ahlak ile Terbiye İlişkisi

Öğretim, insana çevresindeki nesneler  ve olaylar hakkında doğru bilgiler kazandırmayı hedefler.
Öğretim faaliyetlerinin doğru sonuçlar vermesi için, terbiye ile yönlendirilmesi ve sınırlarının
belirlenmesi gerekir. Öğretim ile birlikte ahlakını ve karakterini de Rabbinin istediği biçimde
şekillendiren insan, hem çevresine faydalı hem de Rabbinin rızasına uygun davranışlar sergileyen
bir Müslüman haline gelir
Not:  Rab kelimesi sözlükte bir şeyi yetkinlik noktasına varıncaya kadar kademe kademe
inşa edip geliştirmek manasına gelir.
Yüce Allah’ın güzel isminden biri olarak da “Terbiye eden, gözetip koruyan, nimet
veren, ıslah edip geliştiren.” gibi anlamlara gelir.
Din, bir anlamda güzel ahlaktır. Güzel ahlak da elbette ki güzel bir terbiyeyle mümkündür.
  ******
Eğitimin amaçlarından biri de ahlaklı bireyler yetiştirmektir.Nitekim Kur'an ve Sünnet'in temel amaçlarından biri de insanları eğitmek ve terbiye etmektir.
Terbiye ile ahlak, birbirini tamamlayan iki kavramdır. Güzel ahlaklı biri için “terbiyeli”, terbiyeli biri için de “ahlakı güzel” denmesinin sebebi budur.
Sadece öğretimle ahlaki değerlerden yoksun yetişen meslek erbabı, iş ahlakıyla örtüşmeyen davranışlar sergileyebilir. Onları bu tür davranışlardan alıkoyacak olan şey aldıkları terbiye ve bu terbiyenin kazandırdığı güzel ahlak olacaktır. Demek ki terbiye, eğitim ve öğretimi taçlandıran bir değerdir. 
  Eğitim ve terbiye ailede başlar, okulda devam eder. Ailenin bu sorumluluğunu, Peygamber Efendimiz birçok kez vurgulamıştır. Tirmîzî, Birr, 33'te yer alan bir hadisinde “Hiçbir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha üstün bir hediye vermemiştir.” buyurarak terbiyenin değerini bizlere öğretmiştir.
   Bir insanı terbiye etmek, onu güzel ahlakla ahlaklandırmak ancak sevgiyle, merhametle ve sabırla mümkün olabilir. Bunu da en güzel şekilde anneler ve babalar başarabilir.Bunu başaran büyük bir iş başardığı için Kur'an-ı Kerim İsrâ suresi, 24. ayet'te geçen şu duayı hakketmiş olur: Rabb’im! Tıpkı beni küçükken koruyup terbiye ettikleri gibi sen de onlara merhamet et.”

1 Nisan 2019 Pazartesi

Hukuk ile Ahlak İlişkisi

Hukuk,terim olarak bireyin davranışlarını  ve toplumu düzenleyen gelenek, görenek, töre ve inanç gibi çeşitli kaynaklara dayanan ve yaptırım içeren kurallara denir. Ahlak ise bireyin fıtrat, huy, karakter gibi kişilik özelliklerinin tümünü kapsayan bir kavramdır.
Hukuk, toplumsal bir varlık olan insanın kendisine ve başkalarına zarar vermeksizin, toplum içerisinde insan olmanın gereğine göre yaşaması için sınırlar çizer.
 Hukuk, insanların ahlaki eylemlerde bulunmalarını vicdanlara bırakmayıp, herkesi toplum içerisinde yaşamanın gerekleri noktasında zorlar ve yaptırım uygular.
İslam hukuku, Allah’ın (c.c) emir ve yasaklarına uygun olarak bireysel ve toplumsal hayatı düzenlemeyi amaçlar. Kişiyi dünya ve ahiret hayatında iyiye, güzele ve doğruya ulaştırmayı hedefler. Ahlak ise bu hedeflere ulaşmayı öngörür.
Dinimizin emirleri, yapan ve buna muhatap olan kişiye iyilik ve güzellik sağlar; yasakları ise kötülükten ve çirkinlikten korunmayı sağlar.

18 Mart 2019 Pazartesi

Kamu Yararının Gözetilmesi

Dinimiz dünya ve ahirette insanın mutluluğunu amaçlar. Bu mutluluğu gerçekleştirmek için kul hakkını gözetmek esastır. Toplum yararı anlamına gelen kamu yararını ihlal etmek kul hakkını zedeler.
Bireysel menfaat ile kamu menfaati çatıştığında, kişilerden kamu yararına göre hareket etmesi beklenir. Ancak bunu yaparken bireysel haklar da gözetilmelidir. 

Kamu yararı, toplumun faydasına bir durumu içermekle beraber; toplumun zararına olmayanı
da ifade eder.Örneğin kamu yararı düşünülerek inşa edilecek bir fabrikanın, o bölgeye sağlayacağı
istihdam ve üretimle ülkenin kalkınması amaçlanır. Bu faydalar elde edilirken çevreye zarar vermemek için gerekli tedbirlerin alınmasına da özen gösterilmelidir
x

12 Mart 2019 Salı

Suç ve Ceza Arasında Denge

Beşer, şaşar.İnsan , çeşitli etkenlere  bağlı olarak hata yapar.Bunun için bir suç; suçun niteliği, işleniş şartları ve sebepleri çerçevesinde   değerlendirilir.
Suçun niteliğini belirleyen bazı unsurlarvardır. Örneğin suç işleyen kişinin çocuk olması ile yetişkin olması; ruhsal sağlığının yerinde olması ile akli dengesinin bozuk olması gibidurumlar suçun karşılığı olan cezanın niteliğini değiştirir. Suç kabul edilen fiilin bir saldırı olması         ile bir müdafaanın gereği olması da yine suçun niteliğini belirleyen unsurlardandır. Suçtan doğan zararın boyutu da suç hakkında hüküm verirken önemlidir. Zararın boyutu, telafi edilebilirliği, bireysel veya kamusal boyutu suçun niteliğini etkiler. Örneğin bir suç, kamusal boyutta
bir zarara yol açmışsa cezası daha fazla olur. Yine suçu işleyen kişinin niyeti de suçun niteliğini belirlemek açısından göz önünde bulundurulması gereken hususlardandır. Kişinin, suçu kasıtlı olarak işlemesi ile dikkatsizlik veya  kontrolsüzlük sonucu gerçekleştirmesi, belirlenecek cezayı da değiştirecektir.

18 Şubat 2019 Pazartesi

Helallerde Genişlik

                                      “Eşyada aslolan mübah olmasıdır.”

Yüce Allah’ın emrettiği şeyler iyi ve güzel, yasakladığı şeyler de kötü ve çirkindir.
Dinimizce yapılması serbest bırakılmış hususlara helal, yapılması yasaklanmış olanlara haram, yapılması sevap veya günah olmayanlara ise mübah  denir. Helaller ve haramlar; yeme, içme, giyim, kuşam ve kazanç gibi hayatın tüm alanlarını kapsar. Ancak dinimizde helal alanı, haram alanından daha geniştir. Örneğin, Allah’ın (c.c.) insanlara  bahşettiği birçok içecek helalken, sadece alkollü içecekler haram kılınmıştır. Yine yaratılan  pek çok yiyecek helalken, domuz eti, leş ve kanı akmadan ölmüş hayvan eti gibi belli başlı birkaç  yasak söz konusudur.
Normal şartlarda haram kılınmış fiiller dahi zaruret durumlarında, zaruret miktarı kadar   ve geçici olarak mübah olabilmektedir.
Giyim-kuşam konusunda ise temiz ve israfa kaçmadan giyinmek gibi genel kurallar konularak Kur’an-ı Kerim ve Onun yaşamış örneği olan Resulünün açık emirlerine  aykırı olmadığı müddetçe insanların kültürel, coğrafi ve milli  özelliklerinin gerektirdiği giyinme biçimlerine müdahale edilmemiştir.
Dinimizde kumar,şans oyunları ve canlılara zarar veren oyun ve eğlenceler dışındaki bütün eğlence etkinlikleri helal bırakılmıştır.
                                              “Helal dairesi keyfe kâfidir.”

30 Aralık 2018 Pazar

İslamın Mülkiyet Anlayışı

Mal ve mülk edinme konusunda insanlar arasında farklılıklar vardır. Kur’an-ı Kerim bu konudaki fark şöyle ifade edilir: “Allah rızık hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı.” (Nahl suresi, 71. ayet) Bu farklılık insanların kabiliyet, çalışma ve gayretlerindeki farklılıklardan oluşmaktadır
İslamiyette özel mülkiyet olmakla birlikte sınırsız değildir. Alışverişlerde  fiyat noktasında devlet gerekirse alt ve üst limitler belirleyerek üreticiyi veya tüketiciyi koruma yoluna gidebilir.
İslam dini açısından ticaret ve miras yoluyla mülk edinmemiz helaldir. Hırsızlık, tefecilik, kumar, faiz ve rüşvet gibi yollardan mülk edinmek İslam dininde haramdır. Mülk edinmek haktır fakat bu mülkü savurmak veya israf etmek haramdır.
Müslümanların helal yoldan edindikleri mallardan nisap miktarına ulaştıklarında zekât vermeleri  ve yıllık olarak fıtır sadakasını da vermeleri üzerlerine düşen bir vazifedir.

16 Aralık 2018 Pazar

İşçi ve İşveren Hakkı

İslamiyet'te işçi-işveren ilişkisi her şeyden önce insani bir ilişkidir ve sadece maddi değil, manevi yönden de taraflara ağır sorumluluklar yükler. Zira burda karşılıklı haklar vardır.
İşçinin işveren üzerindeki hakları:
1.Ücret
İşçinin işveren üzerindeki haklarının başında ücreti gelir.
Çalışan kişinin ücretinin ne kadar olacağı önceden belirlenmeli ve zamanı gelince geciktirilmeden ödenmelidir. Peygamberimiz “İşçiye ücretini alın teri kurumadan ödeyiniz.” (İbn Mâce, Rühûn, 4.) buyurarak bu konunun önemini belirtmiştir.
2.İşçisinin beden ve ruh sağlığını  bozmayan bir iş ortamı.
3.İş güvenliğiyle ilgili tedbirlerin alınmasını ve ortamın oluşmasını  sağlamak.
İşçinin işverene karşı sorumlulukları:
1.İşi en iyi şekilde yapmaya gayret etmeli ve dürüst davranmalıdır.
Peygamberimiz
“Allah, kulunun bir iş yapacağı zaman onu sağlam yapmasını ister.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XXIV, 306.)buyurarak Müslümanların  işlerini düzgün ve özenle yapması gereğine işaret etmiştir.
2.Kendisine teslim edilen her türlü eşya ve malzemeyi emanet bilmeli ve onlara zarar vermemelidir.
3.İş güvenliğiyle ilgili tedbirlere uymak.
Peygamberimizin şu hadisi sadece işçi işveren ilişkilerini değil, bütün insani ilişkileri de düzenleyen temel bir ilkedir. “Sizden biriniz kendisi için sevip istediğini, kardeşi için de istemedikçe iman etmiş sayılmaz.” (Buhârî, İman, 7.)

25 Kasım 2018 Pazar

Helal Kazancın Önemi

İnsanın mutlu olabilmesi için yüce dinimiz, hayatımızın tüm boyutlarıyla ilgili düzenlemeler yapmıştır.
Helal kazanç ise; dinimizin meşru gördüğü çerçeveler içerisinde elde edilen gelir ve bu gelirle kazanılan rızık demektir. Eğer yaptığımız iş, davranış, söz, yenilen-içilen şeyler helal dairesinin dışında ise haramdır. Haram; yasak anlamına gelir. Dinimize göre yapılması kesin bir delille ve açık bir şekilde yasaklanan fiiller haram kapsamında değerlendirilir.
Dinimiz İslamın yaşamış örneği olan Peygamberimiz 
 “Hiçbir kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah’ın Peygamberi olan Davut da kendi elinin emeğini yerdi."                                                                                 
Kaynak: Buhâri, Büyu, 15.         sözleriyle kişinin helal yolda çalışmasının önemine işaret etmiştir.
Helalinden  kazanmak için çalışmak da ibadet olmakla birlikte bu durum farz olan namaz,
oruç ve hac gibi özel ibadetler ile karıştırılmamalıdır.Onlar da yapıldığında bu çalışma ibadet sevabı kazandırır. Nitekim Cenab-ı Allah , Nûr suresi, 37. ayette:
 “Onlar ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten   alıkoyamadığı insanlardır...”
 buyurarak bu duruma dikkat çekmiştir.
Helal olanın emredildiğini, haram olanınsa nehyedildiğini; helalin bolluğa, berekete,
rahmete, salih amellere ve cennete götüreceğini; haramın darlığa, yokluğa, sıkıntılara, günahlara
ve cehenneme sevk edeceğini unutmamalıyız.

18 Kasım 2018 Pazar

İslam Ekonomisinin Ahlakî Temelleri

İktisat kelimesi, orta yolu tutmak, aşırılıklardan uzak ve tutumlu olmak anlamına gelir. Ekonomik faaliyetin sınırsız bir şekilde yapılamayacağını, ahlaki esaslar çerçevesinde yapılması gerektiğini ifade eder.
Hiçbir  sınır tanımayan, bireyci, hazcı ve savurgan bir ekonomik tutum sergilemek özgür iradeyle açıklanamayacağı gibi tevhid inancıyla da bağdaşmaz.
İslam ekonomisinin ahlaki temelleri:
1.Tüm ekonomik faaliyetlerinde helal kazanç ilkesine göre hareket etmek.
2.Kişinin kazancından infak etmesi.
3.Kul hakkına  riayet etmesi.
4.İşçinin işini en güzel şekilde yapması.
5.İş verenin ise işçisinin haklarını gözetmesi.
6.Kanaatkârlık:Helal dairede kazancını yeterli görmek.
7.Cömertlik:kişinin sevgisini, şefkatini, bilgisini, zamanını ve servetini paylaşması.
8.Tasarruf:Bir şeyi idareli ve dikkatli kullanma anlamına gelir.
9.İhsan:İyi ve güzeli tercih ederek, Allah’ın (c.c.) onu her an gördüğü bilinciyle yaşayıp .davranışlarını, eylemlerini ve niyetlerini  devamlı olarak gözden geçirerek ve bunların sonuçlarını değerlendirmeye verilen isimdir.

Îsar: Müslüman kardeşini kendine tercih ederek fedakârlıkla vermek anlamına gelir.
Peygamberimiz “Müslüman olan, kendisine yetecek kadar rızık verilen ve Allah’ın
verdiklerine kanaat eden kimse kurtuluşa ermiştir.”Müslim, Zekât, 125. güzel sözüyle bize kanaatin önemini anlatmıştır.
Cenab-ı Allah Furkân suresi, 67. ayette “Onlar, harcadıkları zaman ne israf ederler ne de cimrilik, ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” buyurarak harcamada dengenin nasıl olması gerektiğini belirtmiştir.

5 Kasım 2018 Pazartesi

Sosyal Hayatı Olumsuz Etkileyen Bazı Etkenler-3

5.Yaralama ve Öldürme
İslam dini,yeryüzünde güven ve huzur ortamı oluşturmak için can, mal, akıl, nesil ve dinin korunmasını en temel hak saymıştır. İşte bu yaralama ve öldürme bunlardan can hakkının ihlalidir.
Yaralama, kasten veya kazaen meydana  gelebilir.Tedbirsizlik,trafik kazaları,alkollü araç kullanımıyla ve  işyerinde iş güvenliğinin sağlanmaması nedeniyle oluşan yaralanmalar da bunlardandır.Bu da bir can hakkının ihlalidir
Cenab-ı Hak, Mâide suresi, 32. ayette “… Kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur…” buyurarak öldürmenin ne kadar kötü ve can kurtarmanın ne kadar iyi olduğunu göstermektedir.
6. Zina
Zina, evlilik bağı olmaksızın iki kişinin gayrimeşru ilişki kurmalarına denir.
Cenab-ı Allah, İsrâ suresi, 32. ayette “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” buyurarak bu çirkin işi kesinlikle yasaklamıştır.
Ailenin huzuru için en önemli dayanak noktası eşlerin birbirlerine olan sadakatleridir.Bu sadakatsizliğin en bariz göstergesi  zinadır.Zina, nesli ve aile yapısını bozan gayri ahlaki bir davranıştır. Ayrıca bu davranış aile ve toplum ahlakını çökertmekte, psikolojik huzursuzluklara ve sosyal dengesizliklere sebep  olmaktadır.
7. Alkol ve Madde Bağımlılığı
Akıl, iyi ile kötüyü ayırt etmemizi; irade ise  iyi veya kötüden birini seçmemizi sağlar. İslam’da akıl, can, nesil, mal ve din korunması gereken temel değerlerdir.
Cenab-ı Hak, Mâide suresi, 91. ayette "Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?" buyurmakta. 
Dinimizin yaşamış pratik örneği Peygamber Efendimiz de" İçki,bütün kötülüklerin anasıdır." (Nesai, Eşribe, 44.) buyurarak bu konuda bize yol göstermektedir.
Alkol ve madde bağımlılığı sonucunda bireyde stres ve kaygı seviyesi yükselir, akıl ve irade sağlıklı bir şekilde kullanılamaz hale gelir.
Alkol; trafik kazalarına,aile içi  şiddete yol  açtığı gibi üretkenliğimizin ve yeteneklerimizin de körelmesine sebep olur.

21 Ekim 2018 Pazar

Sosyal Hayatı Olumsuz Etkileyen Bazı Etkenler -1

1.Ahlakî  Yozlaşma
       Ahlak kelime anlamı olarak huy, mizaç ve karakter demektir. Kavram olarak ise insanın bir amaca yönelik kendi arzusuyla iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak durmasıdır.
      Ahlaki yozlaşma, kişinin ve toplumun yavaş yavaş iyi ve güzel davranışlardan uzaklaşmasıdır. Bunun sonucunda  dinî ve ahlaki değerlerin bozulduğunun bile farkına  varılmaz hale gelinir.
    Peygamberimiz :  “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”  (Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 1)                           diyerek dinimizde güzel ahlakın yerini bize göstermiştir.
      Rabbimiz, Ankebût suresi, 45. ayette ".. Muhakkak ki namaz  hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar..."  diyerek ibadetlerin güzel ahlakla olan ilişkisini ortaya koymaktadır.
    Günümüzde sosyal medya ve televizyon yoluyla ahlaki yozlaşma insanların gereksiz ve ahlaksız işlere yönlendirilmesi tarzında ahlakı yozlaştırmaktadır.
         Ahlaki yozlaşmanın temelinde insan iradesinin iyi ve doğruyu seçmek yerine nefsine boyun eğmesi ve zamanla onun sınırsız arzularının esiri durumuna düşmesi yatmaktadır. Bunun oluşturduğu olumsuz davranışlar,  ancak Allah’a (c.c.) tam bir bağlılık ve ahlakî ilkelerin hayatın merkezine alınmasıyla aşılabilir.
2.Yalan ve Hile       
        Yalan, ahlakî  yozlaşmayı sağlayan başlıca etkenlerdendir. Nitekim Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de 
 Hac suresi, 30. ayette “...Yalan sözden sakının” buyurarak insanların yalandan kaçınmalarını istemiştir. 
         Her alanda bize örnek olan Peygamber Efendimiz “Doğruluk hayra ulaştırır, hayır da cennete. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (dosdoğru)  diye kaydedilir. Yalancılık yoldan çıkarır. Yoldan çıkmak da cehenneme sürükler. Kişi yalancılığı  kendine yol edinince Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye kaydedilir.” (Buhârî, Edeb, 69.) diyerek yalancılığın ne kötü bir yol olduğunu bize anlatmıştır.
       Hile, gerçeği gizleyerek çıkar sağlamak amacıyla yapılan ve yalanı da içine alan bir hastalıktır.Bu noktadan ahlakî  yozlaşmanın temel etkenlerindendir.Dinimiz hilenin her çeşidini yasaklamıştır.
    Sevgili Peygamberimiz   “Bizi aldatan bizden değildir.”(Müslim, İman, 43) buyurarak Müslüman toplumun bir üyesi olabilmeyi, yalan ve hileden uzak durmaya ve dürüst olmaya bağlamıştır

7 Ekim 2018 Pazar

Sosyal Hayatla İlgili Bazı Temel Ölçüler 1

Toplumu bir arada tutan sahip olduğu değerlerdir. İslam dininde bunlar : ilkelerin başında güven,
barış, hakkaniyet, adalet, kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma gibi  değerlerdir.
1. Emniyet ve güven
Bir toplumda emniyet ve huzurun sağlanabilmesi için insanların can, mal, namus, akıl ve din gibi temel haklarının korunması konusunda  endişe duymamaları gerekir
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah şöyle buyuruyor: “...Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet
bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah’tan sakınsın...”
Bakara suresi, 283. ayet
Sevgili Peygamberimiz de bu konuda “Müslüman, insanların elinden ve dilinden güvende olduğu
kimsedir.”
    Tirmizî, İman, 12. 
demektedir.
2.Sulh
Bireyler veya toplumlar arasındaki çekişmelerin, düşmanlıkların ve çatışmaların anlaşmayla sona erdirilmesidir.
Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Allah “Eğer müminlerden iki grup birbiriyle savaşırlarsa hemen aralarını düzeltin…”
 Hucurât suresi, 9. ayet
buyurarak savaşın ve anlaşmazlıkların sulh yoluyla çözümlenmesi gerektiğini  belirtmiştir.
İslam dininin amaçlarından biri de her türlü bozgunculuğa, çekişmeye ve çatışmaya son
verip yeryüzünde sulhu gerçekleştirmektir.
Peygamberimiz hayatı boyunca önce sulh yolunu aramıştır. Savaşa mecbur olunduğunda başvurmuştur.
Barışın önündeki engeller: sosyal ve ekonomik adaletsizlikler, huzursuzluk,karamsarlık, hırçınlık,kin,
nefret ve intikam duygularıdır.

30 Eylül 2018 Pazar

Boşanma, Boşanmanın Bireysel ve Toplumsal Etkileri

Kavram 
Talak: İslamda evlilik sözleşmesinin sona ermesine talak(boşanma) adı verilir.
"Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.”
1.Ailede devamlılık esastır.
2.İslamda boşanmadan önce sulh ( barış) yapılmanın çaresine bakılması esastır.
3. Sorunların giderilmesi için hakeme gidilmesi önemli bir uygulamadır.
4.“Allah’ın helal kıldıklarının en kötüsü boşanmadır.”  (Ebû Dâvûd, Talâk, 3.)
5. Boşanma olursa onun da maruf(iyi) bir şekilde olması gerekir.
6. Boşanmadan en kötü etkilenen çocuklardır.

Eşlerin Karşılıklı Sorumlulukları


Kavram

Mahremiyet:Saygıya ve gizlenmeye değer şey, kendileriyle evlenmek haram olan yakın akraba, İslâm'ın kendileriyle evlenilmesini yasakladığı belli akrabaları ifade eden bir fıkıh (İslam Hukuku) terimi.

İnsanın  başta kendisini yaratan Allah'a ; sonra çevresine ve insanlara

 ve  elbetteki  eşlerin  birbirine karşı sorumlulukları vardır.
1. Eşlerin birbirinin kusurlarını örtmesi, eksiklerini tamamlaması ve aileyi bir kavga ringine değil sadakat ve yardımlaşma ortamına çevirmeleri gerekir.
2.Peygamberimiz eşi Hz.Hatice için diyor ki: “Halk bana inanmazken o inandı. Herkes bana yalancı derken o doğru söylediğimi kabul etti. Kimse bana bir şey vermezken o beni malıyla destekledi ve Allah bana ondan çocuklar ihsan etti"(Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 118)
3.Eşlerin ailede karşılıklı hakları vardır.
4.Eşlerin biribirinin iyi yönlerini görüp, kötü yönlerini görmezlikten gelmeleri gerekir.
5.Aile içi sırlar dışarıya açıklanmamalı. Mahremiyet korunmalıdır.
6.Kadın ve erkek evde kendi rollerine uygun davranmalıdırlar.
7.Aile içi iletişim sürdürülmeli, ev içinde küskünlük olmamalıdır.
Eba Evlilik ve Kişisel Gelişim

24 Eylül 2018 Pazartesi

İslamda Evlilik ve Nikah


Kavramlar
Küfüv ( Denklik): dinde, dindarlıkta ve durumlarda evlenecek kişilerin denk olması.
Nikâh dinî bir müessesedir ve belli şartları vardır. Aynı şart ve esaslar resmî nikâhta, yani belediye memuru tarafından kıyılan nikâhta mevcutsa nikâh, nikâhtır. Halkımız genelde, hem dini hem de resmi nikah yaptırmaktadır. Kadının sonradan bazı durumlarda mağdur olmaması için önce resmi nikah sonradan da dini nikah kıydırması uygundur.
Nikah insan için berekettir, dayanışmadır,muhabbettir, kuvvettir, asalettir ve gelecektir.
Evliliğin  özel bir yaşı olmayıp, zamanı vardır. Bunun için uygun vakit ve uygun kişi olduğunda geciktirilmeden evlenilmelidir.
Hadisi Şerif “Ey Ali! Üç şeyi geciktirme, vakti geldiğinde namazı kılmayı, hazır olduğunda cenazeyi defnetmeyi, dengini bulduğunda evlenmeyi…” (Tirmizi, Salat, 13; Tirmizi, Cenaiz, 73)