Bazı hikayeler , bazı hayatlar güzel başlar ve güzel biter : ritmi yüksek müzik parçaları gibi.
Bazı hikayeler ise güzel başlar , ancak sonu kötü ve berbad olur. Rezil edici olur. Bir müzik parçasına güzel başlayan birinin eser daha sona ermeden sesinin tonunun ve ritminin bozulup iğrençleşmesi gibi.
İşte devletler tarihi de böyledir. Bazıları iyi başlamış ve iyi bitirmişlerdir. Yıkılmışlarsa da şerefleri ve onurlarıyla yıkılmışlardır.
Bazıları ise iyi başladıkları tarihe , yıkılırken ihanet ederek bitirmişlerdir.
İşte bu tarz devletlerden biri Kuzey Afrika'da kurulmuş ve yıkılmış Hafsilerdir.
****
Hafsiler on 13. yüzyılda Tunus’ta kurulan ve üç asır devam eden bir devlet. Devlet, adını, Hintataların reisi olan Şeyh Ebu Hafs Ömer’den almıştır.
Ebu Hafs Ömer, Muvahhidler hareketinin lideri olan İbn-i Tumart’ın talebesi ve Abdülmü’min’in kumandanlarındandı. Bu yüzden Ebu Hafs’ın torunları, Muvahhidler nezdinde çok itibarlı olduklarından, Afrikiyye valiliğine tayin edilirlerdi. 1207 senesinde Ebu Hafs’ın oğlu Ebu Muhammed, Muvahhidler sultanı Nasır tarafından Afrikiyye valiliğine getirildi. Ebu Muhammed, Murabıtlar üzerine başarılı seferler düzenledi ve ölümüne kadar bu vazifede kaldı. Muvahhid sultanı tarafından, yerine oğlu Ebu Zeyd tayin edildi. Arkasından, Ebu Muhammed’in diğer oğulları Ebu MuhammedAbdullah, Afrikiyye; Ebu Zekeriyya ise, Gabes valiliğine, Muvahhid sultanı Âdil tarafından tayin edildiler.
Bu döneme kadar Hafsiler, Muvahhidlerin hakimiyeti altındaydılar. Ebu Zekeriyya, bu hakimiyetten Hafsileri kurtararak müstakil bir devlet kurdu. Bir süre sonra, Muvahhid sultanının Ehl-i sünnet itikadına uymayan bid’atleri yapmasını bahane eden Ebu Zekeriyya, adını hutbeden çıkardı. Kendisi emir ünvanını aldı. 1236 senesinde hutbeyi kendi adına okuttu. Başarılı seferler neticesinde, Kostantina, Bicaye ve Cezayir şehirlerini ele geçirdi. Baş kaldıran Huvaraların isyanı bastırıldı ve 1242 senesinde Tilemsan zabtedildi.Meriniler ve Miknasa ahalisi, Trablus’tan Sebte ve Tanca’ya ve Akdeniz’den Zab ve Sicilmasa’ya kadar olan topraklarda hüküm süren Tunus emirinin hakimiyetini tanıdılar. Hıristiyanların tehdidine maruz kalan Velencia, Murcia, İşbiliye gibi çeşitli Endülüs şehirleri, Hafsi Sultanı Ebu Zekeriyya’dan yardım istediler ve ona tabi oldular. Ebu Zekeriyya 1249 senesinde vefat ettiği zaman,Afrika’nın en kuvvetli ve kudretli sultanı haline gelmişti.
Ebu Zekeriyya’nın yerine geçen oğlu Ebu Abdullah’ın devri de, babasınınki gibi parlak geçti. Amcasının oğlu Lihyani’nin ve çeşitli kabilelerin isyanlarını başarı ile bastırdı ve bütün Afrikiyye’de hakimiyet sağladı. Saint Louis ve Charles d’Anjou komutasında 1270 senesinde Tunus’a gelen Hıristiyan ordusunu büyük bir mağlubiyete uğrattı. Ebu Zekeriyya Emir ünvanı ile yetindiği halde, oğlu Ebu Abdullah, Halife ve Emir-el-mü’minin ünvanını aldı. Bağdat, Moğollar tarafından zaptedilince, Ebu Abdullah, Mekke şerifinden kendisinin Abbasi halifelerinin varisi olduğunu bildiren bir berat getirtmişti.
Hafsiler Devletinin parlak devri, Ebu Abdullah’ın vefatı ile sona erdi ve iç isyanlar başladı. Ebu Abdullah’ın yerine geçen oğlu El-Vasik, amcası Ebu İshak tarafından 1279 senesinde tahttan indirildi. Ebu İshak, dört sene saltanat sürdükten sonra, İbn-i Ebu Amara tarafından tahttan indirilerek, Bicaye’de idam edildi. Çok geçmeden Hafsi Devleti ikiye bölündü. Ebu Hafs, Tunus’ta bağımsız devlet kurarken, Ebu Zekeriyya da Bicaye Devletini kurdu. Afrikiyye’de kabileler arasında Tilemsan Abdülvadilerinin de katılmasıyla yirmi üç sene süren savaşlardan sonra anlaşma sağlanabildi. Tunus Sultanı Ebu Aside Muhammed ile Bicaye Sultanı Ebü’l-Beka arasında yapılan antlaşmaya göre; sultanların birinin vefatı halinde, bütün ülkenin hayatta kalanın idaresine geçmesi hükme bağlandı. Ebü’l-Beka böylece kısa bir süre de olsa, Hafsi birliğini tekrar kurdu. 1311 senesinde Hafsi emirlerinden Ebu Zekeriyya bin Lihyani, Tunus’u zabtederek Ebü’l-Beka’yı idam ettirdi. Bu olay üzerine Ebu Yahya, Bicaye’de sultanlığını ilan etti. 1318 senesinde Tunus’u da ele geçirerek Afrikiyye ve Tunus’u hakimiyeti altında yeniden birleştirdi. Fakat bu hakimiyeti kısa sürdü. Abdülvadiler ile anlaşan Koublular ve diğer Sulemi kabileleri ve eski Tunus sultanı Ebu Dabbe ile savaşmaya mecbur kalan Ebu Yahya, dört sefer tahttan uzaklaştırıldı ise de, Merinilerin yardımı ile bütün düşmanlarını yendi. Meriniler ile sıkı bir dostluk kurdu. Hafsi emirlerinden birinin kızını, Merini sultanının oğlu ile evlendirdi. Ebu Yahya, saltanatının son devirlerinde asayişi sağlamayı başardı. Karışıklıklardan faydalanan ve müstakil beylik halini alan Cerid kasabalarını idaresi altına aldı. Trablus’u kaybetti ise de Hıristiyanların zaptettikleri Cerba’yı geri aldı.
Ebu Yahya’nın, 1346 yılında vefatı ile devlette yine iç karışıklıklar başladı. Tahta geçmesi gereken Ebü’l-Abbas’ın saltanatı Ebu Hafs tarafından gasb edildi. Ebu Hafs, Hafsi emirlerinin bir kısmını katledince, Meriniler, müdahalede bulundular ve Hafsi topraklarını istila ettiler (1347).
1357’de Merini Devleti içerisinde başgösteren karışıklıklardan istifade eden hafsi emirlerinden İkinci Ebu İshak, Tunus’a tekrar girdi.
Buna rağmen, Hafsi Devletinde iç karışıklıklar devam ediyordu. İkinci Ebu İshak Tunus’ta, Ebu Abdullah Bicaye’de, Ebü’l-Abbas ise Kostantine’de saltanat sürüyorlardı. Bir süre sonra Ebü’l-Abbas, 1369 senesinde Hafsi Devletinin bütün topraklarına tek başına hakim oldu. Bütün saltanatı boyunca sulh ve sükunu sağlamaya çalıştı. Kabilelerin ayaklanmalarını bastırdı. Carid, Gafra ve Gabes şeyhlerini itaati altına aldı. Devletin bu suretle yeniden tesis edilmesine oğlu Ebu Faris Abdülaziz’in saltanatı devrinde de devam edildi. Ebu Faris, Tunus’ta büyük bir nüfuz ve güç kazandığından, Tlemsan’ın iç işlerine karıştı. Tlemsan Emiri Abdülmelik ölünce, Tlemsan’ı zabtetti. Ebu Faris’ten sonra sırasıyla tahta geçen Ebu Ömer Osman (1434-1488), Ebu Zekeriyya Yahya (1488-1494), Ebu Abdullah Muhammed (1494-1526) Hıristiyanlara karşı daha önceki sultanların uyguladıkları siyaseti aynen tatbik ettiler. On üçüncü asırda Cenevizliler ve Pisalılar ile yapılan ticaret antlaşmasını 16. asırda yenilediler. Aragon, Mayerka, Montepelliler, Venedik ve Floransa ile yeni ticari andlaşmalar yapıldı. Bununla beraber Hıristiyanların bazı bölgelere saldırmaları ve 16. asrın son senelerinden itibaren Afrika sahillerinde büyüyen korsanlık hareketleri, ticari münasebetleri gittikçe güçleştiriyordu. Hafsi Devletinin limanları, korsanların sığınakları haline geldi. Bundan dolayı da Hafsi ülkesi, Akdeniz sahillerindeki en önemli noktalara yerleşmeyi düşünen İspanyolların taarruzlarına uğradı.
İhanet Yoluna Girişleri ve Sonları
Barbaros 1534’te Tunus’u almak üzere karaya asker çıkardı ve Mevlây Hasan’ın kaçması üzerine burayı ele geçirdi. Hasan ise V. Karl’dan (Şarlken) yardım isteyerek Andrea Doria’nın desteğiyle Tunus’u geri aldı (Muharrem 942 / Temmuz 1535) ve Halkulvâdî Kalesi’ni İspanyollar’a bıraktı. İspanyollar’ın uğradığı yenilgiler, ayrıca Kayrevanlı âsi Sîdî Arefe ve Şabbiye kabilesinin iş birliği karşısında Mevlây Hasan yardım istemek üzere Avrupa’ya gitti (1542); ancak oğlu III. Ahmed onun yokluğunda tahtı ele geçirdi (1543-1569). Türk denizcisi Turgut Reis 1556’da Kafsa’yı, 1558’de Kayrevan’ı zaptetti. III. Ahmed ile Halkulvâdî’nin İspanyol valisi arasındaki ihtilâflar Cezayir Beylerbeyi Kılıç Ali Paşa’nın Tunus’u ele geçirerek sultanı tahttan uzaklaştırmasını kolaylaştırdı ve buraya bir muhafız birliği bırakmasına sebep oldu (1569). Avusturyalı Don Juan 1573’te Tunus’u Türkler’den geri alınca Hasan’ın oğlu VI. Muhammed Ebû Abdullah’ın şahsında Hafsî hânedanını son defa diriltti. İstanbul’dan Koca Sinan Paşa kumandasında sevkedilen kuvvetler Tunus’u alarak İspanyol işgaline son verdiler. Böylece Hafsî hânedanı da yıkılmış oldu. Tunus bozkırı ile Cerîd’i bir süre elinde tutan III. Ahmed’in hânedanı canlandırma gayretleri sonuç vermedi. Hafsîler’in son temsilcisi Mevlây Muhammed İstanbul’a götürüldü .İhanetinin hakkettiği cezası olarak idam edildi. Bunu takiben Tunus’a Osmanlı Devleti’ne bağlı bir eyalet statüsü verildi (1574).
İyi başlayıp mükemmel seviyeye çıkardıkları bir devleti ihanetle sona erdirdiler
Bazı hikayeler ise güzel başlar , ancak sonu kötü ve berbad olur. Rezil edici olur. Bir müzik parçasına güzel başlayan birinin eser daha sona ermeden sesinin tonunun ve ritminin bozulup iğrençleşmesi gibi.
İşte devletler tarihi de böyledir. Bazıları iyi başlamış ve iyi bitirmişlerdir. Yıkılmışlarsa da şerefleri ve onurlarıyla yıkılmışlardır.
Bazıları ise iyi başladıkları tarihe , yıkılırken ihanet ederek bitirmişlerdir.
İşte bu tarz devletlerden biri Kuzey Afrika'da kurulmuş ve yıkılmış Hafsilerdir.
****
Hafsiler on 13. yüzyılda Tunus’ta kurulan ve üç asır devam eden bir devlet. Devlet, adını, Hintataların reisi olan Şeyh Ebu Hafs Ömer’den almıştır.
Ebu Hafs Ömer, Muvahhidler hareketinin lideri olan İbn-i Tumart’ın talebesi ve Abdülmü’min’in kumandanlarındandı. Bu yüzden Ebu Hafs’ın torunları, Muvahhidler nezdinde çok itibarlı olduklarından, Afrikiyye valiliğine tayin edilirlerdi. 1207 senesinde Ebu Hafs’ın oğlu Ebu Muhammed, Muvahhidler sultanı Nasır tarafından Afrikiyye valiliğine getirildi. Ebu Muhammed, Murabıtlar üzerine başarılı seferler düzenledi ve ölümüne kadar bu vazifede kaldı. Muvahhid sultanı tarafından, yerine oğlu Ebu Zeyd tayin edildi. Arkasından, Ebu Muhammed’in diğer oğulları Ebu MuhammedAbdullah, Afrikiyye; Ebu Zekeriyya ise, Gabes valiliğine, Muvahhid sultanı Âdil tarafından tayin edildiler.
Bu döneme kadar Hafsiler, Muvahhidlerin hakimiyeti altındaydılar. Ebu Zekeriyya, bu hakimiyetten Hafsileri kurtararak müstakil bir devlet kurdu. Bir süre sonra, Muvahhid sultanının Ehl-i sünnet itikadına uymayan bid’atleri yapmasını bahane eden Ebu Zekeriyya, adını hutbeden çıkardı. Kendisi emir ünvanını aldı. 1236 senesinde hutbeyi kendi adına okuttu. Başarılı seferler neticesinde, Kostantina, Bicaye ve Cezayir şehirlerini ele geçirdi. Baş kaldıran Huvaraların isyanı bastırıldı ve 1242 senesinde Tilemsan zabtedildi.Meriniler ve Miknasa ahalisi, Trablus’tan Sebte ve Tanca’ya ve Akdeniz’den Zab ve Sicilmasa’ya kadar olan topraklarda hüküm süren Tunus emirinin hakimiyetini tanıdılar. Hıristiyanların tehdidine maruz kalan Velencia, Murcia, İşbiliye gibi çeşitli Endülüs şehirleri, Hafsi Sultanı Ebu Zekeriyya’dan yardım istediler ve ona tabi oldular. Ebu Zekeriyya 1249 senesinde vefat ettiği zaman,Afrika’nın en kuvvetli ve kudretli sultanı haline gelmişti.
Ebu Zekeriyya’nın yerine geçen oğlu Ebu Abdullah’ın devri de, babasınınki gibi parlak geçti. Amcasının oğlu Lihyani’nin ve çeşitli kabilelerin isyanlarını başarı ile bastırdı ve bütün Afrikiyye’de hakimiyet sağladı. Saint Louis ve Charles d’Anjou komutasında 1270 senesinde Tunus’a gelen Hıristiyan ordusunu büyük bir mağlubiyete uğrattı. Ebu Zekeriyya Emir ünvanı ile yetindiği halde, oğlu Ebu Abdullah, Halife ve Emir-el-mü’minin ünvanını aldı. Bağdat, Moğollar tarafından zaptedilince, Ebu Abdullah, Mekke şerifinden kendisinin Abbasi halifelerinin varisi olduğunu bildiren bir berat getirtmişti.
Hafsiler Devletinin parlak devri, Ebu Abdullah’ın vefatı ile sona erdi ve iç isyanlar başladı. Ebu Abdullah’ın yerine geçen oğlu El-Vasik, amcası Ebu İshak tarafından 1279 senesinde tahttan indirildi. Ebu İshak, dört sene saltanat sürdükten sonra, İbn-i Ebu Amara tarafından tahttan indirilerek, Bicaye’de idam edildi. Çok geçmeden Hafsi Devleti ikiye bölündü. Ebu Hafs, Tunus’ta bağımsız devlet kurarken, Ebu Zekeriyya da Bicaye Devletini kurdu. Afrikiyye’de kabileler arasında Tilemsan Abdülvadilerinin de katılmasıyla yirmi üç sene süren savaşlardan sonra anlaşma sağlanabildi. Tunus Sultanı Ebu Aside Muhammed ile Bicaye Sultanı Ebü’l-Beka arasında yapılan antlaşmaya göre; sultanların birinin vefatı halinde, bütün ülkenin hayatta kalanın idaresine geçmesi hükme bağlandı. Ebü’l-Beka böylece kısa bir süre de olsa, Hafsi birliğini tekrar kurdu. 1311 senesinde Hafsi emirlerinden Ebu Zekeriyya bin Lihyani, Tunus’u zabtederek Ebü’l-Beka’yı idam ettirdi. Bu olay üzerine Ebu Yahya, Bicaye’de sultanlığını ilan etti. 1318 senesinde Tunus’u da ele geçirerek Afrikiyye ve Tunus’u hakimiyeti altında yeniden birleştirdi. Fakat bu hakimiyeti kısa sürdü. Abdülvadiler ile anlaşan Koublular ve diğer Sulemi kabileleri ve eski Tunus sultanı Ebu Dabbe ile savaşmaya mecbur kalan Ebu Yahya, dört sefer tahttan uzaklaştırıldı ise de, Merinilerin yardımı ile bütün düşmanlarını yendi. Meriniler ile sıkı bir dostluk kurdu. Hafsi emirlerinden birinin kızını, Merini sultanının oğlu ile evlendirdi. Ebu Yahya, saltanatının son devirlerinde asayişi sağlamayı başardı. Karışıklıklardan faydalanan ve müstakil beylik halini alan Cerid kasabalarını idaresi altına aldı. Trablus’u kaybetti ise de Hıristiyanların zaptettikleri Cerba’yı geri aldı.
Ebu Yahya’nın, 1346 yılında vefatı ile devlette yine iç karışıklıklar başladı. Tahta geçmesi gereken Ebü’l-Abbas’ın saltanatı Ebu Hafs tarafından gasb edildi. Ebu Hafs, Hafsi emirlerinin bir kısmını katledince, Meriniler, müdahalede bulundular ve Hafsi topraklarını istila ettiler (1347).
1357’de Merini Devleti içerisinde başgösteren karışıklıklardan istifade eden hafsi emirlerinden İkinci Ebu İshak, Tunus’a tekrar girdi.
Buna rağmen, Hafsi Devletinde iç karışıklıklar devam ediyordu. İkinci Ebu İshak Tunus’ta, Ebu Abdullah Bicaye’de, Ebü’l-Abbas ise Kostantine’de saltanat sürüyorlardı. Bir süre sonra Ebü’l-Abbas, 1369 senesinde Hafsi Devletinin bütün topraklarına tek başına hakim oldu. Bütün saltanatı boyunca sulh ve sükunu sağlamaya çalıştı. Kabilelerin ayaklanmalarını bastırdı. Carid, Gafra ve Gabes şeyhlerini itaati altına aldı. Devletin bu suretle yeniden tesis edilmesine oğlu Ebu Faris Abdülaziz’in saltanatı devrinde de devam edildi. Ebu Faris, Tunus’ta büyük bir nüfuz ve güç kazandığından, Tlemsan’ın iç işlerine karıştı. Tlemsan Emiri Abdülmelik ölünce, Tlemsan’ı zabtetti. Ebu Faris’ten sonra sırasıyla tahta geçen Ebu Ömer Osman (1434-1488), Ebu Zekeriyya Yahya (1488-1494), Ebu Abdullah Muhammed (1494-1526) Hıristiyanlara karşı daha önceki sultanların uyguladıkları siyaseti aynen tatbik ettiler. On üçüncü asırda Cenevizliler ve Pisalılar ile yapılan ticaret antlaşmasını 16. asırda yenilediler. Aragon, Mayerka, Montepelliler, Venedik ve Floransa ile yeni ticari andlaşmalar yapıldı. Bununla beraber Hıristiyanların bazı bölgelere saldırmaları ve 16. asrın son senelerinden itibaren Afrika sahillerinde büyüyen korsanlık hareketleri, ticari münasebetleri gittikçe güçleştiriyordu. Hafsi Devletinin limanları, korsanların sığınakları haline geldi. Bundan dolayı da Hafsi ülkesi, Akdeniz sahillerindeki en önemli noktalara yerleşmeyi düşünen İspanyolların taarruzlarına uğradı.
İhanet Yoluna Girişleri ve Sonları
Barbaros 1534’te Tunus’u almak üzere karaya asker çıkardı ve Mevlây Hasan’ın kaçması üzerine burayı ele geçirdi. Hasan ise V. Karl’dan (Şarlken) yardım isteyerek Andrea Doria’nın desteğiyle Tunus’u geri aldı (Muharrem 942 / Temmuz 1535) ve Halkulvâdî Kalesi’ni İspanyollar’a bıraktı. İspanyollar’ın uğradığı yenilgiler, ayrıca Kayrevanlı âsi Sîdî Arefe ve Şabbiye kabilesinin iş birliği karşısında Mevlây Hasan yardım istemek üzere Avrupa’ya gitti (1542); ancak oğlu III. Ahmed onun yokluğunda tahtı ele geçirdi (1543-1569). Türk denizcisi Turgut Reis 1556’da Kafsa’yı, 1558’de Kayrevan’ı zaptetti. III. Ahmed ile Halkulvâdî’nin İspanyol valisi arasındaki ihtilâflar Cezayir Beylerbeyi Kılıç Ali Paşa’nın Tunus’u ele geçirerek sultanı tahttan uzaklaştırmasını kolaylaştırdı ve buraya bir muhafız birliği bırakmasına sebep oldu (1569). Avusturyalı Don Juan 1573’te Tunus’u Türkler’den geri alınca Hasan’ın oğlu VI. Muhammed Ebû Abdullah’ın şahsında Hafsî hânedanını son defa diriltti. İstanbul’dan Koca Sinan Paşa kumandasında sevkedilen kuvvetler Tunus’u alarak İspanyol işgaline son verdiler. Böylece Hafsî hânedanı da yıkılmış oldu. Tunus bozkırı ile Cerîd’i bir süre elinde tutan III. Ahmed’in hânedanı canlandırma gayretleri sonuç vermedi. Hafsîler’in son temsilcisi Mevlây Muhammed İstanbul’a götürüldü .İhanetinin hakkettiği cezası olarak idam edildi. Bunu takiben Tunus’a Osmanlı Devleti’ne bağlı bir eyalet statüsü verildi (1574).
Kültür ve Bilim Hayatları
Hafsi Devletinin kurulması, Tunus’ta senelerce süren gerçek bir refahı te’min etti. Tunus şehri sadece siyasi yönden değil, ticaret ve ilim bakımından da bütün ülkenin merkezi oldu. Hanedanın ilk iki sultanı, Tunus’ta pek çok saray, cami, zaviye, su kemeri ve kütüphaneler inşa ettirdiler. İslam aleminin her tarafından gelen bir çok alim ve şair, Tunus’a yerleşti. Hıristiyanlarla ticari antlaşmalar yapıldı. Devleti yeniden eski haline getirmeye çalışan Ebu Faris, atalarının geleneğine uyarak sanat ve ilim dostu olduğu için, ülkenin çeşitli yerlerinde camiler, zaviyeler, mektepler, kütüphaneler ve hastahaneler inşa ettirdi. İslam aleminde daha önce bilinen medrese usulü eğitimi, 13. asırda Tunus’a yerleştirenler Hafsiler oldu.İyi başlayıp mükemmel seviyeye çıkardıkları bir devleti ihanetle sona erdirdiler
Hafsi hükümdarları
- Ebü Zekeriyya Yahya-I (1228-1249)
- Ebü Abdullah Muhammed-I (1249-1277)
- El-Vasik (1277-(1279
- Ebü ishak ibrahim-I (1279-1282)
- Ebü Hafs Ömer-I (1282-1295)
- Ebü Abdullah Muhammed-II (1295-1309)
- Ebü Yahya Ebübekir-I (1309)
- Ebül-Beka Halid-I (1309-1311)
- Ebü Zekeriyya el-Lihyani (1311-1317)
- Ebü Dabbe Muhammed (1317-1318)
- Ebü Yahya Ebübekir-II (1318-1346)
- Ebü Hafs Ömer-II (1346)
- Ebül-Abbas Ahmed-I (1346-1350)
- Ebü ishak ibrahim-II (1350-1368)
- Ebül-Beka Halid-II (1368-1370)
- Ebül-Abbas Ahmed-II (1370-1394)
- Ebü Faris Abdülaziz (1394-1434)
- Ebü Ömer Osman (1434-1488)
- Ebü Zekeriyya Yahya-II (1488-1494)
- Ebü Abdullah Muhammed-III .(1494-1526)
- Mevlay Hasan.(1526-1542)
- Ahmed Sultan..1542-1569)
- Mevlay Muhammed..1569-1573)
Not: Bu yazıyı hazırlarken Wikipedia'dan ve TDV İslam Ansiklopedisi'nden yararlandım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder