Küba Buhranı (1962) :
Küba’da Batista yönetimine karşı Fidel Castro’nun başlattığı mücadelenin 8 Ocak 1959’da başarıya ulaşmasıyla ABD ile Küba arasındaki ilişkilerde gerginleşmeye başlamıştır. Bu gerginleşmenin sebebi ise Küba’daki ayaklanmaların Latin Amerika’ya yayılması endişesi ve Castro’nun ülke içindeki kamulaştırmalarının ABD vatandaşlarına zarar vermesiydi. Ayrıca Küba’nın 1960 yılında ABD hakimiyetinden kurtulmak için SSCB ile ekonomik antlaşmalar yapması da bu nedenlerden biriydi.
Bu gelişmelerden sonra AB Fidel Castro’yu devirmek için muhaliflere destek vererek Domuzlar Körfezi’ne çıkarma yaptırdı.
Fidel Castro bu gelişmeler üzerine SSCB’den yardım istemiş ve bu talep Kruşçev tarafından kabul görmüştür.
1962 yılında SSCB tarafından Küba’ya nükleer füze üslerinin inşa edildiğinin tarafından öğrenilmesi üzerine ABD, Küba’yı abluka altına aldı. Böylece nükleer silaha sahip iki süper güç ilk kez karşı karşıya gelmiş oldu.
İki taraf da durumun nükleer bir savaşa doğru gittiğinin farkındaydı ve bu nedenle ilk olarak SSCB geri adım attı. SSCB, Küba’daki füzeleri sökeceğini kabul ederken ABD’nin de Türkiye’deki Jüpiter füzelerini sökmesini istedi. Türkiye üzerinde yapılan pazarlıkla ABD teklifi kabul etti fakat bu durum Türkiye’nin kırgınlığına yol açtı. Zira ABD herhangi bir durumda Türkiye’yi feda edebileceğini ortaya koydu.
ABD ve SSCB arasında yürütülen diplomasi ile çözülen meseleler ve ortaya çıkan gelişmeler şunlar olmuştur:
- SSCB, Küba’daki füzelerin söküleceğini duyurdu.
- ABD, deniz ablukasını kaldırdı.
- Nükleer savaş tehlikesi ortadan kalktı.
- Küba Buhranı, Çin ile SSCB arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden oldu. Pekin, Moskova’yı komünizme ihanet etmekle suçladı. SSCB’ye karşı oluşan bu güvensizlik Küba’yı Çin’e yakınlaştırdı.
- Küba Buhranı sonucunda Türkiye’nin ABD ile müttefik olmasına karşın güvende olmadığını ortaya koydu.
- Küba Buhranı’nın zirveye çıktığı 27 Ekim 1962 tarihi , nükleer savaşın eşiğinden dönülen gün olarak nükleer silahsızlanma çabalarının başlangıcı oldu.
Keşmir Sorunu :
Keşmir Sorunu, Hindistan ve Pakistan‘ın kuruldukları andan beri aralında yaşadıkları bir sorundur.
Keşmir, Pakistan’ın kuzeyinde yer alan verimli tarım arazilerinin yer aldığı bir bölgedir. İngiltere buranın yönetimini halkın % 80’i Müslüman olduğu halde bir mihraceye/Hind İleri Gelenine vermiştir.
Çoğunluğu Müslüman olan bölgenin Keşmir Mihracesi tarafından Hindistan’a ilhak edilmesi 1948 yılında Pakistan ve Hindistan’ın ilk kez savaşmasına yol açtı. Birleşmiş Milletlerin araya girmesi ve plebisit (referandum) kararının alınması ile ateşkes sağlandı.
1963 yılından itibaren iki ülke arasında gerginlik yine tırmanmaya başladı. Hündular’la Müslümanlar arasında yoğun çatışmalar yaşandı. Bu gelişmeler neticesinde 1965 yılında Pakistan askerlerinin Keşmir’e girmesi üzerine ile yeniden savaş başladı. BM Güvenlik Konseyi taraflara ateşkes çağrısında bulundu. Bunun üzerine SSCB aracılığı ile Pakistan ve Hindistan, Taşkent’te bir araya gelerek 10 Ocak 1966’da Taşkent Deklarasyonu’nu yayımladılar. Taşkent Deklarasyonu ile iki taraf da kuvvetlerini savaş öncesi konumlarına çekti.
Keşmir Sorunu günümüzde halen devam etmektedir. Son olarak 2019 yılında Hindistan’ın, Keşmir hava sahasını ihlal etmesi ve sonrasında Pakistan ordusunun Hint Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçağını düşürmesi üzerine iki ülke bir kez daha savaşın eşiğine gelmiştir.
Vietnam Savaşı (1955-1975) :
İkinci Dünya Savaşı sonrası Ho Chi Minh Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti. Vietnam Demokratik Cumhuriyeti daha sonra Kuzey ve Güney Vietnam olarak ayrıldı.
1964 yılında Kuzey Vietnam devriye botlarının Tonkin Körfezi’nde TurnerJoy ve Madox ABD savaş gemilerini batırması üzerine ABD 1965’te Kuzey Vietnam’ı bombardımana tutarak savaşı başlattı. Ayrıca Napalm, Agent Orange gibi kimyasal silahlar kullanarak muhalefete kaçacak yer bırakmadı.
Fakat Vietnam’da ABD büyük kayıplar verdi. Amerikan gençliği, Vietnam Savaşı’nı ve orada ölme gereğinin sebebini anlayamıyordu. Bu kayıplar ABD’de büyük tartışmalara ve protestolara neden oldu. Üniversitelerdeki savaş karşıtı gösteriler Amerika’nın her yerine yayıldı.
Protesto edenler arasında Vietnam Savaşı sırasında askere çağrılan Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali’de bulunmaktaydı. Muhammed Ali “Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım.” diyerek askere gitmeyi reddetti.
ABD’li devlet adamı Henry Kissinger, Amerika’yı bu çıkmazdan kurtarmak amacıyla 1969 yılında Nixon Doktrini’ni yayımladı. ABD, bu doktrinle bundan sonra dünyanın neresinde olursa olsun savaşlara girmeyip müttefiklerine sadece ekonomik ve askeri açıdan destek olacağını duyurdu.
1973 yılında “Vietnam Barışı” imzalandı ve 1976 yılında da Kuzey ve Güney Vietnam birleşerek Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.
Vietnam Savaşı sonucunda;
- 58.000 askerini kaybeden ABD savaş harcamaları nedeniyle 355 milyar dolar zarar etti.
- ABD’nin maddi kayıpları nedeniyle enflasyon arttı.
- ABD’de sosyal huzursuzluk arttı.
- ABD’nin Çinhiddi üzerine attığı 7 milyon ton bomba 20 milyon krater izi bıraktı. Vietnam, kuşaklar boyunca üzerinde hiçbir şey yetişmeyecek olan ay yüzeyi durumuna geldi.
- Güney Vietnam’da yarım milyon sivil hayatını kaybederken yüz binlercesi ise sakat kaldı.
- Beş milyondan fazla insan mülteci durumuna düştü.
SSCB’nin Afganistan’ı İşgali (1979) :
Stratejik olarak Batı Asya ile Orta Doğu, Orta Asya ile Basra Körfezi ve Hint Okyanusu arasında bir geçit noktası olan Afganistan, Emir Emanullah yönetiminde 1919’da bağımsızlığını kazandı. 1978 yılında ise askeri darbe yapılmış ve Demokratik Afgan Cumhuriyeti kuruldu.
Demokratik Afgan Cumhuriyeti 1978 yılında SSCB ile Dostluk, İyi Komşuluk ve İş Birliği Antlaşması’nı imzaladı. Böylece Afganistan Sovyet etkisi altına girmeye başladı. Fakat halk bu durumdan rahatsızdı. Halktan gelen bu tepki üzerine Afgan Hükümeti SSCB’den yardım istedi. Bunun üzerine SSCB 1979 yılında ağır silahlarla donatılmış 100 binden fazla askerini hava kuvvetlerinin desteğiyle bölgeye yerleştirerek Afganistan’ı işgal etti.
SSCB’nin bu işgali halk arasında direnişi başlatırken uluslararası alanda ise büyük bir tepkiye yol açtı. ABD SALT-II Antlaşması’nı onaylamaktan vazgeçti ve SSCB’ye büyük bir ambargo uyguladı.
Yaşanan bu tepkiler, Kızıl Ordu’nun Afganistan’daki kayıpları ve maddi kayıplar nedeniyle SSCB, 14 Nisan 1988 Cenevre Antlaşması sonrası 1988-1989’da Afganistan’dan çekildi. SSCB’nin bu başarısızlığı SSCB’nin dağılmasında pay sahibi oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder